Mektubat-ý Rabbani
Pages: 1
Ellidokuzuncu Mektup By: derya Date: 06 Þubat 2010, 17:40:01
Ellidokuzuncu Mektup

Bu mektûb, yine Seyyid Mahmûd´a yazýlmýþdýr. Ehl-i sünnet vel cemâate rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn uymýyanlarýn, Cehenneme girmekden kurtulamýyacaðý bildirilmekdedir: Hak teâlâ, hepimize islâmiyyet yolunda yürümek ihsân eylesin. Kendisine esîr eylesin! Kýymetli mektûbunuz ve tatlý yazýlarýnýz, bu fakîrleri çok sevindirdi. Büyüklerimize olan sevginizi ve onlara karþý ihlâsýnýzý okumakla mesrûr olduk. Allahü teâlâ, bu nimetini dahâ artdýrsýn! Nasîhat istiyorsunuz. Yavrum! Sonsuz kurtuluþa kavuþabilmek için, üç þey, muhakkak lâzýmdýr: Ýlm, amel, ihlâs. Ýlm de, iki kýsmdýr: Birisi yapýlacak þeyleri öðrenmekdir ki, bunlarý öðreten ilme (Fýkh ilmi) denir. Ýkincisi, itikâd edilecek, kalb ile inanýlacak þeylerin bilgisidir ki, bunlarý bildiren ilme (Ýlm-i kelâm) denir. Ýlm-i kelâmda Ehl-i sünnet vel cemâat âlimlerinin, Kurân-ý kerîmden ve hadîs-i þerîflerden anladýðý bilgiler vardýr. Cehennemden kurtulan, yalnýz bu âlimlerdir. Bunlara uymýyan, Cehenneme girmekden kurtulamaz. Bu büyüklerin bildirdiði itikâddan kýl ucu kadar ayrýlmanýn, büyük tehlüke olduðu, Evliyânýn keþfi ve kalblerine gelen ilhâm ile de anlaþýlmakdadýr. Yanlýþlýk ihtimâli yokdur. Ehl-i sünnet âlimlerine uyanlara, onlarýn yolunda bulunanlara müjdeler olsun. Onlara uymýyanlara, yollarýndan sapanlara, onlarýn bilgilerini beðenmiyenlere ve aralarýndan ayrýlanlara, yazýklar olsun! Ayrýldýlar, baþkalarýný da sapdýrdýlar. Müminlerin Cennetde Allahü teâlâyý göreceklerine inanmýyanlar oldu. Kýyâmet günü, iyilerin, günâhlýlara þefâat edeceklerine inanmýyanlar oldu. Eshâb-ý kirâmýn aleyhimürýrdvân kýymetini ve yüksekliðini anlamýyanlar ve Ehl-i beyt-i Resûlü radýyallahü anhüm sevmiyenler oldu.

Ehl-i sünnet âlimleri rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn diyor ki: (Eshâb-ý kirâm aleyhimürrýdvân kendileri arasýnda, en yükseði, hazret-i Ebû Bekr-i Sýddîk olduðunu sözbirliði ile söylemiþdir). Ehl-i sünnet âlimlerinden, Eshâb-ý kirâm üzerindeki bilgisi çok kuvvetli olan, imâm-ý Muhammed bin Ýdrîs-i Þâfiî rahmetullahi aleyh, buyuruyor ki: (Fahr-i âlem "sallallahü aleyhi ve sellem" âhýreti þereflendirdiði zemân, Eshâb-ý kirâm, aradý, taradý, yeryüzünde hazret-i Ebû Bekr-i Sýddîkdan dahâ üstün birini bulamadý. Onu halîfe yapýp emrine girdiler). Bu söz, hazret-i Ebû Bekr-i Sýddîkýn, Sahâbenin en üstünü olduðunda, müttefik olduklarýný göstermekdedir. Yanî Eshâb-ý kirâmýn en yükseði olduðunda icmâ-i ümmet bulunduðunu göstermekdedir. Ýcmâ-i ümmet ise seneddir, þübhe olamaz.

Ehl-i beyt için ise, (Ehl-i beytim, Nûh aleyhisselâmýn gemisi gibidir. Binen kurtulur, binmiyen boðulur) hadîs-i þerîfi yetiþir. Büyüklerimizden bazýsý buyurdu ki, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Eshâb-ý kirâmý yýldýzlara benzetdi. Yýldýza uyan, yolu bulur. Ehl-i beyti de, gemiye benzetdi. Çünki gemide olanýn, yýldýza göre yol almasý lâzýmdýr. Yýldýzlara göre yürümezse, gemi sâhile kavuþamaz. Görülüyor ki, boðulmamak için, hem gemi, hem yýldýz lâzým olduðu gibi, Eshâb-ý kirâmýn hepsini ve Ehl-i beytin hepsini sevmek, saymak lâzýmdýr. Birini sevmemek, hepsini sevmemek olur. Çünki, insanlarýn en iyisinin sohbeti ile þereflenmek fazîleti, hepsinde vardýr. Sohbetin fazîleti ise, bütün fazîletlerin üstündedir.

(Sohbet), bir kerre de olsa, berâber bulunmak demekdir. (Hazânetürrivâyât)da diyor ki, (Din âliminin bir sâat kadar sohbetinde bulunmak, yediyüz sene ibâdet etmekden dahâ hayrlý olduðu (Mudmerât)da yazýlýdýr. Emîr-ül-müminîn Alî radýyallahü anh vasýyyetlerinden birinde diyor ki, Resûlullahdan sallallahü aleyhi ve sellem iþitdim. Buyurdu ki, (Kýrk gün içinde bir âlim meclisinde bulunmýyan bir kimsenin kalbi kararýr. Büyük günâh iþlemeðe baþlar. Çünki ilm kalbe hayât verir. Ýlmsiz ibâdet olmaz. Ýlmsiz yapýlan ibâdetin fâidesi olmaz!). (Künûz-üddekâýk)daki hadîs-i þerîfde, (Âlimin yanýnda bulunmak ibâdetdir) ve (Fýkh ilmi meclisinde bulunmak, bir senelik ibâdetden dahâ hayrlýdýr) ve (Evliyâyý görünce, Allah hâtýrlanýr) ve (Herþeyin kaynaðý vardýr. Takvânýn menbaý, âriflerin kalbleridir) ve (Âlimin yüzüne bakmak ibâdetdir) ve (Onlarla birlikde bulunan kötü olmaz!) ve (Ümmetimin âlimlerine hurmet ediniz! Onlar yeryüzünün yýldýzlarýdýr) buyuruldu. Bu hadîs-i þerîfler gösteriyor ki, hayâtda hakîkî rehber islâm âlimleridir.

Ýþte bunun için, Tâbiînin en üstünü olan Veysel Karânî, Eshâb-ý kirâmýn en aþaðýsýnýn derecesine yetiþememiþdir. [Peygamberimizi sallallahü aleyhi ve sellem îmâný var iken görenlere (Eshâb) denir. Göremiyen, fekat Eshâbdan birini görenlere (Tâbiîn) denir.] Hiçbir üstünlük, sohbetin üstünlüðü kadar olamaz. Çünki, sohbete kavuþanlarýn [yanî Eshâb-ý kirâmýn] îmânlarý, sohbetin bereketi ve vahyin bereketi sâyesinde, görmüþ gibi kuvvetli îmân olur. Sonra gelenlerden hiçbir kimsenin îmâný, bu kadar yüksek olmamýþdýr. Ameller, ibâdetler, îmâna baðlýdýr ve yükseklikleri, îmânýn yüksekliði gibi olur.

Eshâb-ý kirâm aleyhimürrýdvân arasýndaki uygunsuzluklar ve muhârebeler iyi düþünceler ve olgun görüþler ile idi. Nefsin arzûlarý ile ve cehâlet ile deðildi. Ýlm ile idi. Ýctihâd ayrýlýðýndan idi. Evet bir kýsmý ictihâdda hatâ etmiþdi. Fekat, Allahü teâlâ, ictihâdda hatâ edene, yanýlana da, bir sevâb vermekdedir.

Ýþte, Eshâb-ý kirâm aleyhimürrýdvân için, Ehl-i sünnet âlimlerinin tutduðu yol, bu orta yoldur. Ya?nî, taþkýnlýk da, gevþeklik de etmeyip, doðruyu söylemiþlerdir. En sâlim ve saðlam yol da budur.

Þîîler, Ehl-i beyti sevmekde taþkýnlýk yapdýlar. Ehl-i beyti sevmek için, üç halîfeyi ve bunlara bîat eden Eshâbýn hepsini radýyallahü teâlâ aleyhim ecmaîn sevmemek, hepsine düþman olmak lâzýmdýr dediler. Hâricîler, yanî Yezîdîler ise, bu sevgide gevþeklik yapdýlar. Ehl-i beyte düþman oldular.

Ýlmi ve ameli, islâmiyyet gösterir. Ýlmin ve amelin rûhu gibi, kökü gibi olan ihlâsý elde etmek için, tesavvuf yolunda ilerlemek lâzýmdýr. (Seyr-i ilallah) yanî Allahü teâlâya doðru olan yol gidilmedikce, (Seyr-i fillah) hâsýl olmadýkça, tâm ihlâs elde edilemez. Muhlislerin olgunluðuna kavuþulamaz. Evet, müminlerin hepsi bazý ibâdetlerinde, az da olsa, güçlükle ihlâs elde edebilir. Bizim dediðimiz ise, her sözde, her iþde, her hareketde ve hareketsizlikde, her zemân, kendiliðinden kolayca hâsýl olan ihlâsdýr. [(Ýhlâs), hâlis, temiz etmek, niyyeti temizlemek, yalnýz Allah için yapmak demekdir.] Böyle ihlâsýn hâsýl olmasý için, Allahü teâlâdan baþka, enfüsî ve âfâkî, hiçbir þeye tapýnmamak, bir þeye düþkün olmamak lâzýmdýr. Bu da, ancak fenâ ve bekâdan ve vilâyet-i hâssaya kavuþdukdan sonra, ele geçen bir devletdir. Güçlükle ele geçen ihlâs, devâm etmez, biter. Zahmet çekmeden ele giren ihlâs, devâmlýdýr ve Hakk-ul-yakîn mertebesinde hâsýl olur. Ýþte, bu mertebeye varan Evliyâ radýyallahü teâlâ anhüm ecmaîn ne yaparsa, yalnýz Allahü teâlâ için yapar. Nefsleri için, birþey yapmaz. Çünki, nefsleri, Allah için fedâ olmuþdur.

Ýhlâs elde etmeleri için, niyyet etmelerine lüzûm yokdur. Bunlar Fenâ-fillah ve Bekâ-billah derecelerine yükselince niyyetleri doðrulmuþdur. Bir kimse, nefsine uyduðu günlerde, herþeyi nefsi için yapdýðý, bunun için niyyet etmesine lüzûm olmadýðý gibi, nefsine uymakdan kurtulup, Allahü teâlâya tutulunca, herþeyi Allahü teâlâ için yapar. Niyyet etmesine hiç lüzûm olmaz. Þübheli olan þeylerde niyyet edilir. Belli olan þeyleri, niyyet ederek, belli etmeðe lüzûm yokdur. Bu, öyle bir ni?metdir ki, Allahü teâlâ dilediði kullarýna verir. Devâmlý ihlâs sâhiblerine (Muhlas) denir. Ýhlâsý devâmsýz olup, ihlâs elde etmek için uðraþanlara (Muhlis) denir. Muhlaslar ile muhlisler arasýnda çok fark vardýr. Tesavvuf yolunda ilerliyenlerin, ilmde ve amelde de kazançlarý olur. Baþkalarýna, çalýþmakla, öðrenmekle, anlamakla, hâsýl olan, kelâm ilminin bilgileri, bunlara keþf yolu ile hâsýl olur. Ameller ibâdetler kolayca, seve seve yapýlýp nefsden ve þeytândan hâsýl olan tenbellik ve gevþeklik kalmaz. Günâhlar, harâm olan þeyler, çirkin, iðrenç görünür. Fârisî mýsra tercemesi:

Bu büyük nimeti, bakalým kime verirler?

Sonsuz selâm ederim. 


radyobeyan