Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Cehmiyye By: armi Date: 06 Þubat 2010, 15:56:09
CEHMÝYYE




Cebriyye mezhebinin önde gelen kollarýndan biri.

Cehmiyye fýrkasý, ismini kurucusu Cehm b. Safvân (ö. 128/745)´dan almaktadýr. Cehmi´den, mezhebler tarihi kaynaklarýnda çeþitli vesilelerle oldukça fazla söz edilmektedir. Cehm b. Safvan´ýn hayat seyri ve þahsî görüþlerinin fýrka üzerinde büyük etkisi vardýr.

Cehm b. Safvan, Halku´l-Kur´an (Kur´an´ýn yaratýlmasý) meselesinde, Kur´an-ý Kerîm´in yaratýlmýþ olduðunu ilk defa ortaya atan ve Allah´ýn sýfatlarýný nefyeden Ca´d b. Dirhem´in talebelerindendir. Ca´d b. Dirhem, Hz. Ýbrahim´in "Allah´ýn dostu" olduðunu ve "Allah´ýn Hz. Musa´ya hitabý"ný inkâr ettiði için Basra Valisi Hâlid b. Abdullah el-Kasrî tarafýndan 124/741 yýlýnda bir nevî kurban edilerek öldürülmüþtür. (Ýbnu´n-Nedîm, el-Fihrisî, Leibzig 1870, s. 337; ez-Zehebî, Tezkiretü´l-Huffâz, Haydarâbad I955, Il, 621).

Cehm, Horasan kumandaný el-Haris b. Süreyc´in idaresinde kâtiplik ve dahilî yardýmcýsý hizmetlerde bulunmuþtur. Kendi görüþlerini yaymak maksadýyla zamanýn sultanýna bile karþý geldi ve nihayet Müslim b. Ahvez el-Mazenî onu Emevîlerin son zamanlarýna tekabül eden 128/745 yýlýnda Merv´de öldürdü. Cehm´in görüþleri daha çok Tirmiz ve Merv civarýnda yayýlmýþtý.

Cehmiyye´nin tesirinde ortaya çýkan Cebriyye fýrkasý, esas itibariyle ikiye ayrýlýr:

Birincisi: Cebriyye-i Hâlisa, ismiyle tanýnan gruptur ki, bunlar fiilin iþlenmesinde kula hiç bir kudret tanýmazlar. Bu fýrkaya göre fiil tamamen Allah tarafýndan iþlenir. Kul bunlara göre tamamen sorumsuzdur.

Ýkincisi:
Cebriyye-i Mutavassýta´ dýr. Bunlar birincilerden biraz daha ýlýmlýdýrlar. Kula bir kudret tanýrlar; ancak, bunun fazla büyük bir etkisi yoktur. Bir nevî kulun kudreti temsilen vardýr, derler.

Ýþte Cehmiyye fýrkasý, bunlardan birinci gruba, yani Cebriyye-i Hâlisa´ ya girer. Cehm b. Safvan tam bir Cebriye-i Hâlisa´ya mensub kiþi idi ve görüþlerini bu fikirler üzerine binâ etmiþti. (eþ-Þehristânî, el-Milel ve´n-Nihal, Beyrut 1984, I, 85).

Þimdi de, Cehmiyye´nin görüþlerini tek tek inceleyelim. Cehmiyye, esas itibariyle Cebriyye mezhebinin görüþlerini paylaþmakla beraber, ayný zamanda ezelî sýfatlarýn nefyi konusunda da Mutezile ile uyum saðlamaktadýr. Bu benzerliklerin dýþýnda Cehmiyye´nin bazý farklý görüþleri vardýr ki, bunlarý þöylece sýralayabiliriz:

1-
Yüce Allah´ý yaratýklarýn sýfatlarýyla vasýflandýrmak caiz deðildir. Zira bu durum, teþbihi, yani Allah´ý kula benzetmeyi beraberinde getirir. Bundan dolayý, Allah´ýn Hayy (diri) ve Alîm sýfatlarýný nefyettiler. Fakat, Allah´ýn Kâdir (her þeye gücü yetmesi), Hâlik (yaratýcý), Mûcid (var eden), Muhyî (hayat veren), Mumît (öldüren) ve Fâil (yapan) sýfatlarýný kabul ettiler. Çünkü yaratýklar bu kabul edilen sýfatlar ile vasýflandýrýlamazlar. Bu vasýflar sadece Allah´a mahsustur. (el-Baðdadi, el-Fark Beyne´l-Fýrâk, Beyrut (t.y.), 211-212; Þehristânî, a.g.e., I, 86-87).

2
-Yüce Allah´ýn ilmi ve kelâmý hâdistir. Bu konuda þöyle söylerler: Allah´ýn, herhangi bir þeyi yaratmadan önce bilmesi caiz deðildir. Yani ilim ve yaratma onlarca eþittir. Çünkü, þayet Allah önce bilip sonra yaratsaydý, bu durumda Allah´ýn ilmi ya olduðu üzere bâki olmuþ olurdu, ya da olmazdý. Eðer olduðu üzere bakî olmuþ olursa, yani ilk olduðu, ilk hali üzere devam ederse ve herhangi bir ilâve olmamýþ olursa, Allah cahil olmuþ olurdu. Çünkü, ilim sahibinin ilmi daima geliþmeli ve artmalýdýr. Eðer olduðu gibi bâki olmamýþ olup, ilk hali üzere devam etmez ise o zaman da Allah´ýn ilmi deðiþmiþ demektir. Deðiþen þey ise mahluktur, kadîm deðildir, hâdistir. Böylece Allah´ýn ilmi hadis olmuþ olur.

Bu izah Allah´ýn ilmi için yapýlmýþtýr. Kelâmý ise ayný þekilde bunlara göre hâdistir. Dolayýsýyla Kur´an mahluktur" derler.

3- Ýnsan bir þey yapmaya kadir deðildir. Ýnsanýn bir þey yapabilme gücü yoktur. O fiillerinde mecburdur, kendisi hakkýnda yaratýlan ve yazýlan fiilleri yapmaya mecburdur. O´nun ne kudreti, ne iradesi ve ne de ihtiyârý yani hürriyeti vardýr. Zira, Yüce Allah dýþýnda kimsenin ne fiilî ne de ameli vardýr. Ameller insanlara ancak mecâzen nisbet edilir. Nasýl ki, aðaç meyva verdi, su aktý, taþ hareket etti, güneþ doðdu ve battý, yaðmur yaðdý derken burada sözü edilen özneler o fiilî aktif olarak yapmamýþlar, fakat bu fiiller onlara nisbet edilmiþtir. Ýþte, bunun gibi insana da mecâzî olarak insan þu veya bu þeyi yaptý deriz. Burada esas fiilî yapan insan deðildir, fakat ona nisbet edilmiþtir. O fiilî ona Allah yaptýrmýþtýr. Dolayýsýyla insanýn bir sorumluluðu yoktur. Ýnsanýn bütün fiilleri bir zorlama sonucu olduðuna göre, sevap ve ikâp da bir cebr sonucudur. Ýnsan, týpký rüzgar önünde iradesiz kayýp giden bir yaprak gibidir.

4- Cennet ve Cehennem son bulacaktýr. Cennet´e girenler, oradaki nimetlerden bir müddet istifâde ettikten, Cehennem´e girenler de belli bir müddet oradaki azabý tattýktan sonra Cennet ve Cehennem´in sonu gelecektir. Onlar da son bulacaklardýr, daimî bir ebedîlik söz konusu deðildir. Çünkü biz, evveli olmayan bir sonsuzluk düþünemediðimiz gibi, sonu olmayan bir sonsuzluk da düþünemeyiz. Kur´ân´ da sýk sýk geçen Cennet ve Cehennem ehli için sözü edilen "... orada ebedî olarak kalacaklardýr" (Birkaç örnek için bkz: Tâhâ, 20/76; Teðâbun, 64/9) ayetlerindeki "ebedîlik" sözünü hakiki bir ebediliðe deðil de, te´kid ve mübalaðaya hamlederler. Cennet ve Cehennem´in daimî olmayacaðýna da þu ayeti delil getirirler: ...Mesut olanlar ise Cennettedirler. Rabbi´nin dilemesi bir yana, sonsuz bir lütuf olarak, gökler ve yer durdukça, orada temelli kalacaklardýr." (Hûd, 11/108) Onlara göre bu ayette "gökler ve yer durdukça" ifadesi bir þartý ve istisnayý ifade eder. (Þehristâni, a.g.e., I, 88).

5- Kim Allah´ý hakkýyla bilir ve tanýr, daha sonra lisanýyla inkâr ederse, o bu inkârýyla küfre düþmüþ olmaz. Çünkü, ilim ve marifet inkâr ile zâil olmaz. O kiþi mümindir. Kýsacasý; iman yalnýzca yüce Allah´ý bilmek; küfür ise yalnýzca O´nu bilmemektir. Ýman; tasdik, ikrâr ve amel diye kýsýmlara ayrýlmaz, o sadece hakkýyla ma´rifettir. Ayný zamanda, peygamberlerin ve diðer insanlarýn arasýnda iman bakýmýndan bir fark yoktur. Çünkü, marifet birbirinden farklý olmaz. (Þehristâni, ayný yer.)

6- Allah´ýn âhirette görülmesi caiz deðildir.

Ayrýca; bu farklý görüþlerin dýþýnda, nakil olmadan, akýlla iyi ve kötünün bilinebilmesi yani husn* ve kubuh* meselesinde de Mu´tezile´ ile uyum göstermiþlerdir.

Abdulkâhir el-Baðdadî (öl. 429/1037), ana hatlarýyla görüþlerini vermeye çalýþtýðýmýz Cehmiyye fýrkasýný yetmiþ iki fýrkadan birisi olarak kabul eder. Bu ayrýma göre; Râfýzîler yirmi fýrka, Haricîler yirmi fýrka, Kaderiyye yirmi fýrka, Mürcie on fýrka olarak, Cehmiyye ve Kerramiye ise baþlý baþýna birer fýrka kabul edilir. Sonuçta da yetmiþ iki fýrka tamamlanmýþ olur. (Baðdâdî, a.g.e., 25).

Cehmiyye fýrkasý canlýlýðýný Hicrî beþinci asýrda bile sürdürmüþtür. Daha çok Nihavend taraflarýnda yaygýndý. Ýsmail b. Ýbrahim eþ-Þirâzî bunlarý Eþ´ariyye mezhebine davet etti. Cehmiyye´den bir kýsmý bu daveti kabul ederek ehl-i Sünnet arasýna katýldýlar.

Cehmiyye fýrkasý, yukarýda sayýlan görüþlerinde, özellikle Kur´an´ýn mahluk olmasý meselesinden ve Allah´ýn ilminin hâdis olmasý hususundan dolayý aðýr tenkitlere ve saldýrýlara uðramýþtýr. Birçok eserin Cehmiyye´ye reddiye olarak yazýldýðý bilinen bir husustur. Meselâ, Ahmed b. Hanbel: "Kim Kur´an´ý okumanýn yaratýlmýþ olduðunu düþünürse o bir Cehmîdir ve Cehmî de bir kâfirdir" demiþtir. (Ýbn Ebî Ya´la, Tabakâtü´l-Hanâbile Kahire 1952, I,142) Yine ilk devir âlimlerinden el-Âcurrî (ö. 360/970) rü´yet ile ilgili yazdýðý eserini bir nevî Cehmiyye´ye cevap olarak ortaya koymuþ ve bir yerde "Her kim kitap ve sünnete muhalefet eder, Cehm, Biþr el-Merîsî ve benzerlerinin görüþlerine razý olursa, o, kâfirdir" demekte ve bunu sýk sýk tekrarlamaktadýr. (el-Âcurrî, Tasdîku´n-Nazar bi´n-Nazar Ýlallâhi Teâla fi´l-Âhireti, Beyrut 1988, 34).

Her konu belli bir hassasiyeti ve dikkati gerektirmektedir. Ancak, itikâdî hususlar daha farklý bir özelliðe sahiptir. Zira burada sözkonusu edilen hususlar kiþinin hem yaþayýþýný hem de âhiret hayatýný etkileyecek inanç esaslarýdýr. Müslüman, dinini, iman esaslarýný, bilmesi gerekenleri iyice öðrenmeli; eksik kalan yönlerini vakit geçirmeden tamamlamalýdýr. Neyin doðru ve neyin yanlýþ olduðunu, kabul ve reddedilen hususlarý iyice bilmelidir. Dolayýsýyla kendisini zararlý fikirlerden korumalýdýr.


radyobeyan