Ca'feriyye By: armi Date: 06 Þubat 2010, 15:29:24
A´FERÝYYE
Hz. Ali´nin torunlarýndan Câ´fer-i Sâdýk (ö. 148/765)´ýn etrafýnda toplanan ve onun ictihadlarýna göre amel eden müslümanlarýn baðlý olduklarý siyasi ve fýkhî mezhep. Ýmâm Câ´fer, bütün Sünnîlerce, özellikle tasavvuf ehlince büyük bir velî olarak kabul edilir. O, kendisini ilme ve tefekküre vermiþ, Ebû Hanîfe ve Ýmâm Mâlik gibi büyük müctehidler bile ondan faydalanmýþtýr. Hadîs âlimleri kendisinden hadîs rivayet etme konusunda tereddüt etmiþlerse de, Ýmam Þâfiî ve Yahya b. Maîn gibi âlimler onu güvenilir bir muhaddis olarak kabul etmiþlerdir. Mezheplerinde "imâm" ve "on iki imam" konusuna aðýrlýk verdikleri için bu mezhebe "Ýmamiyye" veya "Ýsnâ Aþeriyye" adý da verilmiþtir.
Câ´fer-i Sâdýk Kur´an´ý delîl olarak alýr, ancak sünnet olarak Ehl-i Beyt tarafýndan rivayet edilen hadîsleri kabul ederdi. Kitap ve Sünnet´te delîl bulamazsa, maslahat veya akla göre hüküm veriyordu. Medine´de Ebû Hanîfe ile ilk karþýlaþtýklarý zaman ona þöyle dedi:"Nûman! Babam bana, dedemden þöyle rivayet etti: -Din husûsunda re´yi ile kýyasa ilk baþvuran Ýblîs´tir. ALLAH ona, Âdem´e secde et dedi. O da, Ben Âdem´den hayýrlýyým, çünkü beni ateþten, onu topraktan yarattýn´ dedi. Kim dinde re´yi ile kýyas yaparsa ALLAH onu Kýyâmet günü Ýblîs´e arkadaþ yapar. Çünkü o, kýyas yapmak suretiyle þeytana uymuþtur." Ebû Hanîfe þu cevabý verdi: "Ne münasebet! þeytân ALLAH´ýn emrine isyan için kýyas yaptý. Ben ise, ALLAH´ýn emirlerine itaat yollarýný bulmak için kýyas yapýyorum." (M. Ebû Zehra, Ýslâm´da Fýkhî Mezhepler Târîhi, (çev. A. Þener) Ankara, 1968, s. 235; Ahmed Emin, Düha´l-Ýslâm, Kahire 1936, III, 261).
Temelde Ehl-i Sünnet´e yakýn olan Câ´fer-i Sâdýk´a ölümünden sonra birtakým iftiracýlar birçok þeyi isnat etmiþler ve bunlarý halk arasýnda yaymýþlardýr. Ýmâm Câ´fer, daha hayatta iken mezhep içinde bazý sapýk görüþler ortaya atýlmýþ ve bunlarý bizzat kendisi reddetmiþtir. Bu sapýklarýn baþýnda Ebû´l Hattâb Muhammed b. Ebî Zeyneb gelir. Ebû´l Hattâb, küfre düþmüþ, peygamberlik davasýnda bulunmuþ ve Câ´fer-i Sâdýk´ýn tanrý olduðunu öne sürmüþtür. Haramlarý helâl saymýþ ve imamý tanýyan herkesin haramlardan muaf sayýlacaðýný söylemiþtir. Üstelik bu görüþleri Câ´fer-i Sâdýk adýna çýkarmýþtýr. Bunu haber alan Câ´fer, Ebû´l Hattab´a lânet etmiþ, onunla hiçbir ilgisinin bulunmadýðýný, bütün talebe ve arkadaþlarýna bildirmiþ, Ýslâm ülkelerine mektuplar yazarak bu durumu her tarafa duyurmuþtur. (Ýbnu´l-Esir, el-Kâmil fi´t-Tarih, VIII, 9).
Zeydiye´den sonra Ehl-i Sünnet´e en yakýn bir Þiî mezhebi olan Câ´ferîliðin bazý görüþlerini þöylece özetlemek mümkündür:
Ýmâmiye´ye göre imâmet (devlet baþkanlýðý); nübüvvet gibi ilâhî bir makamdýr. Peygamber gibi imâmý da ALLAH seçer. Ýnsanlarýn imam tayin etme yetkisi yoktur. Hz. Muhammed (s.a.s) vefat etmeden önce, kendi yerine kimin imam (halife, müslümanlarýn lideri) olacaðýný nass´la tayin etmiþtir. Bu imam da kendinden sonra gelecek olaný ayný þekilde belirlemiþtir. Ýmâmýn zahir, meþhur ve meydanda olmasý caiz olduðu gibi; gaib, mestur ve gizli olmasý da mümkündür. Son imam Muhammed Mehdî onikinci imam olup, hâlen hayattadýr, fakat gaibtir. Ýmâmýn bulunmadýðý bir zaman yoktur. Þimdi gaib olan Mehdî´ye naibler (âyetullahlar) vekâlet etmektedir.
Oniki imâm þunlardýr: 1) Ali el-Murtaza, 2) Hasan el-Müctebâ (ö. 50/670), 3) Hüseyin eþ-Þehid (ö. 61/681), 4) Ali Zeynelâbidin (ö. 94/713), 5) Muhammed Bâkýr (ö. 113/731), 6) Câ´fer es-Sâdýk (ö. 148/765), 7) Musa Kâzým (ö. 183/799), 8 Ali Rýza (ö. 192/808), 9) Muhammed Cevad (ö. 220/835), 10) Ali Hâdi (ö. 254/868), 11) Hasan Askerî (ö. 260/874), 12) Muhammed Mehdî (gizlendiði tarih 260/874).
Câferîlere göre imâmlýk mertebesi, insan olmanýn üstünde; fakat peygamberliðin altýnda bir makamdýr. Ýmamlar peygamber gibi masum olup, yanýlmazlar, günah iþlemezler. Câ´ferîler imamýn masumiyetini þöyle açýklarlar: "Ondan, büyük küçük, kasden veya yanlýþlýkla unutarak, yahut ictihadýnda hata ederek, yahut da ALLAH´ýn hataya sevketmesi sebebiyle olsun, hiçbir günah sadýr olmaz. Bu imamýn sözü dinlenir, korkusu kalpten çýkmaz bir kiþi olmasý için böyledir. Onlardaki ismet sýfatý, ALLAH onlarýn akýllarýný kemâle erdirdiði andan itibaren ruhlarýný kabzedene kadar onlardan ayrýlmaz bir vasýftýr.
Câ´ferî´ye göre meleklere, kitaplara ve kadere iman ALLAH´a ve peygambere imanýn içindedir. Onlara göre Hz. Muhammed (s.a.s)´den sonra halîfe olma hakký Hz. Ali´nin idi. Bu konuda ayet ve hadîsler mevcuttur. Fakat Ashab-ý Kirâm´ýn ileri gelenleri, kendi ictihadlarýna dayanarak bu nass´larý tevil ettiler ve Hz. Ebu Bekir´i halife seçtiler. Hz. Ali ve ona tabi olan bir grup, bu seçimi kabul etmedi. Ancak fitne çýkmamasý için Ebû Bekir´e bey´at ettiler. Ýlk üç halifede gördüðü ehliyet ve liyâkat sebebiyle Hz. Ali, hilâfet hakkýndan feragat etmiþti. Ancak Muaviye´nin deðil halife, vali olarak kalmasýnýn bile zararlý olduðu kanaatine vardýðý için Emevîlere karþý savaþ ilân etmiþtir. Câ´ferîler, ilk üç halifenin imâmlýðýný kabul etmemekle beraber onlara karþý saygýlý olduklarý halde, Muaviye ve oðlu Yezid´e lânet okurlar. (Muhammed Hüseyin, Kâþifu´l-Gýta, Aslu´þ-Þia ve Usulühâ, Kahire 1958. 126 vd.; Musevî, el-Muracaa, Beyrut 1393, 168).
Câ´feriye mezhebi mensuplarý, onikinci imam Muhammed´in evinde "sirdap" diye adlandýrýlan bir sýðýnaða girip gizlendiðine ve bir daha dönmediðine inanýrlar. Ancak gizlenen onikinci imamýn yaþý konusunda ihtilaf edilmiþ ve bazýlarý gizlendiðinde yaþýnýn dört olduðunu söylerken, bazýlarý da sekiz yaþýnda olduðunu ileri sürmüþtür. Yine, gizlenen imamýn vereceði hüküm konusunda ihtilaf olmuþtur. Bazýlarý, kaybolduðu yaþtayken, halifenin bilmesi gereken þeyleri bildiðini ve ona itaat etmenin vacip olduðunu öne sürerken; diðer bir kýsmý da hüküm vermenin gizlenen imamýn mezhebine baðlý âlimlere ait olduðunu iddia etmiþlerdir.
Ýsna aþeriyye, diðer adýyla Câ´ferîye mezhebine göre din, Ehl-i Sünnet´te olduðu gibi iki ana bölümde ele alýnýr. 1) Usû-i Din, 2) Furû-i Din. Usûlü Din (dinin asýllarý) beþ esas üzerine kurulmuþtur: Tevhîd, Nübüvvet, Ýmâmet, Mead (Ahiret), Adalet.
Tevhîd: ALLAH birdir (vâhid), tektir (ahad). Onun zatý her türlü noksan sýfatlardan münezzehtir. Eþi,benzeri ve mahlûkatýna benzer bir tarafý yoktur.
Nübüvvet: Peygamberlik, ALLAH´ýn seçtiði kullarýný Cebrâil vasýtasýyla ve vahy yoluyla ilâhî bir vazife ile mükellef kýlmasýdýr. Peygamberler ALLAH´ýn emirlerini halka teblið eder ve onlarý doðru yola iletirler. Onlar insanlarýn en üstünü ve kullarýn en hayýrlýsýdýrlar. Emindirler, masumdurlar ve teblið vazifelerinde bir noksanlýk ve hata bulunmaz. Peygamberler ilâhî bir lütuf ve hazinedir. Hz. Muhammed (s.a.s) bütün peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Onun en büyük mûcizesi Kur´an´dýr.
Ýmâmet: Ýmân, dinin asýllarýndan olan imamete inanmakla tamamlanabilir. Ýmamiye, nübüvvetin nasýl ALLAH´tan bir lütûf olduðuna inanýrsa, her asýrda peygamberlerin vazifeleriyle vazifelenmiþ, insanlarýn hidayet ve irþadlarýný üstlenmiþ bir imamýn varlýðýna da inanýr.
Meâd (Ahiret): Bu, ölümden sonra ahiret hayatýnýn hak olduðu esasýdýr. Kýyamete dair Kur´an ve hadîslerde geçen mîzan, soru, hesap, sýrat, þefaat, Cennet, Cehennem hepsi gerçektir, bunlarýn hiçbiri akýlla yorumlanamaz. Keyfiyetini de bilemeyiz. Fakat hepsinin gerçek olduðuna inanýrýz. Mead cismanîdir ve bunlara icmalen iman yeterlidir ve yorumsuz olarak kabul etmek gerekir.
Adalet: Ýsna aþeriyye´ye göre dinin beþinci aslý ve dolayýsýyla inanç esaslarýndan olan adalet, ALLAH´ýn adil; kulun da iradesinde ve fiillerinde hür ve muhtar oluþudur. Onun, iyiye iyiliðine karþýlýk mükâfatta, kötüye kötülüðüne karþýlýk mücazatta bulunmasý adaletinin zarurî bir icabýdýr. Kul, fiillerinde hür ve muhtardýr.
Ýsna aþeriyye, þer´i hükümlerin kaynaðý olarak dört esasý kabul eder. Bunlar, kitap, sünnet, icma ve akýldýr. Ayrýca füru-u din ikiye ayrýlýr: 1) Ýbâdât, 2) Muamelât.
Ýbâdât: Namaz, oruç, hacc, zekât, humus, cihat, emri bi´l ma´ruf nehyi ani´l-münker, Tevellâ ve Teberrâ´dan oluþan bir bütündür.
Muamelât: Ticaret hayatý, þahýs hukuku, cezalar, evlenme, miras ve benzeri hususlardýr.
Görüldüðü gibi Ýsna aþeriyye, usûl-i din dediðimiz inanç esaslarý ve fer´i hükümlerde, yani fýkhî konularda Ehl-i Sünnet´ten çok farklý düþüncelere sahip bulunmamaktadýr. Ancak Tevhîd, Nübüvvet ve Ahiret gibi üç büyük esasta Ehl-i Sünnet ile birleþmiþ olmalarýna raðmen; Ýmametin dinin esaslarý arasýnda zikredilmesi dolayýsýyla Hz. Peygamberden sonra belIi kiþilerin peygamber gibi "ismet" sýfatýna ve baþkalarýnda bulunmayan "özel bir bilgi"ye sahip bulunduklarý hususlarýnýn kabul edilmesiyle Ehl-i Sünnet´ten ayrýlmaktadýr. Ayrýca takiyye ve bedâ, Câ´ferîlik´te önemli iki inanç konusudur. Onlar, cebir ve zor karþýsýnda bir Þiî´nin inancýný gizlemesine "takiyye"* adýný verirler. Muaviye´nin baskýsý altýnda inançlarýný gizleyen Þiî´ler Mekke döneminde sahabenin de müþriklerin baskýsýndan kurtulmak için bu prensibe baþvurduklarýný söylerler. Onlara göre, takiyye bazen farz, bazen caiz, bazen da haram olur.
Bedâ ise, Cenâb-ý Hakk´ýn Levh-i Mahfuz´a* yazdýðý bir þeyi vahiyle peygamberine bildirdikten sonra deðiþtirmesidir. Bu durum, velî ve imamlar için de söz konusudur. Ýslâm þerîatýnýn önceki þerîatlarý neshetmesi veya Ýslâm þerîatýnda bazý ayetlerin diðer ayetleri neshetmesi de bedâ kavramýna yakýndýr. (Muhammed Hüseyin, a.g.e., 131).
Câ´ferîlik bugünkü Ýran´da çoðunluðun ve Ýran Ýslâm devletinin resmî mezhebidir. Ýran´dan baþka, Türkiye´de Kars ve çevresinde çok az olmak üzere Irak, Suriye, Lübnan, Afganistan ve Hindistan´da Câferîler vardýr. Ýmâm Câ´fer´den sonra yüzyýllar boyunca yapýlan ictihadlarla bir hayli geniþleyen Câferîye fýkhý, yukarýda zikredilen yerlerde ve bir kýsým Ortadoðu ülkelerindeki küçük cemaatler halinde bulunan Þiîler arasýnda tatbik edilmektedir.
radyobeyan