Bayramiye By: armi Date: 04 Þubat 2010, 14:48:37
BAYRAMÝYE, BAYRAMÝLÝK
Hacý Bayram Velî tarafýndan XIV. asrýn sonlarý ile XV. asrýn baþlarýnda kurulan ve önemli bir yere sahip tarîkatlardan biri. Adýný Hacý Bayram Velî (833/1429)´den almýþtýr. Hacý Bayram, 753/1352 yýlýnda Ankara Çubuksuyu civarýnda bugünkü söyleyiþiyle Solfasol (Zü´t-Fadl) köyünde doðmuþtur. Asýl adý Numan´dýr. Þeyhi ile Kurban Bayramý´nda tanýþtýðý ve çok mütevazi olduðundan Bayram adýný almýþ ve bu adla ün yapmýþtýr. Babasý, Koyunluca Ahmed adýnda bir köylüdür, Safiyüddin ve Abdal Murat isminde iki küçük kardeþi vardýr. (M. Ali Aynî, Hacý Bayram Velî, Ýstanbul 1343, s. 50).
Çocukluk hayatý hakkýnda fazla malûmat sahibi deðiliz. Onun meþhûr olmasý o zamanlarda çok büyük bir kýymet taþýyan müderrisliðiyle baþladý. Görev yeri Melike Hatun´un yaptýrdýðý Kara Medrese´dir.
Hacý Bayram, Kayserili Þeyh Hamîdeddin b. Musa (Somuncu Baba)´ya (815/1412) intisâb ederek ondan feyz aldý. Þeyhinin neþ´e ve kemâline olan aþkýnýn sonucu hep onunla birlikte oldu, onunla birlikte Þam ve Mekke´ye gitti. Hac görevini yerine getirerek Aksaray´a geri geldiler. Hacý Bayram þeyhinin irtihâlinden sonra Ankara´ya döndü. Gazalî´nin (ö. 505/1111), Baðdat Nizamiye Külliyesi´nden ve Molla Câmî´nin (898/1492) görev yaptýðý medreseden ayrýldýklarý gibi Hacý Bayram Velî de Kara Medrese Müderrisliði´nden çok geçmeden ayrýldý.
Bu sýralar Anadolu halký üzerinde Muhyiddin Ýbnü´l-Arabî (638/1240) Celâleddîn-i Rûmî (672/1273), Sadreddin Konavî (673/1274) ve þeyhi Hamideddin´in nüfûzlarý hissediliyordu. Hacý Bayram´ýn tasavvuf terbiyesinin yanýna müderrisliði de eklenince, fikirlerini yaymasý çok kolay oldu. Ýrtihalinden sonra da Bayramîlik adýyla ün salan bu tasavvuf ekolü (tarikatý)´nü, yetiþtirdiði müridleri idame ettirdiler. (Abdülbaki Gölpýnarlý, Melâmilik ve Melâmîler, Ýstanbul 1931, s. 34).
Bayramîlik, tasavvuf tarihinde gözle görülür bir yer tutmuþtur. Tarîkat denilen olgu bir görünümdür. Bunun hayat sahnesine çýkýþý ve devamlýlýðý, ondaki öz´e baðlýdýr. Bunun yanýnda, baþta bulunan þeyhin þahsiyeti, teslimiyeti, fedakârlýðý ve kendisine intisâb edenlerin kemmiyet ve keyfiyet açýsýndan durumlarý da göz ardý edilemez. Tabiî bir diðer önemli faktör de, o sýralarda mevcûd olan ortam ve þartlardýr. Bunlar bir arada bulunduðunda bir tasavvuf ekolü oluþur ve sahnede görevine baþlar. Tasavvuf alanýnda bütün tarikatlarda görülen öz, müntehâ nokta olan melâmettir. Melâmet ise, bir cümleyle ifade edecek olursak nefsi kýnamak ve Hakk´ý yüceltmektir. Yani, Tevhîd-i Zât´a varmaktýr. Bunun tahakkuku, meþrûiyyet dairesinde olur. Hacý Bayram Veli´de bunlarý rahatlýkla görürüz.
Silsilesi: Bayramîlik, bir koldan Bayezid Bestamî´ye (261/874) çýkar. Diðeri, bilhassa Halvetîler ve Melâmîler tarafýndan kabûl edilen silsile olup Hasan Basrî´ye uzanýr. Birinci silsile, Ebu´l-Hasan Zarafânî´den Nakþýbendiyye silsilesine ulaþýr. Bayramîlik´te Aleviyye ve Sýddýkiyye nisbeti vardýr.
Bayramîlik, kendisinde sesli ve sessiz hatî ve cehrî zikri toplamýþtýr. Sesli zikri Halvetîlikten, sessiz zikri de Nakþîlikten aldýðý kabul edilir.
Ýhtiyârî ve ýztýrarî ölümle zevk edilen vahdet-i vücûd olgusuna inanmak, bu tarikatýn fikrî alandaki önemli özelliðidir. Vahdete inanmak diðer tarikatlarda; sonunda varýlan bir netice iken; Bayramîler´de, henüz iþin baþýnda iken bulunmasý gereken bir husustur. Bu inanç, zamanla oluþ haline gelmelidir. Fenâfillah mertebeleri diye de adlandýrýlan ve Tevhîd-i Ef´âl (Fiillerin birlenmesi), Tevhîd-i Sýfât (Sýfatlarýn birlenmesi) ve Tevhîdi Zât (Zâtýn birlenmesi), yani sýrayla; her fiilin fâilinin, her sýfatýn mevsûfunun Allah olduðu ve Allah´tan baþka gerçek varlýk bulunmadýðý þeklinde özetlenen Tevhîd anlayýþýna çok önem verilir. Hacý Bayram bu Tevhîd mertebelerini "bilmek", "bulmak" ve "olmak" diye ifade eder (Mehmet Demirci, Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, Ýstanbul 1987, s. 39).
Bayramîlik, dünya hayatýnda kimseye yük olmamayý, alýnteriyle kazancý esas alýr. Bizzât Hacý Bayram, Ankara´da geçimini ziraatle saðlamýþtýr. Bayramîlik´te ayný zamanda, baþkasýnýn da geçim zorluklarý karþýsýnda yardýmýna koþmak prensibi vardýr. Bu husus ile ilgili olarak Hacý Bayram´ýn üç aylarda halktan zekât toplayýp fukarasýna daðýttýðý bilinmektedir. Bu davranýþ ayný zamanda nefsi kýnamaya da iþaret sayýlabilir.
Bu tarihî gerçeklerin ýþýðý altýnda tasavvufî düþünce ve pratik hayat anlayýþýnda görüldüðü üzere, gerek özel hayatýnda, gerekse devlet büyükleriyle olan iliþkilerinde Hacý Bayram Velî´ yi maneviyata aþýrý düþkün mistik bir mutasavvýf olmaktan çok, hayatýn pratik ve yaþanýlýr gerçeðine kolayca uyum saðlayabilen, dünyayý ihmal etmeyen, müridlerini son derece disiplinli yetiþtiren, çalýþma ve hayat mücadelesini teþvik eden, günün büyük kýsmýný tarlada, baðda çalýþarak geçirip zamanýnda muntazam ibadetini ve zamanýnda da iþini gücünü yerine getiren plânlý bir hayat adamý olarak görüyoruz.
Bayramîlik geleneklerine gelince onlarý þöylece özetleyebiliriz: Tekke veya bir mecliste toplanmak, oniki rekâtlýk bir teheccüd namazý kýlmak, sonra zikir halkasý oluþturmak, kudûm çalarak çarþýyý dolaþmak. Zikirlerinde "Lâ ilâhe illâllah" derlerdi.
"Gönüle varmak" diye adlandýrýlan zikirde, gözler kapanýr, nefes tutulur ve baþlar saða sola sallanýrdý. (Mehmet Demirci, a.g.e, s. 39).
Tarikatýn esaslarý; cezbe, muhabbet ve sýrr-ý ilâhi olarak ifade olunabilir. (M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, I, Ýstanbul 1983, s. 181).
Bayramîliðin Hacý Bayram´ýn ölümü üzerine iki kola ayrýldýðý kabul edilir. Bir kýsým, zikr-i cehrîyi kabul ederek Hacý Bayram´ýn halifesi Ak Þemseddin´e (864/1459) baðlanmýþ; bir kýsmý da diðer halîfesi Bursalý Ömer Dede´ye (880/1475) uyup, zikir ve vird gibi þeylerden, özel giyimden, hatta tekkelerden bile feragat ederek Melâmî adýný almýþtýr.
Bayrâmîlik adýyla ün salan tarikat, Ak Þemseddin koluyla yayýlmýþtýr. Bilhassa Anadolu´da Ankara, Ýstanbul, Bolu, Bursa, Ýzmir ve Kastamonu´da yayýlmýþ ve özellikle Türk tasavvuf çevrelerinde etkili olmuþtur. Bayramîliðin yukarýda zikrettiðimiz iki þubesinin yanýnda, ayrýca Tennûriyye, Himmetiyye, Ýseviyye ve Hamzaviyye kollarý vardýr. Aziz Mahmud Hüdâî´nin kurduðu Celvetîlik de Bayrâmîlik´den doðmuþ ve onun devamý sayýlmýþtýr.
Bayrâmîlik, kurucusunun þahsiyeti dolayýsýyle büyük etki býrakmýþtýr. Onun yetiþtirdiði ünlü kiþilerden Ak Þemseddin, Mehmed ve Ahmed Bîcan, Melâmiyye-i Bayramiyye müessisi Ömer Dede ve diðerleri, Anadolu´da Ýslâmî varlýðýn korunmasýnda da büyük tesirler icra etmiþlerdir. Hacý Bayram Velî, Yunus Emre tarzýnda ilâhiler yazmýþtýr. Hacý Bayram Velî´ nin (k.s) kabri, önemini ve deðerini yükselttiði Ankara´da kendi adýyla anýlan camün avlusundadýr. Onun meþhur ilâhilerinden biri þöyledir:
"Çalab´ým bir þâr yaratmýþ iki cihan aresinde,
Bakýcak dîdâr görünür ol þârýn kenâresinde
Naðihan ol þâra vardým, ol þârý yapýlýr gördüm
Ben dahi bile yapýldým taþ u toprak aresinde
Ol þârdan oklar atýlýr, gelir ciðere batýlýr
Arifler sözü satýlýr ol þârýn pazaresinde
Þâkirdleri taþ yonarlar, yonup üstada sunarlar
Çalab´ýn ismin anarlar o taþýn her pâresinde
Bu sözü ârifler anlar, cahiller bilmeyip tanlar
Hacý Bayram, kendi banlar ol þarýn minaresinde. "
radyobeyan