Ayet By: armi Date: 03 Þubat 2010, 12:34:14
AYET
Alâmet, niþan, eser, ibret, yüksek bina.
Ayet, Arapça bir kelimedir. Çoðulu "Âyât"týr. Açýk alâmeti manasýndadýr. Türkçe´de "bellik", Farsça´da "niþâne" kelimeleriyle ifade edilir. Alâmet; zahir ve açýk demek olunca, ayet onun daha zahiri demek olur. Meselâ; dað alâmet ise, zirvesi onun ayeti olur. Güneþ, bir gündüz ayeti: ay, bir gece ayetidir. Cami bir alâmet ise, minare onun ayetidir. Ayet kelimesinin lügavî birkaç manasý vardýr:
a) Ayet, mucize "Sor Ýsrâiloðullarý´na, onlara nice açýk mucizeler verdik... " (el-Bakara, 2/ 211).
b) Alâmet, niþan "...Gerçek, onun hükümdarlýðýnýn açýk alâmeti size o tabût´un gelmesi olacaktýr ki, içinde Rabb´ýmýzdan bir sükunet... vardýr..." (el-Bakara, 2/248).
c) Ýbret "... Elbette bunda size kat´î bir ibret vardýr. (el-Bakara, 2/248; Âli Ýmrân, 3/46).
d) Acayip iþ: Meryem´in oðlu Ýsa´yý da, anasýný da (kudretimize delâlet eden) bir ayet (acîb bir iþ) kýldýk... ´ (el-Mü´minûn, 23/50).
e) Cemaat: Bu mana ile ayet kelimesini Araplar, "Kavm, cemaatiyle birlikte çýktý "Haraca´l-kavmü bi ayetihim" þeklinde kullanýrlar.
f) Bürhan, delil: "ALLAH´ýn gökleri ve yeri yaratmasý, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymamasý da O´nun (varlýðý ve kudretinin) delil ve bürhanlarýndandýr. (er-Rûm, 30/20).
Ayet´in ýstýlah mânâsý; Kur´an sureleri içinde yer almýþ olan, baþý ve sonu belli cümlelerdir. Ayet için yukarýda sayýlan lüðat manalarýnýn hepsi bu ýstýlahî mana içinde mevcuttur. Kur´an´ýn her bir ayeti mucizedir. Her ayet onlarý teblið eden peygamberlerin doðruluðuna birer delil, düþünen ve kafasýný yoranlar için birer ibret; mucize oluþlarý ve deðerleri itibariyle de birer "emr-i acîb"dir. Ayet; harf, kelime ve cümlelerden teþekkül ettiði için cemaat manasý taþýr ve nihayet herbiri ilim ve hidâyet kaynaðý olduklarýndan dolayý da ALLAH´ýn kudretine, ilmine ve hikmetine, ALLAH elçisinin de sýdk ve doðruluðuna birer delil ve bürhandýrlar. Ayetlerin ekserisi bir veya birkaç cümleden meydana gelmiþ müstakil bir kelâmdýrlar. Bununla beraber içlerinde bir cümle teþkil etmeyen, ayn bir sýfat olanlarý vardýr. "Er-Rahmanü´r-Rahîm" Müstakil bir cümle deðil, iki sýfattýr ve bir ayettir. Er-Rahmân suresinde geçen "Müdhâmmetân" da bir tek kelime ve ayný zamanda tam bir ayettir. Müddessir suresinde "Sümme nazara" iki kelime, bir cümledir.
"Sümme abese ve basara" dört kelime iki cümledir. Bu suretle ayetlerin kýsasý, ortasý, uzunu ve herbirinin çeþitli mertebeleri vardýr. Kur´an´da en uzun ayet ise Müdayene= (Borçlanma) Ayeti diye bilinen Bakara suresinin 282. ayetidir. Kur´an´ýn ilâhî hükümlerinden birini ifade eden her kýsmýna da ayet denilebilir. Meselâ; "Kadýnlarýn örtünmesi ile ilgili ayet vardýr." denilince kastedilen mana bir ayete deðil, o konuda bulunan tüm ayetlere þâmildir.
"Elif lâm mîm sâd" bir ayettir fakat, "Elif lâm mîm râ" bir ayet deðildir;
"Yâsîn" bir ayettir fakat, "Tâ-sîn" bir ayet deðildir;
"Hâ mîm ayn sîn kâf" iki ayet olduðu hâlde, "Kâf hâ yâ ayn sâd" bir ayet kabul edilmiþtir.
Ayetlerin, Kur´an´da görüldüðü þekildeki tertibi "tevkîfi"dir. Yani Peygamber (s.a.s.) görüþü ile deðil, vahye dayalý olarak sýralanmýþtýr. Bu konuda ictihada, re´ye, kýyasa ihtiyaç yoktur.
Ayetin son kelimesine fâsýla (çoðulu: fevâsýl) denir. Ayetin en son kelimesi, sonraki ayeti bir evvelkinden ayýrdýðý için bu adý almýþtýr. Fâsýlanýn son harfine de "harfü´l-fâsýla=fâsýla harfi" denir. Meselâ: El-Kevser suresinin ayetlerinin sonlarýnda bulunan (El-Kevser, Ve´nhar, El-Ebter) kelimeleri fâsýladýr. Bu kelimelerin sonunda bulunan "râ" harfleri de fâsýla harfleridir. Kur´an´da mevcut olan bu fâsýla harfleri alfabetik sýraya göre dizilmiþ deðildir. Meselâ: Fâtiha suresinin fâsýla harfleri "mim,nûn"; el-Bakara suresininkiler mim, nûn, dal, be, râ, kaf, lem"; Ýhlâs suresininkiler "dal" harfleridir.
Kur´an´ý Kerîm´deki ayetlerin sayýsý; Basra, Kûfe, Mekke ve Medine bilginlerine göre farklýdýr:
Medineliler´e göre: Kýraat imamlarýndan Ýmam Nâfi´ye göre: altýbinikiyüzonyedi: Þeybe Ýbn Nisah´a göre: altýbinikiyüzondört; Ebu Ca´fer´e göre altýbinikiyüzon´dur.
Mekkeliler´e göre: altýbinikiyüzyirmi; Kûfeliler´e göre; altýbinikiyüzotuzaltý; Basralýlar´a göre de altýbinikiyüzbeþ´tir. Zemahþerî´ye göre ise altýbinaltýyüzaltmýþaltý ayettir. Bu farklýlýklarýn sebebi þudur: Peygamber (s.a.s.) öðretme gayesiyle sahabeye Kur´an okurken ayet baþlarýnda, buranýn durak olduðunu hissettirecek kadar duruyor, fakat mana tamam olmadýðý için peþinden diðer ayete geçiyordu. Bu okumayý iþitenlerden bir kýsmý, Peygamber´in okuyuþunda ara verdiði kýsmý bir ayet olarak benimsiyor; diðerleri ise, mana tamam olana kadar devam eden lâfýzlarý bir ayet sayýyordu. Ayrýca Kûfeli âlimler, bazý surelerin baþýnda bulunan harfleri ayet olarak kabul ettikleri hâlde diðerleri kabul etmiyorlardý. Sure baþlarýndaki yüzonüç "besmele"nin ayet olup olmamasý hakkýnda mezheb imamlarý arasýnda ihtilaf vardýr. Ýmam Þafiî ve Ýmam Hanefi, bu "besmele"lerin ayet olduðunu söylerken; Ýmam Mâlik, bunlarýn ayet olmadýðý kanaatindedir. Neml suresinde geçen "besmele" ise, kesinlikle Kur´an´dan bir ayettir. Cebrail (a.s.) Hz. Peygamber´e (s.a.s.) vahyi getirdiðinde, o anda inmiþ olan ayetlerin hangi sureye ait olduðunu ve hangi ayetten sonra yazýlacaðýný da söylüyordu. Hz. Peygamber de (s.a.s.) ayetleri, geldiði þekliyle vahiy kâtiplerine yazdýrýyordu.
Resullerin ALLAH´u Teâlâ tarafýndan gönderildiðini iþaret eden ve ancak gerektiðinde Resuller tarafýndan inanmayanlarý imana davet için gösterilen mucizelere de âyât denilmektedir.
Bazý insanlar ALLAH´a iman etmek ve resulleri tasdik etmek için mutlaka bir mucizenin kendilerine gösterilmesini isterler. Oysa bu gibiler, ALLAH´ýn kendilerine verdiði aklýný kullanamayan, akýl ayetini kabul etmeyen düþünce ve bilgi gücü zayýf kimselerdir. ALLAH´u Teâlâ ne zaman resullerini gönderse, bu akledemeyen kimseler mutlaka onlardan akýllarýn alamýyacaðý olaðan dýþý mucizeler beklemiþ yahut istemiþlerdir. Böylece gerçek ayetleri görmek yerine, akýllarýný olaðanüstü þeylerin emrine vererek þaþkýn bir imana bürünmüþlerdir. Belki de sonunda inanmamýþ ve ALLAH resullerinin amansýz düþmanlarý olmuþlardýr.
Akleden ve görebilen bir insan için kâinat kitabý ve bunda olan her þey, ALLAH´ýn en büyük bir ayetidir.
ALLAH´dan Cebrâil vasýtasýyla resullere vahyedilen ve belli fasýlalarla biri birinden ayrýlan, ALLAH katýndaki Meknûn bir kitapta aslý bulunan Kur´an-ý Kerîm´deki ve öteki kitaplardaki kelâma da ayet denilmektedir. Din tarihçileri ve arkeolog ve filologlar tarafýndan yapýlmýþ bulunan incelemelerden de anlaþýlmýþ bulunduðu gibi bugün Tevrat ve Ýncil´de ALLAH´ýn kelâmý olarak saðlam kalmýþ bir ayet gösterilemez. Bu kitaplardaki ayetler tamamen tahrif edilmiþtir. Tevrat´ýn filân ayetinde, yahut Ýncil´in filân ayetinde gibi ifadeleri, bu gün bu kitaplar hakkýnda söyleyemeyiz, zaten onlarý kabul edenler tarafýndan da söylenmemektedir. Öyle ise ayet tabirini yalnýz Kur´an´da mevcut ve fasýlalarla biribirinden ayrýlan ibareler için kullanmak mümkündür.
Kur´an-ý Kerîm´deki ayetler, iki kýsma ayrýlmaktadýr. Bunlar:
1. Muhkem* ayetler: Kitabýn anasý hükmündeki ayetlerdir.
2. Müteþabih* ayetler. Anlamýný ve te´vîlini yalnýz ALLAH´u Teâlâ´nýn bildiði ayetlerdir.
Kur´an-ý Kerîm´deki ayetler, esaslý olarak, Mekkî Ayetler*, Medeni Ayetler* olmak üzere iki þekilde incelenir.
radyobeyan