Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Amel By: armi Date: 03 Þubat 2010, 12:07:41
AMEL



Ýþ, vazife, hareket, idare, daire, iþlemek, yapmak, davranýþ, etki, ibadet, hayýrlý iþ. Daha ziyade canlýlarýn bir maksatla yaptýklarý iþe amel denir. Yapýlan iþte bir gaye ve maksat yoksa buna fiil denir, amel denmez (Râgýb el-Isfahânî, Müfredât, 348). Çoðulu "a´mâl" gelir. Gramerde amel, âmilliði, yani bir kelimenin diðer bir kelime üzerindeki tesirini ifade eder.

Amel, iyi (sâlih) ve kötü (seyyi´) amel olmak üzere ikiye ayrýlýr. insan yeryüzüne, nasýl davranýþlar göstereceði, iyi ve kötü amellerden neler yapacaðý belli olsun diye çýkarýlmýþtýr. Ayetlerde; "Hanginizin daha iyi amel iþleyeceðini denemek için ölümü ve hayatý yaratan O´dur" (el-Mülk, 67/2), "þüphesiz ki, sizi biraz korku, açlýk, mal, can ve ürün eksikliðiyle imtihan edeceðiz. (Ey Muhammed) sabredenleri müjdele" (el-Bakara, 2/155), "Her can ölümü tadacaktýr. Biz, sizi denemek için hayýr ve serle imtihan ederiz. Siz ancak bize döndürüleceksiniz. " (el-Enbiya, 21/35) buyurulur.

Ýslâm´da bir iyiliðin ve sâlih amelin dünya ve ahirette ecir ve sevap kaynaðý olmasý için bu ameli iþleyen kimsenin imanlý olmasý þarttýr. Bu konuda iman ön þarttýr. Ýman da; Allah´a, meleklerine, kitaplarýna, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayýr ve þerrin Allâh´tan olduðuna inanmayý kapsamýna alýr.

Ayetlerde þöyle buyurulur: "Asra yemin olsun ki, insan þüphesiz maddî manevi büyük kayýp içindedir. Ancak iman edenler, sâlih amel iþleyenler, birbirine hakký tavsiye eden ve sabrý tavsiye edenler bunun dýþýndadýr" (el-Asr, 103/1-3), "Ýnkâr edip, imansýz olarak ölenlerin hiçbirinden, yeryüzünü dolduracak kadar altýný feda (tasadduk) etseler bile kabul olunmayacaktýr. Onlar için can yakýcý bir azap vardýr. Onlarýn bir yardýmcýlarý da yoktur" (Âli Ýmrân, 3/91).

Sâlih (iyi) amelin özü, Allah´u Tealâ´nýn emirlerini üstün tanýmak, Allah´ýn hükümlerini yeryüzünde uygulamak, onun din ve þeriatýný korumak, yarattýklarýna þefkat beslemek ve yardým etmektir. Salih ameller ikiye ayrýlýr. Birincisi; bedenî ibadetler gibi, yükümlünün önce ve bizzat kendisine yarar saðlayan ve kendisinin iyileþmesine yarayan amellerdir. Namaz, cihat, küfürle mücadele, Allah´ýn dinini yeryüzünde hakim kýlmak için gayret sarfetmek ve bunun gerçekleþmesi için Allah´a dua istiðfarda bulunmak, oruç tutmak bunlar arasýnda sayýlabilir. ikincisi; zekât ve sadaka gibi baþkalarýna yararý olan amellerdir. (M. H. Yazýr, Hak Dini Kur´an Dili, VIII, 6079, 6080).

Allah´ýn yasakladýðý iþler de kötü amel sayýlýr. Allâh´u Teâlâ insana irade-i cüz´iyye vererek, iyi ile kötü, hayýr ile þer arasýnda ona belli ölçüde serbestlik tanýmýþtýr. insan kendi isteði ile tercihini yapar. Bu yüzden de yaptýðý iþlerden sorumlu olur. Dünyadaki amellerinin sonucuna göre de ahirette karþýlýk görür.

Kur´an-ý Kerîm´de iyi ve kötü amellerden ve bunlarýn sevindirici veya üzücü sonuçlarýndan söz eden pek çok ayetler vardýr:

"Onlar, Allah´ýn yanýnda bir baþkasýný ilâh edinip, ona kulluk etmezler. Ölümü hak edenler dýþýnda, Allah´ýn haram kýldýðý cana kýymazlar. Zina etmezler. Kim de bunlarý yaparsa iþlediði günahýn cezasýný görür kýyamet günü azâbý kat kat olur. O korkunç azâbýn içinde hor ve hakir bir halde ebediyen kalýr. Ancak tevbe eden, imanýnda samimi kalýp salih amel iþleyen bunun dýþýndadýr. Ýþte Allah, onlarýn kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah gafûrdur, rahimdir. (Çok affeden ve çok merhamet edendir)" (el-Furkan, 25/68-70). "Kim tevbe edip, salih amel iþlerse, þüphesiz o, Allah´a hakkiyle yönelmiþ olur" (el-Furkan, 25/71).

Yukarýdaki ayetlerde zikredilen adam öldürme ve zina gibi en aðýr kötü amellerden sonra, tövbe edenlerin azaptan istisna edilmesi, katilin ve zaninin de tövbesinin geçerli olduðunu gösterir .

"Kim bir mümini kasden öldürürse, onun cezasý; içinde devamlý kalmak üzere Cehennem´dir" (en-Nisa, 4/93). Bu ayet, katilin affedilmeyeceði anlamýnda deðildir. Ayet Medine´de nazil olmuþ olsa bile mutlak*týr. Manasý, katilin tövbe etmeden önce vefat etmesine hamledilmiþtir.

Hz. Peygamber´e hangi amelin daha faziletli olduðu sorulunca þu cevabý vermiþtir: "Kiþinin elinin emeði ve hayýrlý olan (mebrûr) alýþ-veriþtir" (Ahmed b. Hanbel, III, 466, IV, 141; el-Heysemî, Mecmau´z-Zevâid, Beyrut 1967, III, 60, 61).

Amellerin deðeri imandan sonra niyete*de baðlýdýr. Yüce duygu ve amaçlar taþýmayan veya kötü amaçlar için yapýlan bazý âmeller kiþiye fayda saðlamaz. Meselâ, ashâb-ý kirâm Medine´ye hicret ederken Mekke müþriklerinin kötülük ve baskýlarýndan kurtulmak, Medine´de daha güzel ibadet, taat ve amellerde bulunmak, Ýslam´ý, oradan cihana yaymak gibi düþüncelerle dolu idiler. Ýçlerinden birisi ise, niþanlý olduðu kadýn hicret ettiði için, sadece onunla evlenmek niyet ve düþüncesiyle Medine´ye gelmiþti. iþte Hz. Peygamber, diðer muhacirlerin büyük ecir ve mükafatlara nail olduklarýný bildirirken onun da istediði kadýna kavuþmakla niyetine ulaþtýðýný, ancak hicret sevabýndan mahrum kaldýðýný haber verdi. Bunun üzerine "Ameller ancak niyetlere göredir" (Buhârî, Bedü´l- Vahy, 1; Müslim, Ýmâre, 155) buyurdu.

"Biriniz müslümanlýðý iyi yaþadýðý zaman, kendisine iþlediði her iyi amel on katýndan yediyüz kata kadar katlanmýþ olarak yazýlýr. Yaptýðý her kötülük de misliyle (ceza) olmak üzere yazýlýr" (Buhârî, Ýman, 31; Müslim, Ýman, 205.)

"Birr (iyilik, sýla) ahlâk güzelliðidir. Ýsm (günah ve günaha sebep olan þeyler) ise, kalbini gýcýklayan ve insanlarýn bilmesini hoþ görmediðin þeylerdir" (Müslim, Birr ve Sýla, 14; Tirmizî, Zühd, 52; Dârimî, Rikâk, 23).

"Gerçek müslüman, elinden ve dilinden diðer müslümanlarýn selâmette kaldýðý kimsedir" (Buhârî, Ýman, 4-5; Müslim, Ýman, 64).

"Nerede ve hangi hâlde olursan ol Allah´tan kork. Kötülük iþlemiþsen hemen bir iyilik yap ki, o iyilik kötülüðün günahýný silsin. insanlara güzel muamelede bulun" (Tirmizî, Birr ve Sýla, 55; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 5; Dârimî, Rikâk, 47).

Baþkalarýný iyi ve güzel ameller iþlemeye davet etmek, Allah ve Resulünün övdüðü bir davranýþtýr.

Resulullah (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur:

"Hayrýn iþlenmesine vesile olan kimseye o hayrý iþleyenin ecri kadar ecir vardýr" (Müslim, Ýmâret, 133; Ebû Dâvud, Edeb, 115; Tirmizî, Ýlim, 14).

"Doðru bir yola çaðýran kimse, ona tabi olanlarýn ecirleri kadar kendisi de ecir alýr. Bu, tabi olanlarýn ecrinden bir þey eksiltmez. Kötü bir yola davet eden kimse de, ona tabi olanlarýn günahlarýndan hiç bir þey eksiltmez" (Müslim, Ýlim, 16, Zikir, 1; Ebû Dâvud, Sünnet, 6; Tirmizî, ilim, 15).

"Ýslâm´da güzel bir çýðýr açan kimse hem o çýðýrýn, hem de o çýðýrla amel edenlerin ecrini kazanýr." (Müslim, Zekât, 70; Ebû Dâvud, Sünnet, 6).

Sonuç olarak yukarýda verilen ayet ve hadislerden de anlaþýldýðý gibi, amel yalnýz ibadetlerden ibaret olmayýp, günlük hayatta bir müslümanýn diðerine veya topluma karþý yaptýðý güzel iþ, yardým ve muameleler de bu niteliktedir.


radyobeyan