Alevi By: armi Date: 03 Þubat 2010, 11:51:27
ALEVÎ-ALEVÎLÝK
Dördüncü halife Hz. Ali´nin soyundan gelen, onu diðer sahâbeden ve diðer üç halîfeden üstün tutan mezhebe mensup kimse. Alevîlik düþüncesi, ister açýkça, ister gizlice, Ali´ye uyup onun Kur´an´daki nâs ve Resulullah (s.a.s.)´ýn vasiyetiyle imamlýða tayin edildiðini ileri süren; imametin* onun soyundan dýþarý çýkmayacaðýna inanan ve onu diðer sahâbeden üstün gören zümrelerin baþlattýðý fikir ve siyasî kavgalarla ortaya çýkan" hareketin genel adýdýr. Bu fikir ve harekete katýlanlar, Ali´ye (r.a.) uyduklarý ve onu, öteki sahâbîlerin önüne geçirdikleri için Alevî; buna taraftar olanlara da ´tarafýný tutan´ anlamýnda "Þia"* denilmiþtir. Þia, Alevîliðin ifade ettiði katýlýktan daha mûtedîl bir kelimedir ve Ýslâm âlimleri Alevîlik için Þia´dan farklý olarak ´Râfýza´ ´Ravâfýz´ tabirlerini kullanýrlar. Ýslâm tarihinde Hz. Peygamber´den sonra halîfe olarak Hz. Ali´yi tanýyanlara, Ali´ye mensup, inancý bakýmýndan, Ali taraflýsý anlamýnda "Alevî" tabiri kullanýldý. Alevîlik, halifelikte Hz. Ali´nin hakkýnýn yendiðini, sahâbenin Hz. Peygamber´den sonra Ebû Bekr*´e bey´at etmekle, Ýslâm´a aykýrý hareket ettiði iddiasýný yansýtýr. Alevîler Hz. Ali´nin hilâfette hak sahibi olduðunu þu sebeplere dayandýrýrlar: Ali*, Hz. Peygamber´in tabii olarak varisiydi. O, Ýslam´ý ilk kabul eden kimsedir. Hz. Muhammed (s.a.s.)´in amcasýnýn oðlu ve damadýdýr. Ýslâm savaþlarýnýn kahramanýydý. Yaþadýðý sürece Hz. Muhammed´in en yakýn yardýmcýsýydý. Onun bütün iþlerine bakardý. Hz. Muhammed (s.a.s.) Ali´ye olan sevgisini ve güvenini bildirerek, onun kendisinden sonra halîfe olacaðýna iþaret etmiþtir. Bu yüzden onlar, Ebû Bekir, Ömer* ve Osman*´ýn iþbaþýna getiriliþini batýl saydýlar. Yani bunu þerîat kurallarýna ve Hz. Peygamber´in sünnetine aykýrý görerek bununla savaþmayý dinî bir görev kabul ettiler. Ancak, Hz. Peygamber´in, Hz. Ali hakkýnda söyledikleri ve Ali´nin üstünlükleri doðru olmakla birlikte, Allah Resulü benzer sözleri Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi diðer büyük Sahâbîler hakkýnda da söylemiþtir. Üstelik, hastalandýðýnda imamlýða Hz. Ebû Bekr´i geçirmiþtir. Diðer yandan Hz. Peygamber, kendisinden sonra müslümanlarýn baþýna kimin geçeceðini isim vererek belirtmeden bu dünyadan ayrýlmýþtýr. Böyle bir hadîs olsaydý, Hz. Ebû Bekr´in halife seçildiði sýrada yapýlan konuþma ve müzâkerelerde bu hadîsin sözkonusu edilmesi gerekirdi. Çünkü ashâb-ý kîrâm, kendi aleyhine bile olsa, Hz. Peygamber´den iþittiðini nakletmekten çekinmeyecek derecede üstün mezîyetlere sahiptir. Ancak, Allah Resulü´nün cenaze iþleriyle uðraþmasý yüzünden, halîfe seçimi sýrasýnda hazýr bulunamayan Hz. Ali ile bu kadar önemli bir konunun istiþare edilmemiþ olmasý bir eksiklik sayýlabilir. Fakat, Ensâr´ýn hilâfet konusunu müzâkere etmekte olduðu topluluða Hz. Ömer´le Hz. Ebû Bekr bile sonradan katýlmýþtý. Bu çok önemli meselede yanlýþ bir adýmýn atýlmasý endiþesi ve iþin kýsa sürede çözülmesi zarûreti, seçimin Hz. Ebû Bekir lehine yapýlmasýný gerekli kýlmýþtýr. Nitekim daha sonra Hz. Ali de Ebû Bekr´e bey´at* etmiþtir.
Müslümanlar, Ehl-i Beyt denen ´Ali ve ailesini´ öteki Ashâb-ý Kîram´dan ve Allah Resulü´nün öteki halîfelerinden ayýrmadan severler. Onun ailesine yapýlan haksýzlýða ve zulme karþýdýrlar ve tarih içinde de karþý olmuþlardýr. Meselâ, Ahmed b. Hanbel* (rh.a), "Ehlü´s-Sünne ve´-l Hadîs" taraftarlarýnýn Hz. Muhammed (s.a.s.)´ in ailesine hak ettikleri muhabbeti gösterdikleri ve Ali Ýbn Ebî Tâlib´in (r.a.) haklarýný tanýdýklarý için "Ali´nin ´þiasý, taraftarý" olduðunu ifade etmektedir. Ayný tavrý Ýmam-ý ´zam da takýnarak Abbasîlere karþý Ýmam Zeyd´i desteklemiþtir. Bu anlamda Þia, îtikâdî ve siyasî bir mezhep olarak kabul edilirken, Alevîlik, Hz. Ebû Bekr es-Sýddýk´a (r.a.), Ömer el-Faruk´a (r.a.) ve Osman Zünnureyn (r.a.)´e ve daha pek çok ashâb-ý kirâm´a buðz ve düþmanlýk taþýyan fikirlerle dolu bir tarîkat görünümündedir. Bu ifrata sebep olan Emevilerdi. Emeviler devrinde, Ömer Ýbn-i Abdulaziz´in hilâfetine kadar cuma hutbelerinde Ali Ýbn Ebî Tâlib´e (r.a.) ve ehl-i beytine hakaret edilir ve lânetler okunurdu. Onlarýn bu yanlýþ hareketleri öteki müslümanlarý baðlamazdý. Çünkü onlar, bütün müslümanlarý temsil edemezlerdi. Hele hilâfet konusundaki olaylarý göze alarak öteki, müslümanlarý zalim görmek ve göstermek haksýzlýktýr ve hakdan sapmadýr. Ne Resulullah´ýn üç halifesi ne de Ashâb-ý Kirâm, Ali Ýbn Ebi Talib hakkýnda düþmanlýk eseri býrakmamýþlardýr. Alevîlik, zaman içinde parçalanmýþ ve sayýsý yüze varan tarîkatlara ve yollara ayrýlmýþtýr. Ancak bunlarý Ýmam Ebu Câ´fer es-Sâdýk´ýn içtihatlarýyla amel eden ve müslümanlarla aralarýnda bir fark görmediklerini söyleyen, yeryüzünde Allah´ýn hâkimiyetini istediklerini haykýran Ca´feriyye ve Zeydiye kollarýna baðlý müslümanlarla karýþtýrmamak gerekir. Câferî müslümanlarý Þia içerisinde incelerken, dünü, bugünü ve îman-amel iliþkisiyle gözönüne almak ve ona göre deðerlendirme yapmak faydalý olacaktýr. Câferîlerle, Zeydîleri Alevîliðin diðer kollarý olan Batînîler, * Karmatîler, * hatta kuzey Afrika ve Mýsýr´da uzun yýllar hüküm süren Fâtýmîlerden, bugün Anadolu´da yaþayan Alevîler´den, Lübnan ve Suriye´deki Dürzî ve Nusayrîlerden ayýrt etmek gerekir.
Alevîlerden Gulât olanlar yani aþýrý gidenler Hz. Ali´de, diðer halifelerde bulunmayan ilâhî nitelikler ve özellikler olduðuna inanýyorlar. Ýslâm tarihinde bu görüþü ve inancý daha da ileri götürerek, Allah´ýn Ali´nin varlýðýnda, insan suretinde görünüþ alanýna çýktýðýný, onun bir ilâh-insan olduðunu söyleyenler bile çýktý. Ali´nin mehdi olduðunu, ölmediðini ve kýyamet gününden önce çýkarak dünyada adaleti saðlayacaðýný öne sürdüler. Bunlar "sebeîler"dir. Ýslâm´da ilk dînî ayrýlýk hareketini teþkil eden ilk Alevîlik, Hz. Ali daha hayatta iken San´alý bir Yahudi olan Ýbn Sebe´nin telkini ile baþlamýþtýr. Bundan sonra Ali´nin ve soyunun, hatta Ýbn Sem´an, Ebû Mansur el-Ýclî, Ebu´l-Hattâb, Horasanlý Ebû Müslim gibi Ali ile aile baðý bulunmayan ve sadece taraftarlýk yapan birtakým yabancýlarýn öncülük ettiði tenâsüha, ibâhaya, farzlarý terketmenin caiz olduðuna ve imanýn, imamý bilmekten ibaret bulunduðuna inanan birçok Alevî kollarý meydana çýkmýþtýr.
Daðýnýk Alevî kollarýný birleþtiren Câ´fer es-Sâdýk´*a bir aralýk gidip gelen ve inanýþlarýnda Ýslâm´a aykýrý þeyler bulunduðu için kovulan, Ýmam Câfer´in lânetlemesine uðrayan Ebî Mansur el-Ýclî ile Ebû´l-Hattâb´ýn ekolü, "Ýsmâiliye*" veya "Yedi Ýmam" mezhebini oluþturmuþtur. Batýnîlik adý verilen bu mezhep Yemen´de kökleþmiþ, Irak, Ýran, Horasan ve Türkistan´a kol atmýþ ve batýda Endülüs´e kadar yayýlmýþtýr. Bu mezhepten olanlar Bahreyn´de ve Ahsâ´da Karmatiyye mezhep ve hükümetini, Kûfe´de ve Basra´da birçok ihtilâlleri, Maðrip´te önce "Alevî Hükûmeti"ni, sonra Mýsýr´da Fâtýmî halifeliðini vücûda getirmiþlerdir. Cebel-i Dürûz´da Lübnan´da yaþamakta olan "Dürzîlik"le daha birçok fýrka ve mezhepler Batýnîlikten doðmuþtur. Muhammed b. Nusayr de bu arada bugün Suriye, Lübnan ve Adana yöresinde sâlikleri bulunan "Nusayrîlik"i kurmuþtur.
Hz. Ali´nin ölümünden sonraki geliþmeler, özellikle Kerbelâ olayý Hz. Hüseyin´in þehid edilmesi, Alevî topluluðun siyasî bir görüþ çevresinde toplanmasýna yol açtý. Sonralarý Þia (Þiîlik) adýný alan ve daha çok Ýran´da geliþen Alevî mezhebinin özünü besleyen bu olaylar zinciri oldu. Ýslâm ordusunun doðuya doðru ilerlediðini gören Ýran, baðýmsýzlýðýný kaybedeceðini anlayýnca, Ýslâm´ýn içinde doðan ve geliþen Hz. Ali taraftarlýðýný eski dîn ve siyasetleriyle kaynaþtýrarak benimsedi. Bundan Alevîliðin, bir baþka kolu doðdu. Alevî inancý bu yeni ad altýnda hýzla geliþti. Bu inanca, ruhun bedenden bedene geçiþini (tenâsüh) kabul eden Hind inançlarý da yine Ýran etkisiyle karýþtý.
Anadolu Alevîliði ise, sadece Batýnîlik´in devamý deðildir. Yesevî, Kalenderî, Hayderî gibi Türk tarikatlarýnýn, Hurûfiliðin, Vücûdiyye ve Dehriyye inançlarýnýn karýþtýðý, bazý Türk gelenek ve göreneklerinin ve halk þiirinin yaþadýðý bir dünyadýr. Onda "tenâsüh", "hulûl", "ibâha" ve bir çeþit "iþtirak" ilkeleriyle birlikte, Türk þölenlerini andýran âyinler de görülür. XIII. yüzyýlda Anadolu´nun fikir hayatýnda Orta Asya´dan ve Horasan´dan göçen bilgin ve mutasavvýflarýn derin etkileri olmuþtur. Bu arada Harezm´li göçmenler, köylere varýncaya kadar Anadolu´nun dînî havasýnýn deðiþmesine yol açmýþlardýr. Bu tarihi kökenlere dayanan Alevîlik günümüzde varlýðýný sürdürmektedir. Þiîlik, Bektâþîlik ve Kýzýlbaþlýk gibi Alevî kollarýnýn özel törenleri, toplantýlarý bulunmaktadýr. Bu kollarýn hepsinde Hz. Hüseyin´in Kerbelâ´da þehid edildiði 10. Muharrem günü kutsal olup, matem günü kabul edilir. Þiîler o gün, özel anma törenleri düzenler, dövünür, aðlar, yakýnýrlar. Kýzýlbaþ ve Bektâþîler bu günün acýsýný çeker, fakat dövünmezler. Alevî törenlerinin en büyüðü kadýnlarýn da katýldýðý "cem âyini"dir. Bu tören cuma günleri düzenlenir. Cem âyininin küçüðüne "dernek" denir. Bu toplantýlar sazlýsözlü, içkili olur. Özel zikirler yapýlýr. Töreni yöneten dede tarafýndan bir sure veya ayet okunur. Ayrýca cem´âyininden baþka "görgü âyini", canlardan birinin diðerini þikâyeti hâlinde "sorgu âyini" düzenlenir. Nevrûz, hem bahar bayramý, hem de Hz. Ali´nin doðum günü sayýldýðý için, genellikle kutsal kabul edilir ve törenler düzenlenir .
Alevîlik Ýran´da olduðu gibi Anadolu´da da daha çok þiir ve edebiyatla yayýlmýþtýr. Alevîlerin büyük tanýdýðý yedi þair; Nesimî, Fuzûlî, Hatâî, Pîr Sultan Abdal, Kul Himmet, Yeminî ve Virânî´dir. Bunlardan Nesimî ve Fuzûlî dýþýndakiler tam batinîdirler.
Yollarýný müstakil bir dîn ekolü ve Ýslâmiyetin esasý kabul eden Alevîler, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Oniki Ýmam ve Hacý Bektaþ Velî´yi kendi yorumcu ve düþünürleri sayarlar.
Ynt: Alevi By: gözdenur:) Date: 21 Ocak 2015, 13:45:38
Hz Alýcý seven ona saygý duyan ona taraftar olan kisiye Alevilik denir.
Ynt: Alevi By: gulbaharaktay Date: 21 Ocak 2015, 15:04:43
Alevilik, Türkiye’de Sünnilik’ ten sonra en fazla mensubu olan ikinci Ýslami inanýþtýr. Sünnilikteki Allah-Muhammed tamamlamasýndan farklý olarak, alevilikte Allah-Muhammed-Ali ile tamamlanan ve Ehl-i Beyt, Oniki Ýmamlarý esas alan bir inançtýr.
paylaþandan ALLAH razý olsun.
Ynt: Alevi By: bahriþan 8/b Date: 21 Ocak 2015, 18:01:47
muslumanlar ehl i beht ali ve ailesine oteki ashabi kiram dan ve Allah resulunun oteki halifelerin ayirmadan severler
Allah razi olsun paylasimdan
Ynt: Alevi By: yunus emre 7/B Date: 21 Ocak 2015, 18:09:46
alevilik peygamberimizin yani sira hz ali yi de biraz daha ornek alanlara denir ve cemevleri vardir
Ynt: Alevi By: Kaan8/B Date: 09 Þubat 2015, 22:49:48
Sünnilikteki Allah-Muhammed tamamlamasýndan farklý olarak, alevilikte Allah-Muhammed-Ali ile tamamlanan ve Ehl-i Beyt, Oniki Ýmamlarý esas alan bir inançtýr.
Ynt: Alevi By: Hatice Akdað 7/B Date: 30 Mart 2015, 23:21:54
Allah razý olsun.
Çok teþekkür :-) :-) :-)
Ynt: Alevi By: selinay 7b Date: 03 Nisan 2015, 15:54:44
Hz. Ali'yi seven , sayan ve ona taraftar olan kiþiye "Alevi" denir.
Aleviler,Allah'ýn birliðine inanan, Hz. Muhammed'i son peygamber olarak kabul Hz. Muhammed'in ehl-i beytini seven Müslümanlardandýr .
Allah sizden razý olsun...
Ynt: Alevi By: Hatice Akdað 7/B Date: 07 Nisan 2015, 15:57:19
Esselamu Aleyküm Aleviinsanlar Allah ýn birliðine inanan Peygamber efendimizi seven Hz.Muhammed i son peygamber olarak gören kutsal kitabýn Kur-an ý Kerim olduðunaiman eden kiþidir. paylaþtýðýnýz için Allah razý olsun.
Ynt: Alevi By: besiye7A Date: 07 Nisan 2015, 18:09:08
Alevilik peygamberimizin yaný sýrada hz. ali,yi biraz ornek almaktýr.
Ynt: Alevi By: MELÝKE 7D Date: 07 Nisan 2015, 18:11:39
diðer üç halîfeden üstün tutan mezhebe mensup kimse.
Ynt: Alevi By: Kaan8/B Date: 15 Nisan 2015, 22:46:37
Alevi
(1/3) > >>
Armaðan:
ALEVÎ-ALEVÎLÝK
Dördüncü halife Hz. Ali´nin soyundan gelen, onu diðer sahâbeden ve diðer üç halîfeden üstün tutan mezhebe mensup kimse. Alevîlik düþüncesi, ister açýkça, ister gizlice, Ali´ye uyup onun Kur´an´daki nâs ve Resulullah (s.a.s.)´ýn vasiyetiyle imamlýða tayin edildiðini ileri süren; imametin* onun soyundan dýþarý çýkmayacaðýna inanan ve onu diðer sahâbeden üstün gören zümrelerin baþlattýðý fikir ve siyasî kavgalarla ortaya çýkan" hareketin genel adýdýr. Bu fikir ve harekete katýlanlar, Ali´ye (r.a.) uyduklarý ve onu, öteki sahâbîlerin önüne geçirdikleri için Alevî; buna taraftar olanlara da ´tarafýný tutan´ anlamýnda "Þia"* denilmiþtir. Þia, Alevîliðin ifade ettiði katýlýktan daha mûtedîl bir kelimedir ve Ýslâm âlimleri Alevîlik için Þia´dan farklý olarak ´Râfýza´ ´Ravâfýz´ tabirlerini kullanýrlar. Ýslâm tarihinde Hz. Peygamber´den sonra halîfe olarak Hz. Ali´yi tanýyanlara, Ali´ye mensup, inancý bakýmýndan, Ali taraflýsý anlamýnda "Alevî" tabiri kullanýldý. Alevîlik, halifelikte Hz. Ali´nin hakkýnýn yendiðini, sahâbenin Hz. Peygamber´den sonra Ebû Bekr*´e bey´at etmekle, Ýslâm´a aykýrý hareket ettiði iddiasýný yansýtýr. Alevîler Hz. Ali´nin hilâfette hak sahibi olduðunu þu sebeplere dayandýrýrlar: Ali*, Hz. Peygamber´in tabii olarak varisiydi. O, Ýslam´ý ilk kabul eden kimsedir. Hz. Muhammed (s.a.s.)´in amcasýnýn oðlu ve damadýdýr. Ýslâm savaþlarýnýn kahramanýydý. Yaþadýðý sürece Hz. Muhammed´in en yakýn yardýmcýsýydý. Onun bütün iþlerine bakardý. Hz. Muhammed (s.a.s.) Ali´ye olan sevgisini ve güvenini bildirerek, onun kendisinden sonra halîfe olacaðýna iþaret etmiþtir. Bu yüzden onlar, Ebû Bekir, Ömer* ve Osman*´ýn iþbaþýna getiriliþini batýl saydýlar. Yani bunu þerîat kurallarýna ve Hz. Peygamber´in sünnetine aykýrý görerek bununla savaþmayý dinî bir görev kabul ettiler. Ancak, Hz. Peygamber´in, Hz. Ali hakkýnda söyledikleri ve Ali´nin üstünlükleri doðru olmakla birlikte, Allah Resulü benzer sözleri Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi diðer büyük Sahâbîler hakkýnda da söylemiþtir. Üstelik, hastalandýðýnda imamlýða Hz. Ebû Bekr´i geçirmiþtir. Diðer yandan Hz. Peygamber, kendisinden sonra müslümanlarýn baþýna kimin geçeceðini isim vererek belirtmeden bu dünyadan ayrýlmýþtýr. Böyle bir hadîs olsaydý, Hz. Ebû Bekr´in halife seçildiði sýrada yapýlan konuþma ve müzâkerelerde bu hadîsin sözkonusu edilmesi gerekirdi. Çünkü ashâb-ý kîrâm, kendi aleyhine bile olsa, Hz. Peygamber´den iþittiðini nakletmekten çekinmeyecek derecede üstün mezîyetlere sahiptir. Ancak, Allah Resulü´nün cenaze iþleriyle uðraþmasý yüzünden, halîfe seçimi sýrasýnda hazýr bulunamayan Hz. Ali ile bu kadar önemli bir konunun istiþare edilmemiþ olmasý bir eksiklik sayýlabilir. Fakat, Ensâr´ýn hilâfet konusunu müzâkere etmekte olduðu topluluða Hz. Ömer´le Hz. Ebû Bekr bile sonradan katýlmýþtý. Bu çok önemli meselede yanlýþ bir adýmýn atýlmasý endiþesi ve iþin kýsa sürede çözülmesi zarûreti, seçimin Hz. Ebû Bekir lehine yapýlmasýný gerekli kýlmýþtýr. Nitekim daha sonra Hz. Ali de Ebû Bekr´e bey´at* etmiþtir.
Müslümanlar, Ehl-i Beyt denen ´Ali ve ailesini´ öteki Ashâb-ý Kîram´dan ve Allah Resulü´nün öteki halîfelerinden ayýrmadan severler. Onun ailesine yapýlan haksýzlýða ve zulme karþýdýrlar ve tarih içinde de karþý olmuþlardýr. Meselâ, Ahmed b. Hanbel* (rh.a), "Ehlü´s-Sünne ve´-l Hadîs" taraftarlarýnýn Hz. Muhammed (s.a.s.)´ in ailesine hak ettikleri muhabbeti gösterdikleri ve Ali Ýbn Ebî Tâlib´in (r.a.) haklarýný tanýdýklarý için "Ali´nin ´þiasý, taraftarý" olduðunu ifade etmektedir. Ayný tavrý Ýmam-ý ´zam da takýnarak Abbasîlere karþý Ýmam Zeyd´i desteklemiþtir. Bu anlamda Þia, îtikâdî ve siyasî bir mezhep olarak kabul edilirken, Alevîlik, Hz. Ebû Bekr es-Sýddýk´a (r.a.), Ömer el-Faruk´a (r.a.) ve Osman Zünnureyn (r.a.)´e ve daha pek çok ashâb-ý kirâm´a buðz ve düþmanlýk taþýyan fikirlerle dolu bir tarîkat görünümündedir. Bu ifrata sebep olan Emevilerdi. Emeviler devrinde, Ömer Ýbn-i Abdulaziz´in hilâfetine kadar cuma hutbelerinde Ali Ýbn Ebî Tâlib´e (r.a.) ve ehl-i beytine hakaret edilir ve lânetler okunurdu. Onlarýn bu yanlýþ hareketleri öteki müslümanlarý baðlamazdý. Çünkü onlar, bütün müslümanlarý temsil edemezlerdi. Hele hilâfet konusundaki olaylarý göze alarak öteki, müslümanlarý zalim görmek ve göstermek haksýzlýktýr ve hakdan sapmadýr. Ne Resulullah´ýn üç halifesi ne de Ashâb-ý Kirâm, Ali Ýbn Ebi Talib hakkýnda düþmanlýk eseri býrakmamýþlardýr. Alevîlik, zaman içinde parçalanmýþ ve sayýsý yüze varan tarîkatlara ve yollara ayrýlmýþtýr. Ancak bunlarý Ýmam Ebu Câ´fer es-Sâdýk´ýn içtihatlarýyla amel eden ve müslümanlarla aralarýnda bir fark görmediklerini söyleyen, yeryüzünde Allah´ýn hâkimiyetini istediklerini haykýran Ca´feriyye ve Zeydiye kollarýna baðlý müslümanlarla karýþtýrmamak gerekir. Câferî müslümanlarý Þia içerisinde incelerken, dünü, bugünü ve îman-amel iliþkisiyle gözönüne almak ve ona göre deðerlendirme yapmak faydalý olacaktýr. Câferîlerle, Zeydîleri Alevîliðin diðer kollarý olan Batînîler, * Karmatîler, * hatta kuzey Afrika ve Mýsýr´da uzun yýllar hüküm süren Fâtýmîlerden, bugün Anadolu´da yaþayan Alevîler´den, Lübnan ve Suriye´deki Dürzî ve Nusayrîlerden ayýrt etmek gerekir.
Alevîlerden Gulât olanlar yani aþýrý gidenler Hz. Ali´de, diðer halifelerde bulunmayan ilâhî nitelikler ve özellikler olduðuna inanýyorlar. Ýslâm tarihinde bu görüþü ve inancý daha da ileri götürerek, Allah´ýn Ali´nin varlýðýnda, insan suretinde görünüþ alanýna çýktýðýný, onun bir ilâh-insan olduðunu söyleyenler bile çýktý. Ali´nin mehdi olduðunu, ölmediðini ve kýyamet gününden önce çýkarak dünyada adaleti saðlayacaðýný öne sürdüler. Bunlar "sebeîler"dir. Ýslâm´da ilk dînî ayrýlýk hareketini teþkil eden ilk Alevîlik, Hz. Ali daha hayatta iken San´alý bir Yahudi olan Ýbn Sebe´nin telkini ile baþlamýþtýr. Bundan sonra Ali´nin ve soyunun, hatta Ýbn Sem´an, Ebû Mansur el-Ýclî, Ebu´l-Hattâb, Horasanlý Ebû Müslim gibi Ali ile aile baðý bulunmayan ve sadece taraftarlýk yapan birtakým yabancýlarýn öncülük ettiði tenâsüha, ibâhaya, farzlarý terketmenin caiz olduðuna ve imanýn, imamý bilmekten ibaret bulunduðuna inanan birçok Alevî kollarý meydana çýkmýþtýr.
Daðýnýk Alevî kollarýný birleþtiren Câ´fer es-Sâdýk´*a bir aralýk gidip gelen ve inanýþlarýnda Ýslâm´a aykýrý þeyler bulunduðu için kovulan, Ýmam Câfer´in lânetlemesine uðrayan Ebî Mansur el-Ýclî ile Ebû´l-Hattâb´ýn ekolü, "Ýsmâiliye*" veya "Yedi Ýmam" mezhebini oluþturmuþtur. Batýnîlik adý verilen bu mezhep Yemen´de kökleþmiþ, Irak, Ýran, Horasan ve Türkistan´a kol atmýþ ve batýda Endülüs´e kadar yayýlmýþtýr. Bu mezhepten olanlar Bahreyn´de ve Ahsâ´da Karmatiyye mezhep ve hükümetini, Kûfe´de ve Basra´da birçok ihtilâlleri, Maðrip´te önce "Alevî Hükûmeti"ni, sonra Mýsýr´da Fâtýmî halifeliðini vücûda getirmiþlerdir. Cebel-i Dürûz´da Lübnan´da yaþamakta olan "Dürzîlik"le daha birçok fýrka ve mezhepler Batýnîlikten doðmuþtur. Muhammed b. Nusayr de bu arada bugün Suriye, Lübnan ve Adana yöresinde sâlikleri bulunan "Nusayrîlik"i kurmuþtur.
Hz. Ali´nin ölümünden sonraki geliþmeler, özellikle Kerbelâ olayý Hz. Hüseyin´in þehid edilmesi, Alevî topluluðun siyasî bir görüþ çevresinde toplanmasýna yol açtý. Sonralarý Þia (Þiîlik) adýný alan ve daha çok Ýran´da geliþen Alevî mezhebinin özünü besleyen bu olaylar zinciri oldu. Ýslâm ordusunun doðuya doðru ilerlediðini gören Ýran, baðýmsýzlýðýný kaybedeceðini anlayýnca, Ýslâm´ýn içinde doðan ve geliþen Hz. Ali taraftarlýðýný eski dîn ve siyasetleriyle kaynaþtýrarak benimsedi. Bundan Alevîliðin, bir baþka kolu doðdu. Alevî inancý bu yeni ad altýnda hýzla geliþti. Bu inanca, ruhun bedenden bedene geçiþini (tenâsüh) kabul eden Hind inançlarý da yine Ýran etkisiyle karýþtý.
Anadolu Alevîliði ise, sadece Batýnîlik´in devamý deðildir. Yesevî, Kalenderî, Hayderî gibi Türk tarikatlarýnýn, Hurûfiliðin, Vücûdiyye ve Dehriyye inançlarýnýn karýþtýðý, bazý Türk gelenek ve göreneklerinin ve halk þiirinin yaþadýðý bir dünyadýr. Onda "tenâsüh", "hulûl", "ibâha" ve bir çeþit "iþtirak" ilkeleriyle birlikte, Türk þölenlerini andýran âyinler de görülür. XIII. yüzyýlda Anadolu´nun fikir hayatýnda Orta Asya´dan ve Horasan´dan göçen bilgin ve mutasavvýflarýn derin etkileri olmuþtur. Bu arada Harezm´li göçmenler, köylere varýncaya kadar Anadolu´nun dînî havasýnýn deðiþmesine yol açmýþlardýr. Bu tarihi kökenlere dayanan Alevîlik günümüzde varlýðýný sürdürmektedir. Þiîlik, Bektâþîlik ve Kýzýlbaþlýk gibi Alevî kollarýnýn özel törenleri, toplantýlarý bulunmaktadýr. Bu kollarýn hepsinde Hz. Hüseyin´in Kerbelâ´da þehid edildiði 10. Muharrem günü kutsal olup, matem günü kabul edilir. Þiîler o gün, özel anma törenleri düzenler, dövünür, aðlar, yakýnýrlar. Kýzýlbaþ ve Bektâþîler bu günün acýsýný çeker, fakat dövünmezler. Alevî törenlerinin en büyüðü kadýnlarýn da katýldýðý "cem âyini"dir. Bu tören cuma günleri düzenlenir. Cem âyininin küçüðüne "dernek" denir. Bu toplantýlar sazlýsözlü, içkili olur. Özel zikirler yapýlýr. Töreni yöneten dede tarafýndan bir sure veya ayet okunur. Ayrýca cem´âyininden baþka "görgü âyini", canlardan birinin diðerini þikâyeti hâlinde "sorgu âyini" düzenlenir. Nevrûz, hem bahar bayramý, hem de Hz. Ali´nin doðum günü sayýldýðý için, genellikle kutsal kabul edilir ve törenler düzenlenir .
Alevîlik Ýran´da olduðu gibi Anadolu´da da daha çok þiir ve edebiyatla yayýlmýþtýr. Alevîlerin büyük tanýdýðý yedi þair; Nesimî, Fuzûlî, Hatâî, Pîr Sultan Abdal, Kul Himmet, Yeminî ve Virânî´dir. Bunlardan Nesimî ve Fuzûlî dýþýndakiler tam batinîdirler.
Yollarýný müstakil bir dîn ekolü ve Ýslâmiyetin esasý kabul eden Alevîler, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Oniki Ýmam ve Hacý Bektaþ Velî´yi kendi yorumcu ve düþünürleri sayarlar.
Gözdenur 8:
Ynt: Alevi By: Kaan8/B Date: 15 Nisan 2015, 22:47:42
Dördüncü halife Hz. Ali´nin soyundan gelen, onu diðer sahâbeden ve diðer üç halîfeden üstün tutan mezhebe mensup kimse. Alevîlik düþüncesi, ister açýkça, ister gizlice, Ali´ye uyup onun Kur´an´daki nâs ve Resulullah (s.a.s.)´ýn vasiyetiyle imamlýða tayin edildiðini ileri süren; imametin* onun soyundan dýþarý çýkmayacaðýna inanan ve onu diðer sahâbeden üstün gören zümrelerin baþlattýðý fikir ve siyasî kavgalarla ortaya çýkan" hareketin genel adýdýr. Bu fikir ve harekete katýlanlar, Ali´ye (r.a.) uyduklarý ve onu, öteki sahâbîlerin önüne geçirdikleri için Alevî; buna taraftar olanlara da ´tarafýný tutan´ anlamýnda "Þia"* denilmiþtir. Þia, Alevîliðin ifade ettiði katýlýktan daha mûtedîl bir kelimedir ve Ýslâm âlimleri Alevîlik için Þia´dan farklý olarak ´Râfýza´ ´Ravâfýz´ tabirlerini kullanýrlar. Ýslâm tarihinde Hz. Peygamber´den sonra halîfe olarak Hz. Ali´yi tanýyanlara, Ali´ye mensup, inancý bakýmýndan, Ali taraflýsý anlamýnda "Alevî" tabiri kullanýldý. Alevîlik, halifelikte Hz. Ali´nin hakkýnýn yendiðini, sahâbenin Hz. Peygamber´den sonra Ebû Bekr*´e bey´at etmekle, Ýslâm´a aykýrý hareket ettiði iddiasýný yansýtýr. Alevîler Hz. Ali´nin hilâfette hak sahibi olduðunu þu sebeplere dayandýrýrlar: Ali*, Hz. Peygamber´in tabii olarak varisiydi. O, Ýslam´ý ilk kabul eden kimsedir. Hz. Muhammed (s.a.s.)´in amcasýnýn oðlu ve damadýdýr. Ýslâm savaþlarýnýn kahramanýydý. Yaþadýðý sürece Hz. Muhammed´in en yakýn yardýmcýsýydý. Onun bütün iþlerine bakardý. Hz. Muhammed (s.a.s.) Ali´ye olan sevgisini ve güvenini bildirerek, onun kendisinden sonra halîfe olacaðýna iþaret etmiþtir. Bu yüzden onlar, Ebû Bekir, Ömer* ve Osman*´ýn iþbaþýna getiriliþini batýl saydýlar. Yani bunu þerîat kurallarýna ve Hz. Peygamber´in sünnetine aykýrý görerek bununla savaþmayý dinî bir görev kabul ettiler. Ancak, Hz. Peygamber´in, Hz. Ali hakkýnda söyledikleri ve Ali´nin üstünlükleri doðru olmakla birlikte, Allah Resulü benzer sözleri Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi diðer büyük Sahâbîler hakkýnda da söylemiþtir. Üstelik, hastalandýðýnda imamlýða Hz. Ebû Bekr´i geçirmiþtir. Diðer yandan Hz. Peygamber, kendisinden sonra müslümanlarýn baþýna kimin geçeceðini isim vererek belirtmeden bu dünyadan ayrýlmýþtýr. Böyle bir hadîs olsaydý, Hz. Ebû Bekr´in halife seçildiði sýrada yapýlan konuþma ve müzâkerelerde bu hadîsin sözkonusu edilmesi gerekirdi. Çünkü ashâb-ý kîrâm, kendi aleyhine bile olsa, Hz. Peygamber´den iþittiðini nakletmekten çekinmeyecek derecede üstün mezîyetlere sahiptir. Ancak, Allah Resulü´nün cenaze iþleriyle uðraþmasý yüzünden, halîfe seçimi sýrasýnda hazýr bulunamayan Hz. Ali ile bu kadar önemli bir konunun istiþare edilmemiþ olmasý bir eksiklik sayýlabilir. Fakat, Ensâr´ýn hilâfet konusunu müzâkere etmekte olduðu topluluða Hz. Ömer´le Hz. Ebû Bekr bile sonradan katýlmýþtý. Bu çok önemli meselede yanlýþ bir adýmýn atýlmasý endiþesi ve iþin kýsa sürede çözülmesi zarûreti, seçimin Hz. Ebû Bekir lehine yapýlmasýný gerekli kýlmýþtýr. Nitekim daha sonra Hz. Ali de Ebû Bekr´e bey´at* etmiþtir.
Müslümanlar, Ehl-i Beyt denen ´Ali ve ailesini´ öteki Ashâb-ý Kîram´dan ve Allah Resulü´nün öteki halîfelerinden ayýrmadan severler. Onun ailesine yapýlan haksýzlýða ve zulme karþýdýrlar ve tarih içinde de karþý olmuþlardýr. Meselâ, Ahmed b. Hanbel* (rh.a), "Ehlü´s-Sünne ve´-l Hadîs" taraftarlarýnýn Hz. Muhammed (s.a.s.)´ in ailesine hak ettikleri muhabbeti gösterdikleri ve Ali Ýbn Ebî Tâlib´in (r.a.) haklarýný tanýdýklarý için "Ali´nin ´þiasý, taraftarý" olduðunu ifade etmektedir. Ayný tavrý Ýmam-ý ´zam da takýnarak Abbasîlere karþý Ýmam Zeyd´i desteklemiþtir. Bu anlamda Þia, îtikâdî ve siyasî bir mezhep olarak kabul edilirken, Alevîlik, Hz. Ebû Bekr es-Sýddýk´a (r.a.), Ömer el-Faruk´a (r.a.) ve Osman Zünnureyn (r.a.)´e ve daha pek çok ashâb-ý kirâm´a buðz ve düþmanlýk taþýyan fikirlerle dolu bir tarîkat görünümündedir. Bu ifrata sebep olan Emevilerdi. Emeviler devrinde, Ömer Ýbn-i Abdulaziz´in hilâfetine kadar cuma hutbelerinde Ali Ýbn Ebî Tâlib´e (r.a.) ve ehl-i beytine hakaret edilir ve lânetler okunurdu. Onlarýn bu yanlýþ hareketleri öteki müslümanlarý baðlamazdý. Çünkü onlar, bütün müslümanlarý temsil edemezlerdi. Hele hilâfet konusundaki olaylarý göze alarak öteki, müslümanlarý zalim görmek ve göstermek haksýzlýktýr ve hakdan sapmadýr. Ne Resulullah´ýn üç halifesi ne de Ashâb-ý Kirâm, Ali Ýbn Ebi Talib hakkýnda düþmanlýk eseri býrakmamýþlardýr. Alevîlik, zaman içinde parçalanmýþ ve sayýsý yüze varan tarîkatlara ve yollara ayrýlmýþtýr. Ancak bunlarý Ýmam Ebu Câ´fer es-Sâdýk´ýn içtihatlarýyla amel eden ve müslümanlarla aralarýnda bir fark görmediklerini söyleyen, yeryüzünde Allah´ýn hâkimiyetini istediklerini haykýran Ca´feriyye ve Zeydiye kollarýna baðlý müslümanlarla karýþtýrmamak gerekir. Câferî müslümanlarý Þia içerisinde incelerken, dünü, bugünü ve îman-amel iliþkisiyle gözönüne almak ve ona göre deðerlendirme yapmak faydalý olacaktýr. Câferîlerle, Zeydîleri Alevîliðin diðer kollarý olan Batînîler, * Karmatîler, * hatta kuzey Afrika ve Mýsýr´da uzun yýllar hüküm süren Fâtýmîlerden, bugün Anadolu´da yaþayan Alevîler´den, Lübnan ve Suriye´deki Dürzî ve Nusayrîlerden ayýrt etmek gerekir.
Alevîlerden Gulât olanlar yani aþýrý gidenler Hz. Ali´de, diðer halifelerde bulunmayan ilâhî nitelikler ve özellikler olduðuna inanýyorlar. Ýslâm tarihinde bu görüþü ve inancý daha da ileri götürerek, Allah´ýn Ali´nin varlýðýnda, insan suretinde görünüþ alanýna çýktýðýný, onun bir ilâh-insan olduðunu söyleyenler bile çýktý. Ali´nin mehdi olduðunu, ölmediðini ve kýyamet gününden önce çýkarak dünyada adaleti saðlayacaðýný öne sürdüler. Bunlar "sebeîler"dir. Ýslâm´da ilk dînî ayrýlýk hareketini teþkil eden ilk Alevîlik, Hz. Ali daha hayatta iken San´alý bir Yahudi olan Ýbn Sebe´nin telkini ile baþlamýþtýr. Bundan sonra Ali´nin ve soyunun, hatta Ýbn Sem´an, Ebû Mansur el-Ýclî, Ebu´l-Hattâb, Horasanlý Ebû Müslim gibi Ali ile aile baðý bulunmayan ve sadece taraftarlýk yapan birtakým yabancýlarýn öncülük ettiði tenâsüha, ibâhaya, farzlarý terketmenin caiz olduðuna ve imanýn, imamý bilmekten ibaret bulunduðuna inanan birçok Alevî kollarý meydana çýkmýþtýr.
Daðýnýk Alevî kollarýný birleþtiren Câ´fer es-Sâdýk´*a bir aralýk gidip gelen ve inanýþlarýnda Ýslâm´a aykýrý þeyler bulunduðu için kovulan, Ýmam Câfer´in lânetlemesine uðrayan Ebî Mansur el-Ýclî ile Ebû´l-Hattâb´ýn ekolü, "Ýsmâiliye*" veya "Yedi Ýmam" mezhebini oluþturmuþtur. Batýnîlik adý verilen bu mezhep Yemen´de kökleþmiþ, Irak, Ýran, Horasan ve Türkistan´a kol atmýþ ve batýda Endülüs´e kadar yayýlmýþtýr. Bu mezhepten olanlar Bahreyn´de ve Ahsâ´da Karmatiyye mezhep ve hükümetini, Kûfe´de ve Basra´da birçok ihtilâlleri, Maðrip´te önce "Alevî Hükûmeti"ni, sonra Mýsýr´da Fâtýmî halifeliðini vücûda getirmiþlerdir. Cebel-i Dürûz´da Lübnan´da yaþamakta olan "Dürzîlik"le daha birçok fýrka ve mezhepler Batýnîlikten doðmuþtur. Muhammed b. Nusayr de bu arada bugün Suriye, Lübnan ve Adana yöresinde sâlikleri bulunan "Nusayrîlik"i kurmuþtur.
Hz. Ali´nin ölümünden sonraki geliþmeler, özellikle Kerbelâ olayý Hz. Hüseyin´in þehid edilmesi, Alevî topluluðun siyasî bir görüþ çevresinde toplanmasýna yol açtý. Sonralarý Þia (Þiîlik) adýný alan ve daha çok Ýran´da geliþen Alevî mezhebinin özünü besleyen bu olaylar zinciri oldu. Ýslâm ordusunun doðuya doðru ilerlediðini gören Ýran, baðýmsýzlýðýný kaybedeceðini anlayýnca, Ýslâm´ýn içinde doðan ve geliþen Hz. Ali taraftarlýðýný eski dîn ve siyasetleriyle kaynaþtýrarak benimsedi. Bundan Alevîliðin, bir baþka kolu doðdu. Alevî inancý bu yeni ad altýnda hýzla geliþti. Bu inanca, ruhun bedenden bedene geçiþini (tenâsüh) kabul eden Hind inançlarý da yine Ýran etkisiyle karýþtý.
Anadolu Alevîliði ise, sadece Batýnîlik´in devamý deðildir. Yesevî, Kalenderî, Hayderî gibi Türk tarikatlarýnýn, Hurûfiliðin, Vücûdiyye ve Dehriyye inançlarýnýn karýþtýðý, bazý Türk gelenek ve göreneklerinin ve halk þiirinin yaþadýðý bir dünyadýr. Onda "tenâsüh", "hulûl", "ibâha" ve bir çeþit "iþtirak" ilkeleriyle birlikte, Türk þölenlerini andýran âyinler de görülür. XIII. yüzyýlda Anadolu´nun fikir hayatýnda Orta Asya´dan ve Horasan´dan göçen bilgin ve mutasavvýflarýn derin etkileri olmuþtur. Bu arada Harezm´li göçmenler, köylere varýncaya kadar Anadolu´nun dînî havasýnýn deðiþmesine yol açmýþlardýr. Bu tarihi kökenlere dayanan Alevîlik günümüzde varlýðýný sürdürmektedir. Þiîlik, Bektâþîlik ve Kýzýlbaþlýk gibi Alevî kollarýnýn özel törenleri, toplantýlarý bulunmaktadýr. Bu kollarýn hepsinde Hz. Hüseyin´in Kerbelâ´da þehid edildiði 10. Muharrem günü kutsal olup, matem günü kabul edilir. Þiîler o gün, özel anma törenleri düzenler, dövünür, aðlar, yakýnýrlar. Kýzýlbaþ ve Bektâþîler bu günün acýsýný çeker, fakat dövünmezler. Alevî törenlerinin en büyüðü kadýnlarýn da katýldýðý "cem âyini"dir. Bu tören cuma günleri düzenlenir. Cem âyininin küçüðüne "dernek" denir. Bu toplantýlar sazlýsözlü, içkili olur. Özel zikirler yapýlýr. Töreni yöneten dede tarafýndan bir sure veya ayet okunur. Ayrýca cem´âyininden baþka "görgü âyini", canlardan birinin diðerini þikâyeti hâlinde "sorgu âyini" düzenlenir. Nevrûz, hem bahar bayramý, hem de Hz. Ali´nin doðum günü sayýldýðý için, genellikle kutsal kabul edilir ve törenler düzenlenir .
Alevîlik Ýran´da olduðu gibi Anadolu´da da daha çok þiir ve edebiyatla yayýlmýþtýr. Alevîlerin büyük tanýdýðý yedi þair; Nesimî, Fuzûlî, Hatâî, Pîr Sultan Abdal, Kul Himmet, Yeminî ve Virânî´dir. Bunlardan Nesimî ve Fuzûlî dýþýndakiler tam batinîdirler.
Yollarýný müstakil bir dîn ekolü ve Ýslâmiyetin esasý kabul eden Alevîler, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Oniki Ýmam ve Hacý Bektaþ Velî´yi kendi yorumcu ve düþünürleri sayar
Ynt: Alevi By: sultan aktay Date: 17 Nisan 2015, 20:46:15
selamun aleyküm
hz ali ye inanan allaha inanmayana alevi denir
Ynt: Alevi By: Haktan7/b Date: 17 Nisan 2015, 20:49:06
Ve Aleyküm Selam .
Alevilik Peygamberimizin yaný sýra Hz. Ali'yi de biraz daha örnek alanlara denir . Paylaþým Ýçin Allah Razý Olsun .
radyobeyan