Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Ahi By: armi Date: 02 Þubat 2010, 16:39:55
AHÝ, AHÝLÝK


Selçuklular ve Osmanlýlar döneminde Anadolu´da kurulan üretici, esnaf ve çiftçi yardýmlaþma teþkilâtý, Ahî Arapça´da "Kardeþim", Türkçe´de "Cömert" olan aký anlamýnda kullanýlmaktadýr. Ýslâm ortaçaðýnda ortya çýkmýþ bulunan ve daha çok bir esnaf teþkilâtý olan Ahîlik (veya fütüvvet) yiðitlik ve cömertlik esaslarý üzerinde kurulmuþtur. Öncelikle esnafýn mensup olduðu bu teþkilât daha sonralarý ve özellikle sýnýr boylarýnda fetihlerin Batý´ya doðru götürülmek istendiði noktalarda bütün sýnýr boyu sâkinlerinin katýldýðý bir kuruluþ haline gelmiþti. Arapça´da genç, yiðit, delikanlý ve cömert kiþi anlamýnda olan "Fetâ" kelimesinden türetilerek adýna "Fütüvvet" denilen bu teþkilâtýn mensuplarý birbirlerine kardeþim anlamýnda olan "Ahî" kelimesiyle hitap ettikleri için bu kelimeden alýnarak teþkilât mensuplarýna da "Ahîler" denilmekteydi. Ahîlik teþkilâtý özellikle Anadolu´nun yurt edinilmesinde ve bilhassa halk ve esnaf arasýnda Ýslâmî prensip ve emirlerin uygulanmasýnda büyük bir rol oynamýþtýr.

Gerek Selçuklu ve gerek Osmanlý Sultanlarýndan bazýlarýnýn ve özellikle ilk Osmanlý sultanlarýnýn da bu teþkilâta vezirleriyle birlikte üye olduklarýný görüyoruz. Anadolu´nun birçok þehrinde tekkeleri olan Ahîler Osmanlý devletinin kuruluþu dönemlerinde fetih hareketlerinde büyük rol oynamýþ ve ayný zamanda gazî ünvaný ile cihad hareketine katýlmýþlardý.

Bundan anlaþýldýðýna göre Ahîler yalnýz kendi üyeleri ve mensuplarýnýn haklarýný korumak gayesiyle aralarýnda oluþturduklarý bir örgüt olmaktan çok; inanç birliði için biraraya gelmiþ, Ýslâm´ýn menfaatlerini koruyan bir kuruluþ idiler. Toplum içinde bir dayanýþma saðladýklarý gibi, halký ve devlet adamlarýný cihâda ve fetihlere teþvik ediyorlardý.

Ahîlik, aslýnda, ilk kuruluþu ve geliþmesinde, asla bir tarikat deðildi. Fakat tarikatlarýn prensip ve teþkilatýndan yararlandýðý muhakkaktýr. Daha sonralarý bu teþkilatýn mensuplarý Mevlevî ve Bektaþî tarikatlarýna girmiþlerdi. Mevlevîlerin ileri gelenlerinden Mevlânâ Hüsâmeddin´in babasý olan "Ahî Türk" Konya´daki Fütüvvet* teþkilâtýnýn baþý idi. Ayný þekilde Kýrþehir´deki bir Bektâþî zaviyesi þeyhinin Ahîlik teþkilatýna baðlý olduðunu görüyoruz. Fakat bütün bunlara raðmen Ahîlik teþkilatý Sünnîlik ve ýlýmlý Þiilik çizgisini korumuþtur. Anadolu´daki Ahîlerin en ileri gelen reislerinden olan Ahi Evren´in Sünnî ve Þâfî olduðu bilinmektedir.

Ahîlerin Fütüvvet teþkilatýna tam üye ve lâyýk olabilmeleri için, ilim ve san´atla uðraþmýþ veya uðraþmakta olan kimseler olmasý gerekir. Özellikle üyenin cuma akþamlarý yapýlan toplantýlarda okunan Kur´an-ý Kerim, hadîs, menâkýb, tasavvuf edebiyatý ve hikmet gibi derslere ve ilim meclislerine katýlmasý gerekir.

Ahî teþkilâtýnýn prensip ve özelliklerini en iyi anlatan ve yansýtan onlarýn "Fütüvvetnâme"* adýyla yazdýklarý belgelerdir. On üçüncü yüzyýlda yazýldýðý bilinen bir fütüvvetnâme´de ahîlik prensipleri ve ilkeleri þöyle tesbit ediliyor:

"Bir ahînin ancak on sekiz dirhem gümüþe eþit bir sermayesi bulunabilir. Ahî mutlaka helâlinden kazanmalýdýr. Bütün ahîlerin bir sanatý olmalýdýr. Ahîler yoksullara yardým etmelidir. Ahî en iyi þekilde cömert olmalýdýr. Âlimleri sevmeli onlara saygý duymalýdýr. Ahîlerin iyi, anlayýþlý ve temiz giyimli kimselerle sohbet etmesi lâzýmdýr. Ahîler fakirleri sevmelidir. Hakký kaybolanlarýn hakkýný aramak teþkilâtýn görevidir. Ya bu hak alýnýr yahut helâl edilir. Ahî alçak gönüllü olup, namazýný asla kazaya býrakmamalýdýr. Utanma duygusuna sahip ve nefsine hâkim olmalý, beylerin ve zenginlerin kapýsýna gitmemelidir. Aksine sultanlar onun kapýsýna gelmelidir. "

Ahilik teþkilâtýnda mertebe sistemi þöyle idi. En baþta bir "Þeyhu´lMeþâyih" adýyla bir lider bulunur. Buna Ahî-Baba denirdi. Bunun altýnda bir önceki lider olarak "Þeyh" ünvanýný taþýyan sâbýk þeyh yer alýr.

Üçüncü mertebede "Halife", ondan sonra "Nakipler" gelirdi. Daha sonra altý bölükten oluþan ve ilk üç bölüðüne "Ashâb-ý Tarîk" (Yol arkadaþlarý) adý verilen "Ahîler" yer alýyordu. Teþkilâtýn en son mertebesinde "Yiðitler" vardý ki bunlar teþkilâta yeni katýlan kimseler idiler.

Ahîlerin kendilerine özgü kýyafetleri vardý. Baþlarýna beyaz keçe külâh giyer, üstüne sarýk sararlardý. Ayaklarýnda þalvar, bellerinde yünden örülmüþ bir kuþak bulunurdu. Ayaklarýna mest giyer, bellerinde uzun kamalar taþýrlardý.

Ahîler gündüz çalýþýr, akþam "tekke´ye* gelip yemeði birlikte yerlerdi. Bu tekkelerinde misâfir ve yolcu eksik olmazdý. Çünkü misâfir ve yolculara karþý çok iyi ve misafirperver davranýrlardý. Ahîler zalim ve haksýzlara karþý amansýz bir mücadele verdikleri gibi, kendi aralarýnda da herhangi bir üye Ahîlik prensiplerine aykýrý davranýp müþterisini aldatýrsa, yalan söylerse derhal Ahî-Baba tarafýndan yargýlanýr ve mutlaka cezalandýrýlýrdý. Ýþte bundan dolayý Ahîlik teþkilâtý Ýslâmî ticaret anlayýþýný koruyan, bir iman, yiðitlik, cihad ve ahlâk ocaðý idi.

Moðollarýn Anadolu´yu istilâlarý sýrasýnda Ahîler tam bir cihad* anlayýþýyla bu amansýz düþmana karþý koyarken, ayný dönemde yaþayan Mevlevîler* ise Moðollarla iþbirliðine gitmiþlerdi. Ama bütün bu güzelliklere raðmen bu teþkilât da her teþkilât için mukadder olan akýbete uðramýþ ve zamanla bozulmuþtur. Ýlk dönemlerde teþkilatta tam bir Sünni akîde hakim iken daha sonralarý bu çizginin dýþýna çýkýlmýþ; devlete karþý isyan eden ahlâksýzlýða meyilli, kimliði belirsiz kimseler bu teþkilât içinde görülmeye baþlayýnca eski özelliklerini kaybetmiþtir. Fatih devrinden sonra ahîlik teþkilâtý eski itibarýný kaybedip, gücünü koruyamamýþtýr


radyobeyan