Ýhya-u Ulumiddin 1-2
Pages: 1
Talak By: derya Date: 02 Þubat 2010, 10:51:11
Talâk

Talâk´ýn helâl olduðunu bilmelidir. Fakat Allah nezdinde mübah olanlarýn en çok buðzedileni ve menfuru olduðunu da unutmamalýdýr. Boþanmanýn mübah olmasý, ancak bâtýl bir þekilde eziyet olmamasýna baðlýdýr. Ne zaman kadýný boþarsa ona eziyet etmiþ olur. Baþkasýna ancak bir cinayet iþlediði veya eziyet vermeye mecbur olduðu takdirde eziyet etmesi caiz olur.

Nitekim Allah Teâlâ (c.c). þöyle buyurmaktadýr:
Eðer (azarlamak, yataðýný terketmek ve dövmekle) size itâat ederlerse artýk onlarýn aleyhine baþka bir yol aramayýn. (Nisâ/34)

Yani onlardan ayrýlmak için herhangi bir hile aramayýn ve düþünmeyin! Eðer babasý gelininden nefret ediyorsa (babasýnýn hatýrýný hoþnut etmek için) onu boþamak gerekir. (Çünkü babanýn hakký zevcenin hakkýndan daha önce gelir).

Ýbn Ömer (r.a) þöyle demiþtir: ´Çok sevdiðim bir hanýmým vardý. Babam Ömer (r.a) ondan nefret ettiði için onu boþamamý söyledi. Bu durum karþýsýnda, Hz. Peygamber´e müracaat ettim. Hz. Peygamber ´Hanýmýný boþa´165 dedi.

Bu olay babanýn hakkýnýn, eþinin hakkýndan daha önce geldiðine iþaret eder. Fakat garez ve mânâsýz bir gaye için, gelinin boþanmasýný istemeyen bir babanýn sözü dinlenir. Hz. Ömer´in istemediði gibi... Kadýn, ne zaman kocasýna eziyet verip, onun yakýnlarýna diliyle saldýrýrsa, suçlu sayýlýr. Kadýn kötü ahlâklý (çenesi düþük ve kalbi katý olduðu gibi) ve bozuk inançlý olduðu takdirde de yine hüküm böyledir.166

Ýbn Mes´ud ´Onlarý evlerinden çýkarmayýn ve onlar da çýkmasýnlar. Meðer ki, apaçýk bir kötülük iþlerse...´ (Talak/l) ayeti hakkýnda ´Ne zaman kadýn kocasýnýn yakýnlarýna diliyle saldýrýrsa veya kocasýna eziyet verirse, onun bu hareketi fuhþiyattýr´ demiþtir.

Bu hüküm, kadýnýn iddet zamanýna mahsus bir hükümdür. Fakat buna raðmen insanýn dikkatini maksada doðru çekmektedir. Eðer eziyet kocadan gelirse, o zaman kadýn mal vermek suretiyle boþanabilir. Kadýný mal karþýlýðýnda boþayan koca için nikâhýn baþýnda vermiþ olduðu mehilden fazlasýný almak mekruhtur. Zira verdiðinden fazlasýný almak kadýna zarar vermek, onu sýkmak ve namus üzerinde ticaret yapmak demektir. Oysa Allah Teâlâ þöyle buyurmaktadýr:

Kadýnlarýnýza verdiklerinizden bir þeyi geri almanýz, size helâl olmaz. Þayet erkek ve kadýn, Allah´ýn sýnýrlarýnda duramayacaklarýndan korkarlarsa baþka. Eðer Allah´ýn hükümlerini hakkýyla yerine getirmeyeceklerinden korkarsýnýz o zaman kadýnýn (ayrýlmak için) hakkýndan vazgeçmesinde ikisine de günah yoktur. (Bakara/229)

Bu bakýmdan kadýnýn baþta mehir olarak kocasýndan aldýðýný veya aldýðýndan daha az bir miktarýný feda edip kendini ahlâksýz kocadan kurtarmasýnda hiçbir sakýnca yoktur. Eðer kocasýyla arasýnda geçimsizlik olmadýðý halde kocasýndan mal karþýlýðýnda boþanmak isterse, o zaman günahkâr olur.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) þöyle buyurmuþtur:
Herhangi bir kadýn, geçimsizlik olmadýðý halde kocasýndan boþanmayý isterse, o kadýn cennetin kokusunu bile alamaz.167

Hadîs ´Böyle bir kadýn için cennet haram olur´ þeklinde de gelmiþtir.
Mal karþýlýðýnda boþanma dâvasýnda bulunan kadýnlar var ya! Ýþte onlar münafýk kadýnlarýn tâ kendileridir.168

Bütün bunlarý bildikten sonra koca, talâkta (boþamada) dört hususa riayet etmelidir:

1. Kendisiyle cinsî münasebette bulunmadýðý bir tuhur (temizlik) zamanýnda boþamaktýr. Zira kadýný hayýzlý iken boþamak veya hayýzdan sonra temizlenmiþ fakat o temizlik zamanýnda cinsi münasebette bulunmuþ bir durumda boþamak her ne kadar böyle bir boþanma ile talâk olursa da bid´at bir talaktýr ve haramdýr.. Böyle bir durumda iddetin uzamasýnda sakýnca vardýr. Eðer kiþi böyle bir durumda kadýný boþamýþsa onu tekrar nikâhýnýn altýna almalýdýr. Zira Ýbn Ömer, hayýz halinde bulunan hanýmýný boþadýðýnda, Hz. Peygamber, Hz. Ömer´e þöyle demiþtir: Oðluna söyle! Karýsýný tekrar alsýn. Temizleninceye ve sonra hayýz görüp tekrar temizleninceye kadar beklesin. Ondan sonra isterse boþasýn, isterse boþamasýn.169

Ýþte bu iddet, Allah´ýn kadýnlarý boþamak için emrettiði iddettir. Hz. Peygamber´in (s.a) Ýbn Ömer´e eþini nikâhýnýn altýna aldýktan sonra iki tuhûr (temizlik) müddeti bekleyip sabretmeyi emretmesinin hikmeti, bu müracaatýn talak niyetiyle olmamasýný temin içindi.

2. Hanýmýný boþadýðý zaman, bir talâkla boþamalýdýr. Üç tâlak ile birden boþamamalýdýr. Çünkü tek talâkla boþanma, iddeti bittikten sonra boþamaktan gaye neyse onu ifade eder. Yani kadýn tamamen boþanmýþ olur. Ayný zamanda, eðer kadýn iddet beklerken kocasý piþmanlýk duyarsa bir talâkla boþadýðý için kadýný tekrar nikâhýnýn altýna alma imkânýna sahiptir. Ýddet bittikten sonra da yeni bir nikâhla onunla evlenmek imkanýna sahiptir. Üç talâkla boþadýðý zaman çok kere piþman olur. O zaman da kadýnýn baþka birisiyle evlenip, ondan boþandýktan sonra iddeti bitinceye kadar sabretmesi gerekir. Halbuki eski kocasýna dönebilmek için baþka biriyle evlenmesi yasaktýr. Ayný zamanda buna kendisi sebebiyet vermiþ olur. Bütün bunlardan baþka kalbi baþkasýnýn zevcesiyle ilgilenmiþ ve onun boþanmasýný istemiþ olur. Yani kadýn, baþkasý ile evlendikten sonra ilk kocasýnýn kalbi onunla daima ilgilenir ve ne zaman adam onu boþayacaktýr diye bekler. Bütün bunlardan baþka evlendiðinden ötürü zevcesinden nefret duyabilir. (Zira baþkasýyla düþüp kalkmýþ olur). Bütün bu mahzurlar üç talâký birden vermesinin bir sonucu ve semeresidir. Oysa bir talâkla boþamakla maksat hasýl olur ve sayýlarý mahzurlarýn hiçbiri de meydana gelmez. Ben bu mukaddime ile üç talâkýn birden verilmesinin haram olduðunu söylemiyorum. Fakat yukarýda bahsettiðim mahzurlardan ötürü üç talak birden vermenin mekruh olduðunu söylüyorum. Yani üç talâkla birden hanýmýný boþayan kendini düþünmemiþtir.

3. Hanýmýný boþadýðý zaman, þiddete baþvurmak ve onun haysiyetiyle oynamak gibi, hareketlere tevessül etmemeli, boþanmanýn hanýmý suçlayýcý olmayan sebeplere dayandýðýný nazik bir þekilde ifade etmeye çalýþmalýdýr. Bazý hediyelerle onun gönlünü almalýdýr.

Nitekim Allah Teâlâ þöyle buyurmaktadýr:
Zengin olan kudretine göre, fakir olan da gücü yettiði kadar güzellikle faydalandýrsýn. Bu, ihsan edenler üzerine bir borç bir haktýr. (Bakara/236)

Kadýna, eðer nikâhýn baþlangýcýnda mehir belirtilmemiþ ise, bu þekilde nafaka vermek vâcib olur. Hasan b. Ali (r.a) çokça kadýn nikâh eder ve boþardý. Bir ara, arkadaþlarýndan birini iki hanýmýný boþamak için vekil tayin ederek dedi ki: ´Git onlara söyle! Ýkisi de boþanmýþtýr. Ýddetlerini beklesinler ve herbirine de iddet müddetince idare etmeleri için onar dirhem ver´. Adam, Hz. Hasan´ýn dediðini yerine getirdi. Hz. Hasan dönünce kendisine sordu: ´Acaba onlar ne yaptýlar?´ Adam þöyle dedi: Biri baþýný yere eðerek sustu. Diðeri ise aðlayýp feryat etti ve kulaðýmla þöyle dediðini duydum: ´Ayrýlmýþ bir sevgiliden gelen az bir meta´dýr bu para´. Bunun üzerine Hz. Hasan düþünceye daldý ve o kadýna þefkat göstererek þöyle dedi: ´Eðer ben ayrýldýktan sonra herhangi bir kadýný yeniden nikâhýmýn altýna almak âdetine sahip olsaydým, muhakkak onu yeniden nikâhýmýn altýna alýrdým´.

Hz. Hasan (r.a) günün birinde Medine´nin fâkihi ve reisi bulunan Abdurrahman b. Hars b. Hiþam´ýn evine gitti. Medine´de Abdurrahman´ýn benzeri yoktu. Bu zat ile Âiþe validemiz (r.a) darb-ý mesel getirirdi. Þöyle ki: ´Eðer o (Basra) yolculuðumu yapmasaydým, benim için, Hz. Peygamber´den Abdurrahman b. Hars b. Hiþam gibi onaltý oðlumun olmasýndan daha sevimli gelirdi bana´. Hz. Hasan, söz konusu Abdurrahman´ýn evine gitti. Abdurrahman Hz. Hasan´a hürmet gösterdi ve onu kendi yerine oturtarak dedi ki:

- Neden bana haber göndermedin ki, ben size geleydim? Zahmet edip buraya kadar geldiniz.
- Ýhtiyaç bizimdir. O halde gelmek de bize düþer,
- Ýhtiyacýnýz nedir?
- Kýzýný istemek için geldim.
Bu sözden sonra Abdurrahman derin derin düþündü, sonra baþýný kaldýrýp Hz. Hasan´a þöyle cevap verdi:
- Allah´a yemin ederim, yeryüzünde yürüyen hiçbir kimse benim yanýmda senden daha aziz deðildir. Fakat sen biliyorsun ki, kýzým benim bir parçamdýr. Onu kýran, beni kýrmýþ olur ve onu sevindiren de beni sevindirmiþ olur. Sen ise çokça kadýn boþuyorsun. Bu bakýmdan kýzýmý boþayacaðýndan korkuyorum. Eðer bunu yaparsan kalbimin sana karþý olan muhabbetinin bozulacaðýndan çekiniyorum. Sana kalbimin bozulmasý hiç de hoþuma gitmez. Çünkü sen Hz. Peygamber´in bir parçasýsýn. Eðer (zevcen olacak) kýzýmý boþamayacaðýný þart koþarsan, onu seninle evlendiririm.
Bu söz karþýsýnda Hz. Hasan sustu, usulca kalktý ve evden çýktý.

Abdurrahman´ýn aile efradýndan birisi diyor ki: Hz. Hasan´ýn giderken þunlarý söylediðini iþittim: ´Abdurrahman bu sözleriyle kýzýný benim boynuma bir halka gibi geçirmekten baþka birþey kasdetmiyor´.

Hz. Ali de oðlunun (Hz. Hasan´ýn) bu þekilde çokça kadýn boþamasýndan rahatsýz oluyordu. Çok zaman minberde hutbe okurken Hz. Hasan´ýn çok kadýn boþamasýndan dolayý cemaatten özür diler ve þöyle derdi: ´Hasan çok kadýn boþayan kimsedir. Bu bakýmdan kýzlarýnýzý onunla evlendirmeyiniz´. Hz. Ali bu sözünü birkaç kez tekrarladý. (Yemenli) Hemedan kabilesine mensup bir kiþi ayaða kalkýp þöyle dedi: ´Ey emîr´el-mü´minîn! Vallahi o isteyince biz ona kýzlarýmýzý nikâh edeceðiz. Nikâhtan sonra isterse zevciyyetinde býrakýr, isterse terkeder´. Bu söz Hz. Ali´yi sevindirip þu sözleri söylemesine vesile oldu: ´Eðer ben cennetin kapýcýsý olsaydým, Hemedan kabilesine selâm ile cennete giriniz derdim´.

Hz. Ali´nin bu sözü, þunu gösterir ki, kiþi sevdiklerine ve evladýna kýzdýðýnda, onu dinleyen de onun gibi onun dostuna atýp tutmamalýdýr. Zira böyle bir þeyde onunla birleþmek çirkin bir beraberlik olur. Aksine edep, mümkün olduðu kadar burada ona muhalefet etmektedir. Böyle bir muhalefet, onun kalbini daha da hoþnut eder. Onun iç âlemine daha uygun gelir. Bunu nakletmekten gayem; boþanmanýn helâl olduðunu beyan etmektir. Allah Teâlâ, boþanmakta da, evlenmekte de müslümana zenginliði va´detmektedir.

Bir de içinizden bekârlarý ve kölelerinizle câriyelerinizden sâlihleri evlendirin. Eðer fakir iseler Allah onlarý fazlýndan zengin eder. Allah´ýn ihsâný geniþtir. (Nûr/32)

Eðer karýkoca boþanarak birbirinden ayrýlýrsa Allah herbirini kudretiyle zengin kýlar. Allah´ýn ihsâný geniþtir. O, hükmünde hikmet sahibidir. (Nisa/130)

4. Gerek boþandýðýnda, gerekse evlendiðinde hanýmýnýn sýrrýný ifþâ etmemektir. Zira kadýnlarýn sýrrýný ifþâ etmek hususunda sahih bir haberde büyük bir tehdid vârid olmuþtur.170

Sâlihlerden birisi, hanýmýný boþamak istedi. Kendisine ´Seni hanýmýn hakkýnda þüpheye sevkeden nedir ki onu boþuyorsun?´ denildiði zaman, þu cevabý verdi: ´Akýllý bir kimse hanýmýnýn perdesini yýrtmaz´. Hanýmýný boþadýktan sonra kendisine ´Neden boþadýn?´ denildiðinde þöyle demiþtir: ´Benim baþkasýnýn hanýmýyla artýk ne alâkam var ki, ondan bahsedeyim?´

Ýþte buraya kadar zikrettiklerimiz kocaya düþen vazifelerdir.

B) Kocanýn Hanýmý Üzerindeki Haklarý

Bu hususta en güzel söz þudur: Nikâh bir nevi köleliktir. Bu bakýmdan kadýn (teþbih yoluyla) kocanýn kölesi sayýlmaktadýr. O halde koca, karýsýndan neyi isterse karýsýnýn onu yerine getirmek suretiyle itaat etmesi lâzýmdýr. Kocanýn karýsýnýn üzerindeki hakkýnýn büyüklüðüne dair birçok hadîsi þerif gelmiþtir. Hz. Peygamber þöyle buyurmaktadýr:

Hangi kadýn, kocasý kendisinden razý olduðu halde ölürse, o kadýn cennete girer.171

Adamýn biri sefere çýktý. Hanýmýna ´Evin ikinci katýndan alt katýna inme´ diye emir verdi. Hanýmýn babasý alt katta bulunuyordu ve hastalanmýþtý. Bunun üzerine kadýn, Hz. Peygamber´e haber gönderdi: ´Bana izin versin, üst kattan alt kata, babamýn yanma ineyim´. Hz. Peygamber: ´Kocana itaât et´ dedi. Bundan sonra kadýnýn babasý vefat etti, yine Rasûlullah´a haber gönderip babasýnýn cenazesinde bulunmak için izin istedi. Hz. Peygamber ´Kocana itaat et´ dedi. Böylece kadýnýn babasý defnedildi. Definden sonra Rasûlullah kadýna ´Senin kocana itâat etmen yüzü suyu hürmetine Allah Teâlâ babaný baðýþladý´ haberini gönderdi.172

Kadýn beþ vakit namazýný kýldýðý, Ramazan orucunu tuttuðu, iffetini koruduðu ve kocasýna itâat ettiði zaman rabbinin cennetine girmiþ olur.173

Hz. Peygamber böylece kocaya yapýlan itâati Ýslâm´ýn esaslarýndan saymýþtýr. Hz. Peygamber (s.a) kadýnlarý vasýflandýrarak þöyle buyurmuþtur:

Gebe kalýrlar, doðururlar, emzirirler ve çocuklarýna þefkat gösterirler. Eðer kocalarýna karþý yaptýklarý nankörlük olmasaydý, onlarýn namaz kýlanlarý cennete girecekti.174

(Ýsrâ gecesinde veya uykuda) cehennem bana gösterildi. Baktým ki, ateþte bulunanlarýn çoðu kadýnlardý.
Kadýnlar ´Neden böyledir yâ Rasûlullah?´ diye sordular.

Bunun üzerine Rasûlullah þöyle buyurdu:
Çokça lânet okurlar ve kocalarýnýn iyiliklerini inkar ederler...175

Cennete baktým ve gördüm ki, cennet halkýnýn en azýný kadýnlar teþkil etmektedir. Bu durum karþýsýnda þöyle sordum: ´Kadýnlar nerede?´ Cennet bekçisi bana þu cevabý verdi: ´Onlarý, iki kýrmýzý; yani altýn ve boyalý elbiseler cennetten meþgul etti´.176

Hz. Peygamber (s.a) bu sözüyle zînet ile süslü elbiseleri kasdetmiþtir.
Âiþe vâlidemiz þöyle anlatýr: Genç bir kýz Hz. Peygamber´e gelip ´Ey Allah´ýn Rasülü! Ben gördüðün gibi genç bir kýzým. Çok kimseler tarafýndan istenmekteyim, fakat evlenmekten kaçýnýyorum. Acaba kocanýn kadýn üzerindeki hakký nedir?´ diye sordu. Rasûlullah þöyle cevap verdi:

Eðer kocanýn tepesinden ayaðýna kadar bütün bedeni irinler içinde kalýp hanýmý o irinleri diliyse yalasa, yine de ona karþý teþekkür vazifesini yerine getirmiþ sayýlmaz. Genç kýz ´O halde ben evleneyim mi?´ deyince, Hz. Peygamber þöyle dedi:
Evet evlen. Zira evlenmek, evlenmemekten daha hayýrlýdýr.177

Ýbn Abbas þöyle anlatýyor: Haysam kabilesinden bir kadýn gelip ´Ben kocasý olmayan bir kadýným, evlenmek istiyorum. Acaba kocanýn eþi üzerindeki hakký nedir?´ diye sorunca, Hz. Peygamber þöyle buyurdu:

Kocanýn eþi üzerindeki hakkýndan birisi; kocasý onu yataða davet ettiði zaman, o devenin sýrtýnda bile olsa kocasýný reddetmemesidir. Yine kocanýn hakkýndan birisi de kocanýn izni olmaksýzýn onun evinden herhangi bir þeyi baþkasýna vermemesidir. Eðer kocasýndan izin almadan onun evinden baþkasýna birþey verirse günahý onun boynuna, sevabý ise kocasýna yazýlýr. Kocanýn hakkýndan birisi de, kocanýn izni olmaksýzýn nafile oruç tutmamasýdýr. Eðer kocanýn izni olmadan nafile oruç tutarsa, boþu boþuna acýkmýþ ve susamýþ olur, o oruç kendisinden kabul olunmaz. Eðer kocanýn izni olmadýðý halde kocasýnýn evinden çýkarsa, eve dönünceye veya tevbe edinceye kadar melekler ona lânet okurlar.178

Eðer herhangi bir kimseye Allah´tan baþka bir varlýða secde etmesini emretseydim, muhakkak ki kadýna, kocasýna secde etmesini emrederdim. Böyle bir emri de kocanýn karýsý üzerindeki haklarýnýn büyüklüðünden ötürü verirdim.179

Kadýnýn rabbinin cemâline en yakýn olduðu zaman evinin içinde bulunduðu zamandýr. Kadýnýn evinin açýk bir yerinde namaz kýlmasý, camide namaz kýlmasýndan daha üstünkýlmasý evinin açýk kýsmýnda kýldýðý namazdan daha üstündür. Evin içindeki küçücük odasýnda kýldýðý namaz ise, evin içinde kýldýðý na-mazdan daha üstündür.180

Hadîs-i þerifteki ´mahda´ veya ´mýhda´ kelimesi ´ev içindeki oda´ demektir. Bunun böyle olmasý ise, kadýnýn daha fazla gözlerden kaybolmasýndan ileri gelir. Bu sýrra binâen Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:
Kadýn avrettir. Bu bakýmdan kadýn evinden çýktýðý andan itibaren þeytaný onu saptýrmak için gözetlemeye baþlar.181

Kadýnýn on avreti vardýr. Ne zaman ki, kadýn evlenirse, kocasý onun tek bir avretini örter. Öldüðünde, kabir onun on avretini birden örter.182

Kocanýn eþi üzerindeki haklarý çoktur. Onlarýn en önemlisi þu iki þeydir:

a) Namusunu korumak ve tesettüre riayet etmek.
b) Ýhtiyacýn haricinde olan þeyleri istemeyi terketmek ve kocanýn kazancý haram olduðu takdirde onu yemekten sakýnmak.

Evet, selef-i Sâlihîn zamanýnda kadýnlarýn âdeti þöyleydi: Kiþi evinden çýktýðý zaman, hanýmý veya kýzý, arkasýndan þöyle haykýrýyordu: ´Haram kazançtan sakýn! Zira biz açlýk ve fakirliðe sabredebiliriz, fakat ateþe sabredemeyiz´.

Seleften bir kiþi sefere çýkmak istedi. Komþularý onun sefere gitmesini hoþ görmediler. Bundan ötürü de hanýmýna ´Neden onun sana herhangi bir nafaka býrakmadan sefere çýkmasýna razý oluyorsun?´ dediler. Kadýn þu cevabý verdi: ´Ben kocamý tanýdýðýmdan beri onu hazýr yiyen biri olarak gördüm. Onu rýzýk verici olarak tanýmýþ deðilim. Benim rýzýk verici bir rabbim vardýr. Hazýr yeyici gidiyor, rýzýk verici ise kalýyor.

Ýsmail´in kýzý (Þamlý) Rabia Hatun183 Ahmed b. Ebî Havarî´ye evlenme teklifinde bulundu. Ahmed ise ibâdetle meþgul olduðundan ötürü bu teklifi hoþ karþýlamadý ve Rabia´ya þöyle dedi:

- Vallahi ben kendi hâlimle meþgul olduðum için kadýnlara karþý herhangi bir isteðim mevcut deðildir.
Bunun üzerine Rabia; kendisine þu karþýlýðý verdi:
- Ben de kendi hâlimle meþgul olduðum için sana ihtiyacým yok. Benim þehvetim de kalmamýþ, fakat kocamdan bol bol servet kaldý. Seninle hayat birliði yapýp, o serveti arkadaþlarýna infak etmeni ve senin sayende sâlih kimselerle tanýþmayý istedim. Belki böyle bir infak ve tanýþma, benim için Allah´a götürücü bir vesile olur.
Rabia´nýn bu sözüne karþýlýk olarak Ahmed ´O halde, hocamdan izin isteyinceye kadar bana mühlet ver´ dedi. Sonra Ahmed, hocasý Ebu Süleyman ed-Dârânî´ye müracaat etti. Ahmed diyor ki: Mürþidim Ebu Süleyman hep beni evlenmekten meneder, ´Arkadaþlarýmýzdan kim evlenmiþse onun hâli muhakkak bozulmuþtur´ derdi. Fakat Rabia´nýn bana söylediklerini kendisine naklettiðim zaman ´Onunla evlen. O, Allah´ýn veli kullarýndandýr. Bu konuþma, sýddîklarýn konuþmasýdýr´ dedi. Mürþidimin emri üzerine Rabia ile evlendim. Bizim evimizde bir çuval Ces (bir madde) bulunuyordu. Bu madde, yemekten sonra çýkýp gitmek isteyenlerin el yýkamasýndan ötürü tükendi. Bu madde ile yýkanmayýp Eþnan ile yýkananlar da çoktu. Ahmed diyor ki: ´Rabia üzerine üç kadýn daha getirdim´. Rabia bana kuvvetli yemekler yedirip güzel kokular sürdükten sonra þöyle dedi: ´Keyifli ve kuvvetli olarak kadýnlarýnýn yanýna git´.

Bu hâdisede ismi geçen Rabia Hâtun, Þamlýlar arasýnda Basra´da bulunan Rabiat´ül-Adeviyye´ye benziyordu.
Kadýnýn gözetmesi gereken vazifelerden biri de, kocasýnýn servetine karþý gevþeklik göstermemesi, aksine onu korumasýdýr.

Nitekim Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:
Kadýna, kocasýnýn evinden ancak onun izni olduktan sonra yedirmek helâl olabilir. Ancak bozulmasýndan korkulan yaþ yiyeceklerden olursa o zaman izin almadan fazlasýný yedirebilir. Eðer kadýn kocasýnýn rýzasýný aldýktan sonra yemeðinden yedirirse, kocaya yazýlan ecir kadar, kendisine de ecir yazýlýr. Eðer onun izni olmaksýzýn yedirirse, yedirilenin ecri kocaya yazýlýr. Günahý ise kadýna...184

Ynt: Talak By: derya Date: 02 Þubat 2010, 10:55:45
Kadýnýn ana-babasýna düþen görev ise, ona (mutlak mânâda) güzel muaþereti ve özellikle kocasýyla olan iliþkilerin edeplerini öðretmektir.

Hârice el-Fezzârî´nin kýzý Esmâ, kýzýný evlendirdiði zaman ona þöyle hitap etti:
Sen, içinde bulunduðun yuvadan ayrýlýp, tanýmadýðýn bir yataða gireceksin. Daha önce tanýmadýðýn bir eþle karþýlaþacaksýn. Bu bakýmdan sen ona yer, o da sana gök olmalý. Sen ona beþik, o sana direk olmalý. Sen ona câriye ol ki, o sana köle olsun. Ondan uzaklaþma ki, o seni unutmasýn. Eðer o sana yaklaþýrsa, sen ona daha da yaklaþ. Eðer o senden þiddetle uzaklaþýrsa, sen de (onun þiddetinden korunmak için) ondan uzaklaþ. Onun burnunu, kulaðýný ve gözünü koru. O senden ancak güzeli koklasýn. Ancak iyiyi dinlesin ve ancak güzele baksýn.

Adamýn biri zevcesine þöyle demiþtir:
Benden gelen affý kabul eyle. O zaman sevgimi kendin için devam ettirmiþ olursun. Öfkelendiðim zaman da bana cevap verme. Tef vururmuþ gibi durma. Zira sen, senden kaybolanýn ne halde olduðunu bilmezsin. Fazla þikâyette bulunma ki aþký ortadan kaldýrmýþ olmayasýn. Bu takdirde kalbim senden uzaklaþýr. Kalpler ise daima deðiþmektedir. Çünkü ben gördüm ki, kalpte sevgi ve eziyet bir araya geldiði zaman, sevgi pek fazla devam etmeyip hemen gidiveriyor.

Kadýnýn yerine getirmekle mükellef olduðu edepler hususunda en kapsamlý söz þudur: ´Evinin derinliðinde oturmalý. Ýðini elinden býrakmamalý.Çok girip çýkmamalý. Komþularýyla az konuþmalý. Ancak gerektiði zaman onlara gitmeli. Kocasý evde olmadýðý zaman, onun namusunu ve malýný korumalý. Bütün iþlerinde kocasýný sevindirmeyi düþünmeli. Nefsinde ve kocasýnýn malýnda kocasýna ihanet etmemeli. Onun evinden ancak onun izniyle çýkmalý. Eðer onun izniyle çýkarsa güzelliklerini yýrtýk pýrtýk bir kýyafet içerisinde gizlemeli. Çarþý ve pazarlardan geçmeyi deðil, tenha yollarý seçmeli. Yabancý bir kimseye sesini duyurmaktan sakýnmalý veya yabancý bir kimseye kendisini tanýtmaktan sakýnmalý. Ýhtiyaçlarýný temin etmek için kocasýnýn dostuna kendisini tanýtmamalý. Kendisini tanýdýðýný veya kendisinin tanýdýðýný zannettiði bir kimseye kendisini tanýtmayacak bir þekilde davranmalý. Durumunu düzeltmeye ve ev iþlerini düzene sokmaya çalýþmalý. Namazýna, orucuna yönelmeli. Kapýya gelen kocasýnýn bir dostu izin istediði zaman, kocasý hazýr olmadýðý takdirde kapýda onlara kim olduklarýný dahi sormamalý ve onlarla karþýlýklý konuþmaya giriþmemeli. Bütün bunlarý kendi nefsi ve kocasýnýn þerefi için yapmalý. Cenabý Hakkýn rýzýk olarak kocasý vasýtasýyla kendisine verdiðine kanaat etmeli ve diðer akrabalarýnýn hakkýný da takdim etmeli. Nefsinde çok nazif olmalý. Her zaman öyle bir durumda bulunmalý ki, kocasý istediði anda onunla yataða girmeli. Kocasýnýn çocuklarýna þefkat göstermeli. Onlarý örtmeye dikkat etmeli. Çocuklarýna küfretmek ve kocasýna karþýlýk vermek hususunda dili kýsa olmalý´.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) þöyle buyurmuþtur:
Ben ve yanaklarý kýrmýzý bulunan bir kadýn (iki parmaðýna iþaret ederek) cennette bunlarýn ikisi gibiyiz. O öyle bir kadýndýr ki, kocasýndan dul kalmýþ, küçük kýzlarýný büyütmek için þehvetinden korunmuþ. O çocuklar hayýrlý bir þekilde büyüyüp minnetsiz oluncaya veya ölünceye kadar bu hâl devam etmiþtir.185

Allah Teâlâ benden önce cennete girmeyi Âdemoðluna haram kýlmýþtýr. Ancak ben saðýma baktýðýmda bir de ne göreyim! Bir kadýn benden önce cennet kapýsýna varmak istiyor. Soruyorum: ´Þu kadýnýn durumu nedir ki benden önce cennet kapýsýna varmak istiyor?´ O zaman bana denildi ki: ´Ey Muhammed! Bu güzel bir kadýndý. Yanýnda yetimleri vardý. Onlarý büyütmek için sabredip kocaya gitmedi. Onlarýn iþleri yoluna girinceye kadar durum böyle devam etti. Bu bakýmdan Allah Teâlâ bu kadýn kuluna bu hareketinden ötürü teþekkür etti.186

Kadýnýn yerine getirmekle mükellef olduðu edeplerden biri de güzelliðiyle kocasýna karþý böbürlenmemek, kocasýnýn çirkinliðinden ötürü de onunla alay etmemektir.

el-Esmâî þöyle anlatýr: Ben bir ara çöle bedeviler arasýna gittim. Çok güzel bir kadýný çok çirkin bir kocanýn nikâhý altýnda görünce dedim ki:

- Ey kadýn! Sen kendin için razý mýsýn ki, böyle çirkin bir kocanýn nikâhý altýnda bulunuyorsun?
- Ey kiþi sus! Bu sözünle kötülük yaptýn. Belki de kocam Allah çin bir iyilik yapmýþtýr. Allah Teâlâ beni onun sevabý olarak kendisine vermiþtir veya ben bir kötülük yapmýþým, Allah Teâlâ bu çirkin kocayý bana bir ceza olarak vermiþtir. Acaba ben Allah´ýn bana razý olduðuna razý olmayayým mý?

Esmâî diyor ki; ´Kadýn bu þekilde beni susturdu´.
Yine Esmâî þöyle demiþtir: "Çölde (bedeviler arasýnda) bir kadýn gördüm. Sýrtýnda kýrmýzý, allýpullu bir entari, eli kýnalý ve ayný zamanda elinde bir tesbih vardý. Ben ´Þu tesbihin, bu süslerden ne kadar uzaktýr?" dedim. Kadýn dedi ki: ´Benim Allah için bir tarafým vardýr. Onu zâyi etmem. Oynaþmak ve tembellik için de diðer bir tarafým vardýr´. Kadýnýn bu sözünden anladým ki, bu kadýn sâliha ve evli bir kadýndýr. Süslerini kocasýna karþý olan vazifesi olarak takmýyor".

Kadýnýn edeplerinden biri de, kocasý bulunmadýðý zaman salâhtan ayrýlmamaktýr. Kocasý bulunduðu zaman da oynaþmak, gülüþmek ve lezzetin bütün sebeplerine baþvurmaktan ayrýlmamalý. Hiçbir durumda kocasýna eziyet vermek kadýna uygun düþen bir hareket deðildir.

Muaz b. Cebel´den rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: ´Dünyada herhangi bir kadýn kocasýna eziyet verdiðinde, o koca için cennette bulunan hurisi þöyle çaðrýda bulunur: ´Ey kadýn! Allah seni kahretsin. Ona eziyet verme. O, senin yanýnda misafirdir. Yakýnda senden ayrýlýp bize gelecektir´.187

Kadýnýn üzerinde evlenme hakký olarak vacib olan þeylerden biri de kocasý öldüðü zaman, dört ay on günden fazla matemli kalmamak, kokudan ve süsten bu müddet zarfýnda kaçýnmaktýr.

Ebu Seleme´nin kýzý Zeyneb þöyle diyor: Rasûlullah´ýn zevcesi Ümmü Habibe´nin babasý Ebu Süfyan b. Harb öldüðü zaman, onun yanýna gittim. Ümmü Habibe, içinde kýna veya baþka maddeler bulunan bir kokuyu istedi. Onu önce bir kýzýn baþýna sürdü. Sonra onunla yanaklarýný ovaladý. Daha sonra þöyle dedi: Vallahi benim koku sürünmeye ihtiyacým yok.

Ne var ki Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtu: ´Allah´a ve ahirete iman eden bir kadýn için herhangi bir ölünün matemini üç günden fazla tutmak helâl deðildir. Ancak, kocasýnýn matemi hariç´.188

Kadýn, iddeti tamam oluncaya kadar kocasýnýn evinden nik-âhlýymýþ gibi çýkmamalýdýr. Ne ailesini ziyaret etmeli ve ne de zaruret olmaksýzýn herhangi bir yere çýkmalýdýr. Kadýna düþen edeplerden biri de, ev içinde gücünün yettiði her hizmeti yapmaktýr.

Hz. Ebubekir´in kýzý Esmâ þöyle anlatýr:
Zübeyr ile evlendim. Zübeyr´in yeryüzünde ne malý ne kölesi, atýndan ve sucu devesinden baþka ne de herhangi bir þeyi vardý. Ben onun atýnýn yemini veriyordum. Onu atý beslemekten kurtarmýþtým ve atýn seyisliðini yapýyordum. Devesine hurma çekirdeðini döver yedirirdim. Suyu çekiyor, su kabýný delindiði zaman dikiyor ve hamurunu yoðuruyordum. Baþýmýn üzerinde bir fersahýn üçte ikisi kadar uzakta bulunan yerden hurma çekirdeklerini devesine taþýyordum. Babam (Hz. Ebubekir) bana bir cariye gönderip o cariye Zübeyr´in atýna bakýncaya kadar bu vazifelere devam ettim. Babam o cariyeyi göndermek suretiyle sanki beni âzâd etmiþti. Birgün ashabýyla beraber gelen Rasûlullah´a rastladým. Benim baþýmýn üzerinde hurma çekirdeðinin se-peti vardý. Hz. Peygamber beni görünce devesine ´Çök, çök!´ dedi. Gayesi, deveyi çöktürüp beni terkisine almaktý. Ben erkekle beraber gitmekten utandým. Kocam Zübeyr´i ve onun kýskançlýðýný hatýrladým; zira Zübeyr insanlarýn en kýskancýydý. Hz. Peygamber de benim bu durumumu farkedip anladý. (Beni býrakýp yoluna devam etti). Böylece Zübeyr´e geldim ve baþýmdan geçenleri ona hikâye ettim. Bunun üzerine Zübeyr þöyle dedi: ´Vallahi senin baþýnda taþýdýðýn çekirdekler, Rasûlullah´ýn terkisine binmeden bana daha aðýr geldi´.189

Nikâh âdâbýna iliþkin bu bölüm Allah´ýn izniyle burada sona ermiþ bulunuyor. Allah her seçkin kulunun üzerine rahmet deryalarýný coþtursun! Âmin.

165) Sünen sahipleri,Ýbn Hibban,Tirmizî;sahih ve hasen olduðunu söylemiþtir.
166) Kut´ul Kulûb´da ´Eðer çenesi düþük, cehaleti büyük, eziyeti fazla ise boþamasý ikisinin de dinine daha yararlýdýr. Dünya ve âhirette ikisinin kalbine de rahatlýk verir´ denilmiþtir.
167) Ebu Dâvud, Tirmizî, Ýbn Mâce, Ýbn Hibban
168) Nesâî, (Ebu Hüreyre´den); Tâberânî, (Ukbe b. Amir´den zayýf bir senedle)
169) Müslim ve Buhârî, (Ýbn Ömer´den)
170) Müslim, (Ebu Said´den)
171) Tirmizî ve Ýbn Mâce
172) Taberânî, Evsat, (zayýf bir senedle)
173) Ýbn Hibban, (Ebu Hüreyre´den)
174) Ýbn Mace ve Hâkim, (Ebu Umame´den)
175) Müslim ve Buhârî, (Ýbn Abbas´tan)
176) Ýmam Ahmed, (Ebu Umame´den zayýf bir senedle)
177) Hâkim, (Ebu Hüreyre´den sahih bir senedle)
178) Beyhakî, (Ýbn Ömer´den)
179) Tirmizî ve Ýbn Hibban, (Ebu Hüreyre´den); Ebu Dâvud, (Kays´tan); Ýbn Mâce, (Hz. Aiþe´den)
180) Ýbn Hibban, (Ýbn Mes´ud´dan); Ebu Dâvud ve Beyhakî, (Hz. Aiþe´den)
181) Tirmizî, hasen ve sahih olduðunu söylemiþtir. Ýbn Hibban, (Ýbn Mes´ud´dan)
182) Hâfýz Ebu Bekir Muhammed b. Ömer, Târih-i Talib, (Hz. Ali´den zayýf bir senedle)
183) Ýsmail´in kýzý Rabia Þamlýdýr. Kendisi Sûfîlerden zâhide bir kadýndýr. Ýmam Ahmed, bazý meselelerde bu kadýna müracaat ederdi. Bu kadýn Ebu Süleyman ed-Dârânî´nin terbiyesinde yetiþmiþ bir derviþe idi.
184) Ebu Davud et-Tayalâsî ve Beyhakî, (Ýbn Ömer´den)
185) Ebu Dâvud, (Ebu Mâlik´ten zayýf bir senedle)
186) Harâitî, (Ebu Hüreyre´den zayýf bir senedle)
187) Tirmizi ve Ýbn Mâce
188) Müslim ve Buhârî
189) Müslim ve Buhârî


radyobeyan