Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Ahd By: armi Date: 02 Þubat 2010, 03:41:22
AHD


Yemîn, mîsâk, söz verme, ittifak, bir þeyi korumak, halden hâle onu muhafaza etmek, tavsiye etmek anlamlarýnda kullanýlan bir terim. Ahd kelimesi Ýslâmî bir kavram olarak "Ahd-ü Mîsâk´ þeklinde kullanýlmýþtýr. Allah´u Teâlâ ile beþer arasýnda geçen birçok ahidleþmeyi insan aklýna getirmektedir. Kur´an-ý Kerîm´de geçen ahidleþmelerden birisi insanoðlunun yaratýcýsýný bilmesi ve ona yönelip ibadet etmesidir. Bu tür bir ahid fýtrî bir ahiddir. Allah´ýn varlýðýna inanmak ihtiyacý, insan yaradýlýþýnda sürekli ve kalýcýdýr. Yalnýz bazen insan þaþýrýp yolunu sapýtýr. O zaman Allah´a ortak aramaya koyulur. Oysa insan, Allah´ýn resulleri aracýlýðýyla gönderdiði emir ve yasaklara uyarsa ahde uymuþ olur. Ahidleþme Kur´anî bir metottur. Allah resulleri ile onlara uyan, onlarýn ashâbý olan insanlar arasýnda gerek Allah´ýn hükümlerini yaþama, gerek bunlarý muhafaza etme konusunda ahidleþmeler olmuþtur.

Ahd hem Allah´ýn insanlara teklif etmiþ olduðu hükümler ve hem de insanlarýn Allah´a karþý veya Allah namýna diðerlerine karþý yerine getirmeyi taahhüd etmiþ olduklarý hususlardýr. Kur´an-ý Kerim´de "Allah´ýn ahdini yerine getiriniz" (el-En´am, 6/152) buyurulur. Âlimler buradaki ahdi þöyle izah etmiþlerdir: "Allah´ýn ahidlerini îfa ediniz. Gerek Allah´ýn size teklif etmiþ olduðu ahidleri, emirleri, nehiyleri ve gerek sizin Allah´a veya Allah nâmýna diðerlerine verdiðiniz ahidleri, adaklarý, yeminleri, akitleri, doðru olan her tür taahhütleri yerine getiriniz. Ýslâm´da ahdi bozmak haramdýr."

Gerek Allah´a ve gerekse insanlara karþý verilen ahdin yerine getirilmesi gerekir. Kur´an´da kurtuluþa eren müminlerin sýfatlarý sayýlýrken: "Onlar emanetlerini ve ahidlerini yerine getirirler. " (Mü´minûn, 23/8) buyurulur.

Allah ile insanlar arasýnda birçok ahidler vardýr. Allah´ýn insanlardan aldýðý ilk ahid, onlarýn zürriyetlerini Hz. Adem´in sulbünden alýp kendi ulûhiyetini tasdik ettirmesidir. (bk. el-A´raf, 7/172)

Ahidle yemin arasýnda fark vardýr. Yemin bozulursa keffâret gerekir. Fakat ahidte bu yoktur. Ahdi bozmanýn günahý keffâretle ortadan kalkmaz. (Ýbnü´l-Arabî, Ahkâmü´l-Kur´an, III, 1174)

"Ey Ýsrailoðullarý, sizi nasýl bir nimet ile nimetlendirdiðimi hatýrlayýn. Ve bana verdiðiniz sözü yerine getirin ki, ben de size verdiðim sözü yerine getireyim. Siz, Benden korkun. " (el-Bakara, 2/40) ayeti bu ahidlerden biridir.

Ayet-i Celîleden anladýðýmýza göre, Cenâb-ý Hakk´a söz vermiþ bulunan bir kavme karþý Cenâb-ý Hakk da onlara bir vaatte bulunmuþtur. Bu bir ahidleþmedir. Allah´u Teâlâ ahdinden asla caymayacaðýna göre, insanlar da ahidlerinden caymamalýydýlar. Ancak insanlar ahidlerinden caymaya baþlamýþlar ve Allah´a ibadet etmemek, Onun yasaklarýna uymamak ve O´na ortak koþmak gibi sapýklýklara düþmüþlerdir. Ahidlerine uygun olarak yalnýz Allah´a ibadet etmeleri, hayatlarýnda Allah´ýn hükümlerini hakim kýlmalarý gerekmektedir. Ancak fâsýklar ahitlerini bozarak Allah´la sözleþmelerini iptal etmiþlerdir. Allah ile olan ahdine vefa göstermeyen, bu ahdi bozan ve bozmaya çalýþan kimseden hiçbir ahde saygý göstermesi beklenemez. Oysa ki Allah kendisi ile yapýlan ahde baðlýlýk gösterenlere büyük bir mükâfat vereceðini va´d etmektedir.

"Doðrusu sana sadakat yemini edenler (ey Muhammed) bizatihi o yemin ile Allah´a baðlýlýk yemini etmektedirler. Allah´ýn eli onlarýn ellerinin üzerindedir. Bu yüzden her kim (o yeminden sonra) yeminini bozarsa, ancak kendi zararýna bozmuþ olur ve her kim Allah ile ahdini yerine getirirse Allah ona büyük bir mükâfat nasip edecektir." (el-Feth, 48/10).

Ýnsanlar, Allah´ýn emir ve yasaklarý ile hududunu aþarlarsa þeytana ibadet etmiþ, onun çemberine girmiþ olmaktadýrlar. Oysa Allah (c.c.) bütün insanlardan ahd-ü misâk aldýðýný ifade buyurmaktadýr.

"Ey Âdemoðullarý, ben sizinle ahidleþmedim mi? Þeytana tapmayýn, o sizin düþmanýnýzdýr. " diye (Yâsin, 36/60).

"Rabb´in Âdemoðullarýndan, onlarýn bellerinden zürriyetlerini alýp devam ettirmiþ ve onlarý kendilerine þahit tutarak: "Ben Rabb´iniz deðil miyim? (demiþtir)" "Evet (buna) þâhidiz!" dediler. Kýyâmet günü! Biz bundan habersizdik. demeyesiniz." (el-A´raf, 7/172).

Ahde vefa konusunda Ýslâm son derece titiz davranýr. Ýnsanlar arasý iliþkilerde güven unsurunun hâkim olmasý için yeðâne garanti vasýtasý ahde vefâdýr. Bu güven olmadan veya saðlanmadan sýhhatli bir toplum hayatý mümkün olamaz. Allah öyle bir topluma rahmet nazarýyla bakmaz.

"Ama Allah´a verdikleri sözü iyice pekiþtirdikten sonra bozanlar ve Allah´ýn bitiþtirilmesini istediði þeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar... Ýþte lânet onlara (dünya) yurdunun kötü sonucu onlaradýr." (er-Ra´d, 13/25)

Cenâbý Hakk kullarýndan ilk ahdin yaný sýra daha sonralarý peygamberleri aracýlýðý ile baþka ahidler de almýþtýr. Mesela Ýsrailoðullarýndan namaz kýlacaklarýna, zekât vereceklerine, peygamberlerine itaat edeceklerine dair ahid almýþ ve bu ahde riayet etmeleri halinde de onlara dünya ve âhirette mükâfaat vereceðini bildirmiþtir (el-Mâide, 5/12). Bundan baþka anaya, babaya, akrabalara ve yoksul kimselere yardým edeceklerine birbirlerinin kanlarýný akýtmayacaklarýna birbirlerini yurtlarýndan çýkarmayacaklarýna (el-Bakara, 2/83-84) dair söz almýþtýr. Fakat ne yazýk ki Ýsrailoðullarý bu ahde vefâ göstermeyerek sözlerini bozmuþlardýr (el-Bakara, 2/100).

Ýslâm hukuku açýsýndan "ahd" ise; fýkýh sahasýna giren bütün sözleþme ve akidlerdir. "Ahd" ve "akd" kelimeleri asr-ý saadette devletler arasýndaki sözleþmeler anlamýnda kullanýlmýþtýr. Bilhassa Hudeybiye andlaþmasýnda kullanýlan ahd ve akd kelimeleri bu anlamý yansýtmaktadýr.

Ahdi Bozmak

Kur´an-ý Kerim, ahde vefâyý emreder. Ahdi bozmayý, vefâsýzlýðý yasaklar. Hatta bazý örnekler vererek ahdi bozmayý kötüler. Bazý kimselerin ahidlerini bozarken kendilerince gösterecekleri sebepleri de reddeder.

"Ýpliðini iyice eðirip katladýktan sonra söküp bozan kadýn gibi olmayýn. Bir ümmetin sayýca daha çok olmasýndan ötürü yeminlerinizi aldatma vasýtasý yapýyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kýyamet günü, ihtilâf ettiðiniz þeyleri elbette beyan edecektir. " (en-Nahl, 16/92)

Ahdini bozan kimseler azimetten yoksun ve ileri görüþten mahrumdurlar. Sanki bir kadýn ipliðini iyice eðirip katladýktan sonra onu tekrar tekrar söküp daðýtmaktadýr. Bu benzetmedeki bütün ayrýntýlar hakaret, hayret ve garipliklerle dolu bir anlam taþýmaktadýr. Bütünüyle ahidleri bozmayý kötülemekte ve çirkin bir iþ olarak ruhlara yerleþtirmeye çalýþmaktadýr.

Þahsiyetli ve akýllý bir insanýn kalkýp da bu kadýna benzemesi ve onun gibi zayýf iradeli olmayý kabullenmesi düþünülemez.

Ayette, ahdi bozma durumunda olan devletler de kýnanmaktadýr. Bir devlet bir veya birkaç devletle andlaþmalar imzalar, sonra da güçlü ve nüfuzlu devletlerin diðer saflarda yer aldýðýný ileri sürerek andlaþmalarýný bozar ve bunda devletin çýkarýnýn söz konusu olduðunu iddia ederse, islâm bu sebepleri kabul etmez ve mutlak þekilde ahde vefâ gösterilmesini emreder. Verilen sözlerin ve andlaþmalarýn hile ve oyun vasýtasý kýlýnmasýna göz yummaz. Ancak þunu da unutmamak gerekir ki; islâm, iyilik ve Allah korkusu esaslarý dýþýnda yapýlan hiçbir andlaþmaya itibar etmez. Günah, isyan ve kötülük esaslarý üzerine yapýlmýþ andlaþmalarý reddeder. Gerek islâm toplumunun gerek islâm devletinin yapýsý bu esaslara göre kurulur.

Müslümanlarýn verdikleri sözü tutmalarýndan dolayý tarihte birçok kavimlerin Ýslam´a girdiði görülmüþtür. Müslümanlardaki doðruluk ve sadakat, inançlarýndaki samimiyet ve ihlâs, iþlerindeki temizlik ve dürüstlük onlarý hayran býrakarak Ýslam´la tanýþmalarýna ve hidayet bulmalarýna sebep olmuþtur. Böylece müslümanlar ahidlerini bozmamakla, kaybettikleri basit ve küçük çýkarlar yerine pek büyük kazançlar elde etmiþlerdir.

Bir müslümanýn sözü gerçekten Allah´a verilmiþ bir sözdür. Müslüman, Allah korkusu taþýdýðýndan ahdini bozmayý düþündüðü an Allah´ýn kendisini hesaba çekeceðini düþünerek bundan vazgeçer. Çünkü ahdine sadýk kaldýðýnda Allah katýnda kendisi için hayýrlar hazýrlandýðýnýn þuurundadýr.

"Allah´ýn ahdini az bir pahaya satýp deðiþmeyin. Eðer bilirseniz Allah katýnda olan sizin için daha hayýrlýdýr." (en-Nahl, 16/95).


radyobeyan