Abid By: armi Date: 01 Þubat 2010, 19:47:00
ÂBÝD
Ýbâdete düþkün, çok ibâdet eden kimse. Çoðulu ubbâd, âbidîn ve âbidûn´dir.
Kur´ân´da tekil ve çoðul hâliyle, toplam oniki yerde geçer. Bir âyet-i kerime þöyledir: "Ey Muhammed, Allah´a tevbe eden, ibâdete düþkün (âbidleri), ona hamdeden, onun, yolunda (dinini yaymak için seyahat eden)... Müminleri müjdele!" (et-Tevbe,9/112). Âbid kelimesi hadis-i þeriflerde de "ibâdete düþkün" anlamýný ifâde eder. Ancak hadislerde ilimsiz ibâdet düþkünlüðü ile ahlâkî olgunluða ulaþmamýþ bir âbidliðin deðerinin olmadýðý anlatýlýr: "Âlim kiþinin, (âlim olmayan) âbid üzerine üstünlüðü, ayýn yýldýzlara olan üstünlüðü gibidir. Ya da benim, sahâbilerimden en aþaðý seviyede bulunana üstünlüðüm gibidir." (Ebû Dâvud, Ýlim, I; Tirmizî, Ýlim, 19; Ýbn Mâce, Mukaddime, 39; Ýbn Hanbel, V, 196) "Cömerd fakat câhil olan kiþi, âbid fakat cimri olan kimseye nazaran Allah nezdinde daha makbûldur. " (Tirmizi, Birr, 40).
Hz. Peygamber ve hulefâ-i râþidin* devrinden sonra Ýslâm devletinin sýnýrlarýnýn geniþleyerek müslümanlarýn büyük bir servete sahip olmasý, devlet idarecileriyle halkýn zenginlerinden bir kýsmýnýn dünya malýna fazlaca raðbet etmeleri, samimi müslümanlarýn tepkisini doðurdu. Hz. Peygamber ve ashâbýnýn sade ve gösteriþsiz, yaþantýsýna özlem duyan bazý insanlar, dünyaya deðer vermeden, halkýn arasýndan uzaklaþarak kendilerini Hakk´a ibâdete verdiler. Halkýn büyük bir bölümünün lüks ve refah peþinde koþtuðu bir dönemde böyle bir hayatý tercih ederek kendilerini ibâdete verenlere bir ayrýcalýk olmak üzere "âbid", "zâhid" * ve "nâsik" gibi adlar verildi. Ýlk Âbidler diyebileceðimiz bu kiþilerin çoðu, ilim ve amelle meþgul kimselerdi. Þu kadar var ki, âbid kelimesi tasavvuf literatüründe pek kullanýlmamýþ ve tasavvuf lügatlerine girmemiþtir. Tasavvufta âbid yerine daha çok ârif ve âþýk terimleri benimsenmiþtir. Ýlk mutasavvýflardan Bâyezid-i Bistâmî "Abîd hâl ile ibâdet eden, vâsýl-ârif ise içinde bulunduðu hâl ibâdet olan kimsedir" der. (Sülemî, Tabakâtu´s-Sûfiyye, Kahire 1986, s. 69). Ýbnu´l-Cellâ, "Zâhid; övme ve yerme, nazarýnda eþit olana, âbid; farzlarý ilk vaktinde kýlana, muvahhid; her þeyi Allah´tan bilene denir" diyerek âbid, zâhid ve muvahhid arasýndaki nüansý ifâde etmektedir.
radyobeyan