Abdal By: armi Date: 01 Þubat 2010, 19:35:55
ABDÂL
Halk içinde dolaþan ve ermiþ diye bilinen kiþilere verilmiþ bir lâkap. Ayný þekilde, ilim ve gönül erbabýnýn bütününe bu ismin verilmiþ olduðunu görmekteyiz. Abdâl telâkkisi ilk defa ortaya çýktýðý sýralarda, âbid ve zâhidlerle birlikte muhaddis ve fâkihler için de kullanýlmýþtýr. Ýbn Hanbel´in Müsnedi´nde Hz. Peygamber (s.a.s.)´den nakledilen bir rivâyete göre kýrk, diðer bir rivâyette ise otuz abdâlýn ümmet içerisinde bulunduðundan bahsettiði görülmektedir. (Ahmed b. Hanbel, I , 112) Nitekim itimada yakýn bilinen abdâl hadîslerini nakleden Ahmed b. Hanbel´in, yeryüzünde muhaddislerden baþka abdâl tanýmadýðýný söylediði belirtilmektedir.
Ýmam Gazâlî de abdâl konusunda buna benzer bir izahý Ebu´d-Derdâ´ dan nakletmektedir. (Gazâlî, Ýhya, 111, 357) Abdâllarýn ahlâkî ve mânevî kiþilikleri hakkýnda söylenenler, her müslümanda bulunmasý gerekli vasýflardýr. Buna göre abdâllar bütün insanlara karþý iyi, kendilerine kötü muamele edenleri baðýþlayan kaza ve kadere gönül hoþnutluðuyla boyun eðen, haramlardan kaçan, ibâdetlerini ihlâs ve samimiyetle yerine getiren, sevgi, þefkat ve ahlâkî vasýflarla donanmýþ kiþilerdir.
Abdâl kelimesinin Arapça ´ebdal´den kýsmen deðiþerek Türkçe´ye girmiþ olduðu anlaþýlmaktadýr. Arapça´da halkýn iyiliði için tasarrufa izinli evliya zümresinden olan bir cemaate verilen bir isim olarak geçer. Fakat, bu tür bir kitlenin ALLAH tarafýndan gönderildiðine dair sahih Ýslâmî kaynaklarda herhangi bir kayýt bulunmamaktadýr. Dolayýsýyla bu durumun, halkýn kendi muhayyilesi içerisinde ortaya çýkmýþ bir kanaatten baþka birþey olmadýðý söylenebilir.
Tasavvufta derviþler arasýnda kendini kaybeden ve coþku haline girenler için abdâl kelimesinin kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr. Hatta bu kelime giderek "hafif meþrep", "meczup", olanlara verilen bir isim haline sokulmuþtur.
Abdâl kelimesi, ilk dönemlerden beri gizli güçlere sahip ve sýrlara vâkýf olduklarýna inanýlan kimseler ve; Hýzýr, Ýlyas, Mehdi gibi gizli þahsiyetlere de atfedildiði görülmüþtür. Melâmet ehlinin gizli veliler inancý, abdallarý daha da esrarengiz hâle getirmiþ hattâ, bizzat abdâllarýn dahi birbirlerini tanýmadýklarý veya ancak üst tabakada olanlarýn alttakileri tanýyabildikleri söylenmiþtir. XII. yüzyýldan sonra, bilhassa Melâmî* ve Kalenderîler arasýnda cezbe ve istiðrak (kendinden geçme) hâli fazla olduðundan abdâl kelimesi özellikle bunlar hakkýnda kullanýlmýþtýr.
XIV. ve XV. yüzyýllarda abdâl adý altýnda bozuk inançlý birtakým derviþ zümreleri türedi. Bunlar Rum abdâllarý ünvaný ile anýldýlar. XVI. yüzyýlda yaþayan Vâhidî, abdâllarý þu þekilde tasvir etmektedir. "Baþlarý, kaþlarý, sakal ve býyýklarý traþ edilmiþ, baþlarýnda kýldan örülmüþ külâh, sýrtlarýnda bal renkli veya siyah þal, ellerinde tabl ve âlem bulunmaktadýr."
Yine bu yüzyýllarda bazý derviþler tek baþlarýna abdâl ismini kullanmýþlardýr. Abdâl Musa, Kaygusuz Abdâl, Pir Sultan Abdâl gibi.
Abdâl hadislerinin sýhhat derecesine kavuþmamýþ olmasý, bu anlayýþýn kaynaðýnýn Ehl-i Sünnet dýþýnda aranmasýna yol açmýþtýr. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) ve "ashab"tan gavs, kutb, evtâd, nücebâ vb. ricâlü´l gay-b´a iliþkin hiçbir söz nakledilmediðini, seleften bazýlarýnýn Hz. Peygamber´den rivâyet ettikleri abdâla dair sözün ise zayýf bir hadis olduðunu belirten Ýbni Teymiyye, ricalü´l-gayb olduðu söylenen bazý insanlara, -onlarý ALLAH´a ortak gösterir gibi- olaðanüstü yetkiler ve güçler nisbet etmenin Ýslâm akidesiyle baðdaþtýrýlamayacaðýný, bu tür bir anlayýþýn daha çok Hristiyanlarýn ve aþýrý Þiî fýrkalarýn akidelerini yansýttýðýný belirtmektedir. (Minhacü´s-Sünne, I, 21-22).
Bu arada, Ýbni Teymiyye ve Ýbni Haldun dýþýnda kalan âlimlerin büyük bir ekseriyeti ve mutasavvýflarýn abdâl anlayýþýný benimsemiþ veya en azýndan tenkit etmemiþ olmalarý, bu görüþün esas itibariyle Þia´dan veya Ehl-i Sünnet dýþý baþka bir kaynaktan geldiði görüþünü þüphe ile karþýlamak için yeterli sebeplerdi. Ancak þunu da belirtmek gerekir ki, ilk devirler Ehl-i Sünnet âlim ve mutasavvýflarýnýn abdâl anlayýþlarý Ýbnü´l-Arabî´nin anlayýþýndan ve özellikle XIV. yüzyýldan itibaren baþgösteren ve XX. yüzyýl baþýna kadar devam eden Râfizî abdâllarýn hayat tarzlarýndan tamamen farklýdýr. Nitekim Abdâl kelimesinin ilk defa ortaya çýktýðý sýralarda, âbid ve zahidlerle birlikte muhaddis ve fâkihler için de kullanýldýðý görülmüþtü.
radyobeyan