Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Abd By: armi Date: 01 Þubat 2010, 19:32:56
ABD



Kul, köle, mahlûk, insan. Ýtaat etmek, boyun eðmek, tevâzu göstermek, daha açýk bir ifade ile kiþinin bir kimseye, ona isyan etmeden ve ondan yüz çevirmeksizin itaat etmesidir. Abd kelimesinin masdarý olan ubudiyyet (kulluk etmek) insanýn sýfatýdýr. Sâmî menþeli olduðu için; Ýbrânîce´de ve diðer akraba dillerde de görülen Abd kelimesi, Arapça´da bazý hususiyetler ifade etmektedir. insanýn yaratýlýþ hikmetinin Allah´u Teâlâ (c.c.)´ya kulluða dayandýðý kat´i nasslarla sabittir.

"Bana karþý imtihan ettiðin -baþýma kaktýðýn- ganimet, Ýsrailoðullarýný kendine kul -köle- edindiðin için. " ifâdesindeki meâl, Musa (a.s.)´ýn Firavuna cevabýnda olduðu gibi "kul", "köle" edindin demektir (eþ-Þuarâ, 26/22).

Abd kelimesinin masdarý olan ubûdiyet ve kulluk, insanýn; rubûbiyet ise Allah´ýn sýfatýdýr. Zaman zaman müstekbir ve mütekebbir insanlar, ilâhlýk taslayarak Allah´a ait vasýflarýn kendilerinde de bulunduðunu iddia ederler. Bilhassa hüküm vermede ve kanun yapmada bu durum kendini açýkça belli eder. Cenâb-ý Hak ise bu durum karþýsýnda bütün insanlarýn kul olduðunu, hüküm koymanýn yalnýz Allah´a ait bulunduðunu, bir insanýn Allah´ýn hükümlerine baðlý kalarak mükemmel bir kul ve insan olacaðý üzerinde Kur´ân´da ýsrarla durmuþtur.

Kur´ân-ý Kerim´de: "Cinleri ve insanlarý, bana ibadet etmeleri için yarattým" (ez-Zâriyât, 51/56) hükmü beyan buyurulmuþtur. Bütün peygamberler abd olduklarýný övünerek söylemiþlerdir. Hristiyanlar tarafýndan ilâh olduðu ileri sürülen Hz. Ýsa (a.s.) bu iddiayý kesinlikle reddederek Kur´ân-ý Kerim´in tabiriyle þöyle der: "Ben Allah´ýn bir kuluyum." (Meryem, 19/30). Hz. Davud (a.s.) için "O ne güzel bir kuldu" (Sâd, 38/30) diye buyrulurken Hz. Eyyüb (a.s.) hakkýnda da sabrýndan dolayý þöyle ifade edilmektedir: "Gerçekten biz onu sabýrlý bulmuþtuk. O ne güzel kuldu" (Sâd, 38/44). Kur´ân-ý Kerim´de birçok isim ve sýfatla anýlan Hz. Peygamber (s.a.s.) için en þerefli isim olarak "abd" tabiri kullanýlmaktadýr. Cenâb-ý Allah´a en yakýn bulunduðu Mîrac gecesinde kendisinden "abd" diye sözedilmektedir (el-Ýsra, 17/1; en-Necm, 53/10) .

Rasûlullah (s.a.s.)´in "abd" yönü ve özelliði rasûl sýfatýndan daha üstündür. Zira kul olma yönüyle Hakk´a ubûdiyet özelliðini yansýtýr; rasûl yönüyle ise insanlara teblið özelliðini ifade eder. Allah´a yönelik kul olma özelliði, halka yönelik rasûl özelliðinden daha önemli ve daha üstündür. Bundan dolayý da Kelime-i Þehâdet ve Kelime-i Tevhid´de önce abd (kul) sýfatý sonra rasûl sýfatý zikredilmektedir. Ayný þekilde Cenâb-ý Hakk Kur´ân-ý Kerim´de "Allah Kur´ân´ý kuluna indirdi." (el-Kehf, 18/1) âyetiyle peygarnberlik görevinden söz ederken Rasûlullah´tan "kul" diye söz etmektedir.

Hz. Âdem (a.s.)´den itibaren bütün peygamberler insanlarý, Allah´u Teâlâ (c.c.)´ya ibadet etmeye davet etmiþlerdir. Nitekim Kur´ân-ý Kerim´de "Andolsun ki biz her kavme: -Allah´a ibadet edin, tâðuta kulluk etmekten kaçýnýn diye- (tebligat yapmasý için) bir peygamber göndermiþizdir" (en-Nahl, 16/36) buyurulmaktadýr. Bilindiði gibi tâðut; Allah´u Teâlâ (c.c.)´nýn indirdiði hükümlere karþý ayaklanan (tuðyan eden) her güce verilen bir isimdir. Bunun insan olmasý, þeytan olmasý, put olmasý veya bir ideoloji olmasý, mahiyetini deðiþtirmez. Nitekim: "Ýman edenler, Allah yolunda cihad ederler; küfredenler de (kâfirler) tâðut yolunda savaþýrlar" (en-Nisâ, 4/76) âyet-i kerimesi insanlarýn, ya Allah´a iman edip O´nun dini için cihad edeceklerini, ya da küfredip (kâfir olup) tâðut yolunda savaþacaðýný sarih olarak ortaya koymuþtur. Bu iki hâlin dýþýnda, üçüncü bir hâlden söz etmek mümkün deðildir. Bu mücadelenin ortaya çýkardýðý hukûkî bir durum "abd" kavramý ile alâkalýdýr. Þöyle ki; abd kelimesi, köle mânâsýna da kullanýlmýþtýr. (el-Bakara, 2/221) Þimdi bu mâhiyet üzerinde kýsaca duralým.

Ruhlar âleminde iken Allah´u Teâlâ (c.c.) bütün insanlardan "mîsak" almýþtýr. Bu bir anlamda Allah´u Teâlâ (c.c.) ile insanlar arasýnda tahakkuk eden mânevî bir mukaveledir. Her mü´min "Ne zamandan beri müslümansýn?" suâline; "Kâlû Belâ´dan beri" diyerek, bu manevî mukâveleyi ikrar eder. Kur´ân-ý Kerim´de; Allah (c.c.)´ýn "emâneti" göklere, daðlara ve yeryüzüne teklif ettiðini, onlarýn bu emanetin aðýrlýðý karþýsýnda endiþeye düþtükleri, insanýn ise kendi iradesiyle yüklendiði bildirilmiþtir. (el-Ahzab, 33/72) Emânet; Allah´u Teâlâ (c.c.)´nýn tekliflerinin tamamýna verilen isimdir. Ruhlar âleminde gerçekleþen mîsak ve yüklenilen emânet sebebiyle; insan, yeryüzünde Allah (c.c.)´ýn halîfesi hükmündedir. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)´in: "Her doðan çocuk, Ýslâm fýtratý üzerine doðar" müjdesi sarihtir. insan; dünyaya geldikten sonra mîsaký unutur, emânete ihanet eder ve Ýslâm´a karþý savaþýrsa "kölelik" (abd, rakik, memlûk, cariye vs...) gündeme girer. Nitekim Molla Hüsrev: "Kölelik; tevhid akîdesinden yüz çevirmenin cezasý olarak, Allah´u Teâlâ (c.c.)´nýn takdir ettiði bir hakirliktir" (Molla Hüsrev, ed-Dürer, Ýstanbul 1307, II, 6) diyerek, meselenin içeriðine iþaret etmiþtir. Ýbn Âbidîn´de bu konuyla ilgili olarak þu hükümlere yer verilmiþtir: "Bulunan çocuk (lâkit) bütün hükümlerde hürdür. Hattâ kazf (zina isnadý iftirasý) edene, had vurulur. Çünkü âdemoðlu için asýl olan hürriyettir. Zira insanlar müslümanlarýn en hayýrlýlarý olan, Hz. Adem ile Hz. Havva´nýn çocuklarýdýrlar. Bazý insanlardaki kölelik hâli ise, daha sonra ortaya çýkan küfür sebebiyle meydana gelmiþtir." Dikkat edilirse köleliðin tahakkuku, ruhlar âleminde gerçekleþen mîsaký reddetmek ve emânete ihanet ederek Ýslâm´a karþý savaþmakla ilgilidir. Müsteþriklerin (veya onlarý taklid eden kimselerin) iddia ettikleri gibi kaba kuvvetle alâkasý yoktur. Rasûlullah (s.a.s.)´ýn hür bir insaný, kuvvet kullanarak kendisine hizmetçi yapanýn namazýnýn asla kabul edilmeyeceðini ve kýyâmet gününde onun karþýsýnda olacaðýný ifade ettiði bilinmektedir. (Buhârî, Ýcare, 10) Dolayýsýyla bir Ýslâm beldesi kâfirlerin istilâsýna uðrarsa, o beldedeki müslümanlar "esir" olabilirler, ancak kat´iyyen "köle" olamazlar.

Râgýp el-Ýsfahânî; "abd" kavramýnýn Kur´ân-ý Kerim´de dört ayrý mahiyeti ifade için kullanýldýðýný kaydeder. Bunlar: 1) Hukûkî açýdan köle mânâsýna: el-Bakara Sûresi´nin 221. âyetinde olduðu gibi. 2) Yaratýlmasý bakýmýndan abd: Bu mâhiyette, sadece Allah´u Teâlâ (c.c.)ya nisbet edilerek kullanýlýr. Nitekim Rasûl-ü Ekrem (s.a.s.): "Hiç biriniz (elinizin) emrinizin altýnda bulunanlara kulum demesin. Çünkü hepiniz Allah´u Teâlâ (c.c.) ´nýn kullarýsýnýz" diyerek bu mahiyete iþaret etmiþtir. 3) Allah´a kulluk yapmasý açýsýndan abd: Ýster hür, ister köle olsun þer´î hududlara riâyet eden kimse. 4) Dünyaya ve dünya servetine kul haline gelen abd: Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)´in: "Kahrolsun altýna, gümüþe ve lükse kul olan insan" (Tirmizî, Zühd, 42) diye zemmettiði kimseler.

Kelime-i Þehâdet getirirken; bütün ilâhlarý reddettiðimizi, sadece Allah´u Teâlâ (c.c.)´ya iman ettiðimizi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) önce "abd" (kul), sonra "rasûl" olduðunu ikrar ve tasdik ediyoruz. Dikkat edilirse, kelime-i þehâdette geçen kavramlardan birisi de "abd" kavramýdýr. Ýnsanýn sýfatý; Allah´u Teâlâ (c.c.)´ya kul olmasýdýr: Eðer bu sýfat kaybedilirse, tâðut´un esiri haline gelme tehlikesi mevcuttur. Allah´u Teâlâ (c.c.)´ya kulluk eden kimseye "hür insan", tâðuta kulluk edene de "köle" denilir. Bu mahiyet asla unutulmamalýdýr. Hz. Âdem (a.s.)´den beri devam eden mücadelenin mahiyeti "abd" kavramý ile izah edilebilir. Zira bütün peygamberler insanlarý "Allah´a kulluk (ibadet) edin, tâðût´a kulluk etmekten kaçýnýn" diyerek uyarmýþlardýr. Günümüzde "Hâkimiyet kayýtsýz ve þartsýz insanýndýr" sloganýnýn arkasýna gizlenen tâðûtî güçler kuvvet kullanarak, müslümanlarý esir etmek arzusundadýrlar. Bu büyük tehlike karþýsýnda; ihlâsla Allah´u Teâlâ (c.c.)´ya kulluk eden mü´minlerin, cihâd ibadetini ihya etmeleri zarûrîdir. Gerçek mânâda ubûdiyyet (kulluk); Ýslâm´ýn temel hedeflerini gerçekleþtirmek için ihlâsla ve sabýrla gayret sarfetmektir.



radyobeyan