Ýhya-u Ulumiddin 1-2
Pages: 1
Bilinmesi Gerekenler By: derya Date: 30 Ocak 2010, 21:14:19
Herkesin Bilmesi Gereken Meseleler

Çok nâdir vukû bulan meselelerden birçoðunu tedkik ederek fýkha dair eserlerimizde zikretmiþ bulunuyoruz.

I. Mesele

Namazý bozmayan az hareket, ihtiyaç olmaksýzýn yapýldýðý takdirde mekruhtur. Namaz kýlanýn, önünden geçeni durdurmasý, eziyet vermesinden korkulan akrebi bir veya iki vuruþla öldürmesi (eðer vuruþlar üç olursa hareketler çoðalýr ve namaz da bozulur) ihtiyaçtan doðan hareketlerdir. Bunun için de namazda yapýlmalarý mekruh deðildir.

Bit ve pireden eziyet gördüðü zaman, onlarý uzaklaþtýrabilir. Ayný þekilde huþûuna mâni olan kaþýntýlarý da kaþýmak suretiyle giderebilir. Muaz (r.a) namazda iken bit ve pireleri tutup atardý. Ýbn Ömer de namazda bitleri elinde kan görülecek derecede öldürürdü.

Nehâî þöyle diyor: ´Kiþi, namazda bitleri hareketten düþürerek atabilir; öldürürse de bir zararý yoktur´.

Ýbn Müseyyeb de þöyle buyuruyor: ´Kiþi biti tutup sersemleþtirerek atar´.

Mücahid ise þöyle buyurmuþtur: ´Namazda, eziyet verip meþgul etmedikçe, bite dokunmamak en iyisidir. Aksi takdirde kendisine bir daha eziyet veremeyecek derecede ezip atar´.

Saydýðýmýz bu gibi hareketler ruhsattýr. Evlâsý, namazda, az da olsa hareketten kaçýnmaktýr. Bu sýrra binaen bazý âlimler, namazda iken üzerlerine konan sinekleri kovmazlardý. Kendilerinden bunun hikmeti sorulduðunda da ´Ýleride namazýmýn bu gibi þeylerle bozulmamasý için nefsimi böyle þeylere alýþtýrmam. Çünkü fâsýklar bile padiþahýn huzurunda birçok eziyetlere mâruz kaldýklarý halde tahammül ederler´ derlerdi.

Namaz içinde esnediði zaman, aðzýný eliyle kapatmakta beis olmadýðý gibi, evlâ olan da budur. Aksýrdýðý zaman, dilini kýpýrdatmamak sûretiyle içinden Allah´a hamd etmelidir. Mideyi doldurmaktan dolayý geðirmesi halinde baþýný yukarýya kaldýrmasý uygun deðildir. Sarýðýnýn bozulmasý halinde düzeltmesi de böyledir. Bütün bunlar, zaruret olmaksýzýn yapýlýrsa, mekruhtur.

II. Mesele

Çýkarýlmasý kolay bile olsa nalýnlarla namaz kýlmak câizdir. Çünkü mestler üzerine mesh ruhsatý, mestlerin kolay çýkmamasýna baðlý deðildir, aksine bunlardaki necasetin affedilmiþ olmasý sebebiyledir. Ayakkabýlar da nalýnlar gibidir.

Hz. Peygamber nalýnlarýyla namaz kýlar, sonra da onlarý çýkarýr. Bunu gören ashâb-ý kiram da nalýnlarýný çýkarýrlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber ´Nalýnlarýnýzý niçin çýkardýnýz?´ diye sorar. Sahâbîlerin ´Sen çýkardýðýn için´ demeleri üzerine de þöyle der: ´Cebrâil geldi ve bana nalýnlarýmda necaset olduðunu haber verdi. Ben bunun için çýkardým. Bu bakýmdan herhangi biriniz mescide girmek istediði zaman nalýnlarýný çýkarýp altýna baksýn; eðer bir necaset görürse yere sürmek sûretiyle silsin ve namazýný onlarla kýlsýn.192

Bazý âlimler "Nalýnlarla namaz kýlmak daha efdâldir; çünkü Hz. Peygamber, geçen hadîs-i þerifte ´Nalýnlarýnýzý niçin çýkardýnýz?´ buyurmaktadýr" demiþlerdir. Fakat bu kadarý da mübalaðadýr; çünkü Hz. Peygamber, nalýnla namaz kýlmak daha üstündür demedi ki... Aksine bu soruyu nalýnlarýný çýkarmasýnýn sebebini izah etmek için sormuþtur. Çünkü onlarýn, nalýnlarýný kendisine uymak için çýkardýklarýný kesinlikle biliyordu.

Abdullah b. Said þöyle rivayet etmektedir:
Hz. Peygamber, namazda nalýnlarýný çýkarýrdý.193

Hz. Peygamber, nalýnla namaz kýldýðý gibi nalýnsýz da kýlmýþtýr. Bu bakýmdan ´Nalýnla kýlmak nalýnsýz kýlmaktan daha efdâldir´ denilemez.

Nalýnlarýný çýkaran bir kimse bunlarý saðýna veya soluna koyup da saflarýn kesilmesine ve daðýlmasýna sebebiyet vermemelidir. Onlarý önüne koymalýdýr. Arkasýna da koymamalýdýr ki, kalbi onlarla meþgul olmasýn. Umulur ki ´Nalýnlarla namaz kýlmak daha efdâldir´ diyenin gayesi de kalp huzurunun bozulmamasýdýr.

Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber´in þöyle buyurduðunu rivayet etmiþtir:
Herhangi biriniz namaz kýlarken nalýnlarýný ayaklarýnýn arasýna býraksýn!194

Ebu Hüreyre, birisine ´Nalýnlarýný ayaklarýnýn arasýna koy! Onlarla herhangi bir müslümana eziyet verme!´ demiþtir. Hz. Peygamber, imamlýk yaparken nalýnlarýný çýkarýp sol tarafýna býrakmýþtýr.195 Bu bakýmdan imamýn böyle yapmasý gerekir; çünkü onun solunda kimse durmaz. Ýmam, kalbini meþgul etmemesi için nalýnlarýný ayaklarý arasýna býrakmamalýdýr; bu daha evlâdýr. Onlarý ayaklarýnýn önüne býrakmalýdýr. Hadîsin maksadýnýn ´Ayaklarýnýn önüne býraksýn´ olmasý muhtemeldir.

Cübeyr b. Mut´im þöyle demiþtir: ´Kiþinin nalýnlarýný ayaklarý arasýna koymasý bid´attýr´.

III. Mesele

Kiþi namazdayken tükürürse namazý bozulmaz; çünkü tükürmek (namazý bozmayan) fiil-i kalildir. Namazda sesin meydana gelmesine vesile olmayan fýsýltý, konuþma sayýlmaz. Konuþma harflerinin þekli üzerinde de deðildir; ancak mekruhtur ve bunun için de sakýnýlmasý gerekir. Hz. Peygamber´in izin verdiði þekilde tükürmek ise mekruh deðildir.

Allah Rasûlü mescidin kýble duvarýnda balgam görür ve bundan dolayý þiddetle öfkelenir. Sonra onu, elinde bulunan bir hurma dalýyla kazýr. Sonra da ´Bana anber getirin!´ der ve getirilen anberle o balgamýn yerini sývar. Arkasýndan cemaate dönüp ´Acaba hanginiz yüzüne tükürülmesini ister?´ der. ´Hiçbirimiz istemeyiz´ þeklinde cevap verilince de þöyle buyurur: ´Herhangi biriniz namaza durduðu zaman, Allah Teâlâ onunla yöneldiði kýble arasýndadýr´.

Allah onunla (namaz kýlanla) yüzleþir. Bu bakýmdan hiçbiriniz namazda iken önüne veya saðýna tükürmesin. Ancak soluna veya sol ayaðýnýn altýna tükürsün. Eðer ani bir normallik baþgösterirse, elbisesine tükürsün ve burasýný ovalayarak birbirine sürtsün.196

IV. Mesele

Ýmama uyan kimselerle (cemaat) ilgili sünnetler ve farzlar vardýr:

Sünnetler

Ýmama uyan tek bir kiþi ise imamýn azýcýk gerisinde ve sað tarafta durmalýdýr. Tek kadýn imama uyduðu zaman, onun tam arkasýnda durmalýdýr. Ýmamýn yanýnda durursa da zarar etmez; ancak sünnete muhalefet etmiþ olur. Eðer kadýnla beraber imama uyan bir erkek de varsa, erkek, imamýn saðýnda, kadýn da o erkeðin arkasýnda duracaktýr. Cemaate iþtirâk eden kimse, safýn dýþýnda tek baþýna durmamalýdýr. Aksine safa katýlmalý veya yer yoksa niyet edip iftitah tekbirini aldýktan sonra usûlü dairesinde safýn içinden birisini yanýna çekmelidir. Eðer safýn dýþýnda tek baþýna durup namaza devam ederse namazý kerahetle birlikte sahihtir.

Farzlar

Saflarýn bitiþtirilmesi gerekir. Ýmam ile muktedî (imama uyan) aralarýnda irtibat olacak þekilde bir yerde bulunmalýdýrlar.

Çünkü ikisi bir cemaatte ve bir namazda sayýlýrlar. Eðer camide iseler, camide oluþlarý, aralarýný birleþtirici olarak kâfidir. Çünkü cami, saflarý birleþtirmek için yapýlmýþ bir yerdir. Binaenaleyh camide saflarýn bitiþik olmasýna gerek yoktur. Camide ancak imamýn hareketlerini bilmeye gerek vardýr. Ebu Hüreyre (r.a) namazý cami içinde kýlan imama damda durarak uymuþtur.

Ýmama uyan kimsenin, caminin dýþ avlusunda, bir yolda veya müþterek bir düzlükte durduðunda -orasý ile cami arasýna giren herhangi bir bina da yoksa- imama bir ok atýmý kadar yakýn olmasý kâfidir. Böylece imamla râbýtayý temin edebilir; çünkü bu durumda fiilleri birbirine baðlanmýþ olur. Safýn bir olmasý, ancak muktedînin caminin saðýnda veya solunda bulunan ve kapýsý cami ile bitiþik olan bir evin sahanlýðýnda durup imama uymasý halinde þarttýr. Bu durumda saf, kesintisiz olarak tâ camiden evin sa-hanlýðýna kadar uzanmalýdýr ve böyle olmasý da þarttýr. Ancak böyle olduktan sonra o safta bulunanlarýn ve onlarýn arkasýnda kýlanlarýn namazlarý sahih olur. O safýn önünde bulunan ve cami ile râbýtasý bulunmayan safta namaz kýlanlarýn namazý ise sahih deðildir. Ýþte farklý binalarýn hükmü böyledir. Tek bir bina ve tek bir arsa ise sahra gibi sayýlýr. (Bir ok atýmýndan daha fazla mesafe bulunmamak þartýyla uymak câiz olur.)

V. Mesele

Cemaate sonradan dâhil olan kiþi namazýn son rek´atýnda yetiþse dahi kendi namazýnýn baþýnda sayýlýr. Bu bakýmdan imama uymalý ve selâmdan sonra kalkýp, namazýný kýldýðý kýsmýn üzerine bina etmelidir. Sabah namazýnda imamla beraber Kunut duâsýný okusa dahi kendi namazýnýn sonunda da Kunut duâsýný ikinci bir defa daha okumalýdýr. Eðer imama kýyamýn bir kýsmýnda yetiþirse istiftah duâsýný okumaksýzýn doðrudan Fâtiha´ya baþlamalý ve bunu da biraz acele okumalýdýr.

Fatiha´yý tamamlamazdan önce imam rükûa giderse, ´Fâtiha´yý tamamladýðý takdirde imama itidalde yetiþebilirim´ kanaatinde ise, Fâtiha´sýný tamamlayýp ondan sonra rükûa varmalýdýr. Eðer imama yetiþemeyeceðini tahmin ederse, Fâtiha´yý okuduðu yerde kesip derhal imama uymalý ve rükûa varmalýdýr. O zaman Fâtiha´nýn okunan kýsmý, tamamýnýn yerine geçer ve geri kalan kýsmýn okunmasý da kendisinden sâkýt olur. Eðer imam, rükûa vardýðýnda o da Fâtiha´yý bitirmiþ, zammý sûreyi okuyorsa, onu derhal keserek imamla birlikte rükûa varmalýdýr. Ýmama secdede veya teþehhüdde yetiþirse ayakta iken istiftah tekbirini alýr ve ikinci bir tekbir getirmeksizin oturup imama uyar. Eðer imama rükûda iken yetiþirse, o zaman önce iftitah tekbirini alýr ve sonra da ikinci bir tekbir getirerek rükûa varýr. Çünkü böyle yaptýðý takdirde bir rek´at kýlmýþ sayýlýr. Tekbirler ise, ancak namaz dahilinde yapýlan intikaller için meþrû kýlýnmýþtýr.

Sadece imama uymak için yapýlan ârýzî intikallerde tekbir getirmek gerekmez. Ýmam daha rükûdayken rükûa varýp itminana kavuþmadýkça, bu intikal kendisi için bir rek´at sayýlmaz.

VI. Mesele

Öðle namazýný ikindi vakti gelinceye kadar edâ etmeyen kimse, ikindinin farzýndan önce, kazaya kalmýþ öðle namazýný kýlmalý, sonra da ikindi namazýnýn edâsýna baþlamalýdýr. Eðer dediðimizin aksine, önce ikindi namazýna baþlarsa yine olur, ancak en güzel þekli býrakýp ihtilâf þüphesine girmiþ olur.

Eðer imama yetiþirse ona uyup evvelâ ikindi namazýný, cemaatten sonra da kazaya kalmýþ öðle namazýný kýlmalýdýr; çünkü kazaya kalmýþ namazý hazýr namazdan önce kýlmaktansa, imama uyup cemaat faziletini elde etmek daha evlâdýr. Eðer vaktin evvelinde namazýný tek baþýna edâ ettikten sonra bir cemaate tesadüf ederse, (Þafiî´ye göre) derhal edâ niyeti ile imama uymalýdýr. Allah, bu iki namazdan dilediðini vaktin farzýna sayar, Bu þekilde cemaate uyduðu zaman kazaya kalmýþ bir namaza veya sünnete niyet etmesi de câizdir. Eðer daha evvelce namazýný cemaatle edâ etmiþse, ikinci bir cemaate rastladýðý zaman, ona da kazaya kalmýþ namaza veya nafileye niyet etmek sûretiyle uyabilir. Çünkü cemaatle edâ edilen bir namazý, ikinci bir cemaatle tekrarlamakta hiçbir mânâ yoktur. Namazýn ikinci bir defa yenilenmesi, ancak cemaat faziletini elde etmek içindir. (Bu ise birinci cemaatle zaten elde edilmiþtir.)

VII. Mesele

Namazýný kýldýktan sonra elbisesinde necaset görürse, en iyisi namazý kaza etmesidir. Fakat ille de kaza etmelidir þeklinde bir zorlama da sözkonusu deðildir. (Çünkü bu necasetin namazdan sonra bulaþmýþ olmasý da muhtemeldir). Namazdayken elbisesinde necaset görürse, o elbiseyi sýrtýndan yavaþça çýkarýr ve namazýný böylece tamamlar. Fakat en iyisi namazý býrakýp o necis elbiseyi çýkardýktan sonra yeniden baþlamaktýr. Bu meselenin temelini Rasûlullah´ýn ´nalýnlarýný çýkarmasý´ hâdisesi teþkil etmektedir. Çünkü Cebrâil, ´Nalýnlarýnda necaset var´ haberini verdiði zaman, Hz. Peygamber nalýnlarýný olduðu yerde çýkarýp namaza devam etmiþ; bozup yeniden baþlamamýþtýr.

VIII. Mesele

Birinci teþehhüdü, Kunut duâsýný197 veya birinci teþehhüdde getirilen salavât-ý þerîfeyi terketse veya kasden iþlediðinde namazý bozacak bir fiili sehven iþlese veya üç rek´at mý, yoksa dört rek´at mý kýldýðýnda þüphe etse, bütün bu durumlarda yakîne (kesin kanaate) yapýþmak ve selâm vermeden önce sehiv secdesi yapmalýdýr. Eðer selâm vermeden önce sehiv secdesi yapmayý unutursa, selâmdan sonra çok fazla zaman geçmeden hatýrladýðý takdirde derhal yapmalýdýr. Eðer selâm verip abdesti bozulduktan sonra secde ederse, namazý sahih olmaz; çünkü secde yaptýðý anda daha önceki selâmý yanlýþlýkla vermiþ gibi olur. Bu bakýmdan ilk selâmýyla namazdan çýkmamýþ ve tekrar namaza dönmüþ sayýlýr, Sehiv secdesinden sonra selâm verilmesi de bu hikmetten dolayýdýr. Eðer camiden çýktýktan sonra sehiv secdesi lâzým geldiðini hatýrlasa veya hatýrýna aradan uzun bir zaman geçtikten sonra gelse artýk sehiv secdesi geçmiþ sayýlýr.

IX. Mesele

Niyette vesvesenin sebebi ya aklî noksanlýktýr veya þeriatý bilmemektir; çünkü Allah Teâlâ´nýn emrine imtisal etmek, baþkasýnýn emrine uymak gibidir. Niyet bakýmýndan Allah´ýn ta´zîmi de baþkasýnýn ta´zîmi gibidir. Bir kimse içeri giren bir âlim için hürmeten ayaða kalksa ve sonra da ´Fazilet sahibi bir Zeyd´in içeri girmesiyle ayaða kalkýp, onu güleryüzle karþýlamaya niyet ettim´ dese, bu kiþinin aklý noksandýr. Çünkü faziletini bildiði kimse içeri girdiðinde onun için ayaða kalkmasýyla onu ta´zîm etmiþ sayýlýr. ´Böyle yapmaya niyet ettim´ demesinde hiçbir manâ yoktur). Böyle söylemesinin ancak Zeyd içeri girdiðinde baþka bir iþ için ayaða kalktýðý veya herhangi bir gaflette bulunduðu zaman bir mânâsý olabilir.

Allah´ýn emrine uyarak kýldýðý namazýn vaktini ve farz olduðunu belirtmenin þart koþulmasý, týpký içeri girene hürmet için yüzünü ona çevirip ayaða kalkmanýn þart koþulmasý gibidir. Ancak bu kalkýþýn, girenin ta´zîminden baþka bir sebep için olmamasý ve bu hareketle onun büyütülmesinin kastedilmesi gerekir. Zira eðer kiþi ayaða kalkýp girene sýrtýný çevirse veya durup adam girdikten bir müddet sonra ayaða kalksa, o vakit bu hareketi onu tâ´zim sayýlmaz. Sonra bütün bu sýfatlar, yapanýn mâlûmu ve maksudu olmalýdýr. Bütün bunlarýn, nefsinde bir anda hazýr bulunmasý için çok uðraþmamalýdýr. Bu sýfatlara delâlet eden kelimelerin bitiþtirme ve tanzimini, dili ile telâffuz veya kalben tefekkürünü uzatmalýdýr.

Namaz niyetini bu þekilde anlamayan kimse niyeti anlamamýþ demektir; yani sen muayyen bir zamanda namaz kýlmaya dâvet edilmiþsin ve sen de bu namazý, dâvete icabet ederek o vakitte kýlmýþsýn. O halde bu hususta vesveseye düþmek tam mânâsýyla cehalettir. Zira bu maksud ve ilimler nefiste bir anda bir araya gelebilir. Ancak zihinde, nefiste düþünüldüðü gibi, teker teker düþünülmezler. Çünkü birþeyi düþünmekle nefiste hazýr bulundurmak arasýnda büyük bir fark vardýr. Allah´ýn nezdinde bulunmak, O´ndan uzaklaþýp gaflete düþmeye zýt düþer.

Bu huzur, tafsilâtlý olmasa bile (icmâlen ve özüyle mutlaka bulunmalýdýr). Meselâ bir hâdiseyi bilen onu bir anda bir ilimle biliyor demektir. Halbuki bu ilmin içinde nice ilimler mevcuttur. Her ne kadar bu ilimler tafsilâtýyla mevcut deðilseler de mücmel olarak vardýrlar. Çünkü hâdiseyi bilen kimse, var ve yok olaný, daha önce ve sonra olaný ve oluþ zamanlarýný bildiði gibi, bu hâdisede yok olanýn var olandan daha evvel bulunduðunu da bilir. Yine biliyor ki, var olan yoktan daha sonradýr. Ýþte bütün bu ilimler, bir hâdise ile ilgili tek bir ilmin içindedir. Hâdiseyi bilen kimse, eðer kendisinden baþka bilen yoksa ´Sen bu hâdisedeki sadece önce ve sonra olaný, yok olaný, yok olanýn daha önce var olanýnsa daha sonra olduðunu veya takdim ve tehire taksim olunan zamaný biliyor musun?´ diye sorulduðunda, cevaben ´Ben bunlarý teker teker bilmiyorum´ dese yalancý olur ve bu sözü ´Ben bu hâdiseyi biliyorum´ sözüne zýt düþer.

Ýþte vesvese bu inceliði bilmemezlikten doðar. Vesveseli kimse ise, kalbinde (meselâ öðle namazýnýn) vaktini, edâsýný ve farziyyetini bir anda, lâfýzlarýyla beraber, tafsilâtlý bir þekilde hazýr bulundurmak ister ve ayný zamanda mânâsýný da mütâlaa etmeyi arzular... Oysa bu muhaldir. Eðer âlimin önünde ayaða kalkarken bütün bu mânâlarý nefsine yüklemiþ olsaydý asla beceremezdi. Ýþte vesvese, bir bilgi ile defedilir. Þöyle ki; niyet bakýmýndan Allah´ýn emrine uymanýn; baþkasýnýn emrine uymak gibi olduðunu bileceksin.

Sonra teshil ve ruhsat yönünden deriz ki, eðer vesveseli kimse ille de ´Niyet, bütün bu emirleri tafsilatlý bir þekilde hazýr bulundurmaktan ibarettir´ deyip bunlarý nefsinde devamlý surette tutmaksýzýn bütün bunlarý tekbirin baþlangýcýndan sonuna kadar izhar etmeye çalýþýp, tekbiri ancak niyet hasýl olduðu anda bitirse, bu onun için kâfidir. Ancak biz ona "Bunlarýn hepsini tekbirin evveli veya sonuyla beraber yapmak lâzýmdýr´ þeklinde zor bir teklifi de yüklemeyiz; çünkü böyle bir teklif,zor ve zulümdür. Eðer kiþi böyle birþeyle sorumlu olsaydý selef-i sâlihîn bu hususu mutlaka Hz. Peygamber´e sorarlar veya ashâb-ý kirâmdan birisi niyet hususunda vesveseye düþerdi. Madem ki, selef zamanýnda böyle bir hâdise görülmemiþtir, o halde onlarýn sîreti, bu hususta emrin kolaylýk üzerine bina edilmesine delildir. Vesveseli kimse, niyet getirmeye alýþýp, vesveseler yakasýný býrakýncaya kadar nasýl kolay geliyorsa o þekilde niyet etmeli; nefsini bu konuda zorlamamalýdýr. Çünkü insan niyet hususunu ne kadar tedkik ederse, vesvesesi de o kadar artar.

Biz fetvamýzda niyetin tedkiki hususunda birçok yönler zikrettik ve ayný zamanda niyetle ilgili ve âlimler için bilinmesi gerekli olan birçok ilimleri ve maksudlarý da inceledik. Halkýn bu incelik-leri dinlemesi, kendilerine kârdan çok zarar vereceði ve vesveselerini kabartacaðý için bunlarý burada zikretmiyoruz.

X. Mesele

Ýmama uyan kimse rükû ve secdeyi imamdan önce yapmamalýdýr. Ayný þekilde ondan önce de rükû ve secdeden kalkmamalýdýr. Namazýn diðer amelleri de böyledir ve imamla ayný anda yapýlmasý uygun deðildir. Aksine imama tâbi olmak ve hareketleri onun arkasýndan yapmak en uygunudur. Zaten imamlýðýn mânâsý da budur. Eðer bunlarý kasten imamla ayný anda, ara vermeksizin yaparsa, nasýl ki ayný hizada durduklarý takdirde namazý bozulmuyorsa, yine bozulmaz. Ancak bu hareketleri imamdan önce yaparsa namazýnýn bâtýl olup olmadýðý hususunda ihtilâf vardýr. Fakat mekânda imamýn önünde durduðu takdirde namazýnýn bâtýl oluþuna kýyasla burada da namazýnýn bâtýl olmasýna hükmetmek, gözardý edilecek bir keyfiyet deðildir. Aksine bu hareketleri kasten imamdan önce yaparsa, namazýnýn bâtýl sayýlmasý daha evlâdýr; çünkü cemaat olmak, fiillerde imama uymak demektir, yoksa mekânda imamdan sonra gelmek demek deðildir. Bu bakýmdan imama fiilde tâbi olmak daha mühimdir. Mekânda imamý geçmemek þartý ise, fiilde ona tâbî olmanýn kolaylaþtýrýlmasý ve uyma sûretinin husûle gelmesi içindir. Önder olanýn þanýna yakýþan önde olmasýdýr.

Bu bakýmdan sehven yapmak hâriç, imamdan önce davranmanýn gereksiz ve mânâsýz olduðu âþikârdýr. Ýþte bu sýrra binaen Hz. Peygamber fiillerinde imamý geçen bir kimsenin hareketini þiddetle tenkid ederek þöyle buyurmuþtur:

Ýmamdan önce baþýný (secde ve) rükûdan kaldýran kimse, Allah´ýn, baþýný eþþek baþýna çevirmesinden korkmaz mý?198

Ýmamdan bir rükû kadar geri kalmaya gelince, böyle bir hareketle namaz bozulmaz. Meselâ imam rükûdan itidâle kalktýðý halde muktedî henüz rükûa varmamýþtýr. Bu hareketiyle namazý bozulmaz ama bu kadar ertelemek de mekruhtur. Eðer imam alnýný secde etmek için yere koyduðu anda o halen rükûa varmamýþsa, o zaman namazý bozulur. Ayný þekilde imam ikinci secdeye vardýðýnda muktedî ancak birinci secdeye varmýþsa, yine bozulur.

XI. Mesele

Cemaatle namazý kýlan kimseler, baþkalarýnýn namazýnda gördükleri eksiklik ve kusurlarý deðiþtirmeye çalýþýp o hareketi kötülemelidirler. Eðer uygun olmayan bu hareketler, cahil kimseden sâdýr oluyorsa ona bu hareketinin namaza uygun olmadýðýný yavaþça ve güzellikle söyleyip doðrusunu öðretmelidirler. Saflarýn düzeltilmesi, bir kiþinin tek baþýna safýn hâricinde durup namaz kýlmasý bu kabil hareketlerdendir. Ýmamdan önce secdeden veya rükûdan baþýný kaldýrmak ve buna benzer hâdiseler de bu gruba dahildir. Hz. Peygamber þöyle buyurur:

Âlim, cahile dinini öðretmezse bundan dolayý azaba düçar olur.199

Ýbn Mes´ud þöyle demiþtir: ´Namazda çirkin ve uygun olmayan hareketlerde bulunan kimseyi görüp de, onun bu hareketlerini menetmeyen kimse, günah hususunda onun ortaðý olur´.

Bilâl b. Sa´d´dan200 þöyle rivayet edilmektedir: ´Yanlýþlýk gizlendiði zaman yalnýzca sahibine, açýða vurulduðunda ise, eðer yanlýþ olduðu sahibine söylenilmezse bütün müslümanlara zararlýdýr´.

Nitekim hadîs-i þerîfte þöyle vârid olmuþtur:
Hz. Bilâl saflarý düzeltiyor ve safý düz tutmayanlarýn ökçelerini kamçýlýyordu.201

Hz. Ömer´den þöyle rivayet edilmektedir: ´Namazda kardeþlerinizi arayýn ve göremediðiniz zaman sorun! Hasta iseler, ziyaretlerine gidin; yok saðlam olduklarý halde namaza gelmemiþlerse, gidip kendilerini azarlayýn!´.

Azarlamak, cemaati terketmemenin iyi bir hareket ve cemaati terketmek hususunda gevþeklik göstermenin doðru olmadýðýný söylemektir.

Evvelkiler, cemaati terkedene karþý çok þiddetli hareket ederlerdi. Hatta bazýlarý cemaatten geri kalanýn kapýsýna boþ tabut götürür ve bununla, ölünün, cemaatten geri kalan diriden daha hayýrlý olduðuna iþaret ederlerdi.

Camiye giren kimsenin safýn sað tarafýna yönelmesi daha uygundur; çünkü Hz. Peygamber zamanýnda sahabîler safýn sað tarafýnda izdiham yaparlardý. Öyle ki, bu konu hakkýnda Hz. Peygamber´e þikayette bulunuldu ve ´Ey Allah´ýn Rasûlü! Mescidin sol tarafý neredeyse iptal edildi´ denildi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber þöyle buyurdu:
Kim caminin sol tarafýný (ibadetiyle) tâmir ederse onun için iki denklik ecir vardýr.202

Saf dýþýnda tek baþýna kalan kiþi safta bir çocuk görürse onu oradan çýkarýp yerine kendisi geçebilir. Ancak çocuðun bâlið olmamasý þarttýr.

Halkýn bilmeye ihtiyaç duyduðu önemli meselelerden ancak bu kadarýný zikrettik. Bunun dýþýndaki çeþitli hükümler inþaallah Kitab´ul-Evrad bölümünde zikredilecektir.

192) Ýmam Ahmed, Ebu Dâvud ve Hâkim, (Ebu Said el-Hudrî´den)
193) Müslim
194) Ebu Dâvud (sahih bir senedle); Münzirî ise, zayýf olduðu kanaatindedir.
195) Müslim, (Abdullah b. Saib´den)
196) Müslim, (Câbir´den); yine Müslim ve Buhârî, (Enes, Hz. Âiþe, Ebu Said, Ebu Hüreyre ve Ýbn Ömer´den)
197) Þafiî mezhebinde Kunut duâsý her sabah namazýnýn ikinci rek´atýnýn rükûundan kalkarken okunur; vitir namazýnda ise, Ramazan ayýnýn ikinci yarýsý hâriç hiçbir zaman okunmaz.
198) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre´den)
199) Deylemî, Müsed´ül-Firdevs, (Enes´den zayýf bir senedle)
200) Bilâl b. Sa´d b. Ebî Vakkas tâbiîndendir. Babasý meþhur sahabî Sa´d b. Ebî Vakkas´týr. Âbid ve âlim bir zattý. H.120 senesi dolaylarýnda vefat
etmiþtir.
201) Irâkî böyle bir hadîse rastlamadýðýný söylemektedir. Zebidî, Ebu Bekir b. Ebî Þeybe´nin benzeri bir hadîsi el-Musannef adlý eserinde rivayet ettiðini ildirir.
202) Ýbn Mâee, (Ýbn Ömer´den zayýf bir senedle)


radyobeyan