Sem iyat By: derya Date: 27 Ocak 2010, 17:01:40
SEM´ÝYAT (naklî deliller)
Sem´iyât (naklî deliller) ve Rasûlullah´ýn haber verdiði þeyleri tasdik ve doðrulamaya dairdir.
I. Esas: Haþr ve Neþr
Bu esas, haþr ve neþr hakkýndadýr.37 Haþr ve neþr hakkýnda þeriat (Allah´ýn nizamý) vârid olmuþtur. Þeriat ise haktýr; binaena-leyh haþr ve neþri doðrulamak herkese vaciptir. Çünkü, haþr ve neþrin mümkinâttan olduðu aklen de sabittir. Haþr ve neþr´in mânâsý ölümden sonra iade olunmak ve diriltmek demektir. Diriltmek, týpký baþlangýçtaki yaratmak gibi Allah´ýn kudretine dâhildir.
De ki: ´Onlarý ilk defa yaratan diriltir ve O, her yaratýlaný, tamamýyla bilir´.(Yâsin/79)
Bu ayetle Allah, yaratýlýþýn baþlangýcýný, yeniden diriliþin delili olarak göstermektedir.
Hepinizin (yoktan) yaratýlmanýz da, öldükten sonra diriltilmeniz de, ancak tek bir kiþinin yaratýlýp diriltilmesi gibidir. (Lokman/28)
II. Esas: Nekir ve Münker
Nekir ve Münker suâli hakkýnda birtakým hadîsler rivayet edilmiþtir. Binaenaleyh Nekir ve Münker´in suâline inanmak vâcibdir. Çünkü böyle bir sual haddizatýnda mümkündür. Zira bu suâl, konuþmanýn anlaþýlmasýna vesile olan uzuvlardan birisine hayatýn iade ve döndürülmesini ister. Bu ise, esasýnda mümkün bir istektir. Ölünün her parçasýnýn bizce hareketsiz olmasý ve bizi duymamasý Nekir ve Münker ´in suâline mâni olamaz. Çünkü uykuda olan bir kiþi de, görünen tarafýyla sakindir. Fakat iç âleminde, uyanýk olduðu zamanki gibi lezzet ve elemleri idrâk eder, tesirlerinde kalýr. Hz. Peygamber, Cebrail´in konuþmasýný dinler ve onu görürdü. Halbuki Rasûlullahýn yanýbaþmda oturan sahâbe-i kiram ne Cebrail´i görür, ne de konuþmasýný duyabilirlerdi. Allah´ýn ilminden, ancak O´nun dilediði miktarý kavrayabilirlerdi.38 Ýnsanlar, kendileri için kulak ve göz yaratýlmadýðý zaman, duyup görmelerine izin verilen þeyleri dahi görmez ve bilmezler.
III. Esas: Kabir Azabý
Kabir azabýný bize Allah´ýn þeriatý bildirmektedir.
Onlar (kabirlerinde, kýyamet gününe kadar) sabah ve akþam ateþe arzedilecekler. Kýyamet koptuðu gün, ´Firavun´un kavmini en þiddetli azaba sokun´ denilecektir.(Mü´min/46)
Rasûlullah´ýn ve selef-i sâlihînin kabir azabýndan istiâze ettikleri (Allah´a sýðýndýklarý) sabittir ve bu husus, meþhur bir hakikattir. Kabir azabý, haddizatýnda mümkün bir keyfiyettir. Bu azâbýn vâkî olacaðýna iman etmek de vâcibdir. Ölünün, yýrtýcý hayvanlarýn karnýnda ve kuþlarýn kursaðýnda parçalanýp daðýlmasý, kabir azabýna inanmaya mâni deðildir. Zira azabýn elemini idrâk eden, mahlûkâtýn özel cüz ve parçalarýdýr. Allah Teâlâ, bu parçalarda azabýn elemini tatmak kabiliyetini yaratmaya muktedirdir.
IV. Esas: Mizan
Mizan haktýr ve vardýr.
Biz kýyamet gününde (insanlarýn amel defterlerini tartmak üzere) adalet terazileri kuracaðýz. Artýk hiç kimse en ufak bir zulme uðramayacaktýr. Yapýlan amel bir hardal tanesi aðýrlýðýnca da olsa onu getirir tartýya koyarýz. Hesap gören olarak biz kâfiyiz. (Enbiyâ/47)
O zaman (kýyamette) kimin hasenât tartýlarý aðýr gelirse iþte onlar zafere kavuþacaklardýr. Kimin de tartýlarý hafif gelirse iþte kendilerini hüsrana düþürenler bunlardýr. Cehennemde ebedî olarak kalýrlar. (Mü´minûn/102-103)
Tartýnýn keyfiyeti þöyledir: Allah Teâlâ, amel sayfalarýna, nezdindeki derecelere göre aðýrlýk verir. Yapmýþ olduklarý amelleri, kullarýn kendilerine mâlûm olur. O zaman cezada adaletsizlik yapýlmadýðý, afta fazilet cihetine gidildiði ve sevabýn kat kat artýrýldýðý görülecektir.
V. Esas: Sýrat
Sýrat, cehennem üzerine kurulmuþ, kýldan ince ve kýlýçtan keskin bir köprüdür. Þu ayet bize Sýrat´ýn varlýðýný bildirmektedir:
Onlarý cehennemin yoluna (sýrat köprüsüne) sürün. Onlarý durdurun; çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
(Saffât/23-24)
Sýrat köprüsü, haddizatýnda mümkinâttandýr; binaenaleyh ona inanmak vâcibdir. Çünkü kuþlarý havada uçurtan kâdir-i mutlak, insanlarý cehennem üzerinde kurulmuþ bir köprüden geçirmeye de muktedirdir.
VI. Esas: Cennet ve Cehennem
Rabbinizin maðfiretine ve eni göklerle yer kadar olan cennete koþun! O cennet takvâ sahipleri için hazýrlanmýþtýr,
(Al-i Ýmran/133)
Bu ayet-i celîledeki ´hazýrlanmýþtýr´ tâbiri cennetin þu anda mevcut olduðuna delildir. Cennetin mevcudiyeti muhal olmadýðýndan, ayet-i kerîmeyi te´vil etmeye gerek yoktur ve bunun içinde olduðu gibi kabul edilmelidir.
Cennet ve cehennemin ceza gününden önce hazýrlanmasýnda hiçbir fayda yoktur´ denilemez; çünkü ´Allah yaptýklarýndan sorumlu deðildir, ancak insanlar sorumludurlar!´ (Enbiya/23)
VII Esas: Hak Ýmam
Rasûlullah´tan sonra hak imam (halife) Hz. Ebubekir Sýddîk´týr, ondan sonrada sýrasýyla Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali´dir. Rasûlullah´ýn, muayyen bir þahsýn halife olmasýna dair kesin bir emri yoktur. Çünkü böyle bir emri olsaydý vali ve emirleri tâyin ettiði gibi, büyük imamý da tâyin etmesi ve bildirmesi daha evlâ olurdu ve bunu gizlemezdi. Herhangi bir vali ve emîri gizlemeden tâyin eden Hz. Peygamber, nasýl olur da halifeyi gizli býrakýr. Eðer böyle olmamýþ olsaydý neden bu açýklýk ortadan kaldýrýlmýþ ve bize ulaþmamýþtýr. Binaenaleyh Ebubekir Sýddîk, ashâb-ý kiramýn seçmesi ve kendisine bi´at edilmesiyle imam olmuþtur. Þayet Rasûlullah, Hz. Ebubekir´in dýþýnda iddia edildiði gibi baþka bir sahabi için ´Hilâfet onun hakkýdýr´ demiþ olsaydý ve sahabe-i kirâm da Rasûlullah´ýn bu sözünü dinlemeyip, Hz. Ebubekiri halife seçseydi, o zaman bütün sahabenin Rasûlullah´a ihanet etmiþ olmasý gerekir ki bu da sahabenin icmâmý yýkmak mânâsýna gelir. Böyle bir küstahlýðý iddia etmek cesaretine ancak Râfýzîler yeltenebilir.
Ehl-i Sünnet ve´l-Cemaat´ýn inancýna göre, hiçbir tanesi istisna olmaksýzýn, bütün sahâbe-i kirâm tertemizdir. Allah ve Rasûlü´nün kendilerini övdüðü sahabîleri övmek, her müslümanýn baþta gelen vazifelerindendir.
Hz. Ali ile Muâviye arasýnda cereyan eden hâdiselerin esasý içtihada dayanýyordu. Muâviye, hilâfeti Hz. Ali´den almak için ortaya çýkmýþ deðildi. Hz. Ali, Hz. Osman´ýn katillerinden, aþiretlerinin çokluðunu ve islâm ordusunda bulunmalarýný nazar-ý itibara alarak, ´Bunlarý halifeliðin baþlangýcýnda þeriatýn kýlýcýna teslim edersem büyük bir sarsýntý olacaktýr´ kanaatiyle þer´î intikamýn daha sonra alýnmasýný doðru buldu, Muâviye ise, þer´î cezanýn ertelenmesinde, cinayetin de büyüklüðü nazar-ý itibara alýnýrsa kötü niyetlileri, Hz. Osman´dan sonra gelecek halifeler aleyhine harekete geçirecek ve müslümanlarm kanlarýnýn akýtýlmasýna sebep olacak bir zeminin mevcudiyetine kani olarak derhal cezalandýrýlmalarýný istedi. Ýþte hâdise bu iki ayrý ictihaddan doðmuþtur.
Alimlerin en faziletlileri þöyle demiþlerdir: ´Her ictihâd sahibi ecir kazanýr´.
Baþka bir grup da ´Ayný hususta ictihâd eden iki kiþiden mutlaka biri ecir kazanýr, diðeri ise yanýlýr´ demiþlerdir.
Ýlim sahiplerinden hiç kimse Hz. Ali´nin yanýldýðýna hükmetmemiþtir.
VIII. Esas: Sahabenin Fazileti
Sahâbe-i kiramýn fazileti halifelik tertibine göredir. Çünkü faziletin hakikati, Allah nezdinde olan fazilettir. Allah nezdindeki fazilete ise ancak Hz. Peygamber muttali olur.
Sahâbe-i kiramýn tümünü öven birçok ayet ve hadîs vârid olmuþtur. Onlarýn arasýndaki faziletin inceliklerini ve hangisinin fazilette daha önde olduðu keyfiyetini ancak vahyin iniþini ve geliþini müþahede edenler, karþýlaþtýklarý durumlarýn karineleriyle bilirler ve tafsilâtýný incelikleriyle çözerler. Eðer sahâbe-i kirâm, ´Fazilet halifelik tertibi üzeredir´ kanaatýna varmasaydý, halifeleri bu þekilde tertip etmezlerdi. Çünkü sahâbe-i kirâm, Allah yolunda gönül ve hatýr gözetmeden yürüyen ve haktan hiçbir þekilde yüz çevirmeyen mübarek insanlardý.
IX. Esas: Hilafetin Þartlarý
Müslüman ve mükellef olduktan sonra halifede þu beþ þart aranýr:
1-Erkek olmak
2- Takvâ sahibi olmak
3- Ýlim sahibi olmak
4- Hilâfeti yürütecek kabiliyette olmak
5- Kureyþ soyundan gelmek
Hz. Peygamber Ýmamlar Kureyþ´tendir´ buyurmuþtur.39
Bu sýfatlara sahip birkaç talip varsa, halkýn çoðunluðu tarafýndan seçilen halife olur. Ekseriyetin görüþüne muhalefet eden bâðî ve âsîdir. Onu hakka çevirmek bütün müslümanlara vâcibdir,
X. Esas: Fitne Korkusu Olduðunda Ýmam´ýn Tayini
Fitneden korkulduðu takdirde, yukarýda zikredilen sýfatlarýn bir kýsmýna sahip olmasa bile halife seçilen zâtýn imamlýðý kabul edilir.
Hilâfet makamýna talip olan kiþide, ilim ve takvâ, kâfi derecede bulunmaz, azledilmesine de güç yetmez ve azledilmeye kalkýþýldýðýnda bir fitnenin kopmasýndan korkulursa, onun imamet ve hilâfetinin doðruluðuna hükmederiz. Aksi takdirde müslümanlarý, zikrettiðimiz þartlarýn eksikliði sebebiyle doðacak olandan daha büyük bir zarara sokmuþ oluruz. Binaenaleyh maslahat, Tâlibde aranýlan bazý þartlar yoktur´ diye yýkýlmaz. Bir saray bina etmek için bir þehri yýkan kimse gibi hareket edilemez. Ülkeyi halifesiz býrakmak ve birtakým þartlardan mahrum olan halifenin hükümlerini fâsid ilân etmek felâketi de sözkonusudur ki bu muhaldir. Halbuki, biz Ehl-i Sünnet ve´l-Cemaat, bâðîlerin elinde bulunan memleketlerde verilen hükümlerin dahi geçerli olduðunu kabul ederiz.
Binaenaleyh zaruret ve ihtiyaç anýnda, nasýl olur da birtakým sýfatlardan mahrum bir kiþinin hilâfet ve imametinin doðruluðuna hükmetmeyiz?
Akaid kaideleri olan kýrk esasý ihtiva eden dört rükün iþte bunlardýr. Bu rükünlere inanan, Ehl-i Sünnet ve´l-Cemaattendir ve bid´atçýlar güruhundan ayrýlýr. Allah Teâlâ tevfîki ile bizi doðrultup, hak ve hakikate iletir. O´ndan geniþ cömertliði, fazilet ve minnetiyle bize hakký nasip etmesini; efendimiz Hz. Muhammed´e, âline ve bütün seçkin mü´minlere bol rahmetler niyaz ederiz.
37) Buhârî vc Müslim, (Ýbn Abbas´tan)
38) Buhârî ve Müslim, (Hz. Âiþe´den)
39) Nesâî, (Enes´ten); Hakim, (Ýbn Ömer´den ve Hz. Ali´den, sahih olarak); Buhârî, Târih
radyobeyan