Doksandokuzuncu Mektup By: derya Date: 22 Ocak 2010, 10:27:20
DOKSANDOKUZUNCU MEKTUP
Þam vilayetinin Salihiyye mahallesinde mukim, þeyhinin halifesi olan El Hac Hasan’ýn kardeþinin oðlu Abdülkudüs efendiye. Dünya ve dünya sevgisinin kýnanmasý, Allah’a ulaþtýrýcý yollar, canlý mahlukatýn alýp verdikleri nefesler kadar olduklarýnýn, Nakþi tarikatýn esasý, sünnetin mütabeati, hatta azimetle amel edilip ruhsat ve bidatlardan korunmak üzere olduðundan, yollardan Allah’a en doðru ve yakýn yol Nakþibendi tarikatý olduðunun beyaný ve tarikatýn icmalen izahý, onda en önemli olan þey, mürid, kendi mürþidine olan rabýtasý, rabýtanýn nevileri ve faydasý, rabýta hakka, doðruya muhalif olduðu tevehhüm edilip bazý kýsýr fikirli kimseler müþkil kalmiþ olan bazý ekabýrýn dedikleri sözlerinin tefsiri ve o konu ile ilgili meseleler hakkýndadýr.
ALLAH’IN ADIYLA BAÞLARIM
Bütün hamdler, alemin Rabbine mahsustur. Kurtuluþ, Allah’tan korkanlar, piþmenlýk, ondan gafil olanlar içindir.
Allah’ýn ismiyle baþlarým. Kainatta hiçbir þey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Sala tü selam, Allah’ýn yaraktýklarýnýn en hayýrlýsý olan Muhammed’e (Sallallahü alyehi ve sellem) bütün aline, ashabýna, ensarýna, dünürlerine, komþu ve tabilerine olsun!
Bundan sonra, bu mektub, yüksek kapý eþiðinin hizmetçisinden, Allah yolundaki kardeþi, muhterem Abdülkudüs efendiyedir. Allah (celle ve ala) onusevdiði kimselerin zümresine dahil edip, Nakþibendilerin (Kuddise sirruhüm) muhabbet þarabýndan bir þerbet, üzerine nazil eylesin!
Malumunuz olsun ki, mezkur hizmetçi ve gelip emeller kabesinin merkadýnýn ziyaretiyle – Allah bizi sakinin sýrlarýyla kutlasýn – visal veteþerrüfi vaki oldu. Bu ana kadar ne onun ne de kardeþlerin bir üzüntüleri olmayýp, hepsi de selamettedirler. Size ve olunuza, oradaki kardeþ ve akrabalarýnýzýn hepsine selam edip hepsinden dua diler.
Sonra, ey kardeþ! Ýnsan ya aþaðý çirkin olan dünyaya talibdir ki, çirkinliði hiç kimsece gizli deðil. Hatta izahýna ihtiyac olmayan iç indeki inkýlaplar, deðiþiklikler, dolayýsýyla netcesiz ve vefasýzlýðý herkese zahir olur. Öyle ise, akýllý kimse, Allah’ýn (celle ve ala) gazabýna uðramamasý için dünyaya önem vermeyip,büsbütün düþüncesine dalmamasý lazýmdýr. Hatta hadisi þerifte:
“dünya sevgisi bütün günahlarýn baþýdýr. “ diye rivayet edilmiþtir. Mevlana El Þeyh Abdullah El Dehlevi de (Kuddise sirruh) bu çümleye her günahýn baþý küfürdür.” Diye birleþtirmiþ ve bu ii mudaddime mantýk ilminin kuralýna göre dünyanýn sevgisi, küfürdür. Yani büsbütün Allah’ý unutup da, gaye hep dünya olsa, insaný küfre doðru sürükler, demek neticesini verir. Nitekim mevlamýz üstadýmýz El Þeyh Fethullah, (Kuddise sirruh) Allah, bizi ve sizi onun sýrlarýyla kutlayýp ona tabi eylesin. Akýllý kimse, mümkün olduðu kadar, dünyadan yüzünü çevirmesi lazýmdýr, diye buyurmuþtur.
Veyahut insan, Allah’a (celle ve ala) talibdir. Ki en dooðru ve kuvvetli yol budur. O talebde bilinmak insan için dünya ve ahirette manevi bir yükseklik ve kýyamete kadar Allah (celle ve ala) ile Peygamber’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) nezdinde makbuliyet vardýr. Allah’a (celle ve ala) diden yollar, pek çoktur. Hatta, canlý mahlukatýn alýp verdikleri nefeslerin sayýsý kadar olduðu denilmiþtir. Nakþibendi olmayan, Ýmam ý Gazali ile Ahmed Bin Hacer gibi imamlarýn açýkça dediklerine göre, en yakýn ve doðru yol, Nakþibendi tarikatýna mensub olan büyük zatlarýn seçtikleri yoldur.
Bu tarikatýn binasý, sünneti seniyye ile, Allah’ýn muhabbeti üzere kurulmuþtur. Nitekim Hazret i Behaeddin Þahý Nakþibend (Kuddise sirruh) vakýa halinde, Hace Abdul Halik El Gucdüvani (Radýyallahü anh) ruhaniyyetinden muhabbetle emr olunmuþtur. Rivayet edilmiþ ki, bir gün, Behaeddin’e (Kuddise sirruh) seni ne gibi bir þeyle tanýyalým? Denildiðinde, “sünnete tabi olmamla” diye buyurdu.
Ýþte Þah’ýn (Kuddise sirruh) buyurduðu bu sözü, tarikatý, sünneti seniyyeye mütabeat etmekten baþak bir þey olmadýðýna dair ne kadar kuvvetli bir delildir. Çünkü bilinip tanýnmasýna ancak mütabeate hasr etmiþtir. Öyle ise, tarikatýný arzu eden kimse, mutlaka, Peygamber’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine tabi olmasý dinde bidat ve ruhsat olan þeylerden zayýf olan kavillerden kendini muhafaza etmesi lazýmdýr.
Hace Muhammed Parisa, Risaletül Kudsiyye kitabýnda Þah ý Nakþibend’den (Kuddise sirruhüma) rivayetle, buyurduðu sözlerinin hülasasý: Evliyadan bazýsý, insanlarýn faydalarý için, dindeki ruhsatlarla amel ederler. Gerçi onlarýn yaptýklarý bu hareketlerin bir meyavasý, faydasý olduðu dünülürse, fakat o meyva tahakkuk etmeyip nihayet o meyava aðacý kurur.
Öyle ise, Þah’ýn tarikatýný arzu eden kimse,mezkur aðaç yeþillenip meyva vermesi için, parlak Ýslam þeriatýndan, hatta þeriattaki azimetle amel etmekten ayrýlmamasý gerekir. Nakþibendilerin tarikatý, tafsilen sayýlmayacak kadar ise de, icmalen üç þeyde hasr edilmiþtir.
A) gizlice zikri Celal (Allah) kelimesi veya kalb ile kelimei tevhidi (La ilahe illallah) deyip zikr etmek.
B) Sohbet etmek, (Allah ve resulü ile tarikatýnbüyük zatlarýndan halka bahs etmektir.)
C)Mecaz insaný hakikata ulaþtýrma köprüsü olduðu düþüncesiyle, evvela rabýta etmek vacibdir.
Rabýta, mürid, kendi müþridinin simasý hayaline getirmekten ibarettir. Fakat rabýtanýn kýsýmlarý çoktur. Hülasa olarak ya ihlas üzere yapýlan rabýtadýr. Ki mürid manevi afetlerden kurtuluþunu mürþidin mütabeatinde olduðunu, onda fani olmasý için kapýsýndan baþka onun için bütün kapýlar kapalý olduðu, hatta ne kapalý ne açýk olarak onun için o kapýdan baþaka, hiçbir kapý olmadýðýna dir düþüncesidir.
Veya muhabbet yolu ile yapýlan rabýtadoýrd ki, ta ki mürþidinde fani olup ondan baþka hiçbir kimesey karþý ne muhabbetini, ne de buðzunu his etmeyip mürþidini, nefsindeny malýndan, canýndan, çoýcuðundan daha sevimli olmakla beraber, simasýný hayaline getirmek demektir.
Veya teslim yolu iledir. Ki mürid, mürþidini hayaline getirmekle onda fani oluncaya kadar; emrine itaaat edeceðini yani mürid kendini ona karþý, yýkacyýcý ellerindeki ölü gibi olduðnu haval edip düþünmesidir. Nitekim rabýtanýn bu kýsmýný Üstadý Azam (Kuddise sirruh) bazý tabilerine gönderdiði bazý mektublarýnda en tamam ir tafsil ile beyan eylemiþtir. Gavsi Azam – Allah bizi onun sýrlarýyla kutlasýn – müridden ilk sorulan þey, rabýtadýr, diye buyurmuþtur. Hace Übeydullah El Ahrar da (Kuddise sirruh) Farsça þöyle buyurmuþ: “Rehberin gölgesi (ona tabi olmak) zikri hakten iyidir. “ Bu kelamýný Ýmam ý Rabbani’nin oðlu Hace Masum (kuddise sirruhüma) þöyle tefsir etmiþtir. Yani Rabbin azameti ve nezaheti bakýmýndan kul ile Rabbin arasýnda hiçbir münasebet yok ki kul, Rabbinden (celle ve ala) istifade edebilsin. Öyle ise, kula, iki cihetli: beþerriyet ve mukaddesiyyet cihetleriyle muttasýf olan bir vasýta lazýmdýr. Ki dolayýsýyle Allah’tan manevi bir istifade edebilsin, demektir. Daha sonra demiþ ki, rabýtadýn maksad, zahiri iþlerde de olsa, mürid ile mürþidinin arasýnda münasebet hasýl olmak içindir. Çünkü her ne kadar münasebet artarsa, daha çok ondan feyz almýþ olur. Sebebi, gerçekten rabýta zikri Hak’tan efdal olduðu için deðil, belki hadis olan kul ile kadim olan Rabbin arasýnda münasebet olmadýðý cihettendir. Nitekim :
“Toprak, makliklerin maliki ile ne münasebeti vardýr. “ denilmiþtir. Mevlana Cami (Kuddise sirruh) farsça bir beyitinde demiþ ki:
“Yazý tahtasýnda, ilkin elif, be, te harflerini okumadýkça nasýl Kuran dersini okursun?” yani likin alfabe harflerini okumazsan, Kuran dersini okumaya kudretin yoktur. Ahmed El Cezeri’nin “Talib kü hate fursat muhiet linik harama. Minumri nuhi nini saki ver bilez hoþ.” (Allah’a talib olan kimse fýrsat bulunca, çalýþmayýp mühlet vermesi kendisine haramdýr. Benim için Nuh Peygamber (aleyhisselam) gibi uzun ömür yoktur. Öyle si,e aþýk olmam için, Ey aþk þarabýnýn daðýtýcý! Bana doðru acele gel! dediði gibi, çalýþmaya mühlet verilmemelidir. Ýþte bunlarý unutma. Bundaki nasihat kafidir. Þayet oradaki arkadaþlarýnýzýn tarikata iþtiyaklarý olduðunu bilirsen, bu mektubu onlara göster, okut! Ve benden onlara selam söyle! Darülhadisteki muhaddis Þeyh Bedruddin’den bizim için duasýný taleb edip bizden ona selam söyle! Allah, halkýn hayýrlýsý olanýn, karanlýðýn yýldýzlarý ve Peygamberin sünnetinin kaynaklarý olan alinin ve ashabýnýn üzerine salat eylesin!
radyobeyan