Doksansekizinci Mektup By: derya Date: 22 Ocak 2010, 10:23:56
DOKSANSEKÝZÝNCÝ MEKTUP
Halifesi Þeyh Mahmud’a, Haremeyn-i Þerifeyn’den Mekke ve Medine – Allah þereflerini arttýrsýn – ziyaretinden selametle dönmesi dolayýsýyla onu tebrik etmesi, kabulü için dua ettiði, bu nimetin karþýlýðýna dünya nimetinden daha ziyade þükr edilmesi lazým olduðu, en kamil þükrün beyaný ve nimetler, Allah’ýn halis fazilet ve kereminden olduðunun bilinmesi. Þükr olduðu, kul kendine acz ve kusuru ikrar etmesi, hakkýyla þükür ifa etmediði takdirde, insanlarýn en günahkarý olduðunu itiraf etmesi, tevfik ile ibadetin kabulü Allah’tan olup, kulun malý olmadýðýndan, kendine bir ucb ve sevab bilmesi hakký olmadýðýndan dolayý, hayr iþleri yaptýktan sonra, Allah’tan maðfiret dileyip Allahü tealayý yalvarmasý lazým olduðu ve bu konu ile ilgili meseleler hakkýndadýr.
ALLAH’IN ADIYLA BAÞLARIM
Bütün hamdler, iþleri kolaylaþtýran Allah’a olsun! Salat ü selam, ferah ve emniyet zamanýna kadar, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) alinin, ashabýnýn, ezvacýnýn ve zürriyetinin üzerine olsun!
Bundan sonra, bu mektub, fakirlerin hizmetçisinden, Allahl yolundaki kardeþi ve Allah’ýn doðru dostu, Allah’ýn yolunda çalýþan sevgili Þeyh Mahmud’adýr. Allah onu, mukarrebeundan ve sevdiði zümreden eylesin! Allah’ýn evini – Allah onun þerefini artýrsýn – ve muazzam Peygamberinin – onun, alinin ve sahabilerinin üzerine savatýn en tamamý, selamýn en kamili olsun! – Ziyaretlerinedn selametle döndüðünüzün haberi, hizmetçiye ulaþtý. Allah, her iki ziyareti de kabil edip, dünya ve ahirette seadete ulaþmanýza ve hülasasý Zatý Bari tealaya muhabbetten ibaret olan, yüce Nakþibendi tarikatýnýn nisbetinie çalýþmak için eteklerinizi kaldýrýp hazýrlanmanýza sebeb olsun! O, muhabbeti ki, sahibi nezdinde, artýk izzet ve zillet gibi birbirlerine muhaflif olan sýfatlar nazýranda, müsavi olup izzet ve zilletin zarar ve menfaatýna iltifat etmez.
Ey kardeþ! Hizmetçi gelmenizin haberini iþitince, Allah’a hamd ü þükr etti. Çünkü bir dostun üzerine Allah’ýn nazil eylediði nimeti, diðer dostun üzerine de nazil olduðu demektir. Bilhassa büyük nimet olan uhrevi nimettir. Onadan baþka dünya evi nimetlere iltifat edilmez. Öyle ise, bu nimete karþý, ziyadesiyle þükr etmeniz lazýmdýr. Kuraný Kerim de: “Eðer þükr ederseniz, size (nimetimi) arttýrýrým.” Buyruðu buna kati bir delildir.
Malumunuz olduðu üzere, hakiki þükür, kul kendisine Allah tarafýndan ihsan edilen bütün azasýný teker teker neye yarýtýldýðýna harcamasýdýr. Mesela iþitme duyu organýný yaratýldýðý iþte sarf etmektedir. Keza görme duyusu organýný da. Bütün zahir ve batýn kuvvetlerini de ayný þekilde sarf edip, yine Allah’ýn nimetine karþý þükür hakkýný eda etmediði için, azcini, kurusurunu itiraf etmesi vacibdir.
Rivayet edilmiþki, Hazreti Davud, (Aleyhisselam) izzet sahibi olan Allah’tan, sen Adem’i (Aleyhisselam) kudretinle yarattýn. Sonra ona ihsan ettin. O nimete karþý sana ne gibi bir þükr etti? Diye sordu. Aziz ve celil olan Allah, benim onu yarattýðýmý daha sonra yaptýðýndan onu ettiðimi bildi, diye buyurdu. Yani Adem (Aleyhisselam) Allah, onu yaratmasýna ve afv etmesine dair kendisnde hiçbir sebeb anlamayýp, belki o nimetler Allah’ýn faziletinden olduðnu bildi, diye cevab verdi.
Üstadý Azam, Demirci köyünde rahmetli baban (Kuddise sirruh) halife olduktan sonra, ilk mülakatta ona buyurdular ki, eðer benden Helenze ahalisinden en çok günahkar olan kimdir? Diye sorulsa, Molla Abdülkahhar ile beraberinde gelenlerdir, derim. Çünkü, Allah (celle ve ala) taat ve amel etme azmini kalyblerine atmakla, ona doðru ulaþtýracak yeri de ðistermiþ, o yere gitmleri için de onlara kuvvet vermiþ. Onlar ise, bu nimetlere karþý, ona hakkýyla þükr etmemiþlerdir. Fakat Halenze’deki diðer halka bu büyük nimeti vermedi ki, onlara bu þükür vacib olsun! Ýþte, bndan anlaþýlýyor ki, insan hayýr iþleri yaptýktan sonra, Allah’ýn (celle ve ala) cenabýna layýk olan bir þükür yapmadý. Bu da anlaþýldý ki, Allah’ý taleb eden kimse, kendini ortada görmemek gerekir. Çünkü her þey Allah’ýn malý olup ona bir þey kalmamýþtýr. Nitekim Üstadý Azam (Kaddesallahü sirreh) bir mektubunda insanýn fazileti, þükür ve ibadet etmekledir. Halbuki her ikisi de Allah’tan olup, kabulü de ona aittir. Öyle ise, kendisine onlardan hiçbir þey kalmayýp kendini beðenmeye veya yaptýðý iyi amellerin sevabýný görmesine dair hiçbir sebeb yoktur.
Mezkur hizmetçi, size selam ve dua eder, sizden ve annenizden dua taleb eder. Muhammed Þefik ile oðullarýnýzýn gözlerinden öper. Talabelere, komþularýnýza ve tabilerinize, Mustafa’nýn (Sallallahü aleyhi ve sellem) þeriatýna tabi olanlara selam eder. Mustafa’nýn (Aleyhisselam) alinin, sahabelerinin, zevcelerinin ve zürriyetinin üzerine salat ü selam olsun.
Ynt: Doksansekizinci Mektup By: Ayþegül Yýldýrým koü Date: 05 Aralýk 2018, 01:27:15
AIdýðýmýz þeyIerIe geçici bir süre var oIur, ama verdiðimiz þeyIerIe ebediyen yaþarýz. Dm Lavson
Sizlerde bizlere yardýmseversýnýz bu kadar güzel ilimler sayesinde bilgilerime daha iyisini kazanmýs oldum. Ennas hocam ve emeði geçen herkesten Allah razý olsun.
radyobeyan