Mektubat-ý Þeyh Hazret
Pages: 1
Seksenyedinci Mektup By: derya Date: 22 Ocak 2010, 10:01:13
SEKSENYEDÝNCÝ MEKTUP

En yüce alim, en kamil faziletli, ammelerin muktedasý, havassýn kendisini ziyaret maksadýyla kasd ettiði, yüksek ahlak sahibi, halifesi (Hazertin halifesi) efendimiz Hiznalý Þeyh Ahmed’e dir. Allahü teala ona uzun ömür verip hakýn üzerine himmetini ve iyiliðini nazil eylesin! Tarikatta rabýtasý caiz olan kimsenin, rabýta yalnýz bazý þeyhlere tahsis olunmadýðýnýn, virdler çekilirken, ölümün hatýrlanmasýnýn, haceginlarýn hatmelerinin, bu tarikatta taylasan giyilmesinin, çile çekmesinin hükümlerinin, mürþidin emrine imtisal ederken, mürid için hasýl olan gevþekliðin bir zararý olmadýðýnýn, hatme gibi, teveccühte de halkýn muayyen sayýsý muteber olmadðýnýn, halk bu tarikata dahil olmaktan iðrendiklerine ve tarikat ahkkýndaki dedikodularýna iltifat edilmesinin beyanlarý ile bu konularla ilgili meseleler hakkýndadýr.

ALLAH’IN ADIYLA BAÞLARIM

Bütün hamdler, Allah’a olsun ki erenler, onun muhabbetiyle manevi makamlara vasýl olmuþlardýr. Salat ü selam arifler, kendisine mütabeat etmekle maksuduna ermiþ olan Allah’ýn Resulüne, (Sallallahü aleyhi ve sellem) Ýslam dini onlarýn vasýtalarýyla tamam olup müslümanlar hidayete kavuþmuþ olan aline, ashabýna, zevcelerine ve zürriyetine olsun!

Bundan sonra, bu mektub, alem kutbu kaymakamýnýn (Kuddise sirruh) perverdesinden Allah yolundaki kardeþ ve dostu, þerefli, öðülen ahlak sahibi, Molla Ahmed’edir. Allah onu makbul kullarýndan eyleyip, dünya ve ahirette onu dost ve ahbablarýnýn yoluna dahil eylesin!

Bazý meseleler hakkýndaki mektubunuz, perverdeye ulaþtý. Size vereceðim cevablarý dinle! Çünkü bu cevaplar, mektubdaki suallere mutabýktýrlar. Þöyle ki, Þeyh Muhhamed El Hani ile oðlu, (Kuddise sirruh) þeklini hayale getirmekle olur, dedikleri sözlerin sebebi, zan edildiði üzere Þeyh Muhammed’in, Mevlana’ya karþý olan þiddetli muhabbeti olup, oðlu dahi bu hususta ona mütabeat ettiðindendir. Yoksa, bu dedikleri sabit ise, Mevlana’nýn (Kuddise sirruh) noksaniyetine sebeb olur. Çünkü rabýta hakkýnda rivayet olunan bu kavilleri, Mevlana’nýn halifeleri arasýnda çok kamil halifeler olmadýðý, baþkalarýný da kemale erdirmek makamýna, fanilik mertebesine ulaþmadýklarýna delalet eder. Bu ise, Mevlana Halid (Kuddise sirruh) cenabýnýn hakkýnda ne kadar büyük bir bonksanlýktýr. Çünkü tarikat sadatý açýkca demiþlerki, mürþid, tabilerini, kendi manevi makamýna ulaþtýrmasý, onun kemaliyetindendir. Bu fakirin zannýna göre, Mevlanýn eþiðinde mümkün olduðu kadar birçok olgun zatlar yetiþmiþtir.

Haþa ki, mezkur her iki zat, dedikleri bu kavillerinden tarikat kitablarýna muhalif bir þey irade etsinler. Çünkü tarikat titablarýnýn sahibleri açýkça ve iþaretle, herkes kendi mürþidinin rabýtasýný yapacaktýr, diye buyurmuþlardýr. Nitekim Mevlana Cami (kuddise sirruh) rubaiyat þiirinin þerhi olan Levami adlý kitabýnda, Farsça dediði sözlerin tercümesi þöyledir. “Sadatýn manevi nisbetleri þu þekilde muhafaza edilir. O nisbetle meþgul olmak isteyen talib, ilkin kendisinden tarikat aldýðý mürþidin þeklini tasavvur edecektir.” Burada Mevlana Cami’nin dedikleri sözleri sona erdi. Ey kardeþ! Mevlana Cami’nin buyurduðu bu sözünü düþün. Ki, rabýta mürþidin sureti olmasýna nasýl kesin bir karar vermiþtir. Hace Masum’un (Kuddise sirruh) mektubatýnda da böyle açýklanmýþtýr. Hatta Mevlana Halid, (Kuddise sirruh) ölülerin rabýtasý, hayatta olanlara menfaat vermez. Ancak hayattaki salik, vefat eden sadatýn ruhlarýndan nisbet alabilecek bir makam kavuþmasýyla rabýtalarýndan istifade eder. Daha sonra buyurmuþ ki: Þayet vefat eden mürþidlerin, hayatta kalanlara faydasý olsaydý, Hazreti Peygamber (Allah ona, aline ve ashabýna salat ü selam eylesin!) rabýtasý kafi gelirdi.

Ýþte Muhammed El Hani’nin, hayattaki mürþidin rabýtasý caiz deðildir, dediði sözlerin cevabý bundan anlaþýlmaktadýr.

Muhammed hani ile oðlu, evradýn adabýna, ölümü mülahaza edinmesi þart koþtuklarý ise, bu þart, ilk tarikata giren kimse hakkýnda ise, biz de o fikirdeyiz. Yoksa, börçok zamanlarda yapýlmasýný þart etmiþlerse, Üstad-ý azam da hayatýnýn sonunda öyle emr eyledi. Eðer bu þart, virdlerin çekilmesi zamanýna mahsus ise, yine de zarar yoktur. Çünkü ölümün mülahaza edilmesi, dünyayý akýldan çýkarýp Allah’a (Celle ve ala) yönelmesine sebeb olur. Bu þart hususi olarak, birinci sýnýfa yani tarikata dahil olanlara mahsus olduðu da mümkündür. Nitekim, Üstadý azam, müridlere baþ arkasýndan öird çekmesini emr ederdi. Lakin bu dedikleri güzel bir þey olduðu da bilinmelidir. Fakat mürþidin emrine imtisal etmek layýktýr.

Muhammed El Hani ile oðlu, “Hacegan hatmesinin vakti, sabah namazýndan sonradýr.” Dediklerinin sebebi, zan edildiðine göre, bu onlarýn içtihadlarýndan peyda olmuþtur. Çünkü açýkca tarikat kitablarýndan anlaþýldýðý gibi hatmenin vakti, muayyen deðildir. Hatta Nefahat kitabýnda Þah ý Nakþibend’in (Kuddise sirruh) tarikatý sabah namazýndan sonra, mürakabadýr, buyurmuþtur.

Taylasýnýn giyilmesi ise, Tuhfetül Muhtac kitabýnýn sahibinin beyan eylediði keyfiyete göre, sünnettir. O þekilde giyen kimse, için , bir mani yoktur. Belki sevimlidir. Bu keyfiyetten baþka, yine Tuhfetül Muhtac sihibi, giyinmesi mekruh olduðunu açýklamýþtýr. O þekilde giyinmesinden men edilmesi lazýmdýr. Çiyinmesi tarikatýn adabýndan olduðu rivayet edilmemiþtir. Taylasan hakkýndaki bu iki keyfiyet, Tuhfetül Muhtac kitabýnýn Babü Salatül Havfi’den sonra gelen Faslül Libasý sonunda zikr edilmiþtir.

Þeyh Muhammed El Hani ve oðlu (Kuddise sirruhüma) Mevlana Halid (Kaddesallahü sirreh) saliklere erbsainiyat (kýrk gün bir yere kapanýp çile çýkarmak) ile, bazý tarikat mensublarý (Kuddise sirruhüm) arasýnda meþhur olan havet (yalnýz baþýna kalmakla, ibadet etmek), adetlerin yapýlmalarýyla emr etmiþtir, dedikleri sözler ancak bazý kimselerden baþka hiçbir kimse kendisinden rivayet etmemiþtir.

Bununla beraber, Üstad ý azamýn asitanýnda bir hikmete binaen, bu adetin ismi yoktur. Sebebi de falan salik kýrk günlükçilesinde oturdu, diye bununla þöhret sahibi olur. Halbuki þöhret afettir, denilmiþtir. Fakat bu adetin hakikatý manen mezkur asitande vardýr. Zira nefs ve þeytaný müride saldýrmalarý korkusundan, mürþid, müridin haberi almadan, halvette yapýlan ibadetleri ona yaptýrýr. Hem de bu hususta mürþid, Þah ý Nakþibend’in (kuddise sirruh) makamlarýna riayet etmiþ olur. Allah bizi ve sizi onun sýrlarýyla kutlayýp, mütabeatý üzerinde sabit eylesin!
Nitekim Herat Sultaný Melik Hüseyin, Þah ý Nakþibendi’den (Kuddise sirruh) tarikatýnýzda zikre cehri ile sema, halvet var mýdýr? Diye ondan sorulduðunda, hayýr yoktur, diye cevab verdi. Sonra ya tarikatýnýz nedir? Diye sorunca, tarikatýmýz, cevlette halvettir. Yani zahirde halk ile temasta bulunmak, batýnda Hak tealanýn manevi huzurnda bulunmaktýr. Farsça beyit:

“Ýçten alim, arif ol! Dýþtan Allah’tan ecnebi gibi ol! Bu güzel vasýf dünyada az olur.”
Her ne vakit sizden ayrýlamk vaki olsa, hayal ve murakabemde bir gevþeklik hasýl olur, dediðin haletin sana hiçbir zararý yoktur. Çünkü mürid için, en mühim olan þey, mürdiþidn emir ve nehiylerine imtisal etmektir.

Alauddin El Attar ile Muhammed El Ruci ve diðer baþkalarý da (Kuddise sirruhüm) “müride, mürþidin emrinin imtisalinde çalýþmasý lazýmdýr. Zira dünya mükafat evi deðil, ancak çalýþma evidir. Öyle ise, dünyada amelde çalýþmak matlubdur. Ahiret gününde karþýlýðý çoktur.” Demiþlerdir. Büyük hatmede olduðu gibi teveccühte toplanacak cemaat için, muayyen bir adet olmasý þart deðildir. Belki tek bir kiþiyle de olur.
Halk, bu tarikata dahil olmaktan iðrenmelirini hayalinde bulundurma. Farsça þiir:

“Her kim (Allah’ýn dergahýna) gelmek isterse, ona gel! de. Kim gitmek isterse, git! de. Zira, bu dergahta kibir ve nazlanma bekçi ve kapýcý yoktur.”

Perverde birinci mektubun cevabýný göndermiþtir. Evinizin baþka bir köye nakli iþi ise, eðer tarikat nisbeti için daha yararlý ise, hiçbir mani yoktur. Ýþittiðin bu talimatýn istikametinde bulun!

Bundan sora, sana, Molla Mehmed Emin’e, halkýnýza, selam eder size ve onlara dua ederek sýhhat ve selamet bakýmýndan sizin ve onlarýn durumundan sorarýz. Allah, sýhhat ve selamet verip, hastalýk olmasýn!

Bütün talebe ve tabilere selam ederiz. Sizin ve Mustafa’ya (Sallallahü aleyhi ve sellem) mensub þeriata tabi olanlarýn üzerine selam olsun! Salatýn en iyisi, selamýn en tamamý, senananýn en temizi de, Mustafa’nýn (Sallallahü aleyhi ve sellem), alinin ve ashabýnýn üzerine olsun!

Bu mektubun yazýsý bittikten sonra, Molla Ubeydullah’ýn ismiyle Üstadý azamýn dergahýndakilerin durumundan sonra, üçüncü mektubunuz da geldi. Bütün hamdler, Allah’a olsun. Hepsi de sýhhat ve selamette dirler.

Üçüncü mektubda bazý kimseler diyorlar ki, bu yüce tarikata dahil olacak kimse kafir olur diye, beyan ettiniz. Ey kardeþ! Selefimizin zamanlarýndaki halk ile durumlarý da böyle iki. Þübehisiz Üstadý azamýn hakkýnda da zamanýn ahalisinden bu sözün dedikodusu çoðaldý. Fakat bilakis o söylenti, nisbetinin ta uzak ülkelere yayýlmasýna sebeb oldu. Lakin onun adeti. Allahü teala ondan razý olsun. Ne dili ne de kalbiyle onlarýn sýrlarýyla kutlasýn! Bahs etmek adetine devam ederdi.

Sen de üstadýn yolunu takip edip adetinibýrakma, halkýn dedikodularýna üzülme! Sana tavsiye edilen amellere devam et! Çünkü gerçekten sadatý kiram, insana bal, su ve sirkeden müþteþekkil olan iskencebin macunu gibi, maneviyat için yardýmcýdýrlar.

Allahü teala, fendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) alinin ve ashabýnýn üzerine salat ü selam eylesin!
Molla Mehmed Emin, Mehmed Said, Fethilla, Derviþ Muhammed, Muhammed Mahsum ellerinziden öper, duazýnýzý dilerler. Molla Halid, Molla Zahir, Farkinli Molla Hüseyin, keza buradaki bütün alimler, talebeler ellerinizden öper, duanýzý dilerler.


radyobeyan