Ýhya-u Ulumiddin 3-4
Pages: 1
Havf By: armi Date: 20 Ocak 2010, 15:05:45
Havf - Korku

Din teþvikçisi, hevâ-i nefsin teþvikçisine nisbeten üç duruma sahiptir:

Bir

Bu, hevâ-i nefse çaðýran gücü artýk münazaa ve münakaþa edecek gücü kalmayacak derecede maðlup etmektir. Buna ancak sabrýn devamýyla varýlabilir. Bunun için ´Sabreden zafere ermiþtir´ denir.

Bu rütbeye ulaþan çok azdýr. Þübhe yoktur ki bunlar, mukarreb olan sýddîklarýn ta kendileridir. O sýddîklar ki ´Rabbimiz Allah´týr´ demiþler, sonra dosdoðru hareket etmiþlerdir. Ýþte bunlar dosdoðru yola yapýþmýþlar, kuvvetli yol üzerinde dimdik durmuþlar, nefisleri din teþvikçisinin isteði üzerine itminana kavuþmuþtur. Onlar ´Ey itminana kavuþan nefis! rabbinden (nimetinden) razý ve rabbin de senden razý olduðu halde rabbine dön!´ davetiyle çaðýrýlmýþlardýr.

Ýki
Bu hâl, hevâ-i nefis davetçilerinin galebe çalmasý ve din teþvikçisinin mücadelesinin tamamen ortadan kalkmasýdýr. Kiþi nefsini tamamen þeytanlarýn ordusuna teslim eder. Mücâhededen ümitsiz olduðu için, artýk mücahede etmez hale gelir. Bunlar, gafillerin ta kendileridir ve insanlarýn çoðunluðunu bunlar teþkil ederler! Bunlar o kimselerdir ki þehvetleri onlarý kul ve köle edinmiþtir, þekavetleri kendilerine galebe çalmýþtýr.

Bu bakýmdan Allah´ýn düþmanlarýný, Allah´ýn sýrlarýndan bir sýr ve emirlerinden bir emir olan kalplerine hakim kýlmýþlardýr. Þu ayette bunlara iþaret vardýr:
Dileseydik herkesi hidayete erdirirdik. Fakat benden ´Mutlaka cehennemi cinlerden ve insanlardan bir kýsmýyla dolduracaðým, sözü çýkmýþtýr. (Secde/13)

Ýþte bahsi geçenler ahireti verip dünya hayatýný satýn alan ve alýþveriþinde zarar edenlerdir. Onlarý irþad etmek isteyen bir kimseye vahy lisanýyla þöyle denilmiþtir:
Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatýndan baþkasýný arzu etmeyen kimseden yüz çevir. Onlarýn ilimden erebildik-leri (son had) iþte budur.(Necm/29-30)

Bu durumun alâmeti ümitsizlik ve kuruntularla aldanmaktýr. Bu ise, ahmaklýðýn en son derecesidir.

Nitekim Hz. Peygamber seyyie buyurmuþtur:

Akýllý o kimsedir ki nefsini hesaba çeker. Ölümden sonraki hayatý için amel eder. Ahmak o kimsedir ki nefsim hevasýna tabi kýlar, (amelsiz) Allah´tan yüksek dereceler temenni eder16

Bu durumun sahibi, kendisine nasihat edildiði zaman der ki: ´Ben tevbeye müþtakým. Fakat tevbe etmek bana zor geldiði için tevbe etmekten ümidimi kestim!´ veya tevbeye müþtak olmadýðý için þöyle der: ´Muhakkak Allah gafûr, rahîm ve kerîmdir. Benim tevbeme ihtiyacý yoktur!´

Bu miskin adamcaðýzýn aklý, þehvetine köle olmuþtur, O aklýný þehvetinin ihtiyacýný yerine getiren hilelerin inceliklerini elde etmek hususunda kullanýr, Bu bakýmdan onun aklý, kâfirlerin elindeki bir müslüman esîr gibi, þehvetlerin elinde esirdir. Onlar onu domuzlarý gözetmede, þaraplarý koruyup getirmede kullanýrlar! Böyle bir kimsenin Allah katýndaki durumu, bir müslümaný maðlup edip kâfirlere teslim eden bir kimsenin durumu gibidir.

Çünkü bu kimse, açýk cürmü yoluyla eðlenceye alýnmayacak olaný eðlenceye almýþ ve serbest kalmasý gerekeni de baþkasýnýn tahakkümüne vermiþtir. Oysa müslümanýn hakký hâkimiyet, Allah´ý tanýmayanýn hakký mahkûmiyet iken bunu tersine çevirmiþtir. Baþkasý için bu hakka riayet gerektiði gibi, kendi hakkýný korumasý daha önceliklidir. Ne yazýk ki Allah´ýn tarafýný tutarý meleðin askerini, þeytanýn tarafýný tutan orduya teslim etmiþtir. Aklýný þehvetine esir eden bu adamýn bu tutumu, bir müslümaný bir kâfire köle yapan bir kimse gibi veya kendisine iyilikte bulunan padiþaha kasteden ve padiþahýn en aziz evladýný tutup düþmanlarýndan birine teslim eden bir kimse gibidir. Bu kimsenin Allah´ýn nimetini inkâr ediþine ve Allah´ýn azabýný davet etmesine dikkat et. Çünkü hevâ-i nefis Allah´ýn nefret ettiði yeryüzünde ibâdet edilen en sevimsiz þeydir. Akýl ise, yeryüzünde yaratýlmýþ en aziz varlýktýr.

Üç
Üçüncüsü, akýl ve þehvetin kuvvetleri arasýnda savaþýn sürüp gitmesidir. Bazen birinin, bazen diðerinin galip gelmesidir. Böyle bir þahsýn benzeri, mücâhidlerden sayýlýr, zaferi elde edenlerden deðil! Bu durumun ehli, salih ve kötü ameli karýþtýrmýþlardýr. Umulur ki Allah tevbelerini kabul etsin. Bu hüküm kuvvet ve zayýflýk itibariyledir. Bunda kendisine karþý sabredilenin sayýsý itibariyle üç hâl meydana gelir; zira bu þahýs ya bütün þehvetlere galebe çalar veya hiçbir þeye galebe çalamaz veya bir kýsým þehvetlere galebe çalar, bir kýsmýna çalamaz.

Baþka bir kýsmý da günahlarýný itiraf ettiler, iyi bir iþle kötü iþi birbirine karýþtýrdýlar.(Tevbe/102)

Bu ayetin anlamýnýn þehvetin bazýsýna galip, bazýsýna maðlup olan kimsenin üzerine hamledilmesi daha evladýr. Mutlak mânâda þehvetlerle mücadeleyi terkedenler ise, hayvanlara benzerler. Hatta yol bakýmýndan daha sapýktýrlar; zira hayvanda þehvetle mücâhede eden kudret yaratýlmamýþtýr. Böyle bir kimseye ise, bu meziyet verilmiþ, fakat o bunu muattal býrakmýþtýr. Bu bakýmdan bu kimse eksiktir ve hakka arkasýný çevirenin ta kendisidir. Nitekim þair þöyle demiþtir:

Ben halkýn ayýplarý içerisinde hiçbir ayýp görmedim ki itmam etmeye kudretleri olup da eksik kalanlarýn eksikliði gibi olmasýn!

Sabýr, kolaylýk ve zorluk itibariyle de nefse zor gelen ve kendisine ancak büyük bir gayret ile devam etmek mümkün olan ki buna tesettür (zoraki sabýr) adý verilir kýsým ile fazla yorgunluk olmaksýzýn biraz nefse yüklenmekle meydana gelen kýsma ayrýlýr. Bu ikinci kýsma da sabýr ismi verilir. Takvâ devam ettiði, neticedeki en güzel olaný tasdik etme kuvvet bulduðu zaman sabretmek kolaylaþýr.

Bu sýrra binaen Allah þöyle buyurmuþtu
r:
Kim verip korunursa ve en güzel kelimeyi tasdik ederse, onu en kolay yola muvaffak ederiz.(Leyl/75-7)

Bu tür sabýr, kuvvetli olan bir kimsenin, âciz bir kimseye saldýrýþýna benzer. Onu yenmek hususunda bir yorgunluk ve zorluk çekmez. Fakat hasmý da güçlü olursa bu kimse ancak yorgun
luk ve fazla çaba sarfetmekle, ter dökmekle onu alt edebilir.

Ýþte dinin teþvikçisi ile hevanýn teþvikçisi arasýnda da aynen bunun gibi savaþ vardýr. Bu savaþ haddi zatýnda melek ve þeytan ordularý arasýndadýr. Ne zaman þehvetler teslim olursa, dini teþvik eden güç galebe çalar, uzun zaman devam etmek sûretiyle sabretmek kolaylaþýrsa bu durumda Rýza bahsinde geleceði gibi rýza makamýný elde eder. Bu bakýmdan rýza, mertebe bakýmýndan sabýrdan daha yücedir.

Bu nedenle Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:
Allah´a rýzan ile ibâdet et! Eðer buna gücün yetmiyorsa hoþuna gitmeyen þeylere sabretmekte de çok hayýr vardýr.17

Ariflerden biri þöyle demiþtir: "Sabýr ehli üç makam üzerindedir. O makamlarýn birincisi, þehvetin terkidir. Bu, tevbe edenlerin derecesidir. O makamlarýn ikincisi de takdir edilene rýza göstermektir. Bu da zâhidlerin derecesidir. O makamlarýn üçüncüsü de mevlâsý tarafýndan baþýna gelene muhabbet göstermektir. Bu da sýddîklarýn derecesidir. Biz Muhabbet bahsinde, muhabbet makamýnýn rýza makamýndan, rýza makamýnýn da sabýr makamýndan daha yüce olduðunu beyan edeceðiz. Sanki bu taksim, özel bir sabýr hakkýnda cari olmuþ ki o da musibet ve belalar üzerindeki sabýrdýr.

Sabýr da hükmü itibariyle farz, nafile, mekruh ve haram kýsýmlara ayrýlýr. Bu bakýmdan mahzurlu þeyleri yapmamak hususunda sabretmek farzdýr. Nefsin hoþuna gitmeyen þeylere sabretmek nafile sabýrdýr. Mahzurlu þeylere sabretmek mahzurlu´dur. Týpký kendi eli veya çocuðunun eli baþkasý tarafýndan kestirildiði halde sükût edip sabreden bir kimse gibi ve týpký ailesine veya himayesi altýnda bulunan kadýnlara þehvetle yaklaþana karþý gayreti kabarýr, fakat gayretini göstemeyip sabreden veya aile efradýnýn baþýndan geçene karþý sükût eden bir kimsenin sabrý gibi... Böyle bir sabýr haramdýr. Mekruh olan sabýr ise, þeriatta mekruh olan bir cihetten kendisine dokunan bir eziyete karþý sabýr göstermektir. Bu bakýmdan þeriat, sabrýn mihenk taþý olmalýdýr. Öyleyse sabýr imanýn yarýsýdýr hükmü sana sabrýn hepsi güzeldir hayalini verirse bu uygun deðildir. Aksine sabýr´dan gaye; sabrýn özel kýsýmlarýdýr.

15) Sünen sahipleri, (Abdurrahman b. Ya´mer´den)
16) Gurur bölümünde geçmiþti.
17) Tirmizî, (Ýbn Abbas´tan)


Ynt: Havf By: zahdem Date: 20 Ocak 2010, 15:07:53
rabbimiz cümlemizi korku ile ümit arasýnda olanlardan eylesin.
Ynt: Havf By: armi Date: 20 Ocak 2010, 15:16:07


rabbimiz cümlemizi korku ile ümit arasýnda olanlardan eylesin.

Amin Kardeþim


radyobeyan