Mektubat-ý Þeyh Ahmet
Pages: 1
Onsekizinci Mektup By: derya Date: 14 Ocak 2010, 02:06:15
ONSEKÝZÝNCÝ MEKTUP

Hasletleri temiz, iyi filler sahibi öz kardeþi Molla Mustafa'ya, Allah'a (Celle ve ala) giden yollarýn en yakýný, Nakþibendiye ta­rikatý olduðu, manevi iç hastalýklarýn bilmeleri için, dünya ve âhirete ait düþünce lazým olduðu, mürid için, Allahýn rýzasý mür­þidin rýzâsýna, gadabý mürþidin gadabýna baðlý olduðunun be­yaný ve bu konu ile ilgili mes'eleler hakkýndadýr.

ALLAH'IN ADIYLA BAÞLARIM

Kainatta hiç bir þey yok, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü se­lam, Allah'ýn yaratýklarýnýn en hayýrhsý olan Muhammed'in, al ve saha­besinin üzerine olsun! Bundan sonra, bu mektub, yüce kapý eþiðinin hizmetçisinden seven ve sevgili olan kardeþi Molla Mustafa'yadýr. Allah sübhanehü ve teala size, þeriat yolunda istikameti nasib eylesin! Faki Hacý, bize gelip, temiz ahlakýnýzdan ve Allah'ýn taatýyla meþgul olduðunuzdan haber verince, Allahü tealaya hizmet etmenize dair arzunuzun raðbet ve teþviki için, bu mektubu size yazdým.

Ey kardeþ! Hace Behâeddin El-Naýkþibendi (Kuddise sirruh), «Ger­çekten tarikatýmýz, Allah'a giden yollarýn en yakýnýdýr.» dedi. Yine bu­yurmuþ, «Hakk sübhanehü ve tealadan, kat?i olarak kulu kendisine ulaþtýrýcý bir yol diledim. Dileðini yerine getirip duam kabul oldu.» Bu tari­kata ilk giriþte, bir tad ve zevk olup sonunda, aþâk harareti ve Sekr(kendinden geçme) haleti vardýr. Ýþte bunun içindir ki, arif olan kimse, kendini hiçe sayýp frenk kâfirleri bile kendinden daha iyi olduklarýný dü­þünür.

Ýmam-ý Rabbani (Kuddise sirruh) buyurdular ki: «Zahiri beden hastalýklarý, þer'i ahkâmlarýnýn edâsý için meþakkata sebeb olduðu gibi, manevi kalb hastalýðý da, bunlarý icab ettirir. Ýnsanýn bedeninde, bir zahiri hastalýk belirse, o hastalýðý gidermek için, çok çalýþýr. Halbuki, þübhe­siz, manevi kalb hastalýðý, üzerine çökmüþtür. Batýni kalb hastalýðý, kalb Hakk celle ve aladan baþka þeylere ilgilemnesinden ibarettir. Öyle meþ­guldür ki, kendisini ebedi bir ölüme ve ebedi atacaðý az kaldýðý halde, bu hastalýðýn giderilmesini asla, düþünmeyip, def'ne asla çalýþmaz. Eðer, bir kimse, kalbi Hak teâlâdan baþkasýyla, ilgisiýü bir hastalýk olduðunu bilmezse, halis, sefih bir kimsedir. Eðer bilipde izalesine aldýrýþ etmezse, sýrf ahmaktýr. Ýþte bu manevi kalb hastalýðý anlamak için, ithirete ait düþünce lazýmdýr. Çünkü yalnýz dünya için olan akýl, idrak, fâni zevkler­le mübtela olup, onlara dalmýþ olduðundan, kusurludur. Bu manevi has­talýðý anlanýaz. Ancak ahiret aklý bunu idrak eder.»

Durum bu iken, insan, dünyadan daha ziyade Allah'ýn rýzasýna ca­lýþmasý gerekir. Zira Hak sübhanehü teâla, kerem-i kemalinden, kullarýn rýzkýný vermeye tekeffül edip, rýzk için, bizi, tereddüt etmekten kur­tarmýþtýr. Ailenin nüfusu çoðaldýkça rýzklarý da o nisbette çoðalýr.
Öyle ise hayatta ölümden önce Hak sübhanehü tealanýn rýzasýna yönelmek dünya ve rýzýk iþini Allah'a (Celle ve ala) havale etmek layýktýr. Allah'ýn rýzâsý, hâkiki mürþidin rýzasýna; gadabý, mürþidin gadabýna baðlýdýr. Size selam ve dua eder ,duanýzý dileriz. Ev halkýrnza selam ve dua ederiz. Zeki, anlayýþlý olan kimseye, bu kadar kafi iken, yazdýðýmýz bu açýk ve uzun tabirlerin hali nicedir? 27/Receh/l339.


radyobeyan