Mukaddime-2 By: armi Date: 12 Ocak 2010, 18:32:25
Mukaddime-2
Tarikat-ý Nakþýbendiyye´nin akreb-i turûk ilallah olduðu beyanýndadýr:
Mâlûm ola ki, sâliki Cenâb-ý Vâhid-i Hakîkî´ye îsâl eden yollar, (Etturûku illalàhi biadedi enfâsil-halâik) [Allah´a giden yollar, mahlûkatýn nefesleri sayýsýncadýr.] mazmununca pek çoktur. Kendisinde nefse muhalefet fazla olmayana nisbetle akreb-i turuk, en kestirme ve en kýsa yol, âþikâr ve þüphesiz ki Tarîkat-ý Nakþýbendiyye´dir. Her iþte muhalefeti iltizâm ile nefse hakim olmak, onu yok etmek ve zararsýz hale getirmek usülleri, bütün tarikatlardan ziyade Tarîkat-ý Aliyye-i Nakþýbendiyye´de mevcud olduðu cümlece mâlûmdur. Zîrâ sâdât-ý Nakþýbendiyye KS hazerâtý, azîmetle ameli ihtiyar edip, ruhsattan son derece kaçýnmýþlardýr. Bu sebeple Tarîkat-ý Nakþýbendiyye, müridin derecât-ý tevhîde vusûlü için, diðer tarikatlarýn akreb ve esheli, yâni hem kolayý hem de kestirmesidir.
Bu tarîkatýn sâdâtýnýn þanlarý âlî olmasý ve kendilerine mahsus eltàf-ý ilâhiyyenin zuhur etmesi, zâhiren ve bâtýnen, kalben ve kàliben kitap ve sünnete ittibâ ve âsâr-ý selef-i sàlihîne itktidâlarý ve bid´atlardan ictinab edip kaçýnmalarý sebebiyledir. Ýþte bu yol sahabe-i güzînin yollarýdýr. Bu tarîk-ý âlîde matlab, reîsüt-tarîka ve gavsül-halîka Nakþýbend Muhammed Bahâeddin KS Hazretleri´nin, "Bizim kýsmet-i mâneviyyemiz mâsivallàhý nefiydir." diye buyurduklarý vech üzere cemî harekât, âdât, ibâdât ve muàmelâtta yokluk tarîký üzere huzur billâh ve ubûdiyyete devamdan ibarettir.
Allâme Þehâbeddîn ibn-i Hacer el-Mekkî (Rh.A) dahi, Hàtime-i Fetvâ´sýnda, (Ettarîkatül âliyyetüs-sâlimetü min kudûrâti ceheletis-sûfiyyeti hiye tarîkatün-nakþýbendiyyeh) diye, bid´atçý ve cahil s™fîlerin çirkin ve bozucu hareketlerinden sâlim ve mahfuz kalan tarîkatýn, hemen yalnýz Tarîkat-ý Nakþýbendiyye olduðunu beyan etmiþtir.
Abdurrahmân-ý Câmî Hazretleri de, Tarîkat-ý Nakþýbendiyye´nin akreb-i turûk olup, sâlikîni kâbe-i maksuduna bilâ mânî vâsýl eder olduðunu, þu ebyât-ý meþhûreleriyle beyan buyurmuþlardýr ki, teberrüken iki beyti yazýlmýþtýr:
Nakþýbendiyye aceb kàfile sâlârânend,
Ki bered ez reh-i pinhân be-Harem kàfile-râ.
"Tarîkat-ý Nakþýbendiyye meþâyih-ý kirâmý, hûb ve aceb kafile reisleri ve serdarlarýdýr ki, kafile-i ehl-i sülûku yâr ve aðyârdan gizli bir yoldan kâbe-i maksûda eriþtirirler."
Ez dil-i sâlik-i reh câzibe-i sohbetiþân,
Mî-bered vesvese-i halvet ü fikr-i çile-râ.
"Bu zâtlarýn câzibe-i sohbetlerinin tesiri, sâlikin kalbinden halvet vesvesesini ve çile çekmek fikrini kesip atar ve bir nazarla kalb-i sâliki, huzur billâh derecesine vâsýl eder."
Turûk-u sâirede muhalefet-i nefs riyâzâta ve açlýða maksurdur, yâni açlýkla olur. Tarîkat-ý Nakþýbendiyye´de ise;
(Race´nâ minel-cihâdil-asgari ilel-cihâdil-ekber) hadis-i þerifi mûcebince, mücâhede ile hàsýl olur. Mücâhede lügatte, muharebe demektir. Sûfiyye dilinde, nefs-i emmâre ile muharebeye denir ki, nefse hoþ gelmeyen ve meþakkatli görünen iþleri o nefse yüklemektir. Bu tarîkatta mücâhede olup riyâzât olmamasýndan, yemede içmede ortayý ve îtidali tecâvüzün câiz olduðu anlaþýlmasýn! Mâlûmdur ki, taamda îtidali tecâvüz, þerîatte ve tarîkatta mezmumdur, kötüdür. Nakþýbendî kitaplarýnda taamýn nev´inin bir veya iki, nihayet üçten fazla olmamasý tenbih olunmuþtur Üçün ise, ancak ya misafir, veya bir ihtiyaç anýna hasredilmesi muvâfýktýr.
Dikkat edilmesi lâzýmdýr ki, fazla açlýk da ya ibadette tenbellik ve atâleti mûcib olur, veyahut bir takým hayâlât-ý fâside ve evhamý celb eder. Onun için Peygamber SAS´ýn meddâhý olan Ýmam Busîrî (Rh.A) Hazretleri Kasîdei Bür´e´de:
Vahþed-desâise min cûin ve min þibain,
Ferubbe mahmesatin, þerrün minet-tühemi.
"Açlýðýn ve tokluðun hilelerinden haþyet ile kork; çünkü ekseriya çok þiddetli açlýk, tokluktan daha þerlidir." diyerek açlýk perhizinden men etmiþtir.
Açlýða alýþmak mümkündür. Vücut alýþtýðý þekilde hareket edebilir. Hattâ bazý hristiyan doktorlarýn ve Hint fakirlerinin 40-50 gün kadar yalnýz su ile iktifa ederek, açlýk perhizine bazý sebeplerden nâþi devam edegeldikleri görülmüþtür.
Hüner hiçbir zaman açlýkta deðildir. Kemâl derecesinin Hakk´ýn rýzasýna muvafýk amel, ilim ve hareketlerle ve nefsin gayr-i meþrû arzularýna tam muhalefetle elde edilebileceði þüphesizdir. Nefsi açlýkla deðil, belki tam bir mücahede ile ýslah mümkündür. Ýstilâya uðramýþ memleketlerin kurtarýlabilmesi nasýl açlýkla mümkün deðilse, nefsi yenmek de ancak tam mânâsýyla mücâhedelere ve bu mücâhedelerdeki azim ve gayrete baðlýdýr. Azimsiz mücâhedenin de tam muvaffakýyet saðlamayacaðý cümlenin ma´lûmudur.
Onun için sâdât-ý Nakþýbendiyye hazarâtý açlýðý deðil mücâhedeyi iltizâm etmiþlerdir. Fakat bu, çok yensin mânâsýna deðildir. Bil´akis, îtidali elden býrakmamak esastýr.
Efendimiz SAS Hazretleri´nin buyurduklarý gibi, bir gün aç olup tazarru ve niyaz, bir gün de tok olup Hakk´a þükretmek en evlâ ve güzel bir yoldur.
Yiyecek, içecek ve giyeceklerde nefse muhalefet ve onun arzusunun hilâfýna hareket ve amel ile beraber;
(Nefsüke matýyyetüke ferfak bihâ) "Nefsin senin yolculukta üzerine bindiðin bineðin gibidir; ona yumuþak davran!" muktezâsýnca îtidâle, muhafaza-i nisbete devâma, sünnet-i þerîfelere riâyete, gece ibadetlerini ihyâya, sükût ve uzlete, yalnýzlýða da riâyet etmelisin.
Sâdât-ý kirâm hazarâtý;
RE. 243/8 (Bihasebil-mer´i mineþ-þerri en yüþâra ileyhi bil-esàbii fî dînin ev dünyâ illâ men asamehullàh.) [Kiþiye gerek dünya cihetinden, gerek ahiret cihetinden parmakla iþaret edilmesi þer olarak kâfîdir; meðer ki Allah koruya.] hadis-i þerif mûcebince avam nazarýnda büyük ve kýymetli görünen ve halkýn kabulünü ve beynen-nâs þöhreti mûcib olan riyâzât ve uzletlerden, âfâtý mutazammýn olmasýndan nâþi ziyâde ihtiraz etmiþler ve sakýnmýþlardýr.
Ýmâm-ý Rabbânî Hazretleri, "Ziyâde açlýk, yemekteki hadd-i îtidâle riayetten daha kolaydýr." demiþlerdir.
"Çok þiddetli açlýklarla olan riyâzâttan, orta hale riayetle olan riyâzât daha ekmeldir." denilmiþtir.
Bundan anlaþýlan, Tarîkat-ý Nakþýbendiyye´de nefse muhalefetin daha ziyade bulunduðu ile, akreb-i turuk olduðudur. Bu beyan, umum ve ekseriyet üzerinedir. Nitekim sâir tarikatlarda da nâdiren bazý zevât zuhur eder ki, ekmel olur. Ve yine Tarîkat-ý Nakþýbendiyye´nin efradý arasýnda bazý kimseler bulunur ki, kabiliyet ve istîdâdý gayet az olduðundan, derece-i kemâle vâsýl olamaz.
Kaldý ki Nakþîliðe nisbet iddia edip, mücahede olduðunu bilmeyen, veya bilip de yapmayan ve hilâf-ý usülde bulunan, yâni tarikatýn usül ve âdâbýna riayet etmeyen ve tarîkat-ý âliyyeyi þeriatýn gayrý sayan, cahil sofîlerin bir kaç sözüyle vakitlerini geçirip zâyî eden ve þeriata da uymayan kimseler bahsimizden hariçtirler.
Þimdiki zamanda ise þeyhlik, sülûk ile mürþid-i kâmilden me´zuniyete münhasýr olmayýp, ekseriya babadan miras kalýyor, veya bazý açýkgözler, tasavvuf kitaplarýndan öðrendikleri bir miktar zâhirî mâlûmatla ve merasimlerde icrâ edilegen usülleri bilmekle, iþi oldu bittiye getiriyor. Çenesinin sayesinde ve gösteriþli giyiniþ, sakal, sarýk ve sâire kýyafetlerle ortaya çýkan bu misillü eþhas ki, bunlara müteþeyyih denir; yâni yalancý þeyh, uydurma þeyh demektir. Her ne kadar salâh-ý hal sahibi gibi görünürlerse de, öyle deðillerdir.
Kemâl-i insâniyyet ve ahlâkan olgunluk, öyle elbise ve bilgi ile olsaydý, ne âlâ! O zaman her bilen kemâl sahibi olabilirdi. Fakat hiç de öyle deðildir. Bunlar hep erbâbýna hizmete, hizmetteki muvaffakýyetlere ve Hakk´ýn ihsân ve ikrâmýna baðlýdýr. Öyle bilgi sahipleri vardýr ki, nefislerinin esiri olduklarý için çok çirkin, çok fenâ ve çok fesad iþleri ya bilfiil kendileri iþler, veya bu fenâ ve fesad iþlere alet olurlar. Bunlar her zaman ve her yerde görülmektedir. Ehl-i sünnet mezhebinin dýþýndaki mezheb alimlerini de bunlara katabilirsiniz. O zaman iþ daha açýkça anlaþýlýr.
Allah Celle ve A´lâ cümlemizi kötü ve fenâ yollara sapmaktan, kötü arkadaþ ve refîklerden muhafaza buyursun, âmîn...
Ynt: Mukaddime-2 By: ceren Date: 03 Mart 2019, 15:33:19
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun bizlere bu bilgileri sunan kardedimizden...
Ynt: Mukaddime-2 By: Bilal2009 Date: 04 Mart 2019, 15:25:57
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri hak yoldan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun
radyobeyan