Kutul Kulub
Pages: 1
Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat By: armi Date: 12 Ocak 2010, 16:25:35
Hamamlara Girme Hakkýnda ve Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat
Yaþadýðýmýz dönemde -Hicri IV. asýr-, çýplaklarýn çokluðu ve hü­kümlerini layýkýyla yapamamaktan dolayý hamamlara, girmemek daha hayýrlý görünmektedir. Ancak hamama girmek, mübahlýk hükmünü korumaktadýr.

Hamama girme konusunda Sahabe´nin kanaatlan farklýlýk gös­termiþtir. Bildiðimiz gibi onlarýn hepsi de Örnek ve hidayet rehbe­ridir. Sahabe´den bir zat þöyle demiþtir: Hamam, ne de çirkin bîr mekandýr; avret mahallerini açtýrýr ve hayayý kaldýrýr! Bu söz Ýbni Ömer´den (ra) rivayet edilmiþtir. Ali´den de (kv) bu anlamda bir söz nakledilmiþtir.

Sahabe´den bir baþka zat hamamlar hakkýnda þunu söylemiþtir:
Hamam ne de güzel bir mekandýr; kiri temizler ve cehennemi ha­týrlatýr! Bu söz de Ebu´d-Derda (ra) ve Ebu Eyyub el-Ensari´den (ra) rivayet edilmiþtir. Allah Resulü´nün (sav) ashabý Þam´a gittiklerin­de þehirdeki hamamlara girmiþlerdir.

Hamama giren kimse, oraya dünyevi bir arzusunu tatmin etmek veya sýrf caný istediði için laf olsun diye girmemelidir. Çünkü hama­ma girmek ve temizlenmek, kulun yapmasý gereken amellerden bi­ridir. Kul, her þeyden olduðu gibi bu amelinden de sorumludur. Amelinde bir bilgisizlik yaptýðýnda bundan dolayý hesaba çekilir. ´Niçin girdin? Nasýl girdin? Kimin için girdin?´ gibi sorular sorulur. Bilindiði gibi bu sorular, kulun bütün amelleri için sorulacaktýr.

Hamama girme fiilinde sekiz hüküm sözkonusudur. Bunlarýn dördü farz, dördü de nafiledir.

Hamama girmenin dört farzý þunlardýr:

1. Avret mahallini örtmek;

2. Bakýþý kýsmak;

3. Vücuduna kendi elinden baþkasýnýn deðmemesi;

4. Gereken noktada iyiliði emretmek; buna göre çýplak birini gördüðünde ´Örtün, bu yaptýðýn haramdýr, böyle yapman helal ol­maz, Allah Resulü (sav) bunu yasaklamýþtýr, hamamlara peþtemal-siz girmek helal deðildir* demesidir. Bunun ötesine gitmemek gere­kir. Çünkü iyiliði emretmek, bu ve benzeri sözleri söylemekle yeri­ne getirilmiþ olur.

Böyle birini zorlama hakký yoktur. Bu tür bir hayasýzlýkta bulu­nanlarý tutmak, dinin emrini ve müslümanlarýn arzusunu yerine getirmek üzere cezalandýrmak, bu noktada gereken kuvveti kullan­mak -Allah´a hamdolsun k- vatandaþlara deðil devlet baþkanýna ve onun ilgili memurlarýna verilmiþtir.

Hamama girmenin nafile hükümleri ise þunlardýr:


1.
Tahareti din, temizliði de ibadet için yapmak; taharet, ahiret iþlerinin en faziletli olanlarýndan biridir. Hamam da taharetlenme­nin en güzel yapýlabileceði yerdir.

2.
Hamam ücretini girmeden vermek; kul için müstehap olan, bütün alýþveriþlerinde ücreti önceden.ödemektir. Özellikle içilen su ve girilen hamam gibi ücreti belirsiz olabilecek þeylerde böyle yap­malýdýr. Bunlarda belli bir tarife olmadýðý için þartsýz gibi görülebi­lir. Verdiði ücret hamam iþleten tarafýndan kabul edildiðinde me­sele yoktur. Eðer yüzüne bakmaya devam ettiðini görürse belli bir ücret verilmesi gerektiði anlaþýlýr.

3. Gereksiz su kullanmamak; özellikle sýcak sudan iki veya üç kiþiye yetecek miktarda su kullanmamak gerekir. Bu bir vebaldir. Kullanýlan su, hamam sahibinin görmesi halinde rýza göstereceði miktarla sýnýrlý olmalýdýr. Hamam sahibinin görmesi halinde hoþ­lanmayacaðýný bildiði miktarda su kullanmak mekruhtur.

4.
Hamamdaki sýcaklýða bakarak cehennemi hatýrlamak; yük­sek ýsýnýn cildini nasýl týrmaladýðýný ve karanlýðýn nasýl çöktüðünü iyi görmelidir. Çünkü hamam, loþluðu bakýmýndan cehenneme ben­zer. Alttan sýcak vurmakta, üstten karanlýk çökmektedir. Bu, ce­henneme çok benzeyen bir mekandýr. Cehennemden Allah Teala´ya sýðýnýrýz. Kul, hamamda kalmaya nasýl zor tahammül ettiðini ve oradan bile beter olan cehenneme hapsedilmesinin ne büyük bir sý­kýntý olacaðýný iyi düþünüp öðüt almalýdýr.

Aþýrý sýcak bir hamamda bir saatten fazla kalan kimsenin ruhu yavaþ yavaþ gevþemeye baþlar. Sonuç itibarýyla basiret sahipleri için hamamda büyük ibret ve öðütler saklýdýr. Takva ehlinin öðüt alacaðý hususlar sonsuzdur. Onlar için gördükleri her þeyde bir ib­ret ve öðüt, kudret-i ilahiyi ihtar sözkonusudur. Allah Teala onlara güzel bir hayat yaþatmaktadýr. Bu, kalbinde imanýn ziyadesi bulu­nanlar için geçerli olan bir makamdýr.

Hamama giren kulun, besmele ve istiðfar yoluyla Allah Teala´yý anmasýnda bir mahzur yoktur. Ýçinden gizli olarak okumasý dýþýn­da hamamda Kur´an okumak mekruhtur. Ýçeri girerken bildiðimiz selam lafzýyla da selam verilmez.

Adamýn biri hamamda Hüseyin b. Ali´ye (ra) selam vermiþti. Bunun üzerine Hüseyin (ra), ´Hamamda selam verilmez´ dedi. Kiþi­nin hamamda konuþmasýnda bir mahzur yoktur. Konuþurken elini kullanmasýnda da bir beis yoktur. ´Allah afiyet versin! Allah sela­mette kýlsýn!´ türünden iyi hal temennileri mekruh görülmemiþtir. Hamamda çok konuþmak, lüzumsuz konulardan sözetmek mek­ruh görülmüþtür. Hamama girerken Besmele çekilir, istiazede bu­lunulur ve baðýþ dilenir. Kiþinin hamama tek baþýna girebilmek için parasýný vererek kapatmasý da caizdir. Biþr b. el-Hars (ra) þöy­le demiþtir: Sahip olduðu tek dirhemi vererek hamam kapattýran kimse ne kadar sert biridir! Biþr (ra) hamamda yalnýz olabilmek için istenen parayý verir ve kapýsýný içerden kapatýrdý. Hamamda yalnýz baþýna olunduðumda vücudu sabunlatmak için kendi cariye­sini getirmek caizdir.

Konuyla ilgili olarak þöyle bir hadise nakledilmiþtir:
Ýbni Ömer´i (ra) hamamda yüzünü duvara çevirmiþ bir halde gördük. Gözlerini bir bezle baðlamýþ ve ellerini duvara doðru uzatmýþtý. Konuyla ilgi­li baþka bir nakil de þudur: Ýbrahim el-Harbi´ye, ´Bira içenin arka­sýnda namaz kýlar mýsýn?´ diye sorulduðunda ´Evet´ demiþti. Teki hamama peþtemalsiz girenin arkasýnda kýlar mýsýn?´ diye sorulun­ca, ´Hayýr dedi.

Hamama gün batýmýnda, akþam ile yatsý arasýnda girmek mek­ruhtur. Çünkü bunlar, þeytanlarýn her yöne daðýldýklarý saatlerdir. Kul, hamama girmekle Allah Teala´nm bir nimetini daha gör­müþ olmalý, tabiatýn kendi emrine veriliþini müþahede etmelidir.

Bu, Allah Teala´nýn nimetlerden istifade eden kullarýna dönük lü-tuflarýndan biridir.

Hamama, bu hükümler çerçevesinde giren kimsenin bu giriþi daha faziletlidir. Çünkü oraya girmekle birçok ilave amelde daha bulunmaktadýr.

A´meþ hamama girdiðinde bir çýplak görmüþtü. Derhal gözlerini kýstý ve el yordamýyla yürümeye baþladý. Bunu gören çýplak, ´Göz­lerin ne zaman kör oldu?´ diye sordu. A´meþ de kendisine þu karþý­lýðý verdi: Haya örtünü yýrtmandan beri! Ýmam Þafii (ra) ise Ýmam Malik´ten (ra) þunu nakletmiþtir: Üç þeyde kul için hor görülme sözkonusudur: Meclise mürekkepsiz ve kaðýtsýz gelmek; Gemiye azýksýz binmek; Hamama sarmasýz giren. Sözü nakleden kimse Þa­fii´ye (ra) Teþtemali zikretmediniz?´ diye sorunca Ýmam þu cevabý vermiþtir: Hamama peþtemalsiz girmeyi ancak fasýklar hoþ görür!

Rivayete göre Allah Resulü (sav) þöyle buyurmuþtur:
"Hamama girmek kadýnlara haramdýr. Erkeklere de peþtemalsiz girmek ha­ramdýr".[32] Ömer b. Hattab´ýn (ra) ise þöyle dediði nakledilmiþtir: Hamam, sonradan çýkarýlmýþ nimetlerdendir.

"Sonra iþte o gün nimetlerden dolayý hesaba çekileceksiniz" (Te-kasür/8) ayetinin tefsirlerinden birinde de buna iþaret edilerek þöy­le denilmiþtir: Kýþ günü kullandýðýnýz sýcak sudan hesaba çekile­ceksiniz.

Hamamda avret mahalli dýþýnda elle ovalamakta bir beis yok­tur. Dostlarýmdan biri, ilim ehlinden bir zat ile hamama gitmiþti. Baþýndan geçenleri þöyle anlattý: Hamamda ona kese yapmak iste­dim, imtina etti. Baþka bir defasýnda gittiðimizde ise onu kesele­dim. O zaman imtina etmedi. Kendisine, ´Daha önce neden imtina etmiþtiniz?´ diye sorunca þöyle dedi: O konuda Sahabe´den bir bil­gi nakledilmiþti. Bu nedenle de imtina etmiþtim. Sonra Esbað er-Raþanî´nin hamamda bir adam tarafýndan keselendiðini öðren­dim. Onu keseleyen adam, uyluðunda kendi damanyla ´Allah için kelimesinin yazýlý olduðunu görmüþtü. O da kendisine þöyle de­miþti: Görmez misin ki o, bir insan tarafýndan yazýlabilecek bir þey deðildir!

Konuyla ilgili bir rivayet de Yusuf b. Esbat (ra) hakkýndadýr. Ve­fatý yaklaþtýðý zaman kendisini tanýnmýþ birinin yýkamasýný vasi­yet etti. Bu adam iyilðiyle bilinen biri de deðildi. Niçin onu vasiyet ettiði sorulduðu zaman, o kimsenin bir keresinde kendini keseledi­ðini ve bunun için para ödemediðini, cenazesini de yýkamak istedi­ðini bildiðini ifade etti. Yusufa (ra) göre, ona olan borcunu böyle ödemiþ olacaktý.

Bu rivayetlerden çýkan bir diðer hüküm de, vücudu ovdurup ke­seletmenin caiz olduðudur. Konuyla ilgili olarak þöyle bir hadis de rivayet edilmiþtir: "Allah Resulü (sav) seferlerinden birinde bir eve konuk olmuþtu. Ashabýndan biri þunu nakletmiþtir: Hurmalara bakmaya gitmiþtim. Allah Resulü (sav) de karný üzerine yatmýþ dinleniyordu. Geldiðimde siyahi bir kölenin sýrtýný ovduðunu gör­düm. ´Ey Allah Resulü, bu nedir?´ diye sorduðumda þöyle buyurdu: Deve beni çok yordu".

Bazýlarýna göre hamama iki peþtemalle girilebilir. Biri yüz kýs­mý, diðeri de avret mahalli için kullanýlýr. Ýbni Ömer (ra) hamam­da çýplak birini görünce oradan derhal çýkmýþtý. Bir yandan da, ´Þeytan´dan Allah´a sýðýnýrým, bir þeytan gördüm´ diyordu.

Ýmam Malik (ra) þöyle demiþtir:
Her kim hamama girer ve ora­dan çýplak olarak çýkarsa, þahitliði kabul edilmez. Yýkanmak için havuzda oturmakta mahzur yoktur. Hamamdan çýkarken ayaklarý soðuk su ile yýkamak, ayak varislerine karþý birebirdir. Yüzü yýka­madan önce gül suyu kullanmak sakallarý aðartýr. Kýnanýn da cüz-zamdan koruduðu söylenmiþtir. Etek temizliðinden önce hamamda iken küçük abdesti ayakta bozmanýn faydalý olduðu týb ehli tarafýn­dan söylenmiþtir. Arap tabipleri, kýllarý temizlemeyi ayda bir defa yapmayý tavsiye etmiþlerdir. Sünnete uygun olan da azami kýrk gündür. Bunu aþmak müstehap görülmemiþtir.

Týp ehli, kýþýn hamamda küçük abdest bozmanýn ilaç içmekten daha yararlý olduðunu söylemiþlerdir. Hamamda küçük abdest boz­mak, sünnet bakýmýndan mekruh görülmüþtür. Hamamda abdest bozmanýn vesvese doðuracaðý söylenmiþtir. Bir tabip, yaz günü ha­mamdan sonra uyumanýn, þiþeyle ilaç içmekten daha faydalý oldu­ðunu söylemiþtir. Onlar, yazýn uykudan kalktýktan sonra soðuk su ile yýkanmayý da faydalý görmüþlerdir.

Denilir ki: Kiþi kýrk yaþýný geçtikten sonra hamama girdiði gün dýþýnda her gün biraz daha eksilir. Týp ehline göre hamama yazýn girmek, kýþýn girmekten daha faydalýdýr. Hamamdan çýktýktan son­ra soðuk su içmek mekruhtur.

Allah Resulü (sav) kadýnlara hamama gitmeyi yasaklamýþtýr. Erkeklere de peþtemal þartýný koymuþtur. Kadýn, bir zaruret sonu­cu hamama girebilir. Mesela hayýzdan temizlenmek, tedavi olmak ve nifastan arýnmak için hamama girebilir. Aiþe annemiz de (ra) ra­hatsýzlýðýndan dolayý hamama girmiþtir.

Erkek, hanýmýný ve ailesini hamama girmekten menetmelîdýr. Eðer kabul etmezlerse, hamam ücretini vermesi gerekmez. Bu du­rumda sorumluluk onlara ait olur. Bir m üs lü m an hanýmýn hama­ma girmesinden sonra ona hizmet etmek için zimmi bir kadýnýn ha­mama girmesi helal deðildir. Ömer (ra) ve Ebu Ubeyde (ra) bunu yasaklamýþlardýr. Bize göre de erkeðin hanýmýna hamam parasý vermesi mekruhtur. Böyle yapmakla günaha iþtirak etmiþ olur. Ha­nýmýný menetmesine raðmen giderse, günah yalnýz ona ait olur.

Her halükârda birleþmede erkek kadýný biraz beklemeli, tatmin olmasýný temin etmek için beklemelidir. Kadýnýn erkekten sonra boþalmasý onun da hoþuna gitmiyor olabilir. Eðer indiðini hissedi­yorsa beklemeye ve oyalanmaya gerek yoktur. Cinsel iliþkinin en mükemmeli, iki tarafýn ayný anda boþalmasýdýr. Ama çoðunlukla cinsel tabiatlardaki farklýlýktan dolayý erken veya geç kalýnmakta­dýr. Ediplerden biri kadýndan sonraya kalmaz ve onu belirleyici ya­pardý. Erkek bu hususu kadýna öðretmelidir. Her kadýn balið olup ihtilam olmaya baþladýktan sonra erkek gibi gusül abdesti almak zorundadýr.

Ynt: Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat By: armi Date: 12 Ocak 2010, 16:28:23
Ümmü Süleym (ra) kadýnlarýn uykuda ihtilam olma meselesini Allah Resulü´ne (sav) sormuþ ve O da ihtilamdan dolayý guslü em­retmiþti. Ardýndan da þöyle buyurmuþtu: Ne iyi kadýnlar þu En-sar´ýn kadýnlarý! Dini öðrenme konusunda hiç çekinmezler!

Kadýn hayýzlý olduðu zaman göbek altýndan diz üstüne kadar bir peþtemal sarar. Koca, birleþme dýþýnda hanýmýnýn vücudundan zevk alabilir. Hicaz fakihlerinin görüþü budur. Bize de sevimli ge­len görüþ budur. Iraklý fakihlerin bir kýsmý da, hayýzlý hanýmla av­ret mahallinin altýnda kabalarýn arasýndan iliþki kurulabileceðinisöylemiþlerdir ki bizce hoþ bir görüþ deðildir. Erkek, kadýnýn vücu­dundan dilediði lezzeti alabilir. Sadece birleþmeden sakýnýr.

Erkek, hanýnýýyla yataða girerken göbek altým örtecek küçük bir peþtemal sarýnmalý, tamamen çýplak olmamalýdýr. Bu, edep ge­reðidir. Hayýzlý kadýnla birlikte uyumakta hiç bir mahzur yoktur. Eliyle yaptýðý ve sunduðu yenilir. Cinsel iliþki kurulmaksýzýn her türlü fiil müþtereken yapýlabilir. Bu hususta ittifak edilmiþtir. Ýh­tilaf edilen, rahim dýþýnda kalan beden parçalarýnýn hangileriyle ve nasýl iliþki kurulabileceðidir. Hicaz ehlinin görüþünü daha önce be­lirtmiþtik. Buna göre göbek altýyla diz üstü kýsmý örtüldükten son­ra vücudun diðer kýsýntýlarýyla yapýlabilenler yapýlýr.

Evlenen kiþi boþanmayla ilgili hükümler bilmelidir. Boþama du­rumunda kalýrsa tek bir boþama yapmalý ve bunu da kadýnýn hem temiz olduðu, hem de o temizlik döneminde iliþki kurmadýðý bir za­manda yapmalýdýr. Çünkü tek boþamanýn süresi, kadýnýn hayzýnýn bitmesiyle sona erer. Erkek isterse üç talaký tamamlayabileceði gi­bi vaz da geçebilir. Tek boþamanýn dört esasý vardýr:

1. Kitaba ve sünnete uygunluk; Allah Teala buyurdu ki:
"Ha­nýmlarý iddetleri esnasýnda boþaym". (Talak/l) Ömer (ra) ve Ýbni Abbas´ýn (ra) kýraatinde bunun açýklamasý þöyle yapýlmýþtýr. Yani onlarý iddet saymaya baþlamadan önce boþaym. Buna göre üç ´ku­ru´ temizlenme olmaktadýr. Bana göre de kasdedilen temizlenme­dir. Gerek dil, gerekse anlam bakýmýndan hayýz ile temizlik anlam­larý denk anlamlardýr.

2. Ýddeti bunun üzerinden yürütme
k; böylelikle kadýnýn iddet süresi çabuk dolacak ve kadýn iddetten çýkacaktýr. Ýddetinde, bo­þandýðý temizlik dönemi de bir ´kaf sayýlýr. Böylelikle iddet en kýsa sürede beklenmiþ olur. Çünkü bu Allah Teala´mn sýnýrlarmdandýr. Ayrýca adamýn piþman olmasý durumunda, iddeti içinde geri alma­sý hakký mevcuttur. Bunun için ikinci bir akde ve yeni bir mihre ih­tiyaç yoktur. Ýddetin bitiminden sonra geri almak isterse, bunu da yapabilir. Bu durumda da eþinin baþka bir erkekle evlenme þartý yoktur.

Bu ancak üç talakýn bir defada yapýlmasý halinde geçerli olan bir þarttýr. Böyle bir durumda hanýmýyla tekrar birlikte olabilmek için onun baþka bir erkekle evlenmesine göz yumacak ve ancak üçüncü kiþiyle evlenip tekrar boþanmasýndan sonra evlenebilecek­tir. Bu noktada göstermelik nikah, hülle ve benzeri hileler bu akid-leri fasid kýlar. Allah Resulü (sav) hülle yapana da, hülle yaptýrana da lanet etmiþtir. Ulemadan bir zat da, bu tür bir hülleden sonra ilk eþiyle evlenmesi halinde, yapýlan nikahýn sahih olmayacaðýný söylemiþtir. Bütün bunlar cehalet ve sünnete muhalefetin sonuçla­rýdýr.

Yüce Allah, "Onlarý iddetlerinde boþayýn" buyurduktan sonra, "Umulur ki Allah bundan sonra baþka bir iþ çýkartýr" (Talak/l) bu­yurmuþtur. Yani boþayan kiþi piþman olabilir, hanýmýndan tekrar hoþlanabilir. Böylelikle bir veya iki boþamada iddet bitmeden vaz­geçerse nikah tazelemek bile gerekmeden tekrar birleþebilir. Eðer iddet dolmuþsa, o zaman nikah akdini tazeleyerek tekrar evlenebi­lirler. Her iki halde de ikinci bir þahsýn nikahýna gerek yoktur.

Allah Teala bunlarýn ardýndan þöyle buyurmaktadýr
: "Her kim Allah´tan korkarsa onun için bir çýkýþ yaratýr". (Talak/2) Burada anlatýlan, iddet dolmadan önce Allah korkusunun galip gelmesiyle hanýmýn tekrar geri alýnmasý halidir.

Eðer kiþi üç talaký pir defada ve hayýz esnasýnda yaparsa üçü birden gerçekleþir ve hanýmý kendisine haram olur. Tekrar helal olabilmesi için baþka bir erkekle evlenmesi gerekir. Sünnete uygun olan budur. Ama baþka bir erkekle göstermelik olarak evlendirip boþatmak da birçoklarý tarafýndan yapýlmýþ bir uygulamadýr. Bu konuda Ömer (ra), oðlu, Übey b. Ka*b (ra), Zeyd b. Sabit (ra), Ýbni Abbas (ra) ve diðer Sahabe ile Tabiun´dan^görüþler nakledilmiþtir. [33]


Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat



Allah Teala ´buyurdu ki
: "Sizden olan bekârlarý evlendirin". (Nur/32) Bizler için iyilik ve güzelliðin hangisinde olduðunu elbet­te en iyi Bilen Allah Teala nikahý, yani evlenmeyi (emretmektedir. Ayette geçen ´Eyâmâ´ kelimesi, eþi, olmayan, ´hanýmý bulunmayan, dul, bekâr diye anýlan kimsedir. Allah Teala hemen ardýndan þöyle buyurmuþtur: "Kölelerinizden salih olanlarý". (Nur/32) Eðer nikah faziletli bir amel olmasaydý, salihlere mahsus kýlýnmaz ve onlarýn faziletlerine katýlmazdý. Onlar Allah Teâla´mn velayetine mazhar olmuþ kimselerdir: "Allah salihleri veli edinir". (A´raf/196)

Üçüncü kýsýmda ise þöyle buyrulmaktadýr: "Eðer fakir iseler, Al­lah onlarý kendi lütfü ile ihtiyaçtan kurtarýr". Allah Teala zenginle­rin durumlarýný en iyi Bilen´dir. Peki bu fakirleri ihtiyaçtan kurtar­ma nasýl olacaktýr? Allah Teala bu fakirleri eþyaya muhtaciyetten kurtaracak ve onlara kanaat ve zühd nasip edecektir. Böylece onla­rýn nefslerini dünya metalarmdan müstaðni kýlmýþ olacaktýr. Nite­kim Allah Resulü (sav) de þöyle buyurmaktadýr: "Zengin, malý çok olan deðildir. Gerçek zengin, nefsi zengin olandýr". Allah Teala´nm taahhüdü, onlarý yakini iman ile baþkalarýna muhtaç olmaktan kurtarmaktýr. Baþka bir hadiste de þöyle buyurmuþtur: "Zenginlik olarak yakin yeter".

Allah Teala o kullarýný gözlerini kýsma ve namuslarýný koruma ile de zenginleþtirebilir. Allah Resulü (sav) de bu meyanda þöyle bu­yurmaktadýr: "Güç bulan kimse evlensin. Böylesi gözün kýsýlmasý­na ve namusun korunmasýna daha elveriþlidir".

Allah Teala´nm muhtaç etmeme vaadi, evlenenler için olduðu gibi boþananlar için de geçerlidir. "Eðer ayrýlýrlarsa, Allah her biri­ni zenginliðinden müstaðni kýlar" (Nisa/130) ayeti de bunu teyid et­mektedir. Aslýnda muhtaç etmeme ve zengin kýlma fiilinin bütün tezahür biçimleri bu son ayette ortaya konmuþtur.

Allah Teala´nm zengin kýlmasý; günahtan koruma, kazanç için çalýþmak zorunda býrakmama, insanlara el açtýrmama, kazancýn hesabýný vermekten kurtarma, kacunlara muhtaciyetten kurtarma ve benzeri þekillerden herhangi biriyle olabilir.

Nikahla ilgili ikinci emirde þöyle buyrulmaktadýr:
"Hoþunuza giden kadýnlardan iki, üç veya dört tane evlenin". (Nisa/3) Bu ayet, hüküm bakýmýndan birinciden aþaðýdýr. Çünkü bunda bizim irade­miz devreye girmektedir. Evlenilebilecek kadýn sayýsýný dört olarak sýnýrlamasý, bir geniþlik içindir. O, kalplerin ilaçlarýný, nefslerin hareket ve sükunlarýný, mizaç ve karakterlerini iyi bilmektedir. Ar­dýndan bize merhamet buyurarak þunu eklemiþtir: "Eðer adaleti saðlayamamaktan korkarsanýz bir tane ile veya elinizin altýnda olan cariyelerle yetinin. Bu durum, adaletten ayrýlmamanýz için en uygun olanýdýr.". (Nisa/3)

Son verilen bir sayýsý, bekârlýkla dört haným arasýnda orta bir noktadýr. Ýþlerin en hayýrlýsý da ortasýdýr. ´Adaleti saðlayamazsanýz´

ifadesinin üç þekilde anlaþýlmasý mümkün olup en güzeli bu þekil­de anlaþýlmasýdýr. Bize de en sevimli gelen, bu anlamdýr.

Allah Teala nikahý farz kýlmadýðý gibi bekârlýðý da farz kýlma­mýþ, dört hanýmý da gerekli görmemiþtir. O, kalp temizliðini, dini duygularýn selametini, nefsin huzur bulmasýný ve gerektiðinde is­tenen emirleri yapabilmeyi farz kýlmýþtýr.

Kim kalbini temiz ve düzgün tutabilmek için evlenmek zorun-daysa böylesi onun için daha faziletlidir.

Kim istikametini koruyabilmek ve nefsini huzura erdirebilmek için dört hanýmý gerekli görüyorsa, gerekli hükümleri gözetmek þartýyla bunu yapmasýnda bir sakýnca yoktur.

Kim de birine zor yetiþiyorsa, onun için bir haným çok daha fa­ziletli ve daha münasiptir. Çünkü bu; kiþinin ruhi ve akli selameti­ne, kalbinin istikameti ve halinin Ýslahýna daha yakýndýr. Böylesi selamete daha yakýndýr. Yaþadýðýmýz þu devirde selamete yakýn olan elbette daha faziletlidir. Eðer imkan bulunabiliyorsa, nikahýn maksadý da budur. Bulunursa ne âlâ, aksi halde zararý olmaz.

Dinde biri Azimet, diðeri Ruhsat olan iki yol var dersek, bunu nikah konusunda da belirlemek gerekir. Neticede nikah dini bir ko­nudur. Nikahýn, dini maksatlarla terkedilmesinde izlenen iki yol vardýr. Ýlk yol; kuvvet sahiplerinin yoludur. Bunlar nikah erbabý ve nikahýn hükümleriyle kadýnlarla geçinme konusunda sabýr göste­ren tahammüllü kimselerdir. Kuvvet sahiplerinin ikinci yolu ise, kendilerini ahirete adayarak evlilik ve nikahtan uzak duranlardan oluþur.

Bir diðer yol ise vesvese, beþeri tabiata teslim olma, kadýnlarla içice olduðunda hal bakýmýndan zayýflama gibi olumsuzluklarý ta­þýyanlarýn yoludur. Bunlar, istikamet ve salah bulabilmek için iþe nikahla baþlamalýdýrlar. Süfyan-ý Sevri (ra) þöyle derdi:

Ah ne güzel bekârlýk! Ve anahtar!

Rüzgarlarýn yarýp geçtiði bir ev!

Ne ses geliyor içinden ne sadâ!

Baþýnda da sonunda da emir Allah´a aittir. Ve Hamd Tek olan Allah´adýr. [34]












radyobeyan