Reþahat
Pages: 1
Hoca Hasan Attar By: derya Date: 07 Ocak 2010, 12:55:13
HOCA HASAN ATTAR

Hoca Alâeddin Attâr Hazretlerinin oðlu ve velilik þecere­lerinin, maddî neseb içinde nadide meyveler veren hususî bir da­lý.

Hoca Hasan, çocukluðunda mezarlýk kýrlarýnda oynarken Hoca Bahaeddin Nakþibend Hazretlerinin mübarek nazarlarý ken­disine deðiyor. Hoca Hasan bir buzaðýya binmiþ, yanýndaki oðlan­lar da peþi sýra koþup eðlenmekte. O sýrada Þah Hazretleri kýr­dan geçmektedirler. Bir an durup çocuða bakýyorlar ve diyor­lar ki :

- Pek yakýnda bu oðlancýk bir bineðe atlayacak ve þevket­li hükümdarlar onun yanýnda piyade yürüyecekler.

Bu sözün hakikati þöyle zuhur ediyor :

Hoca Hasan Hazretleri Bað-ý Zâgan taraflarýna geldikleri vakit Mirza Þahruh´u ziyaret ediyor. Mirza, Hocaya bir binek he­diye ediyor ve koltuðuna girip onu bineðin yanýna kadar götürü­yor. Hocaya saygýsýndan bir eliyle bineðin özengisini tutuyor, bir eliyle de dizginleri kavrayýp binmesine yardým ediyor. O sýrada binek huysuzlaþýp yürümeðe baþlayýnca, hükümdar, o vaziyette birkaç adým hocanýn yanýnda yürüyor. Hükümdar, hayvanýn kaçýp gitmesine mâni olmaya çalýþtýðý ve dizginlere asýldýðý için bi­nek duruyor. Hoca Hazretleri de inip yüzünü Buhara istikameti­ne döndürüyor ve niyazda bulunuyor ve sonra Mirza Þahruh´a Þâh-ý Nakþibend Hazretlerinin çocukluðunda kendisine söyledik­leri sözü anlatýyor.

- Çok yakýnda bu çocuk binek üstündeyken þevketli hü­kümdarlar onun yaný sýra yaya yürüyecek.

Bu menkýbeyi iþitenlerin de Hoca Bahaeddin Nakþibend Hazretleri hakkýnda inanýþlarý bir kat daha artýyor.

Hoca Hasan Hazretlerinin gayet kuvvetli cezbeleri varmýþ. Diledikleri zaman cezbe yoluyle tasarruf ederlermiþ. Tasarruf ettikleri kimseyi de þuursuzluk ve dünyadan habersizlik haline getirirler ve nice kimsenin fena yolunda nice mücahedelerle elde ettiklerini onlara tattýrýrlarmýþ. Ve Horasan´da kendilerinin cezbe yoluyle tasarruflarý dillere destan imiþ. Her kim ellerinden öpecek olsa derhal tesirini hisseder aþk ve vücudsuzluk devle­tine erermiþ.

Bir gün sabah vakti, üzerlerinde büyük bir cezbe eseriyle so­kaða çýkmýþlar. Nazarlarýnýn deðdiði herkes kendini kaybede­cek derecede tesirleri altýnda kalmýþ.

Müritlerinden biri Hac seferine çýkmak üzere Herat´a gel­miþti, halinde öyle bir cezbe ve kendinden kaybolma alâmeti var­dý ki, çarþý ve pazardan geçerken dünya ile en küçük temasý ol­madýðý belliydi. Ne gelip geçenlerin, ne baðýrýp çaðýranlarýn, ne de bastýðý topraðýn farkýndaydý. Mevlânâ Câmi Hazretlerine gö­re, bu mürit, daima kalbinde Hoca Hazretlerinin simalarýný sak­lardý. Bu yüzden Hoca Hazretlerinin cezbesi o müride sirayet et­miþti.

Hâcegân yoluna ait bir risale kaleme almýþlardýr.

Bu risaleden birkaç cümle :

- Bil ki, Hoca Alâeddin Hazretlerinin yolu, Hakka erdiren tarikler arasýnda murada en yakýn olanýdýr. Zira bunlarýn yolu ahadiyet (birlik) çevresinden dýþ dünyaya ait bütün hicab ve pe­çeleri kaldýrmaktýr. Allah onlar için «mâsiva» dedikleri dýþ dün­yayý celâl vasfiyle yakýp kül eder. Hakikatte öbür þeyhlerin son duraklan bunlarýn baþlangýç noktalarýdýr. Zira bunlar ilk adým­da fena mertebesine ulaþýrlar. Sülükleri ise cezbeden sonradýr. Halleri tevhit sýrrýnýn tam ifadesi olan vücutsuzluktur. Böylece insan ve cinlerin yaradýlýþýmdaki ibadet gayesine ait Kur´ân hük­münü ifade etmiþ olurlar. Bu yola girmek isteyenler, evvelâ, tarikati kimden almýþlarsa onun çehresini hayallerinde muhafaza ederek iþe baþlamalýdýrlar. Tâ ki, mürþitlerinin feyizle kendinden geçme nimetine ersinler.Ondan sonra kendinden kaybolma ha­lini muhafaza edip mürþitlerinin suret ve hayaliyle kalbe yönel­meleri ve o hâl içinde derinleþmeleri lâzýmdýr. O hâl kuvvetlendikçe sâlikin dünya ve hâdiselere þuuru azalýr. Bu hale Nakþilik yolunda «âdem - yokluk» ve «gýybet kendinden kaybolma» der­ler. Gitgide bu hâl o kadar ilerler ki, insanda herhangi yabancý bir þeyin vücuduna hiç bir þuur kalmaz. Bu derecenin de ismi «fena» dýr.

Mevlânâ Celâleddin Rumî Hazretleri bu hâl-i bir kýtalariyle þöyle tarif ederler :

Vücudumu yok eden yokluk;

Onunla buldu can varlýðýný.

Adem gelince vücut kalmaz;

Adem ki, gelince gelir vücut...


Hoca Bahaeddin Hazretlerinden bir beyit:

Bak, bu durakta sana mürþit ne der : "Kendini aradan çýkar, gaybýna ver! "

Eðer bu arada kalbe hatarât üþüþecek olursa hemen mürþi­din hayalini tasavvurda cümle sarfetmek lâzýmdýr. Eðer hatarât gitmeyecek olursa içinden bir þey boþaltýyormuþçasýna nefesini üç kere yukarýya çekmelidir. Hatarât yine devam ettiði takdirde is­tiðfar edip «ya Fa´al!» zikriyle meþgul olmak icap eder. Bu zik­rin vesveseyi defetmekte büyük tesiri vardýr. Sâlik bu yolun öl­çülerine o þekilde yapýþmalýdýr ki, hiç bir iþ kendisim nisbetinden ayýrmamalýdýr. Bir an için gaflet meydana gelse bile arkasýndan hemen nisbete yapýþmak ve arkasý kesilmemelidir. Gidip gelmek­te, alýp satmakta, yiyip içmekte, yatýp uyumakta hep o nisbet ve alâka. Bu sýfat meleke haline gelinceye kadar böylece devam et­mek þarttýr.

Hoca Hasan Hazretleri, hasta ve dertlilerin yüklerini üzerle­rine alýrlar, illetlerini üzerlerine çekerler ve onlarý kurtarýrlarmýþ. . Bir gün Hicaz seferinde Þiraz´a uðramýþlar. Oranýn yük­sek sýnýfýndan bir zat müritleri imiþ.Bu mürit aðýr bir maraz­dan hasta yataðýnda yatarken Hoca Hazretleri onun hastalýðýný üzerlerine çekmiþler.Mürit iyi olup kalkmýþ, fakat bu defa Ho­ca Hazretleri yataða düþmüþ ve o maraz yüzünden beka âlemine göçmüþler.

Vefatlarý 826 yýlýnýn Kurban Bayramýnda.

Mübarek nâþlarý Þiraz´dan, muazzez babalarý Alâeddin Attâr Hazretlerinin gömülü bulunduklarý Çýðaniyan´a nakl edilmiþ­tir.

Oðullarý Yusuf Attâr, Þeyh Bedreddin Ömer ile çaðdaþ. Ara­larýnda mektuplaþmalar ve haberleþmeler olmuþ.Bir gün Þeyh Bahaeddin Ömer meclisinde tarikat büyüklerinden bazýlarý zikir­de nefesin hapsini (nefes aldýktan sonra onu salývermeyip içinde tutmak) þart koþuyor.

- Nefesin hapsi Hint fakirlerinin iþidir. Bu yolun þartý olan nefes hapsi deðildir.

Bu söz Yusuf Attâr Hazretlerine gelince Þeyh Bahaeddin Ömer´e þöyle yazýyorlar :

- Ýþittik ki, siz, nefesin hapsi usulünü kabul etmemiþsiniz. Tarikat þeyhlerinden hiç birinin de bunu emretmediðini söyle­miþsiniz. Halbuki Hoca Bahaeddin Nakþibend Hazretleri ve hali­feleri zikirde nefesin hapsini emrederlerdi. Siz nasýl olur da bunu kabul etmezsiniz?

Hoca Ömer þöyle cevap vermiþ :

- Bizim bu sözden muradýmýz onlarýn tavýrlarýný nehyetmek deðildir.

Ve baþkaca izahta bulunmamýþ.


radyobeyan