Kutul Kulub
Pages: 1
Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: armi Date: 28 Aralýk 2009, 16:53:01


Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi


Bu fasýlda nefis muhasebesini ve vakitlere riayet edilmesini anla­tacaðýz.

Allah Teala buyurdu ki:
"Biz Kýyamet günü için adalet terazile­ri koruz da hiçbir nefse zerrece zulmedilmez. Bir hardal tanesi aðýrlýðýnca da olsa onu getirir teraziye koruz. Hesap görücü olarak Biz yeteriz". (Enbiya/47) Ayetteki

Ebu Bekir (ra) vefatý yaklaþtýðýnda Ömer´e (ra) þöyle vasiyet et­miþti:
Muhakkak ki Hak, aðýr ve aðýrlýðýyla beraber kolaydýr. Batýl da hafif, ama hafifliðiyle beraber zorludur. Allah Teala´nm da gün­düz olan ama gece kabul etmediði bir hakký, gece olan lakin gün­düz kabul etmediði bir hakký vardýr. Eðer bütün insanlara adil dav­ranýp sadece birine zulmetsen bundan sonra zulmün artar. Eðer þu vasiyetimi korursan, hiçbir þey sana Ölüm kadar sevimli gelmez ve ölüm bir gün seni bulacaktýr. Eðer bu vasiyetimi zayi edersen, hiç­bir þey sana ölüm kadar nefret ettirici gelmez ama sen de onu aciz býrakamazsýn!

Ömer (ra) daima þöyle derdi: Nefislerinizi, siz hesaba çekilme­den önce muhasebe edin. Onlarý siz tartýlmadan önce tartýn. Sonra da nefislerinizi Allah Teala´nm karþýsýnda olacak büyük sunuþa hazýrlayýn. O gün Allah´a sunulcaksmýz ve hiçbir þeyiniz gizli kalma­yacak!

Ahirette hesabý hafif olanlar, dünyada iken nefislerini daima muhasebe eden bir topluluktur. Tartýlarý aðýr gelecek olanlar da, dünyada iken sürekli kendilerini tartanlar olacaktýr. O gün gerçek ve kusursuz tartý konacak ve sadece hakta olanlarýn kefesi aðýr ba­sacaktýr. Nefs muhasebesi, Vera´ yani Allah korkusuyla olur. Tart­ma ise, yakini müþahede etme ile hasýl olur. Büyük sunuþ için ha­zýrlanma ise, Melik-i Ekber olan Allah Teala´mn korkusuyla hasýl olur ki zühdün özü de budur.

Allah Resulü (sav) Ebu Zerr´e (ra) vasiyette bulunarak þöyle de­miþtir: "Nerede olursan ol, Allah´tan kork. Kötülüðü iyilikle takip ettir ki onun izini silsin. Ýnsanlara güzel ahlak ile davran".[93]

Bu vasiyetin benzerini Allah Teala´nm yüce Kitabý´nda da gör­mekteyiz. O, kullarýna buyurdu ki:"Andolsun Biz, sizden önce Ki-tab verilenlere ve size de ´Allah´tan korkunuz´ diye vasiyet ettik" (Nisa/131) Allah Resulü´nün (sav) vasiyetinin ikinci kýsmýný ise þu ayette görmekteyiz: "Ve kötülüðü iyilikle savarlar". (Kasas/54) ya­ni, hata ile yaptýklarý bir kötülüðün ardýndan hemen iyilik yaparak ona kefaret olmasýný umarlar. Vasiyetinin üçüncü kýsmýný ise þu ayette görmekteyiz: "Ýnsanlara güzel söz söyleyin". (Bakara/83)

Allah Teala, salih kullarýna yaptýðý vasiyetinde üç vasfý haber vermektedir:
"Muhakkak ki insan ziyandadýr". (Asr/2) Yani, hüs­randa, vakitlerinin sürekli geçmesinden ve yapacaðý kazançlardan mahrum olmasýndan dolayý kayýptadýr. Daha sonra bundan istis­naya giderek þöyle buyurmuþtur: "Ancak iman edenler, salih amel iþleyenler, hakký ve ve sabrý tavsiye edenler hariç". (Asr/3) Üçüncü vasýf ise þu ayet-i kerimede bildirilmektedir: "Birbirlerine merha­meti tavsiye edenler". (Beled/17) Hevalara muhalefet ederek hakka tabi olmakta kul için salah ve kurtuluþ vardýr. Halbuki, hevaya tes­lim olmada, kul için fesad ve hüsran vardýr. Sabr, amelin temelidir. Kulun kazancýnýn mikdarý da ona göre ölçülür.

Mahlukata gösterilecek merhamet, Hâlýk´dan gelecek merha­met için bir kapý ve güzel ahlâk için bir anahtar gibidir. Hüsnü zan ve kalp selameti de onunla birlikte gelir. Ýþte o noktada; hased vekin ortadan kalkarak yerini tevazu ve Hak yolunda zillet alýr. Al­lah Teala´nm, Resulü´ne (sav) arkadaþlýk etmek için seçtiði Asha-bý´nm (ra) vasýflarý da aynen böyleydi ve Allah Teala onlara Sekine indirerek, kendilerini Ruh´u ile destekledi ve haklarýnda þöyle bu­yurdu: "Kendi aralarýnda çok merhametlidirler". (Feth/29). Allah Teala, merhametin özü ve hakikati hakkýnda da þöyle buyurmak­tadýr: "Onlara merhametle tevazu kanadým ger". (Ýsra/24)

Allah Teala, Resulü´nün (sav) dostlarýný anlatýrken bir de þöyle buyurmuþtur
: "Müminlere karþý mütevazýdýrlar". (Maide/54) Ýþte bu üç sýfat, kalp rikkatinin anahtarlarý, kalp kasvetinin mühürleri mesabesindedir. Kalbin rikkatmda (=yumuþak ve ince oluþunda); Allah Teala´ya ve ahir et yurduna yönelme, O´nun emirlerine karþý teyakkuz halinde olma, cennet ve cehennemle vaad ve tehditleri üzerinde tefekkür etme vardýr. Kalbin kasavetinde (^katýlýðýnda) ise; yüz çevirme ve daimi gaflet vardýr.

Nefis muhasebesi vera´ ile, nefsin tartýlmasý ayne´l-yakin´i mü­þahede ile, büyük sunuþa hazýrlýk ise, Melik-i Ekber korkusuyla olur. Zühdün hakikati ve ruhu budur. Ali´den (kv) þu söz rivayet edilmiþtir: Ýnsaný, kaçýrmayacaðý bir þeyi yakalamasý sevindirir­ken, yakalayamayacaðý bir þeyi kaçýrmasý üzer. Sana dünyadan ge­lene sakýn fazla sevinme ve kaybettiðin dünyalýk için de sakýn üzülme. Sevincin, yaptýðýn güzel ameller, hüznün ise yapamadýkla­rýn için olsun. Meþguliyetin ahiretin için, tasan ise ölümden sonra­sý için olsun!

Yine Ali (kv) þöyle demektedir:
Heva, körlüðün ortaðýdýr. Þaþkýn­lýk anýnda durmak, tevfik-i ilahidendir. Dünyevi tasayý kovan þeyle­rin en güzeli, yakini imandýr. Yalanýn akýbeti, muhakkak kötülen-mektir. Doðrulukta ise selamet vardýr. Nice uzak olan vardýr ki, ya-kýndakinden daha yakýndýr. Sevdiði olmayan kimse garibdir. Dost ise, kiþinin gýyabýnda dost ve sadýk olandýr. Kötü zan, seni dosttan mahrum etmesin. Ýkramseverlik ve alçakgönüllülük ne kadar da güzel bir ahlaktýr. Haya, her türlü güzelliðe götüren yoldur. Kulpla­rýn en saðlamý, takvadýr. Sarýldýðýn sebeplerin en saðlamý da, Allah ile arandaki sebeptir. Dünyada sana en çok yarayan, ahiretteki yu­vaný Ýslah edebileceðin þeydir. Rýzýk da iki türlüdür. Biri senin ara­dýðýn rýzýk, diðeri ise seni arayan rýzýktýr. Sen ona gitmesen de o sana gelecektir. Eðer ellerinin arasýndan yokettiklerine sýzlanýyorsan, bari sana henüz gelmemiþ olanlar için sýzlanma. Olana bakarak, henüz olmamýþ olaný gör. Çünkü iþler, birbirlerine benzer.

Abdullah b. Abbas (ra) þöyle derdi: Her þeyin bir afeti vardýr. Ýl­min afeti unutmak, ibadetin afeti tembellik, aklýn afeti Övünme, ha­lin afeti hayýrsýzlýk, ticaretin afeti yalan, cömertliðin afeti saçýp sa­vurma, güzelliðin afeti kibir ve Ýslâm´ýn afeti nevadýr. Allah Resulü de (sav) þöyle buyurur: "Ümmetimin afeti dinar ve dirhemdir[94]Ve-bere es-Sülemi, Mücahid´in þu sözünü rivayet etmiþtir: Ýbni Abbas (ra) bana beþ þey tavsiye etti ve bunlarýn iyi incelenmiþ dirhemden ve saflaþtýnlmýþ altýndan daha güzel olduðunu teyid ederek þöyle dedi: Seni ilgilendirmeyen bir konuda asla konuþma. Çünkü bu, se­nin esenliðine daha yakýndýr. Kendini asla hatadan emin sanma. Seni ilgilendiren bir konuda, yeri gelinceye kadar asla konuþma. Kendini ilgilendiren bir konuda konuþan nice kimseler vardýr ki, sö­zü yerine koyamazlar da tepkiyle karþýlaþýrlar. Hilim sahibiyle ve kendini bilmezle münazara etme. Hilim sahibi seni altüst edebilir, kendini bilmez de canýný yakabilir. Bir kardeþin senden ayrýldýðýn­da, sen ondan ayrýldýðýnda seni nasýl anmasýný istersen sen de onu öyle an. Ona istediðini baðýþla ki, o da sana onu baðýþlasýn. Bir þey yapacaðýn zaman, iyilik yaptýðýnda mükafaat, kötülük yaptýðýnda ise ceza göreceðini iyi bilen bir adam gibi davran.

Ýbni Abbas´m (ra), oðlu Abdullah´a vasiyeti ise þöyledir:
Ey oðul, bu adamýn seni bir çok yaþlýdan üstün tuttuðunu ve sana çok deðer verdiðini görüyorum. Benim için þu hasletleri iyi muhafaza et! Bu adamýn bir sýrrýný dahi ifþa etme. Bir emrine dahi baþ kaldýrma. Onun yanýnda kimsenin gýybetini yapma. O da senden bir ihanet görmesin. Senden bir yalana þahit olmasýn! Ýbni Abbas´m (ra) bu vasiyeti, iki deðiþik rivayetle bize ulaþmýþ olup biri diðeriyle çakýþ­maktadýr. Diðer rivayette þöyle bir lafýz mevcuttur: Þa´bi´ye dedim ki: Bu tavsiyelerin her biri, bin tavsiyeden daha hayýrlýdýr. Diðer ri­vayette ise ´Her biri onbin tavsiyeden hayýrlýdýr denilmiþtir.

Yusuf b. Esbat da (ra) þöyle demiþtir:
Üç þey vardýr ki, bunlarý taþýyan kimsenin imaný kemale ermiþ demektir: Kiþi bir þeye razý olduðunda, rýzasýnýn onu batýla götürmemesi; Bir þeye kýzdýðýnda,kýzgýnlýðýnýn onu haktan çýkarmamasý ve gücü yettiðinde, sadece hakký olaný almasý.

Bir ravi zincirinden müsned olarak þöyle bir söz rivayet edilmiþ­tir: Serî b. el-Muðalles þöyle dedi: Üç þey vardýr ki yakini iman bun­larla belli olur: Helake sebep olacak mevkilerde hakký ayakta tut­mak; Bela geldiði zaman Allah Teala´nm emrine teslim olmak ve nimet gittiðinde Allah´ýn kazasýna rýza göstermek. Bunlarýn þerrin­den Allah´a sýðýnýrýz.

Ynt: Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: armi Date: 28 Aralýk 2009, 17:01:50
Rivayete göre Allah Resulü (sav) þöyle buyurmuþtur: Üç þey vardýr ki, bunlar olan kiþinin imaný kemal bulur: Allah´ýn diniyle il­gili olarak hiç bir kmayýcýnm kýnamasýndan korkmamak; Amelinin hiç bir kýsmýnda riyakarlýk etmemek; Biri dünya diðeri ahiret için olan iki durumla karþýlaþtýðýnda ahireti dünyaya tercih etmek". Yi­ne Allah Resulü´nden (sav) rivayet edilen meþhur bir hadiste þöyle buyrulm akta dýr: "Üç þey vardýr ki kurtarýcýdýrlar. Üç þey de vardýr ki helak edicidirler. Kurtarýcýlar þunlardýr: Gizli ve açýk hallerde Allah´tan korkmak; Hoþnutluk ve kýzgýnlýk hallerinde adaletli ko­nuþmak; Zenginlikte ve yoksullukta kanaatkar olmak. Helak edici­ler ise þunlardýr: Ýtaat edilen bir cimrilik; Tabi olunan bir heva; Ki­þinin kendisine hayran olmasý".

Bir baþka hadiste ise þöyle denilmektedir: "Kerem sahibi olmak takva, þereflilik tevazu, zenginlik ise yakini imandýr". Baþka bir hadiste ise Allah Resulü´nün (sav) þöyle buyurduðu rivayet edil­mektedir: "Ýman çýplaktýr. Onun elbisesi takva, zineti haya, seme­resi ise ilimdir". Ammar´m (ra) Allah Resulü´ne (sav) isnad ettiði hadisinde ise þöyle buyrulmaktadýr: "Vaiz olarak ölüm, ilim olarak Allah korkusu, yakin olarak zenginlik, ibadet olarak da meþguliyet yeter".

Hatiplerin serdarý, hatipler hatibi, bilgeler bilgesi Allah Resu­lü´nün (sav) meþhur veda hutbesinde söylediklerinden þunlarý ak­tarmayý uygun görüyoruz. Bilinir ki O´nun bu hutbedeki sözleri, ký­sa ama özlü sözler olup, vaaz, ibret alma, tefekkür etme ve zühde teþvik etme noktasýnda emsalsiz bir hitabet örneðidir. Söylediði her kelime, taþýdýðý anlam ile tam bir uyum içerisindedir. Ýban b. Ayyaþ (ra) Enes b. Malik´ten (ra) nakleder ki Allah Resulü (sav), de­vesinin üzerinden hitab ederek þöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Þu dünyada ölüm sanki bizden baþkasýna yazýlmýþ, hak sanki bizden baþkasýna farz kýlýnmýþ?! Az önce teþyi etmemizden sonra sefer eden þu ölüler, sanki bize geri döneceklermiþ gibi kabir­ler hazýrlýyor ve miraslarýný yiyorken kendimizi ebediler mi sanýyo­ruz. Onlarýn gitmesinden sonra alýnacak türlü türlü ibreti unutuyor, kapýmýzý çalacak her türlü tehlikeden eminmiþiz gibi davranýyoruz. Kendi kusuruyla uðraþmaktan baþkalarýnýn kusurlarýna zamaný kalmayan, haramdan kazanmadýðýný Allah yolunda harcayan, teva­zu ve alçakgönüllük sahiplerine merhamet eden, hikmet ve fýkýh eh­li ile içice olanlara ne mutlu! Nefsini zelil kýlan, ahlaký güzel olan, kalbi salah bulan ve þerrini insanlardan uzak tutanlara ne mutlu! Ýl­miyle amel eden, malýnýn fazlasýný infak eden, sözünün fazlasýyla tu­tan, sünnetle geniþleyip bidate yer vermeyenlere ne mutlu!".

Allah Resulü´nden (sav) rivayet edilen baþka bir hadis ise, yu­karýda daðýnýk olarak yeralan tavsiye ve fikirleri toplu alarak, la­fýz ve mana bakýmýndan kýsa olarak ihtiva etmektedir. Allah Resu­lü (sav) bu özlü hadisinde þöyle buyurmaktadýr
: "Kiþinin islamýnýn güzelliði, kendisini ilgilendirmeyen þeyi terketmesidir"[95]

Kulun, yapmasý emredilen bir farz, yapmasý hoþ görülen bir fa­zilet ve ihtiyacý olan bir mubah dýþýnda bir þeyle uðraþmamasý, kendisini ilgilendirmeyen þeyi terketmesidir. Baþka bir hadiste ise, kiþinin kendini ilgilendirmeyen þeyi terketmesi "Vera´ýn yarýsý" ola­rak bildirilmektedir.

Allah Resulü (sav) baþka bir hadisinde ise þöyle buyurmaktadýr
: "Senin þüphelediren þeyi býrakarak þüphelendirmeyene sarýl. Kö­tülük, kalplerin komþusudur"[96]Bu hadisin anlamý þudur: Hakkýn­da kuþkuya düþtüðün söz veya fiili terket. Çünkü bu davranýþýnda senin için bir ganimet veya bir selamet vardýr. Bunlar sayesinde de kesin bir fazilete nail olur veya onunla selamete erersin. Kalbine bulanýk gelen ve içinde huzursuzluk doðuran þeyden de uaak dur, çünkü ne kadar gizli ve belirsiz olsa da onda bir günah ve kötülük

sö zkonusudur.

Allah Resulü (sav), Rabbinin velilerini vasfediþi gibi, bir hadisin­de müminlerin vasýflarýný anlatmýþtýr. "Bir gün ashabýnýn (ra) arasýnda oturmaktaydý. Neden sonra´secdeye kapandý ve secdesini hay­li uzun tuttu. Daha sonra secdeden baþým kaldýrdý ve ellerini uzata­rak þöyle dua etti: ´Allahým, bize deðer ver, bizi aþaðýlama, bizi art­týr eksiltme, bizi yücelt zelil kýlma!´ Bunun üzerine kendisine sor­duk: Ey Allah Resulü, bu nedir? Buyurdu ki: ´Bana öyle ayetler indi­rildi ki, onlarý yerine getiren cennete girer1 Sonra da "Þu müminler felah buldu ki:..." (Mü´minun/1-9) diye baþlayan aþýrý okudu".[97]

Baþka bir kýsa hadis rivayetinde ise þöyle nakledilmektedir:
"Bir adam Allah Reulü´ne (sav) þöyle sordu:´Ey Allah Resulü, cen­netlik olduðumu -baþka bir lafzýnda, hakiki mümin olduðumu- ne zaman bilebilirim?´ Allah Resulü (sav), ´Þu vasýflarý kendinde taþý­dýðýn zaman´ dedi ve "Þu müminler felah buldu ki:..." (Mü´minun/1-9) diye baþlayan aþýrý okudu.

Allah Resulü´nün (sav), büyük hikmet sahibi sýfatýyla, imanýn­da ve amelinde ihlaslý olan kulu, nasýl kýsa ama özlü olarak tarif et­tiðini þu hadis-i þerifte görmekteyiz: "Bana sadece þu ayet nazil ol­saydý, o bile yeterdi, dedikten sonra Kehf suresinin son ayetinin þu kýsmýný okudu: "Her kim Rabbine kavuþmayý arzu ederse salih amel iþlesin ve Rabbinin ibadetinde O´na hiçbir ortak koþmasýn". (Kehf/110)". Bunlar, akýl sahiplerine nefis muhasebesi hususunda söylenebilecek en açýk ve nihai sözlerdi. Salih amel, ibadette ihlas­lý olmak, mahlukatý þirk koþmamak ise, Halik Teala´nm tevhidine yakinen iman etmektir.

Sözlerin en güzeline sahip olan Allah Teala, Zatý´ndan korkan dostlarýný vasfederken þöyle buyurur:
"Gerçekten Rablerinin kor­kusundan titreyenler, Rablerinin ayetlerine iman edenler. Rableri-ne ortak koþmayanlar ve Rablerinin huzuruna döneceklerinden yü­rekleri çarparak zekatlarýný verenler var ya, iþte onlar, hayýrlarda yarýþan ve hayýr için Önde gidenlerdir", (Mü´minun/57-61) Allah Te­ala, kendisinden korkan dost ve velilerini bu ayetlerde yedi mü­kemmel makama yerleþtirmiþtir ki bunlar Muhasebe Ehli´nin ma­kamlarý olarak bilinir. Murakabe Ehli´nin hallerinin manalarý da bu makamlarýn muhtevasmdandýr.

Allah Teala bu makamlara, korku ve titreme (=Haþyet ve Ýþfâk) ile baþlamýþ yürek çarpmasý (=Vecil) ve infak ile noktalamýþtýr. Bumakamlarýn icabý da Yakini Ýman´dýr. Allah Teala, takva ehlinin tartýsýný takva ile aðýrlaþtýrmýþ ve bunu, sýfatlarýnýn sonuncusu olarak vazederek "Rablerinin huzuruna döneceklerinden.." buyur­muþtur. Yani onlar, Rablerinin huzuruna dönme noktasýnda yakini bir imana sahip olduklarý için O´ndan korkmakta, titremekte, iman etmekte, ihlaslý davranmakta, canlarým ve mallarýný O´nun yoluna sebil etmektedirler.

Bu, aynen Allah Teala´ýn þu buyruðundaki gibidir:
"Allah´tan korkun ve bilin ki O´nunla karþýlaþacaksýnýz ve müminleri müjde­le!" (Bakara/223) Burada müminlerin Allah huzurunda korkudan emin olduklarýna, güzel bir þekilde aðýrlanýp O´na yakýnlýkla müj-deleneceklerine iþaret edilmektedir.

Ynt: Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: armi Date: 28 Aralýk 2009, 17:04:51
Nefis muhasebesi þöyle yapýlýr: Kul, nefsinde bir himmet doðdu­ðu ve hareket baþladýðý zaman þöyle bir durur. Hatýr´mý (=kalbe ge­len his ve fikir) yoklar ve tanýmaya çalýþýr. Hatýr, kalbin hareketi­ni, Izdýrab (=dalgalanma) ise bedenin hareketini ifade eder. Kulun kalbinde doðan his veya fikir, bir niyet, azmetme, karar verme, ça­ba sarfetme veya yapma cihetinde bir himmete sebeb olur. Eðer bunlar, Allah için (=Lillâh), Allah yolunda (=Fillâh) ve Allah ile bir­likte (=Billâh) ise ona devam eder.

Allah için olmasý; sadece Allah´a has ve halis olmasý manasm­dadýr. Allah ile birlikte olmasý; nefis ve hevaya yakýnlaþma suretiy­le deðil de Allah´ýn yakýnlýðýnýn müþahedesiyle birlikte olmasý, ma­nasmdadýr. Allah yolunda olmasý ise, Allah uðrunda, O´nun rýzasý­ný kazanma cihetinde olmasý manasmdadýr. Eðer himmetini mucib olan þey, böyle bir þey ise onu bir an önce tamamlamak için çaba sarfeder ve bunda acele eder.

Eðer beþeri tabiata uygun ve beþeriyet vasfýna uygun dünyevi bir çýkar, nefsani bir heva, eðlence ve gaflet içinse o hatýrý hemen redde­der ve onu kafasýndan ve kalbinden çýkartýp atmak ister, içinden ge­len bu kötü sese kulak vermeyip onu zihninde üretmeyerek kalbinde yer etmemesi için çabalar. Aksi halde kalbinde yereden bu kötü fik­rin atýlmasý çok zor olur. Oraya yerleþen bu fena fikir, zamanla orada bir tesir doðurur ve bu da zaman içinde fiil olarak ortaya çýkar.

Kalbe doðan his ve fikrin Allah için olmasý, O´na halis kýlýnma­sý anlamýndadýr. Allah ile olmasý, nefsin ve nevalarýn deðil O´nunyakýnlýðýnýn müþahedesiyle olmasý anlamýndadýr. Allah yolunda ol­masý ise, dünyevi bir kazanç için deðil, Allah rýzasý için olmasý an­lamýndadýr. Kul, kalbine doðan bu fikrin (=hatýr) tahlilini yapamaz ve onun üzerinde þüpheye düþerek hakikatini göremez, onun Allah Teala katýnda övülen, rýzasýna mazhar olacak, kul için öne geçirici-lik vasfý taþýyan bir þey mi yoksa Allah Teala katýnda çirkin ve mekruh görülen, kulun onu terketmesinde Allah´a yakýnlýk ve se­vapta fazlalýk getiren bir þey mi olduðunu bilemezse, o zaman bir kapalýlýk (—iþkâl) ortaya çýkar. Bu kapalýlýðýn sebebi, þu üç husus­tan biridir: 1. Allah Teala´yý yeterince bilememekten kaynaklanan yakini iman eksikliði; 2. Batýl hükümlerin kapalý yönlerini bileme­mekten doðan ilim eksikliði; 3. Beþer tabiatýndan doðan ve nefse yerleþen heva ve heveslerin galib gelmesi.

Bir alim þöyle demiþtir;
Alim, hayrý serden ayýrabilen kimse de­ðildir. Çünkü bunu her akýl sahibi yapar. Halbuki alim, iki serden hayýrlý olaný bilen ve zaruret halinde onu yapabilendir. Kul, zaru­rete düþtüðü zaman böyle yapar. Ýki hayýrdan þer olanýný bilendir. Yani dayandýðý þeylerden dolayý bunlardan birinden sakýnandýr.

Þüpheli hususlarda Allah Teala´nm hükmü; geri durma ve uzaklaþmadýr. Eðer bu husus, kalbi amellerden biri ise, kul bunun için azmetmez ve niyetlenmez. Eðer bedenle yapýlan bir amel ise, onun için koþmaz ve çaba sarfetmez. Aksine, iþin içyüzü ortaya çý­kýncaya kadar durur ve diðerlerini de durdurur. Vera´ (=titizlik, en­diþe) iþte budur. Vera´, kapalý hususlardan geri durmak ve bunlarý yapmaktan çekinmektir. Þüpheli konulara -hakikat ortaya çýkýnca­ya kadar-, niyet, söz veya fiille dalmaktan sakýnmak, vera´ýn gere­ðidir. Bunlarýn açýða çýkmasý da, ilimdeki kapalýlýðýn giderilmesi, manalarýn iyice tedkik edilmesiyle olur.

Allah Resulü´nden (sav) rivayet edilen bir hadiste de bu husus teyid edilerek þöyle buyrulmaktadýr: "Ýnsanlarýn en alimi, onlar ih­tilafa düþtüklerinde hakký en iyi tanýyandýr". Yine Allah Resulü (sav) þöyle buyurmaktadýr: "Muhakkak ki Allah Teala, þüpheler doðduðu zaman basiretli ve tenkidciyi, þehvetlerin hücumunda da kamil aklý sever".

Ýbni Mesud´dan (ra) þüphelerin çoðalmasýyla ilgili olarak þöyle bir söz nakledilmiþtir: Bugün, öyle bir zamanda yaþýyorsunuz ki,en hayýrlýnýz en hýzlmýzdýr. Öyle bir zaman da gelecek ki, en hayýr­lýnýz en yavaþýnýz olacaktýr. Nitekim sahabeden (ra) bir cemaat Irak ehli ile Þam ehli arasýnda savaþ kopunca geri durmuþ ve bek­lemeyi tercih etmiþlerdir ki bunlar arasýnda Sa´d, Ýbni Ömer, Üsa-me, Muhammed b. Mesleme (ra) gibi sahabiler mevcuttu.

Þüpheli noktalarda geri durmayarak onlara atýlanlar, kendi gö­rüþüyle övünen ve nefsinin hevasýna uyanlardýr. Allah Resulü´nden (sav) rivayet edilen bir hadiste de, böyle davrananlar zemmedil-mektedir: "Ýtaat edilen bir cimrilik, tabi olunan bir heva ve her gö­rüþ sahibinin kendi görüþüyle övünmesini gördüðünde, kendi nef­sinin hususiyetine baðlý kal"[98]Dikkat edilirse hadiste zemmedi­len, cimrilik deðil ´Ýtaat edilen cimrilik´tir. Çünkü cimrilik, her nef­sin sýfatýdýr.

Kiþi, nefsindeki bu cimriliðe itaat ettiði ve sevdiði malý baþka­larýndan kýskanarak sadece kendine saklamaya çalýþtýðý zaman zemmedilir. Ayný þekilde heva da tek baþýna zemmedilin emiþtir. Çünkü heva da nefsin özünde olan bir özelliktir. Zemmedilen, kiþi­nin bu hevaya gem vurmayýp ona tabi olmasýdýr. Kiþinin kendi gö­rüþüyle övünmesinde zemmedilen boyut ise, kiþinin bu görüþü sýrf kendi akýl ve zihninin ürün ve neticesi olarak görerek, ona ulaþma­sýný saðlayan Allah Teala´nm hidayetini inkar etmesi ve kendi gö­rüþüyle iftihar ederek, kendisinden daha bilgili olan kimselerin gö­rüþlerini hor görmesidir.

Allah Teala buyurduki: "Nefislerinizi temize çýkarmayýn". (Necm/32) O, kendi dostlarý arasýndaki görüþ sahiplerini vasfeder-ken de þöyle buyurur: "Keskin anlayýþlýlar için elbette bunda ibret­ler vardýr". (Hicr/75) Yine O, þöyle buyurmuþtur: "Basiret üzere Al­lah´a davet ediyoruz. Ben ve bana tabi olanlar". (Yusuf/108) Bir ha­diste de þöyle buyrulmaktadýr: "Müminlerin ´güzel´ gördükleri þey, Allah katýnda da ´güzel´dir. Müminlerin, ´çirkin´ gördükleri þey ise, Allah katýnda da ´çirkin´dir. Siz Allah Teala´nm arzmdaki þahitler­siniz". Seleften rivayet edilen bir söz de þöyledir: ibadetin en fazi­letlisi, güzel görüþtür.

Misallerin çatýþmasýndan dolayý, durum müþkil bir hale gelip hangi misale uyucaðmýz açýkça belli olmadýðý zaman, vera´ýn gereði, durup hiçbir þey yapmamak ve durumun kesinlik kazanmasýný beklemektir.

Ýlim eksikliðinden dolayý hasýl olan þüpheye gelince, bu husus­ta bilmeniz gereken; haram ve helal olarak iki aslý kesin olarak ta­nýmanýz ve benzerlerine buna göre yaklaþmanýz dýr. Bu, gayet açýk bir hükümdür. Mesela bazýlarý, güzel yüzlü bir gence bakmayý, er­kek olduðu için helal görmüþlerdir. Bu meseleyi -þüpheli olduðu için- iki asýldan birine dayandýrmak istediðinizde, Allah Teala´nm þu ayetini görürsünüz: "Meyvasmý verdiðinde onun meyvasma ba­kýn". (En´am/99) Bir diðer ayet-i kerimede de þöyle buyurmaktadýr: "Mümin erkeklere, gözlerini sakýnmalarýný söyle". (Nur/30) Dolayý­sýyla, parlak gence bakmakta da cinsel haz sözkonusu olabileceði için, üstteki asla göre hüküm verilir.

Bu durum, aynen mubah olan þiir ve kasideleri dinlemeye ben­zer. Kur´an dinlemek helal, ama þarký dinlemek haramdýr. Kaside­ler ise daha çok þarkýyý andýrmaktadýr. Bu sebeble bunlarýn dinlen­mesini, ehli olanlar dýþýndakiler için mekruh görürüz. Ayný durum, Kur´an okurken ´Lahn=makam´ ile okuma için de geçerlidir. Kuý^an´ý bu þekilde okuyan kimse, kýsaltmalarý uzatýp, uzatmalarý kýsaltacak þekilde makama uymaya çalýþýrsa, onu þarkýya benzet­tiði için mekruh iþlemiþ olacaktýr. Benzer bir durum pamuk ipek karýþýmýndan yapýlan giysileri giyme konusunda da geçerlidir. Bize göre, bu tür kumaþlar giymek ve bunlar giyinikken amel etmek mekruhtur. Çünkü bunlar, pamuktan çok ipeðe benzerler.

Ne gözün, ne de kulaðýn gerçek hükmüne ulaþamadýðý kapalý hu­suslara gelince kalpler, bunlar hakkýndaki kötü zanlarý, ve zahiri üzere ameli kesinleþtirmeyi sorgularlar. Allah Teala´nm aþaðýdaki buyruðu da bu manadadýr. Ýlmi açýklanmayan þeylerden uzak durul­masý gerekir. Kul, kendisine ilim verilmeyen bu tür muðlak konular­dan uzak durmalýdýr. Aksi halde uzuvlarý tarafýndan sorgulanacaðý tehdidi gayet açýktýr. Allah Teala buyurdu ki: "Bir de bilmediðin bir þeyin ardýnca gitme". (Ýsra/36) Yani onun ardýna düþme, onu merak edip irdelemeye giriþme. Bilmediðin bir þeyin izini sürerek, gözünü, kulaðýný ve kalbini ona þahit etme. Çünkü ilmin hakikati, görme, duyma ve müþahededir. Ýþte bu sebeple"Çünkü kulak, göz ve kalp, bunlarýn her biri ondan sorumludur" (Ýsra/36) buyrulmuþtur.

Allah Resulü de (sav) bu meyanda þöyle buyurmaktadýr: "Zan-dan sakýnýn. Çünkü zan, sözün en yalan olanýdýr".[99]

Kim, þüpheli bir meselede sýrf kendi hevasma uyarak kati bir karara varýrsa; kim de, içyüzünü bilmediði bir fiil veya iþe hemen atýlýr, onu arkadaþlarýna da açýklayarak haber varirse çok büyük bir kötülük etmiþ olur. Bir hadiste þöyle buyrulmaktadýr: "Kim gö­zünün gördüðü veya kulaðýnýn duyduðunu yayarsa, Allah Teala onu iman edenler arasýnda kötülüðü yaymaya çalýþanlardan biri olarak yazar". Bu hadis, Allah Teala´nm kullarý üzerindeki örtüsü­nü ve kullarýnýn ayýplarýný örtenleri sevdiðini ortaya koymaktadýr. Ebu Bekir de (ra) duasýnda bu gerçekleri teyid ederek þöyle der­di: "Allahým, bize hakký hak olarak göster ki ona uyalým. Batýlý da batýl olarak göster ki ondan sakýnalým. Bunlardan hiçbirini benzeþ-meli gönderme, yoksa hevaya uyarýz".

Ýsa´dan (as) þu söz rivayet edilmiþtir: "Ýþler üç türlüdür: Bir iþ vardýr ki doðruluðu sana açýkça belli olur, ona uy. Bir iþ de vardýr ki yanlýþlýðý sana açýkça belli olur, ondan sakýn. Bir iþ de vardýr ki, hükmü sana kapalý gelir, onu da bilenine havale et"

Ynt: Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: armi Date: 28 Aralýk 2009, 17:08:47
Ali (kv) þöyle dua ederdi: "Allahým, ilim hakkýnda ilimsiz konuþ­maktan Sana sýðýnýrým". Allah Teala´nm batýlý batýl olarak ortaya çýkarýp, dalaleti dalalet olarak beyan etmesi de, hakký ortaya çýka­rýp doðru ve sadýk olaný beyan etmesi gibi O´nun nimetlerindendir. Çünkü o da, yakini bilginin kapýlarýndan biridir. Ýþte bu sebebledir ki Allah Teala kulu ve peygamberi Muhammed´e (sav) bir iyilikte bulunarak ayetlerini ona açýklamýþ ve þöyle buyurmuþtur: "Ayetle­ri iþte bu þekilde açýklarýz ki, suçlularýn yolunu açýkça görebilesin". (En´am/55)

Ayetteki ´Sebü=yol´ kelimesinin fethalý okunmasý, Allah Resu-lü´nün (sav) bunlarý tanýmasý, ötreli okunmasý ise, suçlularýn yolla­rýnýn gösterilmesi ve açýða çýkarýlmasý, anlamýnda bir ifade doðu­rur. Allah Teala, takva sahiplerine bunu vaadetmiþ, hatta günahla­rýn kefaretinden ve maðfiretten bile öne alarak zikretmiþtir. O, bu­nun büyük bir lütuf olduðunu haber vererek þöyle buyurmuþtur: "Ey iman edenler, Allah´tan korkarsanýz, O da size bir kýstas (furkan) kýlar, günahlarýnýzý kefaret eder". (Enfal/29) Yani kalplerinize, þüpheli halleri ayýrabileceðiniz bir ýþýk koyar.

Ayný þekilde Allah´tan hakkýyla korkan müttakiler için bir de kapalý konulardan çýkýþ varedilmiþ ve onlar, hiç ummadýklarý yer­den nzýklandmlmakla müjdelenmiþlerdir.[100] Bu da öðretilmeksizin bilme olarak anlaþýlan, ilahi ilham ve her þeyden haberdar ve her-þeyi bilgisine sahip olan Allah katýndan verilen tevfik-i ilahi olarak kendini gösterir.

Allah Teala, ilim ehli kendi aralarýnda saldýrganlýk için ihtilafa düþtüklerinde takva sahibi müminlere böyle bir çýkýþ vaadetmiþtir. Kitab Ehli´nin alimleri arasýndaki saldýrganlýk ise, hased ve kibir afetlerin dendir. Allah´ýn gaybi ayetlerini ve kaderi gönülden tasdik etmeyen münafýklar ise, bu vaatten mahrum býrakýlmýþlardýr. Al­lah Teala, bu hususta þöyle buyurmaktadýr: "Halbuki kendilerine apaçýk deliller geldikten sonra birbirlerine karþý olan kibir ve ha­setten ötürü ihtilafa düþenler, o Kitab verilenlerden baþkasý deðil­dir. Ýþte Allah, iman edenleri, kendi iradesiyle, üzerinde ihtilafa düþtükleri hakka hidayet etti". (Bakara/213)

Hakka hidayetin oluþumu þöyledir:
Takva sahibi kimseye hida­yet verildiði zaman hak ortaya çýkardýr ve kul, imtihan için baþla­týlan batýlý ve onunla ilgili olarak kendine raci olan hükümleri bilir. Batýl, kimi zaman bir düþmanýn ismi, kimi zaman da nefsin bir sý­fatýdýr. Allah Teala´nm þu buyruðunu iþitmediniz mi? "De ki: ´Hak geldi, artýk batýl ne yeniden baþlar, ne de geri döner". (Sebe´/49) Ya­ni hak geldiði zaman, batýlý açýða çýkarýp tekrar göstererek baþlama ve tekrarlama emrinin hakikatini ortaya koyar. Denildi ki: Ayette ´Batýl´ ile murad edilen Ýblis´dir, bunu iyi düþünün. Allah Teala bu­yurur ki: "Allah´ýn ayetlerine iman etmeyenleri, Allah da hidayete erdirmeyecektir". (Nahl/104) Allah Teala´nm hükümleri açýklamasý f=beyân) bir nimettir. Çünkü bu da kudret-i ilahinin bir eseridir. Ni­tekim O þöyle buyurmaktadýr: "(Hakikat) ona beyan olunca ´Bilirim ki Allah, herþeye kadirdir´ dedi". (Bakara/259) Hal böyle olunca ku­la düþen, bu nimetten dolayý Allah Teala´ya þükretmesidir.

Kulun sürekli þükrü, Allah Teala´nm beyân nimetini bahþetme­sine bir vesile olabilir. Kaldý ki Allah Teala, þükredilmesi halinde daha fazlasýný vereceðini vaadetmektedir: "Belki þükredersiniz di­ye Allah size ayetlerini iþte böyle beyan edip açýklar". (Maide/89) Ayetlerin açýklanmasýna þükredenler için þükrün karþýlýðýnýn ziya­desiyle verileceðinin en güzel delili de yine O´nun þu buyruðudur: "Þükreden bir kavim için ayetleri iþte böyle açýklarýz". (A´raf/58)

Þüpheli iþlerde kalbinin sesini duymayarak duraklayan ve Allah Teala´nm daha fazla ilim, yakini bir kuvvet veya heva perdesini kal­dýrmak suretiyle hakikati açmasýný bekleyen kul, doðru olana yön­lendirilmiþ bir kuldur. Bu manada Allah Teala þöyle buyurmakta­dýr: "Kendisine hikmet ve hakký batýldan ayýrma gücü vermiþtik". (Sad/20) Böyle bir kul, Allah Teala´nm vasfettiði þu zümreye dahil olacaktýr: "Kime hikmet verilmiþse, ona çok hayýr verilmiþ (demek­tir)". (Bakara/269) Kulun bu hali, talep etmediði ve baþka bir alimi onu açýklama mevkiine koymadýðý durumlar için geçerlidir.

Böyle bir durumda dostlarý için hakikati öðrenmek ve kendisi­ne yol göstermeleri noktasýnda alimleri rehber mevkiine koymak isteyen kul ise, zaruri olarak Allah´ý bilen, O´nun hükümlerinin iç­yüzüne vakýf olan, Allah Teala´nm gerdiði perdenin inceliðini ve keþfinin gizemini arif olan bir alime sormasý gerekir. Hakikati ken­di kalbiyle mükâþefe edip bulamayan bir kimse ise, o alîm kendisi­ne anlayacaðý dilden bu iþin hakikatim açýklayacaktýr. Allah Teala þöyle buyurmaktadýr: "Eðer bilmiyorsanýz, zikir ehline sorun". (Nahl/43) Kul, böyle davranmakla Allah Teala´nm þu buyruðunu da tasdik etmiþ olacaktýr: "Onu, haberdar olana sor". (Furkan/59)

Allah Teala, ilk yürüten ve son açýklayandýr. Ancak yürümek ve sormak kula, hidayete iletmek ve beyan etmek ise hidayeti elinde tu­tan Hak Teala´ya aittir. O, þöyle buyurmaktadýr: "De ki: Yeryüzünde yürüyün ve bakýn". (Nahl/36) Yine O, þöyle buyurmuþtur: "Eðer sen, sana indirdiðimizden kuþkuluysan, Kitab okuyanlara sor". (Yunus/94)

Konuyla ilgili olarak muhtelif ayetlerinde þöyle buyurmuþtur: "Onu beyan etmek Bize düþer". (Kýyamet/19) "Hidayeti göstermek de Bize düþer". (Leyl/12) "Yolu doðrultmak da Allah´a düþer". (Nahl/9) Allah Teala´nm geçmiþ ümmetler içinde yaþayan sünnetle­ri bunlardýr ve bu sünnetler asla deðiþmeyecek, deðiþtirilemeye­cektir. Allah Teala´nm þu buyruðunu da iþitmediniz mi? "Ve Adem´e bütün isimleri öðretti". (Bakara/31)

Öðretilmek için seçilen insan, o idi. Adem de (as) seçici olan Al­lah Teala´mn tahsisi ile, ilimden nasibini aldý. Sonra þöyle buyur­du: "Ey Adem, onlara isimleri haber ver. O, isimleri onlara haber verdiðinde". (Bakara/33) Bundan sonra Adem´i býrakarak kendi Za-tý´na döndü ve ilminin vasýtasýný göstermesinin ardýndan Kendinin ilmin sahibi olduðunu teyid ederek þöyle buyurdu: "Size ´Muhak­kak ki Ben bilirim´ dememiþ miydim". (Bakara/33) Dikkat edilirse, ´Adem bilir´ buyurmuyor. Çünkü Adem (as) ilimden nasibine düþe­ni Râzýk´ý olan Allah Teala´dan almýþtýr. Bunun sebebi de, Allah ka­týndaki yüksek mevkiidir.

Melekler de isimlerin ilminden paylarýna düþen nasibi, Allah Teala´dan Adem (as) vasýtasýyla almýþlardýr. Þu halde ilmi bahþe­den, çetin kuvvet sahibi Allah Teala´dýr. Her þeyi yaratýcý olan O´dur: "Size rýzýk veren Allah´tan baþka yaratýcý mý var?". (Fatýr/3) Kullar, Allah Teala´mn ilim rýzkýndan nasiplerini, vasýtalarýna ve yollarýna göre alýrlar. Þu halde, hesaba çekici olan Allah Tea­la´mn müþahedesiyle ilgili muhasebenin ilk makamý budur. Muha­sebe hakkýnda tahkik sahibi olmak ise, murakabe edip gözetleyen Allah Teala´mn görülmesi sayesinde gerçekleþen Murakabe maka­mýnýn baþlangýcýdýr. Murakabe´nin bu makamý, yakini iman sahip­lerinin (=Mûkinûn) hallerinden biridir. Yakin ilmi, îman ilminin bittiði yerde baþlar. Kulun Yakin ilminden alacaðý son nasip, ayný zamanda Ayne´l-Yakin makamýnýn baþlangýcýdýr. O da Marifetin müþahede edilmesidir.

Bu vasfý haiz olan Marifet, Müþahede makamýnýn baþlangýcým teþkil eder. Bu da, yakýn kýlýnanlarýn (=Mukarrebûn) makamýdýr. Bununla kasdettiðimiz ise, nefsin uzaklýðýný kuþatýp onu istila eden Karîb´in sýfatýnýn müþahede edilmesidir. Böylece uzaklýðý ya­kýnlýkta kaybolur ve aklý, O´nun zanný altýnda uyanýp hikmeti O´nun kudreti altýnda durulur. Bunu ay ýþýðýnýn, güneþ ýþýnlarý içinde kaybolmasýna benzetebiliriz. Muhakkak ki Allah Teala, em­rinde galib gelendir.

Ýsim ve sýfatlarýn manalarýnýn bilinmesi, ilahi ahlak ve hüküm­lerinin içyüzünün tanýnmasý, Allah´a yakýnlýk (=Kurb) makamla­rýnda, Zat´m nurunun aynasýyla gerçekleþir. Mekan hükmünün nu­ru kaldýrýlýr ve kul, sanki aynanýn yapýsýnýn (=kevn) kaldýrýlýþýna þahit olarak Zat´ý, bütün nuru ile müþahede eder. Ayna, yapýsýndan kaybolur ve kul, Allah Teala´mn Kayyumiyeti´nin baskýsýyla ayakta durur. Kul, o anda ölü gibi olur ve bütün dikkatiyle Zat´ý müþahe­de eder. Ama bu müþahedesi, aynanýn nuruyla ve onun cismiyle gerçekleþen müþahede gibi olmaz. Bu da ancak vasfýn yakýndan muayene edilmesi, muamelenin tamamýnda murakabenin güzelce yapýlmasý ve þer taþýyan hatýrlarýn derhal kovularak hayýr taþýyan hatýrlarýn hemen uygulanmasýnda kendini gösteren Rabbin huzu­rundaki edebin güzelleþtirilmesinden sonra hasýl olur. Ýþte bu, Mü­þahede ve Kurb halidir.

Bu hal kulu, ilme´l-yakin ile kalp saflýðýna, kalp saðlýðý ise onu ayne´l-yakin müþahedesin deki çeþitli makamlara yükseltir. Kul, Öy­le bir hale ulaþýr ki, ondan sonra kalbinde haktan baþka hiçbir ha­týr kalmaz. Dolayýsýyla kalbinin sesine (=hâtýr) karþý çýktýðýnda, Hakk´a karþý çýkmýþ olur. Bu vasýflarýn terkedilmesi ise, kalbin bu­lanmasýna yol açar. Kalp bulanýklýðý ise, kalbin kararmasýna ve zulmetine neden olur. Bunlar da kasvet makamlarýný teþkil eder ki bu, Allah´tan uzaklaþmanýn (=bu´d) ilk safhasýdýr.

Bize þöyle bir haber ulaþtý: Küçük de olsa hiçbir fiil yoktur ki, onun için üç defter açýlmasýn:
Ýlk defterde ´Neden?´ Ýkinci defterde ´Nasýl?´ üçüncü defterde ise *Kimin için?´ sorularý yazýlýdýr. ´Ne­den?´ sorusunun manasý þudur: Yaptýðýn bu fiili neden yaptýn? Ýþte bu, Rubûbiyet hükmü gereði Allah Teala´mn kulluk hükmündeki kulunu imtihan noktasýdýr. Bunun manasý daha geniþ olarak þöy­ledir: Yaptýðýn bu fiili, Mevlan istediði için mi yaptýn, yoksa onu sýrf kendi arzundan dolayý mý yaptýn?

Kul, eðer bu defterden temiz çýkar, yani bütün yaptýklarýný Al­lah Teala emrettiði için yapmýþ olarak hesabýný verirse, ikinci def­ter açýlýr ve ´Nasýl yaptýn?´ sorusu sorulur. Bu da, kuldan yaptýðý fi­ille ilgili bilgisinin istendiði noktadýr ve onun için ikinci imtihaný teþkil eder. Burada kula, yaptýðý fiili, bir ilme dayanarak mý yoksa cehaletle mi yaptýðý sorulur. Çünkü Allah Teala, ancak kendi yolu üzere yapýlan amelleri kabul eder. O´nun yolu da ilimdir.

Eðer kul, bu imtihaný da geçerse, o zaman üçüncü defter açýlýr ve yaptýðý iþleri kimin için yaptýðý sorulur. Bu da, sadece Rab Tea-la´ya has ve halis kýlarak kulluk etmenin sýnandýðý noktadýr. Kulun geçeceði üçüncü imtihan da budur. Bu imtihaný geçenler, Allah Te­ala´nm haklarýnda "Ancak ihlaslý kullarýn". (Hicr/40) buyurduðu-kullarýdýr. Bu da, ihlas þiarý olan "La ilahe illallah"m gereði ve ica­býdýr. Bundan sonra kul için, karþýlaþma anýnýn beklentisi içinde ürpermeden baþka bir þey yoktur.

Ynt: Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: armi Date: 28 Aralýk 2009, 17:09:53
Kul, yaptýðý ameli ilim üzere yapmýþ olabilir. Ama kimin için yaptýðý önemlidir. Eðer halisane þekilde Allah Teala´nm rýzasýný he­defleyerek yapmýþ ise, o amelin ecrini vermek Allah´a düþer. Þayet kendisi gibi kul olan baþka birinin rýzasý için yapmýþsa, o zaman ec­rini ondan istemelidir. Dünyevi bir menfaat için yapmýþ da olabilir. Onun karþýlýðý da dünyada verilmiþtir.

Amel, hata ve dalgýnlýkla karýþýk olarak yapýlmýþsa, o zaman da ecir verilmez. Çünkü amel için gerekli olan niyet ve azim mevcut deðildir. Allah Teala dýþýnda neyi olursa olsun, baþka bir þeyin rýza­sýný umarak yapýlan her þey, Allah Teala´nm gazabýný ve cezasýný gerektirir. Çünkü bu, kulun gerçek mesuliyetini terketmesi ve Al­lah´ýn haklarýný bilmemesidir. Allah´ýn kulu olduðu halde, O´ndan baþkasýný nasýl dost edinebilir? O´nun verdiði rýzký yerken, nasýl baþkasý için amel edebilir? Din, yalnýz Allah´ýn olduðu halde, nasýl dini baþka kaynaklarda arayabilir? Yoksa o, Allah Teala´nm ´Dik­kat edin, din yalnýz Bana halis kýlýnýr" buyruðunu duymamýþ mýdýr?

O´nun "Onlar, ancak hanifler olarak dini Allah´a has kýlarak O´na kullukla emrolundular" (Beyyine/5) ayetini duyamadýðý için mi, O´nun emirlerini kabul etmez? Ya da O´nun "Allah dýþýnda tap­týklarýnýz size rýzýk veremezler. Rýzký Allah´tan umun ve O´na kul­luk edin" (Ankebut/17) buyruðunu duymamýþ mýdýr?

Ýþte bunlar, Kur´an´m misalleridir ve alimler de bu misallerden delil çýkarýrlar. Þu halde hitab-ý ilahi iyice tefekkür edildiði zaman, arifler de bu misaller vasýtasýyla zikirlerini anlarlar. Allah Teala´nm ayýplama ve kýnamasý ise, O´nun yüce hitabýndan uzak duran gafil­lere yöneliktir. O´nun hitabýndaki aðýr doz, onlar için ahirette göre­cekleri azaptan bile daha fazla can yakýcýdýr. Çünkü Allah Teala, di­nin yalnýz Kendine halis kýlýnmasýný istemiþ ve bu noktada yarat­týklarýndan hiçbirinin Kendine ortak koþulmamasýný emretmiþtir.

O buyurur ki: "Dikkat edin, Din yalnýz Allah´a halis kýlýnýr". (Zümer/3) Þu halde Allah´ýn yolu, halis ve tevhidle birleþmiþ bir yol olup, bulanýk ve baþkalarý tarafýndan da ortaklaþýlan bir yol olma­malýdýr. Çünkü ihlas, þehvet ve hevamn bulaþýklarýndan arýndýrma ve temizleme demek iken, onun zýddý olan þirk, Allah´a ibadete nef­si ve diðer insanlarý karýþtýrmaktýr.

Ýhlas, kan ve iþkembedeki besinlerden süzülerek çýkan saf ve temiz bir süt gibidir. Allah Teala üzerimizdeki nimetini onunla ta­mamlar. Bize düþen de, ayný O´nun yaptýðý gibi, heva ve hevesin ha­kim olduðu nefsimizden halis ve pâk ameller çýkarabilmektir. Sü­tün içinde bir kan veya iþkembe artýðý gördüðümüzde ondan nasýl tiksinir ve içmezsek, Hikmet sahibi ve her þeyden haberdar olan Allah Teala da bizim amellerimizde bir riya, þehvet ve heva bulaþý­ðý gördüðünde onlarý asla kabul etmeyecektir. O´nun, kudretiyle bizler için hayvanlar ve diðer canlýlardan binek ve yiyecek edinme-mezi saðladýysa, biz de yalnýz O´na þükretmeli ve amellerimizi O´na halis kýlmalýyýz. O´nun nimetlerini yedikten sonra kazandýðýmýz kuvvetle, salih ameller iþlemeliyiz.

Kim, Allah Teala´nm onun için yarattýðý nimetleri bilmezlik eder, emrettiði gibi dininde ihlasa yönelmezse, elbetteki gazab-ý ila­hiye maruz ve azab-ý ilahiye müstehak olur. Çünkü böyle davran­makla, O´nun nimetlerine nankörlük etmiþ, emirlerine baþkaldýr-mýþ olur.

Yukarýda anlatmaya çalýþtýðýmýz hususlarda düþünen insanlar, halktan mümkün olduðunca kaçarak, Hak´la karþýlaþmanýn endi­þesiyle sürekli gözyaþý döken kullar olurlar. Onlar, huzur-u ilahiye çaðrýlan, orada durdurulan, þahit kýlman ve oradan asla geri çev­rilmeyen kimselerdir. [101]

Ynt: Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: akmina Date: 28 Aralýk 2009, 18:10:31
Teþekkürler her zaman ki gibi faydalý konularý paylaþmýssýnýz.Baþarýlar  selamlar
Ynt: Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: armi Date: 28 Aralýk 2009, 18:28:15
Aleykum selam akmina kardeþim.
Asýl ben teþekkür ederim konularýmý dikkatli bir þekilde takip etdiðin için .Selametle...
Ynt: Nefis Muhasebesi Ve Vakitlere Riayet Edilmesi By: zahdem Date: 29 Aralýk 2009, 00:50:22
ALLAH razý olsun vaaz ve irþad kaynaðý olmuþ.rabbim gayretinizi daim eylesin.

radyobeyan