Fatih Camii By: SonDamLa Date: 27 Aralýk 2009, 00:32:03
Fatih Camii
Yatarken yerde ilhâdýyle haþr olmuþ sefil efkâr,
Yarýp edvârý yükselmiþ bu müdhiþ heykel-i ikrâr,
Siyeh reng-i dalâlet bir bulut þeklinde mâzîler,
Civârýndan kaçar, bulmaksýzýn bir lâhza istikrâr;
Ziyâ-rîz-i hakîkat bir seher tavrýnda müstakbel,
Gelir fevkýnden eyler sermedî binlerce nûr îsâr.
Derâgûþ etmek ister nâzenîn-i bezm-i lâhûtu:
Kol açmýþ her menârý sanki bir ümmîd-i cür´etkâr!
O revzenler, nazarlardan nihan dîdâra müstaðrak,
Birer gözdür ki sýyrýlmýþ önünden perde-i esrâr.
Bu kudsî ma´bedin üstünde tâban fevc fevc ervâh
Bu ulvî kubbenin altýnda cûþan mevc mevc envâr.
Tecessüd eylemiþ gûyâ ki subhun rûh-i mahmûru;
Semâdan yâhud inmiþ hâke, Sînâ-reng olup, Dîdâr!
Tabîat perde-puþ-i zulmet olmuþ, hâbe dalmýþken,
O, gûyâ kalb-i nûrânîsidir leylin, durur bîdâr.
Evet bir kalbdir, bir kalb-i cûþâcûþ-i âþýktýr,
Ki cevfinden demâdem yükselir bin nâle-i ezkâr.
Nümâyan cebhesinden Sadr-ý Ýslâm´ýn meâlîsi:
O sadrýn feyz-i enfâsýyle gûyâ bir yýðcn ahcâr,
Kýyâm etmiþ de, yükselmiþ de bir timsâl-i nûr olmuþ.
Nasýl timsâl-i nûr olmaz? Þu pek sâkin duran dîvâr,
Asýrlar geçti hâlâ bâtýlýn pîþ-i hücûmunda,
Göðüs germektedir, bir kerre olsun olmadan bîzâr:
Bu bir ma´bed deðil, Mâ´bûd´a yükselmiþ ibâdettir;
Bu bir manzar deðil, dîdâra vâsýl mevkib-i enzâr.
Semâdan inmemiþtir, þüphesiz, lâkin semâvîdir:
Zemînî olmayan bir cilve-i feyyâzý hâvîdir.
***
Bir infilâk-ý safâdýr ki yâr-ý cânýmdýr,
Sabâhý pek severim, en güzel zamânýmdýr.
Ridâ-yý leyli henüz açmamýþtý dest-i semâ;
Sabâ da hâb-ý sükûndan ayýlmamýþtý daha,
Fezâ yý rûhda aksetti, es-salâ perdâz
Müezzinin dem-i mahmûru, bir hazîn âvâz.
Ýçimde cûþ ederek lücce lücce istiðrâk,
Ezâný beklemez oldum; açýlmadan âfâk,
Zalâmý sîneye çekmiþ yatan sokaklardan
Kemâl-i vecd ile geçtim. Önümde bir meydan
Göründü; Fâtih´e gelmiþtim anladým, azýcýk
Gidince, ma´bede baktým ki bekliyor uyanýk!
Sokuldum artýk onun sîne-i münevverine,
Oturdum öndeki maksûreciklerin birine.
Fezâ-yý ma´bedin encüm-nümâ meþâ´ilini,
O lem´a lem´a dizilmiþ ziyâ kavâfilini
Görünce geldi çocukluk zamanlarým yâda...
Neler düþündüm o sâ´atte bilseniz orada!
Sekiz yaþýnda kadardým. Babam gelir: "Bu gece,
Sizinle câmi´e gitsek çocuklar erkence.
Giderseniz gelin amma namazda uslu durun,
Merâmýnýz yaramazlýksa iþte ev, oturun!"
Deyip alýrdý beraber benimle kardeþimi.
Namâza durdu mu, hâliyle koyverir peþimi,
Dalar giderdi. Ben artýk kalýnca âzâde,
Ne âþýkane koþardým hasýrlar üstünde!
Hayâl otuz sene evvelki hâli pîþimden
Geçirdi, baþladým artýk yanýmda görmeye ben:
Beyaz sarýklý, temiz, yaþça elli beþ ancak;
Vücûdu zinde, fakat saç, sakal ziyâdece ak;
Mehîb yüzlü bir âdem: Kýlar edeble namaz;
Yanýnda bir küçücek kýzcaðýzla pek yaramaz
Yeþil sarýklý bir oðlan ki: Baþta püskül yok.
Ýmâmesinde fesin baðlý sâde bir boncuk!
Sarýk hemen bozulur, sonra þöyle bir dolanýr;
Biraz geçer, yine râyet misâli dalgalanýr!
Koçar koþar duramaz, âkýbet denir "âmîn"
Namaz biter: O zaman kalkarak o pîr-i güzîn,
Alýr çocuklar, oðlan fener çeker önde,
Gelir düþer eve yorgun, dalar pek âsûde
Derin bir uykuya...
Derken bu hâtýrât-ý lâtîf
Çekildi aslýna, artýk hakîkatin o kesîf
Likâsý baþladý karþýmda cilve eylemeye;
Zaman da kalmadý zâten hayâli dinlemeye:
Saðým, solum, önüm, arkam huþû´a müstaðrak
Zýlâl-i âdem iken, bir sadâ bülend olarak,
O kâinât-ý huzu´u yerinden oynattý;
Fezâ-yý mahþere döndürdü gitti eb´âdý!
Sufuf ayakta müselsel cibâl-i velveledâr
Gibiydi. Her birisinden duyuldu sîne-fýkâr,
Birer enîn-i tazarru ; birer niyâz-ý hazîn,
Ki kalb-i rahmeti sýzlattý þüphesiz o enîn!
Eðildi sonra o daðlar Huzûr-i Ýzzet´te;
Göründü sonra o daðlar zemîn-i haþyette!
Ýnayetiyle Hudâ kaldýrýnca her birini,
Semâya doðru o daðlar da açtý ellerini.
O anda koptu yüreklerden öyle bir feryâd,
Ki rûhum eyliyecek tâ ebed o dehþeti yâd.
Kesildi bir aralýk inleyen hazin âvâz...
Ne oldu Arþ´a kadar yükselen o sûz ü güdâz?
O çûþ içindeki îman?
Evet, hurûþ ederek iþte rahmet-i Subbûh,
Bütün yüreklere serpildi kubbeden bir rûh:
Rûh-i itmînan.
radyobeyan