Mucize Ve Büyük Özellikleri
Pages: 1
Enes Hadisi By: sumeyye Date: 25 Aralýk 2009, 23:02:52
Enes Hadisi


Müslim´in Sabit el-Bünani´den rivayetine göre Enes demiþtir ki: "Rasülüllah (s.a.v.) þöyle buyurdu: Bana Burak getirildi. Burak; mer-kebden büyük, katýrdan küçük, beyaz ve uzun bir dabbedir. Gözünün gördüðü yere Ön ayaðýný kor ve çok süratli gider. Ben ona bindim ve Beytü´l-Makdis´e geldim. Üzerinden inip oradaki halkaya baðladým ki, daha önceki peygamberler de bu halkaya binitlerini baðlarlar idi. Sonra Mescid´e girdim, iki rek´at namaz kýlýp çýktým. Cebrail bana, birinin içinde içki, diðerinin içinde süt bulunan iki kadeh sundu. Ben de içinde süt olaný alýp içtim. Cebrail bana: "Fýtratý seçtin" dedi. Sonra yakýn semaya çýkarýldým. Cebrail kapýnýn açýlmasýný istedi. "Sen kimsin?" diye soruldu. O da: "Cebrail" diye cevapladý. "Yanýnda kim var?" diye soruldu. O da: "Muhammed" dedi. "Demek O´na peygamberlik geldi mi?" denildi. O da: "Evet" dedi ve bize kapý açýldý. Bir de ne göreyim, Adem´le karþý karþýyayým! Beni "merhaba" diyerek karþýladý ve bana hayýr dualar etti. Sonra ikinci semaya çýkarýldýk. Cebrail kapýnýn açýlmasýný istedi, ona: "Kimsin?" denildi. O da: "Cebrail" dedi. "Yanýnda kim var?" denildi. O: "Muhammed" dedi. "Demek O, peygamber olarak gönderildi mi?" denildi. O da: "Evet" dedi. Bize kapý açýldý. Bir de ne göreyim iki teyze oðlu Ýsa bin Meryem ile Yahya bin Zekeriyya karþýmýzdalar. Beni. "merhaba" diyerek karþýladýlar ve benim için hayýr duada bulundular. Sonra üçüncü semaya çýkarýldýk. Cebrail yine kapýnýn açýlmasýný istedi, kendisine: "Sen kimsin?" diye soruldu. O: "Cebrail" dedi. "Yanýnda kim var?" denildi, O da: "Muhammed" dedi. "Demek O´na gerçekten peygamberlik geldi mi?" denildi. O da: "Evet" dedi. Kapý açýldýðýnda ne göreyim, bütün güzelliðin yarýsýna sahip kýlýnmýþ bulunan Yusuf peygamber! Beni "merhaba" diyerek karþýladý ve benim için hayýr duada bulundu. Sonra dördüncü kat semaya çýkarýldýk. Cebrail kapýnýn açýlmasýný istedi, "Kim o?" denildi. O: "Cebrail" dedi. "Yanýnda kim var?" denildi, O da: "Muhammed" dedi. "Gerçekten O´na peygamberlik gönderildi mi?" denildi. O da: "Evet" dedi. Kapý açýldýðýnda karþýmda îdris´i gördüm. O da beni "merhaba" diyerek karþýladý ve benim için hayýr dua etti. Sonra beþinci semaya çýkarýldýk. Cebrail kapýnýn açýlmasýný istedi. "Kimsin?" denildi. O: "Cebrail" dedi. "Yanýndaki kim?" denildi. O da: "Muhammed" dedi. "Demek O´na peygamberlik gönderildi mi?" denildi. O da: "Evet" dedi. Kapý açýldý. Bir de ne göreyim, Harun beni karþýlamakta, bana "merhaba" demekte. O da benim için hayýr dua etmekte. Sonra altýncý semaya çýkarýldýk. Cebrail yine kapýnýn açýlmasýný istedi, "kim o?" denildi. O: "Cebrail" dedi. "Yanýndaki kim?" denildi. O da: "Muhammed" dedi. "Demek O´na peygamberlik gönderildi mi?" denildi. O da: "Evet" dedi. Kapý açýldý. Bir de ne göreyim, Musa karþýmda. Beni "merhaba" diyerek karþýladý ve benim için hayýr dua etti. Sonra yedinci kat semaya çýkarýldýk. Cebrail kapýnýn açýlmasýný istedi, ona "kimsin?" diye soruldu. O: "Cebrail" dedi. "Yanýnda kim var?" denildi, O da: "Muhammed" dedi. "Demek O´na peygamberlik gönderildi mi?" denildi. O da: "Evet O´na peygamberlik verildi" dedi. Kapý açýldý biz de içeri girdik. Bir de göreyim, Ýbrahim arkasýný Beyt-i Mâmûr´a dayamýþ oturmakta ve bu Beyt´e günde yetmiþ bin melek girmekte, çýkýp bir daha dönmemektedir.

Sonra ben Sidre-i Müntehâ´ya götürüldüm. Onun fil kulaðý gibi yapraklan, testi gibi meyveleri vardý. Hiç bir kimse onun güzelliðini hakkýyla anlatmaya güç yetiremez. Allah bana dilediðini vahyetti. Üzerime elli vakit namazý farz kýldý, her gün bu namazlar kýlýnacaktý. Ben geri döndüm. Musa´ya geldiðim zaman, o bana: "Allah senin ve ümmetinin üzerine neyi farz kýldý?" diye sordu. Ben de: "Elli vakit namazý" dedim. O da bana dedi ki: "Rab´bine dön ve O´ndan hafifletme sini iste. Zira ümmetin buna güç yetiremez. Ben Ýsrail oðullarýný çok tecrübe ettim, sana bu tecrübeme dayanarak tavsiyede bulunuyorum." Ben de onun tavsiyesine uyarak Rab´bime döndüm, O´ndan hafifletmesi ni istedim. Rab´bim dileðimi kabul ederek beþini baðýþladý. Dönüþümde Musa yine sordu, ben de kendisine "beþini baðýþladý" dedim. Musa: "Senin ümmetin buna güç yetiremez, dön de Rab´binden hafifletmesini iste" diye tavsiyede bulundu. Ben Rab´bim ile Musa arasýnda gidip geldim, hatta sonunda Rab´bim: "Ya Muhammed, bu farz kýldýðým namazlar, günde beþ vakit olmak üzere hafîfletümiþtir. Bu beþ namazdan her biri içinde on katý vardýr. Sizden beþ, benden ellidir.´ Ümmetinden her kim bir iyiliði yapmaya niyet ve himmet eder de yapmaða gücü yetmezse, ona yine bir hasene vardýr. Eðer yaparsa (en azýndan) on hasene sevabý yazýlýr. Her kim bir kötülüðü yapmaya niyet ettiði halde yapmazsa, ona hiç bir þey yazýlmaz [3]Eðer yapacak olursa ona bir kötülük yazýlýr11 buyurdu. Ben bunun üzerine döndüðüm de yine Musa´ya uðradým ve neticeyi kendisine duyurdum. O bana yine; "Ey Muhammed Rab´bine dön, O´ndan namazý daha da hafifletmesini iste!" tavsiyesinde bulundu. Ben de kendisine þu karþýlýðý verdim: "Kaç defa Rab´bime dönüp ricada bulundum. Rabbim de her defasýnda hafifletmede bulundu. Artýk Rabbimden utanýr oldum." [4]

Buharý ve îbn-i Cerir´in Þüreyk bin Abdullah tarikiyle Enes´ten naklettikleri haberde þöyle denilmiþtir: "Peygamber (s.a.v.), Isrâ gecesi Kabe Mescidi1 nde bulunuyordu, orada uyumakta idi. Bir ara yanma üç kiþi geldi. Bunlardan birincisi: "Hangisidir?" dedi, ikinci kiþi: "En hayýrlýlarýdýr" dedi. Üçüncü kiþi de: "Haydi onlarýn en hayýrlýsýný tutu nuz" dedi. Bu sýrada peygamberimizin gözleri uyuyor, kalbi uyumuyor du ve O, onlarý gözüyle görmüyordu. Zaten diðer peygamber- ler de hep. gözleriyle uyur, kalpleriyle uyumazlar idi. Bu gelen üç kiþi bir þey demeksizin peygamberi yüklenip Zemzem Kuyusu´nun yanma götürüp koydular. Cebrail orada O´nu ameliyat etti. Göðsünü göbeðine kadar yarýp karnýnýn içindekileri dýþarý çýkardý, Zemzem suyu döktürerek kendi eliyle yýkadý, temizlik ve paklýk iþi sona erince, içi iman ve hikmetle dolu altýndan bir leðen getirilip göðsüne dökülerek içi bununla dolduruldu.

Sonra göðsünü kapattý ve bu sema yolculuðu, yerden baþlamýþ oldu. [5]Birinci kat semaya çýkarýldýðý zaman, Cebrail kapýyý çaldý, "kim o?" denildi. O: "Cebrail" dedi. "Yanýnda kim var?" denildi. O da: "Muhammed" dedi. "Demek Ona vahiy geldi mi?" denildi, o da: "Evet" dedi. Bunun üzerine kapý açýlýp kendilerini "merhaba ehlen ve sehlen" diyerek karþýladýlar. Birinci semada Adem´le karþýlaþtýlar. Cebrail peygambere: "iþte bu baban Adem´dir" dedi. O da Adem´e selam verdi. Adem´de O´nun selamýna karþýlýk verdi ve: "Merhaba, ehlen! Oðlum, sen ne kadar iyi bir oðulsun!" diyerek taltifte bulundu. Derken bu yakýn semada iki nehrin bir düze akýp gitmekte olduðunu gördü ve bunlarýn ne olduðunu Cebrail´den sorduðunda: "Bunlar, Nil ve Fýrat nehirlerinin aslý ve unsurudur" esvabýný aldý. Derken biraz daha gittiklerinde bir baþka nehir ile karþýlaþtý. Nehrin üzerinde inci ve zebercedden yapýlmýþ bir köþk vardý. Eliyle buna dokunduðunda Misk-i Ezfer gibi hoþ koku saçtýðým gördü. "Ya Cebrail bu nedir?" diye sordu. Cebrail: "Rabbinin sana vadedip sakladýðý Kevser* nehridir" dedi. Sonra ikinci semaya çýktýlar. Cebrail kapýyý çaldýðýnda "kimsin?" diye seslenildi. O: "Cebrail" dedi. "Yanýndaki kim?" denildi, o da: "Muhammed" dedi. "Demek o peygamber olarak gönderildi mi?" denildi, o da: "Evet" dedi. îçeri girdiler. "Merhaba ehlen" diyerek karþýladýlar. Sonra üçüncü semaya çýkarýldýlar. Yine evvelki gibi karþýlandýlar. Sonra dördüncü semaya çýkarýldý, yine önceki gibi karþýlandýlar. Beþinci semaya çýktýklarýnda da böyle oldu. Altýncý ve yedinci semaya çýkarýldýlar, yine böyle karþýlandýlar. Her semada bazý peygamberlerle karþýlaþýp konuþtular. Sonra peygamberimiz, ancak Allah´ýn bileceði yüksekliklere çýkarýldý, nihayet Sidre-i Münteha´ya geldi. Sonra namaz farz kýlýndý.

Bu konuda, Nesaî´nin Yezid bin Mâlik tarikiyle yine Enes´ten bir rivayeti var. Bu rivayeti de Sadece fazlalýk ve farklýlýk ifade eden taraftarýyla arz edelim: "Burak´a bindim, yanýmda Cebrail de vardý. Bir müddet gittik, Cebrail bana: "Burada in, iki rekat namaz kýl" dedi, ben de inip kýldým. Cebrail: "Burasý neresidir bilir misin?" diye sordu ve "Taybe´dir, hicret buraya olacaktýr" dedi. Sonra yola devam ettik, Cebrail: "Ýn burada iki rekat namaz kýl" dedi. Ben de inip kýldým. Cebrail: "Nerede namaz kýldýðýný biliyor musun? Musa´nýn miracýný yapýp Allah´la konuþtuðu Tur-i Sînada namaz kýldýn" dedi. Sonra giderken yine bana: "în, iki rekat namaz kýl!" dedi. Ben de inip kýldým. Yine dedi ki: "Nerede namaz kýldýðýný biliyor musun? Ýsa´nýn doðum yeri olan Beyt-i Lahm´da namaz kýldýn." Sonra ilerleyip Beytü´l-Makdis´e geldim, içeri girdim. Peygamberler orada cemaat olmuþtu. Cebrail bana imam olmamý iþaret etti, ben de onlara namaz kýldýrdým.

Sonra sema yolculuðu baþladý, her bir semada bazý peygamberler le karþýlaþýp konuþtum. Sidre-i Münteha´ya geldiðimde beni bir heyecan kapladý, baþým döndü ve ben yere kapandým. Bana (Allah tarafýndan) denildi ki: "Ey Muhammed, Ben yerleri ve gökleri yarattýðým günde sana ve senin ümmetine günde elli vakit namazý farz kýldým. Sen ve senin ümmetin bu elli vakit namazý eda edeceksiniz." Ben bu emri alarak döndüðümde Musa´ya uðradým. Musa (a.s.) bana dedi ki: "Rabbin sana ve ümmetine neyi farz kýldý?" Ben: "Elli vakit namazý farz kýldý" dedim. Musa: "Sen ve senin ümmetin buna güç ye tirem ez siniz. Rabbine dön de hafifletmesini iste. Zira benim ümmetim olan israil oðullarýna günde iki vakit namaz farz kýlýnmýþtý da onlar, bunu eda etmemiþlerdi" tavsiyesinde bulundu. Ben de Rabbime döndüm hafifletmesini istedim. Rabbim de onar onar hafifletti ve en sonunda: "Habibim! Elli vakte bedel beþ vakit namaz" buyurdu. Allah´ýn (c.c.) bu kelamýndan, beþ vaktin kesin olduðunu anladýðým için, bir daha hafifletmesi için müracat etmedim." [6]

îbn-i Ebu Hatim diðer bir tarik ile, Yezid bin Ebu Malik´den, o da Enes´ten rivayet eder. Enes´in bu rivayetinin de bazý farklýlýklarý var. Bu itibarla bu rivayeti de arz ediyoruz:

"...Burak´ýn üzerinde Beytü´l-Makdis´e geldiklerinde Cebrail ora-diki bir taþý parmaðý ile delerek Burak´ý bu taþa baðladý. Sonra her ikisi mescid sahasýna çýktýlar. Cebrail burada: "Ey Muhammed, sen, cennet hurilerini sana göstermesi için Allah´a duada bulundun mu?" dedi. Peygamber "evet" dedi. Hurilerin yanýna giderek selam verdiler, (Rasulüllah´ý karþýlamak üzere meleklerle semadan inmiþ bulunan) bu huriler, kayanýn sol tarafýnda idiler. Peygamberin selamýna selam ile karþýlýk verdiler. Peygamber onlara; "sizler kimlersiniz?" diye sordu. Onlar da "bizler hayýrlý kadýnlarýz, dünyada tertemiz yaþamýþ iyi insanlarýn kadýnýyýz" dediler. Bunlarla konuþtuktan sonra, Peygamber yerine döndü, orada pek çok cemaat toplanmýþtý."

(Olayý kendi ifadesiyle anlatan Enes, bu noktadan sonra Peygamberin ifadesiyle anlatmaya baþlýyor). "Ben, ezan okunup ikamet alýndýktan sonra, bize kim imam olacak acaba derken, Cebrail elimden tutup öne geçirdi, ben de namazý kýldýrdým. Döndüðümde Cebrail bana: "Ey Muhammed, arkanda kimler namaz kýldý, biliyor musun?" dedi. Ben: "Hayýr" dedim. O dedi ki: "Arkanda Allah´ýn gönderdiði bütün peygamberler namaz kýldý." Sonra elimden tutarak birlikte semaya çýktýk. "Merhaba, hoþ geldiniz!" diyerek her semada karþýlanýp, bazý peygamberlerle konuþtum. Yedinci kat semada ibrahim peygamberle karþýlaþýp selamlaþtým. Sonra yedinci semanýn üzerine çýktým. Burada bir nehir gördüm. Üzerinde çeþitli mücevherlerle süslü çadýrlar vardý. Çadýrlarýn üzerinde yeþil kuþlar uçuþuyordu, benim gördüðüm en güzel kuþlar bunlardý. Dedim ki: "Ey Cebrail, bu kuþlar ne kadar güzel ve hoþ." Cebrail: "Bu kuþlarý yiyecek olanlar daha hoþtur" dedi ve: "Bu nehir hangi nehirdir, biliyor musun?" dedi. Ben "hayýr" diyerek cevapladým. O da: "Bu Allah´ýn sana verdiði el- Kevser´ dir" dedi. Baktým sayýlmayacak kadar çok ve çeþitli mücevherlerle süslü altýn ve gümüþ taþlarla bezenmiþ, her tarafý. Suyu sütten daha beyazdý. Taslardan birini alýp Kevserin suyundan içtim, baldan daha tatlý ve miskten daha hoþ kokulu idi.

Sonra Cebrail beni alýp Sidre-i Münteha´nm olduðu yere götürdü. Burada beni her renkten bulutlar kapladý. Cebrail de beni terk etti. Ben hemen Allah için secdeye kapandým. Allah bana buyurdu ki: "Ey Muhammed, Ben, yerleri ve gökleri yarattýðým günde sana ve ümmetine elli vakit namazý farz kýldým! Sen ve ümmetin bu namazý eda ediniz!" Sonra üzerime çöken bulutlar daðýldý. Cebrail de yanýma gelerek elimden tuttu ve hemen dönüþe geçtik, ibrahim´e uðradýk o bana bir þey demedi. Sonra Musa´ya uðradým, o bana: "Ne yaptýn ya Muhammed?" dedi. Ben de: "Rabbim bana ve ümmetime elli vakit namazý farz kýldý" dedim. O bana: "Ey Muhammed, buna ne sen, ne de ümmetin güç yetirebilir" dedi ve Rabbime dönüp hafifletmesini istememi tavsiye etti. Ben de derhal Rabbime döndüm. Sidre-i Münteha´nm yanma geldim. Beni yine bulutlar kapladý. Ben derhal secdeye kapanýp: "Rabbim bizden hafiflet!" diyerek yalvardým. Rabbim de: "Onunu kaldýrdým" buyurdu. Bunun üzerine döndüm, yine Musa´ya uðradýðýmda, "Rabbim onunu kaldýrdý" dedim. O da bana: "Dön Rabbinden daha hafifletmesini iste" dedi."

(Enes bu noktada ilgili hadisi: "Bu namazlar, elliye bedel beþtir" kýsmýna kadar anlatýyor ve þöyle devam ediyor: "Sonra dönüþe geçtiler. Bu sýrada Peygamber dedi ki: "Ey Cebrail, her semada bizi karþýlayan lar "merhaba ehlen" diyerek karþýlýyor ve güler yüz gösteriyordu. Fakat bir tanesi selam vermekte ve "hoþ geldiniz" demekte kusur etmediði halde hiç gülmüyordu, bunun sebebi nedir?" Cebrail þu karþýlýðý verdi: ´Ta Muhammed, o kiþi, cehennem bekçisi olan Malik adýndaki melektir. Yaratýldýðý günden beri hiç gülmemiþtir, eðer gülmüþ olsaydý, sana karþý gülerdi."

Sonra Burak üzerinde dönüþe devam ettiler. Yolda bir kafileye rastladý, bu bir Kureyþ kervaný idi. Kervanýn içinde bir deve yiyecek taþýyordu, iki tarafýna iki çuval yüklenmiþti, çuvallardan biri beyaz biri siyahtý. Yanýndan peygamber geçerken müthiþ ürkmüþ, tepetaklak yuvarlanarak ayaklarý kýrýlmýþtý. Peygamberimiz Mekke´ye gelip ayný günün sabahýnda Miracýný anlatýnca, müþrikler inkar ve itiraz seslerini yükselttiler. Derhal Ebu Bekir´e koþup: "Ey Ebu Bekir, senin arkadaþýn Muhammed, geceleyin bir aylýk mesafede bulunan Mescid-i Aksa´ya hem gitmiþ, hem de gelmiþ. Buna da inanacak mýsýn?" dediler. Ebu Bekir kendilerine dedi ki: "Eðer bunu O söylüyorsa, inanýrýz. Zira biz müslümanlar bundan daha garib ve daha ileri haberlerde dahi, O´na inanmaktayýz! O bize semalardan haber (vahiy) getirmekte ve biz de bu hususta O´nu tasdik etmekteyiz!" Müþrikler oradan ayrýlýp süratle peygambere geldiler ve bunun bir þahidi ve alameti olup olmadýðýný sordular. Peygamberimiz de kendilerine alamet olarak; kervan içindeki yiyecek yüklü olan ve ürkerek ayaklarým kýran deveyi anlattý. Müþrik ler kervanýn gelmesini beklediler, geldiðinde bu olayýn vukua gelip gelmediðini sordular. Kervancýlarýda olayýn, aynen Hz. Peygamberin kendilerine anlattýðý þekilde vukua geldiðini anlattýlar, iþte bu günden itibaren de Ebu Bekr´e "El-Sýddýk" denildi."

îbn-i Cerir ve îbn-i Merdüye tefsirlerinde ve Beyhakî Abdurrah-man bin Hiþam tarikiyle Enes´ten rivayet ederler. Bu rivayetteki bazý farklýlýklarý da arz edelim. Enes demiþ ki: "Cebrail Resulüllah´a Burak´ý getirdiði zaman, Burak kulaklarýný dikmiþ (ve üzerine binmesi için peygambere zorluk çýkarmýþ). Cebrail de: "Ey Burak, Allah´a yemin ederim ki, bugüne kadar sana Muhammed kadar hayýrlý ve keremli birisi binmiþ deðildir! Bu aksilik deneden?" demiþtir. Rasulüllah da Burak´a binip hýzla yola çýkmýþtýr. Giderken yol üzerinde görülen bir yaþlý kadýn dikkati çekmiþ. Cebrail´e bunun ne olduðunu sormuþsa da o: "Yürü ya Muhammed" diyerek yola devam etmiþler. Biraz gittiktten sonra yol kenarýndan bir ses: "Bu tarafa, bu tarafa ya Muhammed!" diye söyleniyormuþ. Cebrail derhal: "Yürü ya Muhammed yürü. Bu seslere kulak verme" demiþ. Epey ilerlemiþler. Bu sýrada büyük bir kalabalýk: "Selam sana ey evvel, ey ahir, ey haþir!" diyerek kendisini selamlamýþ lar Cebrail bunlarýn selamýna karþýlýk vermesini söylemiþ. O da selam ile karþýlýk vermiþtir. Yolda bu durum üç defa tekerrür etmiþ´. Sonra Beytü´l-Makdis´e varmýþlar. Burada kendisine üç kadeh sunulmuþ. Peygamber, süt kadehini alarak içmiþ. Cebrail kendisine: "Tam-fýtrata isabet ettiniz! Eðer suyu içseydini*, ümmetiniz suya boðulurdu; eðer içkiyi içseydiniz ümmetiniz azardý" diye bir açýklama yapmýþtýr.

Sonra Adem´den beri bütün peygamberler cemaat olup, Peygam ber efendimiz de onlara imam olmuþtur. Namazdan sonra Cebrail bir açýklama daha yaparak: "Yoldaki rastladýðýn yaþlý kadýn dünyayý temsil ediyordu. (Dünyanýn da, iþte bu yaþlý kadýnýn yaþadýðý kadar bir ömrü kalmýþtýr!) [7] Yine yoldaki: "Bu tarafa, bu tarafa!" diye duyulan ve yoldan sapýlmasýný isteyen ses de, iblisin sesi idi. Kalabalýk bir cemaat sesi gibi duyulan ve seni selamlayanlar ise, Ýbrahim, Mus,a ve Isa peygamberler idi."

Yine Enes hadisi olarak Ahmed ve Ebu Davud Abdurrahman bin Cübeyr´den rivayet ederler. Bu rivayette de denilmiþtir ki: "Rasulüllah (s.a.v.) buyurdu: "Ben Miraca çýkarken bazý kavimler gördüm. Bunlarýn týrnaklarý bakýrdandý. Týrnaklarýyla yüzlerini ve göðüslerini týrmalýyor lardý. Bunlarýn kimler olduðunu Cebrail´den sordum. Dedi ki: "Bunlar gýybet edip insanlarýn etlerini yiyenler, (insanlarý gýyabýnda çekiþtirip) onlarýn þeref ve haysiyetine dokunacak söz sarfedenlerdir." [8]

Katade, Sümame ve Ali bin Zeyd tarikinden îbn-i Merdüye´nin bir takrici var. Onlar da Enes´ten rivayet ediyorlar. Þöyle ki; "Peygamber (s.a.v.) buyurdu: "îsra gecesinde ben bir kavme rastladým, bunlar ateþten makaslarla dudaklarýný kesiyorlardý. Tekrar dudaklarý yerine geliyor, tekrar kesiyorlardý. Bunlarýn kimler olduðunu sorduðumda, Cebrail´in bana cevabý þu oldu: "Bunlar, senin ümmetinin hatip ve vaizleridir. Kendilerinin yapmadýðý þeyleri, baþkalarýna emredenlerdir." [9]

îbn-i Merdüye Katade tarikiyle Enes´ten rivayet eder. O þöyle der: Peygamber´e namaz; îsra gecesinde farz kýlýnmýþtýr." [10] îbn-i Mace ve Nevadiru´l-Usül adlý kitabýnda Hakim-i Tirmizi ve diðerleri Enes´ten þöyle rivayet ederler: Peygamber buyurdu: "Ben, îsra gecesinde cennetin kapýsý üzerinde: "Sadakanýn sevabý bire ondur, Allah için Ödünç vermenin sevabý ise bire onsekizdir" diye yazýlmýþ olduðunu gördüm. Ödünç vermenin, niçin Sadaka vermekten daha faziletli olduðunu sordum, Cebrail: "Dilenci ihtiyacý olmadýðý halde de dilenmiþ olabilir, ödünç alan ise, mutlaka ihtiyacý sebebiyle ödünç alýr" dedi.

Hafýz Bezzar, Katade tarikiyle Enes´den nakleder: "Peygamberi miz, îsra gecesi, Rabbini görmüþtür." [11]



[3] Bilakis Ýbn Abbas´tan nakledilen sahih hadiste: "Eðer o kötülüðü iþlemezse, ona bir hasene yazýlýr, zira o, o kötülüðü Allah için terketmiþtir" denilmektedir.

[4] Ýmam Ahmed de bunu, bu siyak ile sevk ve rivayet etmiþtir.

[5] Bu gibi haberlere olduðu gibi inanmak vacibdir. Aklýmýz bu gibi sýrf manevi olan haberlerin künh ve keyfiyetini bilemez. Bilemediði için de inkar veya itiraz etmemelidir. Yüce Allah, bu gibi bazý manevi iþleri, maddi iþler gibi tecelli ettirmek isterse ettirir. Nasýl tecelli ettirdiðini bilmemek, Ýnkar ve itiraz etmenin sebebi olamaz.

[6] Allah Teala´nýn yerleri ve gökleri yarattýðý günde elli vakit namazý farz kýlmýþ olmasý, bil-fiil farz kýlmasý manasýnda deðildir. Çünkü o günde, henüz bu namaz ile mükellef olanlar yaratýlmýþ deðildi. Belki bu, bunu takdir edip Levh-i Mahfuz´a yazmýþ olmasý manasýnadýr. Bu manada o, yine elli namaz olarak yazýlmaktadýr. Yani kullar bu namazý "beþ vakit namaz" olarak eda ederler, fakat elli vakit namaz eda etmiþler gibi yazýlýr. Zira Kur´an´ýn da açýkça bildirdiði gibi, her nevi hasene ve salih amel, en azýn dan bire on olarak yazýlmaktadýr, iþte, "beþ vakit olundukça eda, elli vaktin ecrini eyler Hakk Atâ" sözünün manâsý da budur. Yani hem elli, hem de beþtir.

[7] Ýbn Kesir, bu hadisin bazý lafýzlarýnda münkerlik olduðunu söyler (ki, dünyanýn ömrünün yaþlý kadýnýn ömrü kadar kaldýðý ifadesi de, bunlardandýr.

[8] Ebu Davud bunu, diðer vecihlerden de rivayet eder.

[9] Bunu, Ahmed, Abd b. Humeyd, Ýbn Merduye, Yezid b. Harun da rivayet eder.

[10] Namazýn Îsra gecesi beþ vakit olarak farz kýlýndýðý kesindir. Ancak daha önceleri sabah-akþam olmak üzere iki vakit kýlýnýr idi.

[11] Hafýz Imadü´d-DÝn Ýbn Kesir, kesin bir ifadeyle der ki: Ashabý Kiram´dan hiç biri, Rasulüllah´ýn Mirac´da baþ gözüyle Rabbini gördüðünü söylememiþtir. Ýbn Abbas´tan "Rabbini kalbiyle gördü" diye rivayet edilmiþtir. Her kim Ýbn Abbas´tan; "Rabbini gözüyle gördü" diye rivayet ederse; doðrusu çok garib bir iddiada bulunmuþ olur. Zira Ashab´dan hiç birinin böyle bir þey söylediði sahih olarak sabit olmamýþtýr. Allah ashabýn cümlesinden razý olsun. Baðavi´nin tefsirinde: "Bir topluluk, Peygamberin gözüyle Rabbini gördüðü kanaatine sahib olmuþtur. Enes, Hasan ve Ikrime´nin sözü budur" demesi, münakaþa götürür bir husustur.

Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/273-280.

Ynt: Enes Hadisi By: yagmur_7-c Date: 25 Nisan 2014, 17:19:36
SELAMUNALEYKUM;
Malik bin Enes (ra) çok seviyorum...
Buharý ve îbn-i Cerir´in Þüreyk bin Abdullah tarikiyle Enes´ten naklettikleri haberde þöyle denilmiþtir: "Peygamber (s.a.v.), Isrâ gecesi Kabe Mescidi1 nde bulunuyordu, orada uyumakta idi. Bir ara yanma üç kiþi geldi. Bunlardan birincisi: "Hangisidir?" dedi, ikinci kiþi: "En hayýrlýlarýdýr" dedi. Üçüncü kiþi de: "Haydi onlarýn en hayýrlýsýný tutu nuz" dedi. Bu sýrada peygamberimizin gözleri uyuyor, kalbi uyumuyor du ve O, onlarý gözüyle görmüyordu....


radyobeyan