Druidler By: neslinur Date: 23 Aralýk 2009, 17:16:54
Druidler
Druidler kýsaca Kelt rahipleri olarak tanýmlanýrlar. Druidlerin Kelt toplumu içindeki yerleri çok önemlidir . Toplumsal bir çok olayda rol oynadýklarý gibi daðýnýk olan Kelt kabileleri arasýnda birleþtirici bir rol de oynuyorlardý . Druid sözcüðünün kökeni de tartýþmalýdýr. Latýnce ´de druidae seklinde geçer. Bu sözcük hiç bir Kelt-Roma yazýtýnda bulunmadýðý için orijinali bilinmemektedir fakat Galya dilinde druvis ya da druvids seklinde olduðu tahmin edilmektedir. Eski Irlanda dilinde ise bu sözcük tekil olarak druí , çoðul olarak druid seklindedir. Etimolojisi bilinmemekle beraber , Yaþlý Plinus bu sözcüðün Yunanca drŕj (meþe) ve Hint-Avrupa kökenli wid- (bilmek) sözcüklerinden türediðini söylemektedir. Ayni þekilde Keltlerin kutsal yerlerinden ( nemeton) bir olan Anadolu ´da , Galatya ´daki alanýn adý da Drunemeton ´dur. Druidlerin öðretileri her þeyden önce ezoterik öðretilerdi ve sadece seçilmiþ müritlere sözlü olarak aktarýlýrdý . Bu yüzden druidlerin öðretilerini tam olarak bilemiyoruz. Antik yazarlar ve Kelt efsane ve öykülerinden derleyebildiðimiz kadarý ile druid öðretisini belirleyebiliyoruz.
Antik Çað Yazarlarýna Göre Druidler
Druidler hakkýnda antik kaynaklarda bazý bilgiler bulmaktayýz. Druidler üzerine en ayrýntýlý bilgileri edindiðimiz yazarlardan biri Julius Caesar ´dir. "Gallia Savaþý " adli eserinde druidler hakkýnda ayrýntýlý bilgi verir : " Bütün Gallia ´da sayýlan ve sevilen þahýslar iki sýnýfa ayrýlýr. Halka ise hemen hemen esir gözü ile bakýlýr . Kendiliklerinden hiç bir iþe giriþmedikleri gibi herhangi bir mesele konusunda görüþleri alýnmaz. [...] Yukarýda sözü edilen iki sýnýftan biri Druidler , öteki ise þövalyelerdir.
Birinciler din iþleri ile uðraþýrlar , resmi ve özel kurban törenini yapar , ayinlere iliþkin meseleleri yorumlarlar. Bir çok genç ders onlarýn etrafýna toplanýr , son derece saygý gösterirler. Çünkü genel ya da özel bütün anlaþmazlýklarda kararý bu adamlar verir . Herhangi bir suç islendiði ya da öldürme olayý olduðu ya da miras ve sýnýrlar hakkýnda bir kavga çýktýðý zaman verilecek hükmü bu adamlar kararlaþtýrýr , mükafat ve cezayý belirlerler. Herhangi bir þahýs ve ya kabile , kararlarýný yerine getirmezse onlarýn kurban kesmesini yasaklar. Bu onlarýn en aðýr cezasýdýr. Bu iþi yapmasý yasaklananlar dinsiz ve cani sayýlýrlar. Herkes onlardan sakýnýr. Ýliþki kurmaktan ve konuþmaktan çekinir. Onlara dokunsalar zarar geleceðinden korkarlar. Ýsteseler bile haklarý verilmez. Hiç bir imtiyaz elde edemezler. Bütün bu Druidlerin tek bir reisi vardýr , aralarýnda en büyük otoriteye sahiptir. Öldüðü zaman ya mevki bakýmýndan üstün olan biri onun yerine geçer ya da eþit rütbede olanlar çoksa Druidlerin oyuna baþvurur , hatta bazen silah kuvveti ile reislik için mücadele ederler. Bu Druidler senenin belirli bir zamanýnda bütün Gallia ´nin merkezi sayýlan bir bölgede , Carnut ´larýn arazisi içinde kutsal bir yerde toplanýrlar. Bütün kavgalý olanlar her taraftan buraya gelir ve Druidlerin verdiði karar ve hükümlere boyun eðerler. Öðretilerinin Britanya ´da keþfedilerek oradan Gallia ´ya geçtiðine inanýrlar. Bugün bu konuyu daha derin olarak incelemek isteyenler çok kere onu öðrenmek üzere Britanya ´ya giderler . Druidler savaþlardan uzak kalýrlar ve baþkalarý gibi savaþ vergisi vermezler. Askerlikle ve baþka ödevlerle yükümlü deðillerdir. bu kadar büyük imtiyazlarýn cazibesine kapýlan bir çok genç kendiliklerinden öðrenim için onlara gelirler çoklarý da aileleri ve akrabalarý tarafýndan gönderilirler . Söylendiðine göre Druidlerin okulunda bir yýðýn mýsra ezberletilir. Bundan ötürü , bazý kimseler yirmi yýl öðrenim görürüler. Druidler öðretilerini yazýya dökmeyi günah sayarlar , oysa diðer bütün islerde , resmi ve özel hesaplarda Grek harflerini kullanýrlar. Bence bunu , þu iki nedenden ötürü kabul etmiþlerdir : Ya öðretilerinin halk tarafýndan bilinmesini arzu etmezler , ya da öðretiyi edinenlerin yazýya güvenerek hafýzalarýný geliþtirmeyi ihmal etmelerinden korkarlar. Gerçekten de , yazýnýn yardýmý öðrencinin ezberleme çabasýný ve hafýzanýn islemesini körletebilir. Öðretmek istedikleri en belli baþlý inanç ruhlarýn ölmediði ve ölümden sonra bir kiþiden baþka kiþiye geçtiðidir. Bu inanç ölüm korkusunu ortadan kaldýrdýðý için onlarý kahramanlýða yönelten en büyük etki olarak görülür. Bundan baþka , yýldýzlar ve hareketleri , evrenin ve yeryüzünün büyüklüðü , tabiatýn özü , ölümsüz tanrýlarýn kuvvet ve kudretleri konusunda bir çok tartýþmalar yaparlar ve bilgilerini gençliðe aktarýrlar. [...]
Bütün Gal milleti dini törenlerine son derece büyük bir baðlýlýk gösterir . Bu yüzden fazla aðýr hastalýklara yakalanmýþ olanlar ve ya savaþta tehlike karþýsýnda kalanlar , ya kurban olarak insan keserler , ya da keseceklerine dair adakta bulunurlar. Bu gibi kurbanlarda Druidleri rahip olarak kullanýrlar . Bir insan hayatý yerine bir insan hayatý kefaret olarak ödenmezse , ölümsüz tanrýlarýn duyduðu kýzgýnlýðýn yatýþtýrýlamayacaðýna inanýrlar. Özel hayatta olduðu gibi genel hayatta da kurban töreni yaparlar. Bazýlarý da çok büyük heykeller yaparak sazlardan örülmüþ uzuvlarýný diri insanlarla doldururlar. Sonra ateþleyerek yakarlar . Ýnsanlar alevler içinde can verirler . Hýrsýzlýk , haydutluk ya da herhangi bir cinayet islerken yakalananlarýn idam edilmesinden ölümsüz tanrýlarýn çok fazla hoþlandýklarýna inanýrlar. Fakat bu gibi adamlarýn sayýsý eksilince masumlarý bile kurban etmekten çekinmezler. [...]
Bütün Gal ´ler , Dis denilen tanrýsal babadan doðduklarýný ileri sürerler ve Druidler ´den öðrendiklerini söylerler. " Keltlere karþý savaþan bir komutan tarafýndan yazýlmýþ olsa da , burada Druidler hakkýnda önemli ipuçlarý buluyoruz. Strabon ise Geographia adli kitabýnda druidlerin yaþantýsýna söyle deðinir : "Doðaüstü öðretilerine ek olarak ahlak sorunlarýyla da uðraþýyorlardý. Ve bu sebeple herkesten daha doðru olarak biliniyorlardý. Hem teker teker bireylerlerle ilgileniyorlar hem de toplumun iyiliði için çalýþýyorlardý. Yasal olaylarda da karar verme gücüne sahiptiler. Bu suretle savaþlarýn gidisini kontrol eden ve savaþa katýlacak ordularý denetleyen ve özellikle cinayet suçlarýnda karar veren kiþiler olarak da biliniyorlardý. Bunlar çok sayýda olmaya devam ettikçe bir o kadar da topraðýn göndereceðine inanýyorlardý. Ve onlarla birlikte diðerleri de ruhun ve evrenin, gelecekte bir zamanda su ve ateþ her þeyi yenecek olduðu halde, ölümsüz olduðu fikrini savunuyorlardý. "
Diodorus ise Druidler ´den söyle bahseder : " Druid adý verilen ve büyük saygý gören bazý filozoflar ve din adamlarý vardý…Adetlerine göre bu filozoflardan biri olmadýkça hiç bir kurban töreni yapýlmazdý . Çünkü , sunularýnýn tanrýlara ancak tanrýsal doðadan nasibini almýþ bu adamlar vasýtasý ile ulaþacaðýna ve isteklerinin yine bu adamlar tarafýndan yapýlmasý gerektiðine inanýyorlardý. Savaþ söz konusu olduðunda da gerek düþmanlarý gerekse de kendi halklarý onlarýn ve þarký söyleyen bardlarýn sözünü dinliyorlardý. "
Romalý Hippolyte ise MS üçüncü yüzyýlda druidlerle Pythagoras ´çýlar arasýnda baðlantý kurar : " Druidler Pythagoras ´çi felsefenin ateþli savunucularýdýr. Bunu onlara Pythagoras ´in müridi ve kölesi Zalmolxis öðretmiþtir. Pythagoras ´çi hesaplar ve büyü pratikleri sayesinde yaptýklarý öngörülerle Keltler üzerinde büyük etki sahibi olmuþlardýr. " Ýskenderiye ´ li Clemens ise çok daha deðiþik bir görüþ ortaya atar : " Alexander , Pythagoras ´çi semboller üzerine olan eserinde Pythagoras ´in Asurlu Nazaratus ´un öðrencisi olduðunu ve ayrýca Brahmanlar ´dan ve Galatlar ´dan ders aldýðýný söyler. " Her iki yazarýn da yazdýklarý gerçekle çok iliþkili olmasa da Druid öðretisinin diðer ezoterik öðretilerle olan iliþkisine deðindikleri için anlamlýdýr.
Druidler´in Toplum Ýçindeki Yeri ve Öðretileri
Daha önce de belirttiðimiz gibi Druid öðretisi sözlü olarak yayýldýðý için kesin hatlarý ile bilememekle beraber antýk yazarlar ve eski Kelt metinlerinden yararlanarak Druid öðretisinin ana hatlarýný çýkartabiliyoruz. Daha önce de Caesar ´in verdiði bilgide gördüðümüz gibi Druidler bütün Kelt kabileleri arasýnda saygý görmekte idi ve toplumsal olaylarda , kabileler arasýnda yargýlama ve karar verme haklarý vardý. Strabon ´un da aktardýðý gibi savaþlarda "arabuluculuk yapabiliyorlar ve sona erdirebiliyorlardý ".
Druidler ´in toplumsal görevlerinden biri de törenleri yönetmekti. Bir Druid töreninin en güzel betimlemesini Plinus vermektedir. Keltlere göre meþe kutsaldý, eðer meþe aðacý üzerinde ökse otu var ise bu onu çok daha kutsallaþtýrýyordu. Bu tören ise bir meþe aðacýnda yetiþen ökse otunun bulunmasý üzerine düzenleniyordu. Tören için uygun zaman gelecek ayýn altýncý günü olarak seçiliyordu ve bu gün için yemek ve kurban edilecek iki beyaz boða hazýrlanýyordu. Daha sonra meþe aðacýndaki ökse otu altýn bir orak ile druidler tarafýndan kesiliyor ve toplanýyordu. Daha sonra da boðalar kurban ediliyordu. Bu tören daha sonralarý "yeni yýl " törenleri ile de iliþkili olduðundan , günümüzde " yýlbaþý çiçeði " diye satýlan bitkilerin aslýnda ökse otuna benzedikleri ve bu geleneði yaþattýklarýný görürüz. Bazý antýk çað yazarlarý Druidlerin ayrýca insan kurban edildiði törenleri de yönettiklerini yazmaktadýrlar.
Toplumsal statülerinin ötesinde Druidler ´in en büyük iþlevi gerek dini gerek toplumsal alanda büyük bilgi sahibi olmalarý ve bunu yeni nesillere de aktarmalarý idi. Kelt ülkesinin bir çok bölgesinden , tanýnmýþ Druidler ´den eðitim almak üzere bir çok öðrenci gelirdi. Bu özelliklerinden ötürü ola gerek , Pomponius Mela Druidler ´i "Bilgeliðin Üsdatlarý " ( Maðýstri Sapientiæ ) diye adlandýrýr. Daha önce de defalarca belirttiðimiz gibi Druidler öðretilerini kesin olarak sözlü aktarýyorlar ve adayýn hafýzasýnda tutmasýný istiyorlardý. Ayrýca Druid öðretisine göre sözün bir enerjisi vardý ve dikkatli kullanýlmasý gerekiyordu.
Antik kaynaklarda Druidlerin öðretileri farklýlýklar göstermektedir. Caesar ´in da aralarýnda bulunduðu bir çok yazara göre Druidlerin öðretileri metafizik öðretilerdi ve ruhun ölümsüzlüðü üzerine kurulmuþtu. Daha önce de gördüðümüz Kelt mitlerinde olduðu gibi Druidler de ruhun bedenden bedene geçtiðini , çeþitli kalýplarda varlýðýný sürdürdüðünü ileri sürmektedir. Geleneksel anlatým bu inancý daha önce Tuân Mac Cairill öyküsünde gördüðümüz gibi sürekli metamorfozlar seklinde sembolize ediyordu. Kelt efsanelerindeki "dev " motifi de ayni zamanda yabani , evrimleþmemiþ olan kiþiyi sembolize etmekteydi. Tuân Mac Cairill öyküsünde olduðu gibi balýk ise metamorfozda ileri bir aþamayý sembolize ediyordu. Metamorfozlar ile anlatýlmak istenen en önemli olay ise , Druid öðretisinin temeli olan erginleme idi. Druidler ´in yanýna öðretiyi öðrenmek ve yetiþmek için gelen adaylar belli sýnavlardan geçerler, diðer erginlenmeye dayalý öðretilerde olduðu gibi ölüm ve yeniden dogma sembolizmi ile derece atlarlardý. Orta Çað boyunca varlýðýný sürdürecek þövalyelik kurumunun da kaynaðýný Druid öðretilerinden aldýðý düþünülmektedir. Strabon Druidler ´in ruhun ölümsüzlüðüne olan inançlarý ilginç bir açýklama yapmakta ve Druid inançlarýna göre "Evrenin ve insanlarýn ruhunun yok edilemez, hatta zaman zaman ateþ ve su galip gelse de " seklinde inanýldýðýný belirtmektedir. Ruhun ölümsüzlüðüne olan inançlarý , daha önce de belirttiðimiz gibi Druidlerin antýk yazarlar arasýnda , Pythagorasçi olarak tanýnmalarýna neden olmuþtur. Hallstatt döneminde , Keltler ´in Grekler ile iliþkileri olsa da Druid öðretisi ve Kelt inançlarý Pythagorasçýlýk ´tan farklýdýr.
Diodorus ´a göre ise Druidler "filozof ve teologlar "dir. Ayni zamanda tanrýlar ile iletiþim kurma yeteneðine sahiptirler. Druid öðretisinin önemli bir bölümünü de astronomi ve takvim bilgisi teþkil etmektedir. Antýk Çað yazarlarýnýn bir çoðu buna deðinmektedir. Druidler ´in bilgilerinin bir bölümü de þifalý otlar üzerinedir. Druidler ´in bitkiler konusunda çok bilgili olduklarýný ve ilaçlar hazýrladýklarýný biliyoruz. Bu bilgileri o dönem yazarlarý tarafýndan bilinmekle birlikte bazýlarý tarafýndan da büyücülük olarak yorumlanmýþtýr. Günümüze Asterix çizgi romanýna kadar gelen "kazan kaynatan " druid imaji da buradan doðmaktadýr. Druidler ´in tip üzerine çalýþmalarý daha sonra eðer ‘doktor ´ Hýristiyan ise mucize , eðer Hýristiyan deðilse de büyü diye yorumlanmýþtýr.
Druid Öðretisinde Kutsal Yerler
Druid öðretisine göre , evren üç bölümden oluþmuþtu. Bunlardan birincisi üzerinde yasadýðýmýz toprak , ikincisi Fomorianlar ´in , hayaletlerin ve kaybolmuþ ruhlarýn bulunduðu yeraltý ve üçüncüsü Batý adalarýnýn ve Avalon ´un olduðu Görünmeyen Dünya ya da Öteki Dünya. Keltlerin evrenin her üç bölümü için de deðiþik inanýþlarý vardý. Üzerinde yasadýðýmýz yerde daha sonra da göreceðimiz gibi en çok aðaçlar ve korular kutsaldý. Kutsal alanlar buralarda seçiliyor ve toplantýlar buralarda yapýlýyordu. Korularýn dýþýnda daðlar da kutsaldý. Druid öðretisine göre daðlar ilhamýn geldiði , tanrýsal varlýklarýn insanlarla konuþtuðu yerlerdi. Bir çok dað ve tepe Güneþ tapýmý için kullanýlýyordu. Hýristiyanlýðýn geliþinden sonra da bu daðlar kutsallýðýný korumuþtur. Örneðin Fransa ´daki Mont-Saint-Michel önce güneç tapýmý için kullanýlan daha sonra da Hýristiyanlýðýn kutsal yerlerinden biri olan tepelere bir örnektir. Daðlarýn Druidler için bir önemi de buralardan çok daha iyi astronomik gözlemlerin yapýlabilmesidir. Bunlar dýþýnda su kaynaklarýnýn da kutsal olduðundan daha önce söz etmiþtik.
Yeraltý dünyasý ise daha gizemlidir. Yeraltý dünyasýna açýlan kapýlar ise maðaralardýr. Maðaralar bir çok deðiþik inanca esin kaynaðý olmuþlardýr. Maðaralar solunum sistemine benzetilmiþ , Keltler tarafýndan canlý olduðu kabul edilen yeryüzünün soluk alýp verdiði yer olarak düþünülmüþtür. Bazý maðaralardan doðal olaylara baðlý olarak garip sesler gelmesi ise hem buralarda bilinmeyen canlýlarýn yasadýðýna hem de yeraltý ruhlarýnýn varlýðýna kanýt sayýlmýþtýr. Meþhur Fingal Maðarasý da bu maðaralardan biridir. Iskoçya ´da bulunan bu maðaranýn eski adý an Uaimh Binn , "Melodili Maðara " idi. Bu maðaradan gelen sesler - belki de kus sesleri- öte dünyadan gelen sesler olarak yorumlanýyordu. Irlanda ´da da bu tür maðaralarýn olmasý , Irlanda bardlarýnýn "Maðaralar " adý verilen bir öykü dizisi oluþturmasýna da kaynaklýk etmiþtir. Ne yazýk ki bu öykülerden günümüze sadece bazý parçalar ulaþabilmiþtir. Maðaralar yeraltý dünyasýna , "Periler Ülkesi "ne bir geçiþ olarak kabul edildiði gibi bazý yeteneklerin de kazanýldýðý bir yer olarak görülmüþtür. Maðaralara girip çýktýktan sonra çalgýsýný ustalýkla kullanan çalgýcý öyküleri de bu inancýn bir uzantýsýdýr. Aslýnda Druid öðretisine göre -elimizde çok fazla kanýt olmasa da- maðaralarýn aslýnda bilinçaltýný ya da insanýn kendi içine yapýlan yolculuðu temsil ettiðini ve maðaraya girip çýkma motifinin erginlenmenin bir adýmýný oluþturduðunu düþünebiliriz. Maðara içinde uyuyan kahraman ya da maðara içinde yasayan bilge motifinin de böyle bir sembolizm ile iliþkili olduðunu düþünebiliriz.
Adalar etraflarý sularla çevrili olduðu için gerek fiziksel gerekse ruhsal olarak çevrelerinden soyutlanmýþ , izole edilmiþ yerler olarak kabul edilirlerdi. Bu görüþle adalar hem tanrýlarýn barýnmasý için hem de ölülerin ruhlarýnýn yer almasý için ideal yerlerdi . Adalar ayýný zamanda inziva yerleri idi. Bu bakýmdan insanýn kendi kendine dönmesi, ada gibi kendini soyutlamasý da ada sembolizmi ile belirtilir. Adanýn etrafýnýn sularla kaplý olup çevresinden soyutlanmýþ olmasý , buralarýn yargý için de ideal olduklarýnýn düþünülmesine neden olmuþlardýr. Ayrýca burada kara veren yöneticiler de insan etkisinden uzak sadece tanrýlarý dinleyerek karar veriyor diye inanýlýyordu. Paðan Avrupa ´sýnda adalar bazý tanrýlara kutsaldý. Örneðin Isle of Man, Manannan MacLir ´e ; Baltýk Denizi ´nde bulunan Rügen Adasý , Rugevit ´ e kutsallardý. Keltler arasýnda ölenlerin ruhlarýnýn batý adalarýna gittiði inancý yaygýndý. Bu inanç Orta Çað boyunca da Kral Arthur efsanesinde olduðu gibi varlýðýný sürdürecekti. Orta ve Yeni Çað boyunca varlýðýný sürdüren ve Keltler ´den kalan bir baþka inanýþ da "hayalet ada " inanýþýdýr. Keltler de bazý adalarýn yok olup sonradan ortaya çýktýklarýna inanýyorlardý.
Druid Öðretisinde Aðaç Kültürü
Sembolik olarak aðaç yeraltý dünyasý , yer ve gök arasýnda bir baðlantýyý temsil etmektedir. Kelt sembolizminde en önemli olarak meþe gücü ve elma aðacý ölümsüzlüðü sembolize eder. Aðacýn bir önemi de üzerinde tanrýlarýn habercileri olan kuþlarý barýndýrmasýdýr. Kökleri ise geçmiþe , yeraltýna doðru gider. Bu yüzden efsanelerde ölülerin ruhlarý dallar arasýnda ya da aðaçlarýn gövdelerinde bulunurlar. Kutsal korular Druidler için kutsal mesajý aldýklarý ve erginlenmenin olduðu yerlerdir. Druidler buralarda , nemeton denilen kutsal yerlerde açýk havada ritüelleri gerçekleþtirirlerdi. Bu yüzden de Druidler ´den günümüze tapýnaklar binalarý kalmamýþtýr. Druidler , ellerinde bir aðacýn küçük bir sembolü olan deðnekleri taþýrlardý. Bu deðnekler druidin gücünün belirtisi olduðu kadar bunlarda sihir gücü de olduðuna inanýlýrdý. Ayrýca bu deðneklerin yapýldýðý madde ya da aðaç taþýyanýn toplum içindeki yerini de belirttiðinden büyük önem taþýmakta idi. Druidler için kutsal olan bir bitki de ökse otu idi. Bununla iliþkili törenlerin nasýl yapýldýðýný yukarýda incelemiþtik. Ökse otu ayni zamanda ay sembolizmi ile de ilgili idi. Bu nedenle Druidlerin meþe üzerindeki ökse otunu kesmek için kullandýklarý orak da hilal biçiminde idi. Ökse otu ayni zamanda üzerinde bulunduðu aðacý ruhu ve eliksir ´i olarak da kabul ediliyordu. Ayni þekilde ökse otunun bir baþka adý da "meþe suyu " idi.
Oðam Daha önce de belirttiðimiz gibi Druidler öðretilerinin sözlü olarak yayýlmasýný istiyorlar ve kesinlikle yazýlý hale getirmiyorlardý. Bunun nedenleri arasýnda öðretilerinin ezoterik olmasý ve yazýlý olanýn öðretinin anlatýmýndaki deðiþikliklerle deðiþememesi vardýr. Druidler ´in öðretilerini sözlü olarak aktarmalarý onlarýn yazýyý bilmedikleri ya da küçümsedikleri anlamýna gelmemelidir. Tam tersi olarak yazýya çok büyük saygý göstermiþler ve dikkatli kullanmýþlardýr. Bir Druid yazýsý olmamakla birlikte bazý deðneklerin ve kutsal kayalarýn üzerinde iþaretler kullanmýþlardýr. Oðam adý verilen bu iþaretler Keltlere özgüdür ve bir tür þifreli yazýdýr. Taslarýn üzerlerinde ve ahþap malzemelerde , özellikle de deðneklerde rastlanmýþtýr. Oðamlar mantýk olarak Grek ateþ iþaretlerine benzemekte idi. Ateþ iþaretleri yerine atýlan çentiklerden oluþuyordu ve her bir çentik sayýsý bir sese karþýlýk geliyordu. Aslýnda Oðamlarýn yazýdan da öte bir sembolizmi vardý. Her bir iþaret ayni zamanda bir aðaca ya da bir hayvana da karþýlýk gelebiliyordu . Bunu tam tersi olarak da belli þekilde ve düzende dizilen aðaçlar bir anlam verebiliyordu.
Druides ´ler Diðer ezoterik topluluklardan farklý olarak, druidler aralarýna kadýnlarý da kabul ediyorlardý ve bunlar druides adýný alýyorlardý. Druideslerin inisiyasyonlarýnýn nasýl olduðu bilinmemekle birlikte özellikle savaþçýlarýn ve asillerin yetiþmesinde büyük paylarý olduðu bilinmektedir. Bu durum Orta Çað efsanelerinde sýk sýk geçen "Bilge Kadýn " motifine de kaynaklýk etmektedir. Orta Çað efsaneleri ile ilgili bölümümüzde göreceðimiz gibi bu kadýnlar þövalyenin yolculuðu boyunca karþýsýna çýkarlar ve inisiyasyonda yardýmcý olurlar. Druidesler eðitimde olduðu kadar , ilaç hazýrlamada , þifalý bitkilerin bulunmasýnda da söz sahibi idiler. Druideslerin özellikle Iskoçya ´da Sein Adasý ´nda toplandýklarý ve buraya erkekleri almadýklarý söylenir . Söylenceye göre burada dokuz druidesin (Gallizenæ) öndeliðinde kendini adamýþ genç kýzlar vardý. Halk arasýnda druideslerin burada sihir ve büyü ile uðraþtýklarý düþünülür , hatta hava olaylarýna hükmettikleri , istedikleri hayvanýn sekline girdikleri de söylenirdi. Hýristiyanlýðýn yayýlmasýndan sonra druid inançlarýný tamamen silmek isteyen Hýristiyanlar , druidesleri halkýn gözünde cadýlara çevirmiþler ve halký onlara düþman etmeyi baþarmýþlardýr.
Bard ´lar Kelt toplumlarýnda , genellikle konularýný kahramanlýk destanlarý olarak seçen ozanlara bard denilirdi. baðlý olduklarý þefin yanýnda bulunurlar , onun baþarýlarýný da kutlarlardý. Bard daha çok Galya ´da kullanýlan bir isimlendirme idi , çünkü bu ozanlara Galya ´da bard denildiði gibi , Bretagne ´de Barzh , Irlanda ´da da Fil ( çoðulu filid ) denilmekteydi. Barzh ´larýn dini karakterleri çabuk kaybolmasýna karþýn , bardlar , ilham ve sanat yeteneklerinden olsa gerek , saygý görmeye devam etmiþlerdir. Filid ise yedi dereceli idi. Derece elde taþýnan deðneðe göre belli oluyordu. Böylece sýralama Ollamh (altýn deðnek) , Anruth (gümüþ deðnek ) ve geri kalan beþ derece (bronz deðnek) seklinde oluyordu. Bardlar ile ilgili önemli bir nokta da müzisyen Druidler ile karýþtýrýlmamalarý gerektiðidir. Bir çok Kelt dini törenine müzik eslik etmekle beraber , bu törenlerde müzik aletini çalan druidler bardlardan farklý idi. Kelt efsanelerinde müzik aletleri önemli bir yer tutmaktadýr. Daðda ve Lug ´un sihirli aralarý vardý. Efsaneye göre bu aletler üç farklý tür müzik çalmaktaydýlar. Bunlardan birincisi güldürüyor , ikincisi aðlatýyor , üçüncüsü de uyutuyordu. Bu inanýþ , Keltler ´in , müziðin insan üzerindeki etkisini incelediklerini göstermektedir. Bardlar ise þiir okurken , ayni zamanda cruth denilen bir tür lir de çalarlardý. Galya ´da Roma iþgalinden sonra , yerli dili kullandýklarý için , gözden düsen bardlar burada MS. Ýkinci yüzyýldan itibaren kaybolmaya baþlamýþlardýr. Bardlar Galya ´da dini sýnýftan sayýlmalarýna raðmen , Irlanda ´da sonralarý aþaðý sýnýftan kabul edilirlerdi. Gal ülkesinde ise , özellikle Breton prensler tarafýndan çok tutulan bardlar varlýklarýný Orta Çað ´a kadar sürdürmüþlerdir
Drüid Öðretisinin Sembolik Aktarýmýna Bir Örnek :
Druid öðretisinin sembolik anlatýmýna ve halka aktarýlýþýna en güzel örnek kuskusuz Taliesin ( Güzel Yüz ) öyküsüdür. Taliesin ayni zamanda ilk bardlardan ve Kelt sairlerinden biri olarak kabul edilir. Gwerang ´in oðlu genç Gwion büyücü tanrýça Cerridwen tarafýndan bir kazana göz kulak olmakla görevlendirilir. Bu kazanýn içinde büyücünün , oðlu Afagddu için hazýrladýðý büyülü bir karýþým kaynamaktadýr , çünkü Afagddu çok çirkindir ve annesi bu büyü ile onu güzelleþtirmek istemektedir. Bu arada kazandan sýçrayan üç damla , Gwion ´un parmaðýna damlar ve Gwion da bunu yalar. Gwion elini aðzýna götürür götürmez bütün gizemler aydýnlanýr , geçmiþin , þimdinin ve geleceðin bilgisine sahip olur . Bu arada Gwion bir baþka gerçeði daha öðrenir ; Cerridwen onu öldürmek istemektedir , çünkü büyücünün hazýrladýðý büyülü iksirde kullanmak istediði bileþenlerin içinde kendisi de vardýr. Bunu fark eden Gwion hemen kaçar , Cerridwen ise onu yaþlý bir büyücü kýlýðýnda kovalar. Artýk kendi de iksirden dolayý bir büyücü olmuþ olan Gwion hemen bir tavsan sekline bürünür , Cerridwen ise bir tazý olur. Gwion nehirde bir balýða dönüþür , Cerridwen ise bir su samuru olur. Kovalamaca daha sonra göklerde devam eder . En sonunda Gwion bir buðday tanesine dönüþür , Cerridwen ise bir kara tavuk olur ve buðday tanesini yer. Dokuz ay sonra Cerridwen bütün çocuklardan çok daha güzel bir çocuk dünyaya getirir. Büyücü bu çocuðu deri bir torbanýn içine koyar ve Beltaine bayramýndan iki gün önce dalgalara býrakýr. Galler ülkesinin kuzeyinde Gwyddno ´nun oðlu ve kral Maelgwyn ´in yeðeni Elphin ´in attýðý aðlara takýlan bebek Elphin tarafýndan kurtarýlýr. Elphin ona Taliesin ( Güzel Yüz) adýný verir. Aradan yýllar geçer . Elphin amcasi Maelgwyn tarafýndan hapsedilir. Artýk bir yetiþkin olan Taliesin Elphin ´i kurtarmak için harekete geçer ve ve kurtarmayý baþarýr. Þiir ´in son dizeleri þöyledir : " Dokuz ay boyunca Büyücü Cerridwen ´in karnýndaydým Aslýnda küçük Gwion ´dum Simdi Taliesin oldum " Bu öykü de daha önce Tuân Mac Cairill öyküsünde gördüðümüz metamorfoz sembolizmi de yer almaktadýr. Öyküyü dikkatle incelersek , Cerridwen , oðullarýný baþka bir deyiþle erginlenmeye , inisye olmaya gelenleri "güzelleþtirmektedir " , daha farklý bir deyiþle eðitim isini üstlenmiþ bir druidestir. Gwion ´un iksirden aldýktan bütün gizemleri görmesi ve geçirdiði metamorfozlar da inisiyasyon aþamalarýdýr. Bütün ezoterik öðretilerde olduðu gibi Gwion da yeni bir isimle yeniden doðmuþtur. Buradaki metamorfozlar da ilginçtir. Kelt takviminde sýrasýyla , tavsan av zamaný olan sonbaharý ; balýk yaðmurlarý ile kiþi ; kus göçlerle ilkbaharý ve buðday da ekin ile yaz mevsimini sembolize etmektedir. Bu örnekten de görüldüðü gibi Kelt öðretilerinde sembolizm çok çeþitlidir. Druid öðretisi bu þekillerde ve buna benzer öykülerde , deðiþik sembollerle ve sözlü olarak aktarýlmýþtýr. Bu tür öykülerdeki bazý motifler ayrýca Orta Çað efsanelerinde de karþýmýza çýkacaktýr.
radyobeyan