Dünya Dinleri
Pages: 1
Hurufilik By: neslinur Date: 23 Aralýk 2009, 13:43:24
Hurufilik





Hurufilik, kimi araþtýrmacýlara göre ayrý bir din, kimilerine göre bir mezheptir ya da yalnýzca bir tarikattir. Ne var ki tüm araþtýrmacýlar Hurufiliðin harflere olan özel ilgisi üzerinde birleþirler. Zaten bu akýmýn çeþitli yapýtlardaki tanýmlarý doðrudan Hurufilikin bu niteliðini vurgulamaktadýr. Örneðin Orhan Hançerlioðlunun Felsefe Ansiklopedisinde Hurufilik, harflerden dinsel anlamlar çýkaran Ýran içrekçiliði (ezoterizmi) olarak tanýmlanmaktadýr. Britannicada yer alan taným da harf ve rakamlarýn çeþitli yorumlanmalarý üzerine kurulu bir inanç dizgesi biçimindedir. Zaten huruf sözcüðü harf sözcüðünün çoðuludur. Hurufilik, harflere olan özel eðilimi dýþýnda, ikinci bir özelliði ile de ilgi çekmektedir, o da içrekçi yani batýni (ezoterik) oluþudur.

Bu durumda Hurufilik olarak bilinen bu inanç akýmýný iki temel nitelik altýnda deðerlendirmek gerekmektedir: Ezoterizm ve Harfler. Harflerden dinsel anlamlar çýkaran her inanç akýmý Hurufilik ile ilgili olmadýðý gibi, ezoterik nitelikli akýmlarýn tümü harflerin anlamlarý ile ilgilenmez. Hurufilik, bir yandan harfler ve harfler ile baðlantýlý olarak rakamlarla ilgilenmekte, diðer yandan bunlarýn yardýmýyla ve bunlara dayanarak açýklanan, savunulan ezoterik inançlarý iþlemektedir.

Hurufiliðin Öncülleri

Harfler bizi doðrudan yazýya götürmektedir. Harf ve rakamlarýn yorumlanmasý ve aralarýnda çeþitli özel iliþkiler kurulmasý ve böylelikle görünen amaçlarýnýn ötesinde anlamlandýrýlmalarý tüm eski kültürlerde görülen ve neredeyse yazýnýn tarihiyle ayný zamanda baþlamýþ bir uðraþtýr.

Bu çabanýn ilk örneði Pythagoras?ýn öðretiler dizgesinde bulunur. Bu dizge, varoluþ sorunlarýnýn felsefi araþtýrmasý amacýyla oluþturulmuþ bir inanç akýmý çerçevesinde geliþtirilmiþ ve ünlü Pythagoras kuramý da bu dizgenin bir yan ürünü olarak ortaya çýkmýþtýr. Ý.Ö. 500 yýllarýnda ortaya çýkan Pythagoras dizgesi, geliþtirdiði müzik kuramý ile birlikte ele alýnýnca ses, dil, sayýlar ve harfler aracýlýðýyla evreni açýklamayý amaçlayan bütüncül bir yapýya ulaþabilmiþtir. Kendisinden önce gelen Mýsýr, Ýran ve Hint tekniklerini kullandýðý sanýlan bu dizge, daha sonraki harfçilerin sýk sýk baþvuracaðý temel yöntemleri geliþtirmiþtir.

Harfçiliðe tarihsel olarak ikinci örneði oluþturan Kabbala, Hurufiliðin amacýna pek benzer bir amaç taþýmakta, harf ve sayýlarýn gizemini çözerek Tevratý yorumlamayý hedeflemektedir. Kabbala?nýn yorumuna göre Tanrý kendisini belirli sayýda nitelik (Sefirot) biçiminde dýþsallaþtýrarak evreni yaratmýþtýr. Kabbala?nýn yaratýlýþ ile ilgili bu savýnda yer alan hemen her unsuru, Ýslam ezoterizminde ve dolayýsýyla Hurufilik ve onun etkisi altýndaki Bektaþilikte benzer biçimde bulmak olanaklýdýr.

Harfçilik ve etkilerinin Ýslamda ne zaman ortaya çýktýklarý konusu oldukça tartýþmalýdýr. Ýslam harfçileri için uygun koþullarý, Kuranda bazý surelerin baþýnda birbirinden ayrý ve anlamsýzmýþçasýna yer alan ve Huruf-u Mukattaa diye adlandýrýlan harfler saðlamýþtýr.

Yaþar Nuri Öztürk, Tarihi Boyunca Bektaþilik adlý kitabýnda bu konuda þunlarý belirtmektedir: Þunu da söyleyelim ki, bu harf kümelerine muhtelif ve çoðu kez esrarlý manalar verme iþi, sahabiler devrinde baþlamýþtýrHatta Hz. Alinin: Kuran Fatihadan, Fatiha Besmeleden, Besmele Ba harfinden ibarettir. Bense o Ba harfinin altýndaki noktayým? sözü çok ünlüdür.

Ýslamda Kutsal Metinlere harf düzeyinde yorum getirme çabasýnýn ilk örneði X. yüzyýlda Hallac-ý Mansurda görülür. Mansur, Kurana sözcük anlamlarýna bakarak "Yorum" getiren (Tevil) Karmatilerin bir propogandacýsýydý. (Karmatilik, IX. yüzyýlda dinsellikle baðdaþtýrýlmýþ, sosyo-ekonomik temelli ezoterik bir akýmdýr.) Mansur, divanýnda ve Kitab al-Tavasin adlý eserinde harfler ve sayýlarýn -gizli anlamlarýna deðinen ilk Ýslam harfçisidir. Evreni ve Tanrýyý insanda görmenin bir sonucu olarak ilk kez Enel-Hakk diyen Mansur olmuþ ve bu sözü nedeniyle 922 yýlýnda idam edilmiþtir.

Ýslamda harfçiliðin ikinci önemli örneðini Endülüslü düþünür Muhyiddin-i Arabi (1165-1240) oluþturur. Endülüslü Yahudi düþünürlerin ve Kabbalacýlarýn etkisinde kalarak El-Fütuhat El Mekkiye adlý yapýtýnda harfçiliðin bir çok örneðini sergilemiþtir.

Fazlullah Esterabadi

Geliþtirilmiþ harfçi teknikleri kullanan Hurufiliði bir inanç sistemi olarak kuran kiþi Þihabuddin Fazlullah Esterabadidir. 1340 Yýlýnda doðan Fazlullah, genç yaþta teoloji ile ilgilenmeye baþlamýþ, on sekiz yaþýndayken tasavvufa yönelerek hacca gitmiþtir. Dönüþünde Harezme gelmiþ ve bir süre burada kaldýktan sonra Tebrize geçmiþtir. Burada etrafýna topladýðý kiþilerle yaptýðý dini sohbetler sayesinde büyük saygýnlýk kazanmýþtýr. 1386 Yýlýndan baþlayarak Isfahan?da kendi sistemini yaymaya baþlamýþ, daha sonra uzun bir süre için bir maðarada inzivaya çekilmiþtir. Bu dönemde kendisinin Mehdi olduðunu ileri sürmüþtür. Çevresinde yedi kiþilik bir çekirdek kadro oluþturmuþ, bu yedi kiþinin çabalarý sonucunda yeni inanç hýzla yayýlmaya baþlamýþtýr. Kýsa sürede çeþitli toplumsal kesimlerden kiþiler yeni akýmýn çevresinde toplanmaya baþlamýþtýr.

Fazlullahýn kendi sistemini yaymaya çalýþtýðý ortam bu tür akýmlar için pek elveriþlidir. Bu yöre Mazdeizm ve Karmatilik gibi bir çok ezoterik akýma kaynaklýk etmiþtir.

Fazlullah hakkýnda bilgi içeren her kaynak, onun Tanrýlýðýný ilan ettiðini söylemektedir. Ancak bunu nasýl gerçekleþtirdiðini belirtmemektedirler. Bu ilan sadece Enel-Hakk biçiminde yapýlmýþ olabilir. Ayný yörelerde Hallac-ý Mansurun oldukça tanýndýðý dikkate alýnýrsa, en güçlü olasýlýk bu ilanýn -Enel-Hakk formülüne dayanmasýdýr.

Fazlullah, yarýsý farsça ve yarýsý da Esterabad lehçesi ile yazýlmýþ olan Cavidan-ý Kabir adlý bir eser ile adýnýn Ýskendername olmasý olasý bulunan farsça bir manzume kaleme almýþtýr. Ayrýca Arþname ve Muhabbetname adlý kitaplarý da vardýr.

Yeni sistemin yaygýnlaþmasý egemen çevrelerde rahatsýzlýklar yaratýr. Timurun oðullarýndan Miranþahýn buyruðu ile Fazlullah tutuklanýr ve hapsedilir. 1394 Yýlýnda Alýncak kalesinde öldürülür; cesedi ayaklarýna baðlanan bir iple çekilerek ibret olsun diye dolaþtýrýlýr. Fazlullahýn çevresindekiler kovuþturmalara uðrar.

Hurufi önderlerinden Ahmed Lurun 1427de Þahruha karþý bir suikast eylemine giriþmesinden sonra, müritlerden bir çoðu yakalanýp öldürülmüþ, hatta cesetleri bile yakýlmýþtýr. 1467de ise Karakoyunlu hükümdarý Cihanþaha karþý bizzat Fazlullahýn kýzýnýn önderliðinde bir ayaklanma hareketi þiddetle bastýtýlmýþ ve isyanýn önderi beþ yüz kadar taraftarý ile yakalanýp idam edilmiþtir. Bu olaylar üzerine Hurufiliðe baðlý kiþiler bir çok ayrý yöne daðýlarak, görüþ ve inançlarýný beraberlerinde götürmüþlerdir.

Anadoluda ve Rumelide Hurufilik

Hurufilerin büyük çoðunluðunun Anadoluya sýðýndýklarý biliniyor. Özellikle Sivas, Eskiþehir ve Batý Anadolunun bazý kent ve kasabalarý kýsa zamanda kimliklerini çok iyi gizleyen Hurufi propagandacýlarla dolmuþtur. Hurufiler, buradan Rumeline geçerek Arnavutlukta, Filibe ve Varna gibi Balkan önemli kentlerinde eylemlerini sürdürdüler. Bazý tasavvuf cemaatlerine sýzarak, kendilerini gizlemeyi ve inançlarýný yaymayý baþardýlar.

Abdülbaki Gölpýnarlý Hurufilik Metinleri Katalogu ve Fadl ALLAH Hurufi adlý yapýtlarýnda Hurufiliðin Anadoluda Mir Þerif ve özellikle büyük Azeri ozaný Ýmadeddin Nesimi tarafýndan yayýldýðýný belirtiyor. Gölpýnarlý, Mir Þerif´in Anadolu´ya Fazlullahýn eserleri baþta olmak üzere bir çok Hurufi kitaplarý getirdiðini, Fazlullahýn önde gelen halifelerinden Nesiminin geniþ boyutlu bir propaganda yürüttüðünü, hatta bir ara Ankara?ya kadar gelerek Hacý Bayram-ý Veli ile görüþtüðünü söylüyor. Anadoluda pek çok yer dolaþan ve uzun süre kalan Nesiminin bir çok kiþiyi Hurufiliðe kazandýrdýðý kesindir. Bu kiþilerin sonradan sistemli ve etkin bir propaganda yürüttükleri, Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlý sarayýna kadar girmiþ olmalarýndan anlaþýlabilir.

Taþköprülüzadenin Þakayýk-ý Numaniye adlý eserine bakýlacak olursa, Fazlullahýn halifelerinden biri Edirnedeyken genç Fatihi etkileyecek kadar baþarýlý olmuþ, hatta bazý müritleri ile saraya yerleþmiþtir. Durumdan oldukça rahatsýz olan Veziriazam Mahmud Paþa ile müftü Molla Fahreddin-i Acemi, Hurufilerin Hulûl inancýna (Tasavufta Hulûl, Tanrýnýn yarattýklarýnda meydana çýktýðýna inanmak demektir) sahip olduklarý konusunda genç Padiþahý uyarabilmiþlerdir. Fatihin huzurunda yapýlan bir tartýþma sonunda Hurufilerin gerçekten Hulûl inancýna sahip olduklarý kanýtlanmýþ ve bunun üzerine Sultanýn buyruðu ile Hurufiler tutuklanmýþ ve idam edilmiþlerdir. Edirnedeki Yeni Camide Fahreddin halký Hurufiliðe karþý uyarmýþ, uygulamalarýný ve inançlarýný anlatmýþtýr.

Bu olayla birlikte Osmanlý topraklarýnda Hurufilerin yüzyýllar boyunca sürecek kovuþturma ve cezalandýrýlmalarý baþlamýþ oldu. XVI. yüzyýla ait belgeler, özellikle Balkanlardaki çeþitli kentlerde sýk sýk Hurufi kovuþturmalarýnýn yapýldýðýný, pek çok Hurufinin yakalanarak idam edildiklerini, cesetlerinin yakýldýðýný ortaya koymaktadýr. Bu kayýtlarda belirtilen kiþilerin, doðrudan Hurufi olmasalar da, Hurufilikten etkilenen çeþitli inanç akýmlarýna baðlý kiþiler olduklarý kesindir.

Bu akýmlar arasýnda baþta Kalenderiler gelmektedir. Þiddetli ceza ve baskýlara karþýn, çeþitli tasavvuf çevrelerine baðlý olup, Hurufilik propagandasýný yapan pek çok kiþinin bulunduðu, özellikle XVI. yüzyýlda Balkanlarda tanýnmýþ olan Otman Baba, Rafii ve Usuli gibi ozanlarýn varlýðý dikkati çekiyor. Bu kiþileri daha sonra yaþamýþ olan Hayreti, Muhiti, Yemini, Muhyiddin Abdal ve Arþigibi önde gelen Kalenderi ve Bektaþi ozanlarý izlemiþtir.

Ýshak Efendi Kaþif el-Esrar adlý kitabýnda, Fazlullahýn halifelerinden Ali el-Alanýn propaganda yapmak üzere Anadoluda etkinlik gösterdiðini, XV. yüzyýlýn baþlarýnda Bektaþi tekkelerine girdiðini ve Hacý Bektaþýn fikirleriymiþ gibi Fazlullahýn düþüncelerini yaydýðýný belirtir. Bu sav, Bektaþi fikirlerinde Hurufiliðin etkisinin bulunduðu göz önüne alýnýrsa, doðru kabul edilebilir. Þiddetli kovuþturma ve baský altýndaki Hurufiler, Bektaþilerin arasýnda karýþarak varlýklarýný korumayý baþarmýþlardýr.

Gölpýnarlýya göre, farklý namazlarý ve Fazlullahýn öldürüldüðü Alýncak Kalesinde yapýlan hac törenleri ile sýradýþý uygulamalarý olan Hurufilik, bir süre sonra baðýmsýzlýðýný yitirmiþ, sonradan özellikle Alevi-Bektaþilere ve kýsmen de diðer tarikatlere inançlarýný aktararak tarihe karýþmýþtýr.

Hurufi Ýnançlarý

Hurufiliðe göre, varlýðýn özü sesten oluþur. Evren, sesin ortaya çýkmasý ile var olmuþtur. Özü oluþturan ses, canlýlarda eyleme dönük (bilfiil), cansýzlarda gizilgüç (bilkuvve) olarak vardýr. Ses, canlýlarda istem ve istekle ortaya çýkar.

Tanrý gizli bir hazinedir (Kenz-i Mahfi). Tanrýnýn ilk beliriþi Söz (Kelam) ile olmuþtur. Söz ilk nedendir ve Tanrýnýn soyut bir Ýç Konuþmasý (Kelam-ý Nefsi) niteliðindedir. Kesin bir gerçek olarak görülen bu soyut söz, bazý öðelere ayrýþýr ve bu öðeler biçiminde dýþsal bir nitelik kazanýr. Aslýnda sözün ayrýþtýðý bu öðeler Arap alfabesinin yani Kuranýn 28 ve Fars alfabesinin 32 harfidir. Söz bu dýþ öðeleri edinince, soyut durumunu yitirerek, Söylenmiþ Söz (Kelam-ý Melfuz) biçimine dönüþür. Söylenmiþ sözün birleþik görüntülerinden duygu ve bilinç evreni meydana gelir. Hurufiler, evrenin sonsuzluðuna ve sürekli döngüsel devinimine, bu devinimden doðal olaylarýn oluþtuðuna inanýrlar.

Tanrý, kendisini insanýn yüzünde söz biçiminde görünür kýlmýþtýr. Sözün öðelerinin sayýsal bir deðeri vardýr. Ýnsan yüzündeki burun elif, burnun iki yaný lam, gözler de he harflerini verir. Böylece insanýn yüzünde simetrik yazýlmýþ iki ALLAH sözcüðü ortaya çýkar. Ýnsan yüzünde ayrýca çeþitli hatlar vardýr: iki kaþ, dört kirpik ve saçtan oluþan yedi çizgiye Ana Hatlar (Hutut-ý Ümmiye) denir ve her insan yüzünde bu çizgilerle doðar.

Bu yedi çizginin dört öðe (ateþ, su, hava ve toprak) ile çarpýmý Arap alfabesinin 28 harfini verir. Ayrýca erkeklerde ergenlikte ortaya çýkan yedi çizgi daha vardýr. Bunlar sað ve sol yanlar ayrý ayrý sayýlmak üzere iki sakal, iki býyýk, iki burun kýlý ve bir çene altý kýlý olarak toplam yediye ulaþýr ve Baba Hatlar (Hutut-ý Ebiye) adýný alýr. Böylece yetiþkin bir erkeðin yüzündeki çizgilerin sayýsý on dörde ulaþýr. Bu çizgilerin kendileri ve bulunduklarý yerler (Hal ve Mahal) olarak hesaplanmasý yine 28 harfi verir. Fazlullah, bu sayýyý 32?ye çýkartmýþ ve Fars alfabesindeki harf sayýsýna ulaþtýrmýþtýr.

Bu konuda Hurufiler þöyle bir açýklama da yapmaktadýrlar: Tanrýnýn kendisini peygamberler aracýlýðý ile açýklamasý aþamalar biçiminde olmuþtur. Evrenin temel öðeleri olan harflerin her peygambere giderek artan sayýda bildirilmesi doðaldýr. Nitekim Ademe 9, Ýbrahime 14, Musaya 22, Ýsa?ya 24, Muhammed?e 28 ve son peygamber olan Fazlullaha 32 harf malum olmuþtur. Bu peygamberlerden son dördüne bildirilen öðelerin sayýsý, her birine indirilen kitaplarýn yazýlmýþ olduklarý dilin alfabesindeki harf sayýsý kadardýr. Bunlar Ýbranice?de 22, Yunancada 24, Arapçada 28 ve Farsçada 32dir. Bu aþamalar nedeniyle son peygamber Fazlullah?ýn kendisinden önceki peygamberlerin bildikleri herþeyin anlamýný çözecek anahtara sahip bulunduðu aþikardýr.

Kuranýn gizi 29 surenin baþlarýnda bulunan Huruf-u Mukattaada gizlidir. Bu harfler yinelenmelerin sayýlmamasý durumunda 14 tanedir (elif, lam, re, kaf, hý, ye, ayýn, sad, te, sin, he, mim, kef, nun) ve bunlar anlamý açýk ve kesin (Muhkemat) olarak kabul edilirler. Arap alfabesinin kalan 11 harfi ise anlamý belirsiz ve yorumlamaya açýk (Müteþabih) biçimde deðerlendirilirler. Asýl Tanrý sözü, Muhkemat?tan oluþan 14 harftir ve bunlar kendilerini insanýn yüzünde gösterirler.

Hurufilere göre evrenin üç temel dönemi vardýr: peygamberlik (Nübüvvet), imamlýk (Ýmamet) ve tanrýlýk (Uluhiyet). Peygamberlik dönemi Adem ile baþlamýþ ve Muhammedde sonra ermiþtir. Ýmamlýk dönemi Ali ile baþlamýþ ve on birinci imam Hasan Askeri ile bitmiþtir. Fazlullah ile tanrýlýk dönemi baþlamýþtýr. Tüm peygamberler Mehdi olan Fazlullahýn habercisi ve müjdecisidirler. Fazlullah?tan sonra gelecek olan Yetkin Ýnsan (Ýnsan-ý Kamil) Fazlullaha uymak zorundadýr.

Fazlullah, Musevilerin beklediði Mesih, Hýristiyanlar ve Müslümanlarýn gökten inaceðine inandýklarý Ýsadýr. Fazlullah, gökten inmiþ ve kýyamet kopmuþtur, dünya ahiret bir olmuþtur. Bu nedenle ahiret yoktur. Gerçek ortaya çýkmýþ ve tüm dinsel yükümlülükler kalkmýþtýr. Böylece Hurufiler tüm ibadetleri harfler ile yorumlayarak iptal ederler ya da deðiþik biçimde uygularlar. Örneðin hac, Fazlullahýn öldürüldüðü yeri ziyaret etmektir. Þeytan taþlama ise, Fazlullahý öldüren ve Maran Þah (Yýlanlar Þahý) dedikleri Timurun oðlu Miranþahýn yaptýrdýðý Senceriye Kalesini taþlamaktýr.

Hurufilik ve Bektaþilik

Bektaþi düþüncesine hýzla etki eden Hurufilik nedeniyle, bazý araþtýrmacýlar XV. yüzyýldan baþlayarak Bektaþilik?in bozulduðunu ileri sürmüþlerdir. Onlara göre Hurufilik hileli yöntemlerle, örneðin Hurufilik görüþlerini Hacý Bektaþ?ýn görüþleriymiþ gibi savunarak, Bektaþi tarikatýnda etkin olmuþtur.

Oysa Çamuroðlu´na göre, Bektaþilik Anadoluya Hacý Bektaþ ile birlikte adým attýðýnda Aleviler zaten çoktan bu topraklardadýrlar. Aleviler, bir heterodoks derviþ olan Hacý Bektaþý çeþitliliði barýndýrma potansiyeline sahip olan bünyeleri sayesinde özümsemiþler ve onu bir önder olarak tanýmýþlardýr. Bu bakýmdan, Anadoluda heterodoksi denilince akla hemen Alevi-Bektaþi geleneði gelmektedir. Bu gelenek, çeþitliliði özümsemesi ve hoþgörülü yapýsý nedeniyle bir çok farklý heterodoks zümreyi de içinde barýndýrmýþ ve tüm ezoterik düþüncelerin Anadoludaki sýðýnaðý olmuþtur.

Tümü farklý düþünce ve uygulamalara sahip olan Kalenderi, Haydari, Hurufi, Torlak gibi akýmlara baðlý olanlar bu geniþ yelpazeye katýlmýþ, kendi baðýmsýz varlýklarýný feda ederek, Alevi-Bektaþi toplumsal olgusuna kendilerine özgü renkler katmýþlardýr. Alevi-Bektaþiler bu durumda bir bozulma görmezler, zira inançlarý deðiþime açýktýr. Tam tersine bu durum onlar için bir zenginleþme yoludur.

Hurufiliðin Etkileri ve Sonuç

1376 Yýlýndan baþlayarak Isfahan?da baþlayan Hurufiliðin, her türlü baskýya karþýn, inanýlmaz bir hýzla Osmanlý topraklarýna yayýlmasýnýn ve etkili olmasýnýn nedenleri çok yönlüdür. Þiddetli baský ve zulme karþýn hýzla geliþen ve yayýlan bu inanç sisteminin geliþim nedenleri, hem içinde büyüdüðü toplumsal yapýnýn özelliklerine, hem de kendi içerik ve dinamiðine baðlý olmalýdýr.

Hurufilik öncelikle ezoterik bir inanç sistemidir. Dinlerin Ýçrek (Batýn) anlamlarýyla anlaþýlmasý gerektiðini ve bunun da ancak özgür Yorumlama (Tevil) ile gerçekleþebileceðini ileri sürmektedir. Hurufilik, ezoterik yaklaþýmlar arasýnda, kentli nüfusa en fazla hitap edenlerden biridir. O döneme kadar kentlerde pek görülmeyen ezoterik yaklaþýmýn Hurufilikle birlikte hýzla kentleri de etkisi altýna aldýðý görülür.

Ortodoks Ýslamýn simgesel evreni ve kültürü, o güne dek düþünce üretimine kentlerdeki medreseler ve yazýlý belgeler yoluyla egemen olmuþtur. Hurufilik, yorumlama yoluyla, yüzyýllardýr sarsýlmaz olduðu sanýlan yazý ve kutsal metinlerin egemenliðini yýkmaya koyulur. Harfleri konuþturur. Ýnsaný kaðýda yazýlmýþ olanýn üzerine çýkartýr. Belge ve kayýtlara güvenen ortodoks sistemin kutsal metinleri, harflere getirilen keyfi yorumlarla kuru yapraklar gibi savrulmaya baþlar. Osmanlýlarýn ele geçirdiði kentlere doðru akan heterodoks derviþler, yýllar öncesinden kentlerde yer bulmuþ bir Hýristiyan heteroks geleneði ile karþýlaþýr. Bu geleneðin en etkin temsilcisi Bogomillerdir.

Biri yazýlý Ýncilin, diðeri yazýlý Kuranýn kalýplarýna karþý mücadele eden iki farklý dinin heterodoks akýmlarý doðal olarak yakýn iliþkiler kurarlar. Ýslam heterodoksisi Hurufilik olmasaydý bu iliþkiyi kurmakta pek zorlanacaktý. Öncelikle Fazlullahn kendisini Mesih ilan etmesi bu iliþkinin kurulmasýnda etkin olmuþtur.

Fazlullahýn yazdýðý Cavidan adlý yapýtýn Firiþteoðlu tarafýndan Aþýkname adýyla yapýlan çevirisinde sýk sýk Yuhanna Ýncilinden alýntýlar yer alamaktadýr. On iki imamla on iki havari arasýnda paralellik kurulmakta, Ýsrailin on iki kabilesine göndermeler yapýlmaktadýr. Anadolu heteroksisi Rumeline geçerken de Hurufilikten fazlasýyla yararlanýr. Sonradan Bektaþilik incelenirken Hurufi etkilerinin en yoðun olarak Rumeli ve Arnavutluk Bektaþilerinde görülmesi, Hurufiliðin oynadýðý rolün ne denli önemli olduðunu gösterir.

Anadolunun heterodoks Ýslamý ya da tüm Osmanlý topraklarýnda Ýslamýn egemen olduðu simgesel evren içinde yaþayan heterodoksi, Hurufilik sayesinde, ayný topraklarda yaþayan diðer kültürlerden halklarý, uzlaþtýrýcý çatýsý altýnda toplama yeteneðini geliþtirerek daha olgun bir biçim kazanmýþtýr.


radyobeyan