Son Peygamber
Pages: 1
Necran Heyeti By: sumeyye Date: 20 Aralýk 2009, 20:50:40
Necran Heyeti


Tevhid iktidarý Arabistan´a yayýldýktan ve her tarafý haki miyeti altýna aldýktan sonra, müþrikler peyderpey Ýslama gir meye baþladýlar. Onlar çoðunlukla korkularýndan deðil, aksine Ýslama olan raðbetlerinden dolayý müslüman oluyorlardý. Çün kü putperestlik perdesi gözlerinin önünden kalkmýþ, atalarýný taklid etme sapýklýðýnýn çemberinden kurtulmuþ, Islamm nu ruyla aydýnlanmýþlardý. Atalarýnýn hiçbirþeye akýl erdiremedik lerini, doðru yolu bulamadýklarýný idrak etmiþlerdi. Ýslamiyet, artýk insanlarý bizzat kendine davet eder hale gelmiþti. Ýnsan larýn gözlerindeki cahiliyet körlüðü ve putperestlik perdesi kalktýktan sonra herkes Ýslama akýn akýn gelmeye baþlamýþtý. Yahudi ve Hýristiyanlara gelince, Yahudilerin peygamber efen dimize karþý direndiklerini, hýyanet ve münafýklýk içinde olduk larýný, diðer insanlarý -nefislerine dair eman akdi aldýktan son ra dahi- müslümanlara karþý kýþkýrttýklarýný önceki bölümlerde ani atmýþ iz dýr. Bu insanlardan Peygamber efendimizin himaye sinde bulunmayanlara gelince, Peygamber efendimiz cizye öde meleri karþýlýðýnda bunlara da eman vermiþti. Nitekim bu hu susu peygamber efendimizin güney Arabistandaki Yemen emir lerine yazdýðý mektuplarda görmekteyiz. Onlar, mýntýkalarýnda yahudi ve mecusi kimselerin bir kýsmýnýn dinlerini deðiþtir-meksizin cizye ödemek istediklerini anlatmýþlar; Peygamber efendimiz de, cizye ödemeleri karþýlýðýnda kendi dinlerinde ka labileceklerini beyan buyurmuþtu.

Hýristiyanlara gelince bunlar, Peygamber efendimizle sa vaþmamýþlar, ona karþý kimseyi kýþkýrtmamýþlardý. Sadece Bizanslýlar islam kuvvetlerine karþý saldýrgan bir tavýr takýnmýþ lardý. Hýristiyan araplara, özellikle Yemen´in güneyindeki hý-ristiyanlara gelince bunlar, Islama ve peygamber efendimize karþý nesebi bir sevgi ya da daha yakýn bir derecede dostluk göstermiþlerdi. Bu sebeple Cenab-ý Allah, müslümanlarla dost luk iliþkisine giren hýristiyan araplar hakkýnda þöyle buyur muþtur:

"Ýnsanlar içerisinde, inananlara en yaman düþman olarak yahudileri ve (Allah´a) ortak koþanlarý bulursun. Ýnananlara sevgice en yakýn olanlarý "Biz hýristiyanlarýz" diyenleri bulur sun. Çünkü onlarýn içerisinde keþiþler ve rahipler vardýr ve on lar büyüklük taslamazlar."(Maide, 82)

Bu, az ileride sözünü edeceðimiz Necran hýrýstýyanlarmm genel bir Özelliðidir. Ayrýca onlarý heyet olarak Peygamber efendimizin yanýna gelmeye iten hususî bir sebeb de vardý. Pey gamber efendimiz onlara Islami daveti içeren ya da cizye öde melerini veya kendileriyle savaþacaðýný bildiren bir mektup yazmýþtý. Mektubun metni þöyle idi:

"Rahman ve Rahim olan Allah´ýn adýyla. Ýbrahim, Ýshak ve Yagkub´un ilahýnýn adýyla... imdi ben sizi Allah´a kulluk etme ye, kullara ibadet etmekten vazgeçmeye, kullarýn velayetinden çýkýp Allah´ýn velayeti altýna girmeye davet ediyorum. Bu dave time icabet etmezseniz cizye vereceksiniz. Buna da yanaþmadý ðýnýz takdirde size savaþ ilân ediyorum. Vesselam.

Peygamber efendimiz bu mektubu onlarýn piskoposlarýna göndermiþti. Piskopos bu mektubu okuyunca paniðe kapýldý. Hemezanlýlardan Þurahbil bin Vedae adýndaki bir adama ha ber salýp yanýna çaðýrttý. Halledilmesi zor bir problem çýktýðý zaman piskopos bu Hemezanlý adamý çaðýrýr, ona danýþýrdý.

Hemezanlý adam mektubu okuyunca piskopos: "Ya Eba Meryem senin bu husustaki görüþün nedir?" diye sordu. Þurah bil dedi ki: Allah´ýn Ýbrahim´e, Ýsmail´in soyuna peygamberlik vereceðini va´dettiðini biliyorsun. Eðer bu adam peygamber ise buna iman edecek misin? Ama benim Peygamberlik hakkýnda bir görüþüm yoktur." Piskopos onu yanýndan uzaklaþtýrdý ve baþkalarýný istiþare için çaðýrdý. Hepsi de ÞurahbiPin verdiði ce vabýn aynýsýný verdiler. Bunun üzerine piskopos çan çalýnmasý ný emretti. Çan çalýndý. Kiliselerde ateþler yakýldý. Çullar kaldýrýldý. Vadinin aþaðýsýnda, yukarýsýnda halk toplandý. Vadinin uzunluðu, hýzlý giden süvarinin gidiþiyle bir günlüktü. Piskopos onlara peygamberimizin mektubunu okudu ve bu husustaki gö rüþlerini sordu. Neticede bir heyet gönderilip peygamberimizin haberini kendilerine getirmesi üzerinde görüþ birliðine vardý lar. Heyet Medine-i Münevvereye doðru yola çýktý. Peygamber efendimizin yanýna geldiklerinde yolculuk elbiselerini çýkarýp süslü ve gösteriþli elbiselerini giyip altýn yüzükler taktýlar. Sonra Peygamber efendimizin yanýna girdiler. Peygamber efen dimiz gece ve gündüz onlardan yüz çevirdi. Selamlarýna karþý lýk vermedi. Bunlar Hz. Osman ile Abdurrahman bin Avf in ya nýna gittiler. Daha önceleri bu iki zat, ülkelerine gidip ticaretle uðraþtýklarýndan dolayý, Necranlýlar onlarý tanýyorlardý. Yanla rýna vardýklarýnda þöyle dediler: "Peygamberiniz bize bir mek tup gönderdi. Biz de mektuba icabet ederek geldik. Yanýna gir diðimizde selam verdik, ama selamýmýza karþýlýk vermedi. Onunla konuþmak istedik, ama bizimle konuþmaya yanaþma dý. Þimdi size soruyoruz: Biz memleketimize geri dönelim mi?"

Hz. Osman ile Abdurrahman bin Avf, Hz. Ali´ye yönelerek ona sordular. "Ya Eba Hasen, bu kavim hakkýnda ne dersiniz?" Hz. Ali cevaben dedi ki: "Süslü elbiselerini ve parmaklarýndaki altýn yüzüklerini çýkarýp sefer elbiselerini yeniden giymelerini öneririm." Heyettekiler bu öneriye uyup üzerlerindekini çýka rýp yeniden sefer elbiselerini giydiler. Ve bu vaziyette peygam ber efendimizin yanýna varýp selam verdiler. Peygamber efendi miz de selamlarýna karþýlýk verdi. Onlar daha önceleri gurur ve kibirle alâyiþ ve ihtiþam içinde peygamber efendimizin yanýna girdiklerinden dolayý peygamber efendimiz onlara yüz verme miþti. Alâyiþ içinde bir kralýn huzuruna girmemiþ olduklarýný bildirmek için selamlarýna mukabelede bulunmamýþtý. Aksine yoksul hayatý yaþayan, þerefini mal ve giysilerden deðil, Rah man ve Rahim olan Allah´ýn risaletinden alan bir peygamberin yanma girdiklerini onlara bildirmek istemiþti. Bunun ötesinde peygamber efendimiz onlara yüz vermemekle gurur ve kibirle rini kýrmýþ, kendi yaþantýsý gibi bir hayat yaþamalarýný lisan-ý haliyle tavsiye temiþ oluyordu. Peygamber (s.a.v.) efendimiz se lamlarýna mukabelede bulunduktan sonra diðer insanlara yap týðý gibi gülümsemeye baþladý. Ýkindi namazýndan sonra Mescid-i Nebeviye gelen bu heyete .güler yüzle mukabelede bulun du. Bunlar doðuya yönelerek namaz kýlmýþlar; müslümanlarýn bazýlarý bunlarý doðuya yönelik olarak namaz kýlmaktan men´ etmek istemiþlerse de kerem saltýibi ve müsamahakâr bir insan olan Peygamber efendimiz: "Onl ara iliþmeyin" diye talimat ver miþ, böylece onlar namazlarýný rahatlýkla kýlabilmiþlerdi.

Bu heyet 60 kiþiden müteþekkildi. 24 kiþi büyüklerinden ve önde gelen þahsiyetlerindendi. i balarýnda üç kiþi vardý ki bun lar reis ya da reis konumundaki kimselerdi. Birincileri Akih is minde bir zat idi ki onlarýn emirleriydi. Görüþüne uyarlardý. Meþveret sahipleriydi. Onun taý/-þivelerinin dýþýna çýkmazlardý. Asýl adý Abdülmesih idi. Ýkinci þjahýs ise Seyyid isminde bir zat olup temsilcileriydi. Toplantý ve sefer hallerinde de sorumlularý idi. Üçüncü þahýs ise Beni Bekir bin Vail´in kardeþi olan Ebu Harise bin Alkame idi. Piskopos slarý ve bilgili bir zat idi. Okul larýnýn yöneticisiydi. Ebu Harise;, aralarýnda þerefli bir þahsiyet olduðundan dolayý itibar görürdü. Kitaplarýný okuyup incele miþti. Hýristiyan Rumlarýn hükümdarlarý ona yüksek payeler vermiþ, çeþitli ikramlarda bulunmuþ ve hizmetçiler tahsis et miþlerdi. Onun için kiliseler inþý ý etmiþ ilim ve içtihat sahibi bir kiþi olduðundan dolayý da ona çeþitli izzet ve ikramlarda bulun muþlardý. Uzakta olduklarý halele bu hükümdarlar, Ebu Harise aracýlýðýyla Necranlýlarý nüfuz t /e iktidarlarý altýnda tutmasýný bilmiþlerdi. Gerek yüzüne karþ ý, gerek gýyabýnda Ebu Harise Peygamber efendimize tazimde bulunurdu. Rivayete göre Ebu Harise, Peygamber efendimizin yanýna gelirken bir katýra bin miþti. Yaný baþýnda kardeþi de ´ benzeri bir katýra binmiþti. Ebu Harise´nin katýrý tökezleyince kardeþi "Uzaktaki þahýs tökezle-seydi keþke demiþ, bu bedduas lyla peygamber efendimizi kas-tetdiði için Ebu Harise ona þu cevabý vermiþti: "Sen tökezleyip düþesin! Þüphesiz Allah´a and olsun ki o, beklemekte olduðu muz ümmî peygamberdir."

Böyle deyince kardeþi: "Mailem onun peygamber olduðunu biliyorsun, ne diye ona uymuyosun?" diye sormuþtu. Ebu Hari se ise kardeþinin sorusuna þöy le cevap vermiþti: "Romalýlarýn bize yaptýklarý ikramlarý görüy ´orsun. Onlar bizi þereflendirdi ler, bize mal verip ikramda b ulundular. Muhammed´e uyar sam, elimdeki þu makam ve ser veti geri alýrlar" Kürz bin Alkame adýndaki kardeþinin Ýsrarý üzerine Ebu Harise nihayet müs-lüman olmuþtu.

îbn Ýshak´ýn rivayetine göne Abdullah bin Abbas þöyle de miþtir: Necranlý hýristiyanlarla: yahudi alimleri bir araya gele rek Resulullah(s.a.v)´in huzuruna vardýlar. Yahudi alimleri de diler ki: ibrahim de bir yahudi idi. Hrýstiyanlar da ibrahim´in ancak hristiyan bir kiþi olduðunu iddia ettiler. Bunun üzerine Cenab-ý Allah þu ayeti Kerimeyi inzal buyurdu:

"ibrahim ne yahudi, ne de Hristiyandý; dosdoðru bir müslü-mandý. Müþriklerden de deðildýl. Doðrusu, insanlarýn Ýbrahim´e en yakýn olaný, ona uyanlar, bu peygamber ve müminlerdir. Allah da mü´minlerin dostudur. "

Bazý yahudi alimleri: "Ey Muhammed Hýristiyanlarýn Mer yem oðlu Ýsa´ya taptýklarý gibi bizim de sana tapmamýzý mý is tiyorsun?" diye sordular.

Necranlý hýristiyanlardan biri de: "Ey Muhammed, sen biz den bunu mu istiyorsun bizi lýuna mý davet ediyorsun?" diye sorunca Resulullah (s.a.v.) eifendimiz þu cevabý verdi: "Al lah´tan baþkasýna tapmaktan, ya da Allah´tan baþkasýna tapýl-masýný emretmekten Allah´a sýðýnýrým. Allah beni bununla gön dermedi ve bana böyle yapmamý emretmedi." Böyle dedikten sonra Cenab-ý Allah þu ayeti Kelimeyi inzal buyurdu:

"Hiç bir insana yakýþmaz }ýi, Allah ona Kitap, hüküm ve peygamberlik versin de sonra d o kalksýn) insanlara: Allah´ý bý rakýp bana kullar olun." desin; fakat "öðrettiðiniz ve okuduðu nuz Kitap gereðince Rabba haliý s kullar olun.!" der ve size: "Me lekleri ve peygamberleri tanrýla, r edinin!" diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, sie inkarý emreder mi?" (al-i imran:79-80) ´

Sonra peygamber efendimiz Hýristiyanlardan ve Yahudiler den ve atalarýndan alman ahdi ve kendi nefislerine karþý yap týklarý ikrarý onlara hatýrlatýp þý ý ayeti Kerimeyi okudu:

"Allah, peygamberlerden þöyl \e söz almýþtý: "Bakýn size kitap ve hikmet verdim, sonra yanýmý r,da bulunan (kitaplar)fý doðru layýcý bir peygamber geldiðinde, ona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardým edeceksiniz! Bý ýnu kabul ettiniz mi? Ve bu hu susta aðýr ahdimi üzerinize aldýnýz mý? demiþti. "Kabul ettik!"

dediler." (AI-i imran:81)

Nihayet Necranlýlar Peygamber efendimizden, Meryem oðlu Ýsa´nýn durumunu sorduklarýnda onlara, Meryem oðlu îsa´nm Allah katýndan gönderilmiþ olan bir elçi olduðunu ifade etti. Ali-Î îmran Suresinde Ýsa peygamberle ilgili olan ayeti kerime leri okudu. Bundan sonra Hýristiyanlar, suallerini yöneltmeye baþladýlar ve: "Biz hýristiyanlarýz, Isa hakkýnda ne dersin? Eðer sen bir peygamber isen onun hakkýnda söylediklerini öð renmek isteriz" Onlarýn bu suallerine cevap olarak Peygamber efendimiz þu ayeti Kerimeleri okudu:

"Allah yanýnda îsa´nm durumu, Adem´in durumu gibidir. Onu topraktan yarattý, sonra ona (ol) " dedi. Artýk olur... (Bu) Rabbinden gelen gerçektir. Öyleyse kuþkulananlardan olma. Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartýþmaya kalkarsa de ki" Gelin oðullarýmýzý ve oðullarýnýzý, kadýnlarýmýzý ve kadýn larýnýzý, kendimizi ve kendinizi çaðýralým, sonra gönülden lanetle dua edelim de, yalancýlarýn üstüne Allah´ýn lanetini di leyelim!" (Al-i imran:59-61)

Hýristiyanlar bu lanetleþme iþine yaklaþmadýlar ve benimse mediler. Sabah olunca Peygamber (s.a.v.) efendimiz Bu lanet leþme iþini kendilerine haber verdikten sonra Hasan ile Hüse yin´i ellerinden tutup getirmiþ, Fatýma da arkasýndan, yürüye rek gelmiþti. O sýrada Peygamber efendimizin bir kaç zevcesi vardýysa da onlardan birini seçmemiþti. Önceki sayfada sözetti-ðimiz üç kiþinin yanýsýra Necranlý heyet, baþlarýnda Reisleri Þurahbille birlikte geldiler. Peygamber efendimiz onlarla lânetleþmek isteyince, Þurahbil þöyle dedi: "Vadi halkýnýn alt ve üst tarafý toplanýp bir araya geldiklerinde benim görüþümün dýþýna çýkmazlar. Allah´a andolsun ki bu zat bir hükümdar ol saydý teklifini reddettiðimiz zaman, gözlerinde mýzrak sapla nan ilk araplar biz olurduk. Onun ve ashabýnýn Önünden helak edilmedikçe geçilmez ve býrakýlmazdýk. Eðer bu zat, gönderil-miþ bir peygamberse, kendisi bizimle lânetleþince, bizden yeryü zünde hiçbirþey, hiçbir kimse kalmaz, helak olur!"

Sonra :"Ey Þurahbil bu hususta senin bir önerin olacak mý?" diye soranlara þöyle cevap verdi: uBen onu bu iþte hakem kýlmayý uygun görüyorum. Çünkü ben bu zatýn hiçbir zaman haksýz bir hüküm vermeyeceðini sanýyorum." dedi. Görüþünün dýþýna çýkmadýklarý Þurahbil, Resulullah (s.a.v.)´in yanýna vararak þöyle dedi: "Ben seninle lânetleþmekten daha hayýrlý birþey düþünüyorum." Peygamber efendimiz: "O nedir?" diye sorunca Þurahbil þöyle bir açýklamada bulundu: "Sen bugün, geceye ka dar; geceden de sabaha kadar hükmünü ver, kararýný açýkla. Bizim hakkýmýzda her ne hüküm vereceksen o muteber olacak týr."

Resulullah (s.a.v.) efendimiz Þurahbil ve izleyicileri üzerin de sözünün geçerli olacaðýna güvenerek Þurahbil´e: "Ýzleyicile rinden seni kýnamaya, yermeye kalkýþacak kimseler bulunabilir mi?" diye sordu. Þurahbil: "Sor þu iki arkadaþýma!" dedi. Ar­kadaþlarý da: uBaþýndan sonuna kadar bütün vadi halký, Þu-rahbil´in görüþünün dýþýna çýkmaz" dediler. Bunun üzerine peygamber efendimiz onlar hakkýnda þu yazýlý hükmünü verdi. Ve mektubu onlara teslim etti. Mektupta þunlar yazýlýydý:

"Rahman ve Rahim olan Allah´ýn adýyla. Bu, Allah´ýn pey gamberi Muhammed(s.a.v)´in Necran halkýna yazdýðý bir yazý dýr. Necranlýlarýn beyaz, kýrmýzý, sarý herçeþit nakitleriyle mey ve ve mahsulleri ve köleleri hakkýnda Resulullah´ýn hükmü:

Bunlarýn hepsini, kendilerine býrakýrsýn. Buna karþý onlar her yýl Sefer ayýnda 1000 ve her Recep ayýnda 1000 adet olmak üzere 2000 adet elbise, her elbise ile birlikte birer okka gümüþ de ödeyeceklerdir. Her elbise, bir okka yani 40 dirhem deðerin de olacaktýr. Elbiselerin haraç vergisine nazaran fazlalýðý veya okka kýymetinden eksikliði hesaplanacaktýr. Onlarýn haraç ola rak Ödemeleri gereken binek hayvanlarý, atlar, zýrhlý gömlekler veya diðer mallar kendilerinden hesapla alýnacaktýr.

Elçilerimin 20 gün veya daha az veya 30 gün veya daha az müddetle konuklanmalarý ve aðýrlanmalarýyla Necranlýlar yü kümlüdürler. Elçilerim bir aydan fazla tutulamaz, bekletile mezler.

Yemen´de bir savaþ, bir yaramazlýk baþ gösterdiði zaman, Necranlýlar, emanet olarak 30 adet zýrh gömlek, 30 at ve 30 de ve vermekle yükümlüdürler.

Elçilerime emanet olarak verilen zýrh, at, deve ve diðer mal lar -bunlardan telef olanlarý da tazmin edilmek üzere- Necran-lýlara iade edilinceye kadar elçilerimin kefareti altýndadýr.

Necran ve Necran´a baðlý yerlerdekileri mallarý, canlarý yurtlarý, dinleri, hazýr bulunanlarý, hazýr bulunmayanlarý, kiliseleri, Ruhbanlýklarý, Piskoposluklarý, az veya çok ellerinin altýndaki herþeyleri, Allah´ýn himayesinde ve Allah Resulü Muhammed(s.a. v.)in himayesindetir.

Piskopos, piskoposluðundan, papaz papazlýðýndan, rahip rahipliðinden deðiþtirilmeyecek, döndürülmeyecek, bulunduk larý hal ve durumlarý, haklarýndan herhangi bir hak da deðiþ-tirilmeyecektir.

Artýk faiz alýp vermek yoktur. Necranlýlara zulüm ve kötü lük yapýlmayacaktýr. Cahiliyet devrinden kalma kan davasý da güdülmeyecektir. Onlarýn ne mallarýndan Öþür alýnacak, ne as ker gelip yurtlarýný çiðneyecek, ne de kendileri savaþ için topla­nacaktýr. Necranda kim bir hak talebinde bulunacaksa arala rýnda insaf ve adalet üzerine davranýlacaktýr. Ne zulüm yapýla cak, ne de zulme uðranacaktýr. Gelecekte faiz yiyen kiþi, hima yemden uzak kalýr. Onlardan hiçkimse baþkasýnýn yaptýðý bu sahifede yazýlý yükümlülüklerin üþenmeden gereðini yerine ge tirdikleri hayýrhahlýk gösterdikleri ve iyi davrandýklarý takdir de Allah´ýn emri gelinceye kadar, Allah´ýn ve Peygamber´in te melli himayesi altýnda bulunacaklardýr."

Ebu Süfyan bin Harb, Gaylan bin Amr, Malik bin Avf, Akra´ bin Habis el-Hanzeli ve Mugire bin Þu´be gibi Peygamber efen dimizin meclisinde hazýr bulunan sahabiler bu vesika üzerinde þahit oldular.

Bu bir nevi Zýmmilik akti yerindeki bir yazý idi. Hýristiyan lýklarýnda kaldýklarý sürece bu yazýnýn kefareti altýnda kala caklardý. Ama tamamý ya da bir kýsmý îslamiyeti din olarak seçtiði takdirde müslüman olanlar, diðer mü´minlerin hükmü ne tabi olacaklardý. Onlarla diðer müslümanlann arasýnda her hangi bir fark kalmayacaktý.

Necranlý piskopos ve rahiplerden Ýslama girip peygamber efendimizin nübüvvetini kabul edenler olmuþtu. Onun, Ýbrahim oðlu Ýsmail neslinden gelmesi beklenen peygamber olduðuna inanmýþlardý.

Rahiplerden biri Ýslama meyletmiþ, peygamber efendimizin yanýna gitmiþ, ona bir aba hediye etmiþti. Peygamber efendimi zin yanýna gelip vahyin nasýl indiðini, Ýslamm farzlarýnýn, hudûd ve sünnetlerini neler olduðunu Öðrenmek istemiþti. Bu nunla birlikte Ýslamiyeti kabul etmemiþ, ancak kavmine dönüp tekrar gelmek üzere peygamber efendimizden izin istemiþ ve: "Memleketime gitmem gerekiyor, înþaallah yine sana gelece ðim" demiþti. Böyle diyerek gittikten sonra peygamber efendi mizin vefatýna kadar bir daha dönmemiþti. Öyle anlaþýlýyor ki bu olay, hicri lO.senede vuku bulmuþtur.

Necran heyetinden bahsederken Seyyid, Akýp ve Ebu Haris adýnda üç kiþiden söz etmiþtik. Bunlar peygamber efendimizin yanýnda kalarak onun konuþmalarýný dinliyor, hal ve harekatý ný izleyip durumunu öðreniyorlardý. Fakat bunlar Þurahbilin heyetinden ayrý bir heyet olarak gelmiþlerdi. Necran iklimleri, kiliseleri ve piskoposlarý ayrý olduðu için iki ayrý heyet halinde Necranlýlar peygamber efendimizin yanýna gelmiþlerdi. Her ne ise.. Ebu Haris´in heyetinde Seyyid ile Akib adýnda iki zat daha vardý. Bunlar Peygamber efendimizden þu mealde bir yazý ala rak Medine-i Münevvereden ayrýlýp gitmiþlerdi. Mektupta þun lar yazýlýydý:

"Rahman ve Rahim olan Allah´ýn adýyla Peygamber Mu-hammed´den Piskopos Ebu Harise.. Necran Piskoposlarý, Ka hinleri, Rahipleri, Köleleri, Hülasa bütün halký, ellerinin altýn da bulunan az çok mallarý Allah ve Resulünün himayesinde-dir. Hiçbir piskopos piskoposluðundan, hiçbir rahip rahipliðin den, hiçbir kahin kahinliðinden alýnýp deðiþtirilmeyecektir. Halklarý hiçbir deðiþikliðe uðratýlmayacak, yetkileri ellerinden alýnmayacak, pozisyonlarý deðiþtirilmeyecektir. Bütün bu hu suslar Allah ve Resulünün tekeffülü altýndadýr. Bir zalime meyletmeksizin, zalimlerle iþ birliði yapmaksýzýn, düzenli bir þekilde yaþadýklarý, Allah ve Resulünün fermanýna uyduklarý takdirde bütün haklarý kefaletimiz altýndadýr,

Bu peygamber efendimizin Necranlýlara yazdýðý en son yazý dýr´ki, zimmilik akdini içermektedir.



radyobeyan