Cirane Umresi By: sumeyye Date: 20 Aralýk 2009, 16:45:04
Cirane Umresi
Resulullah (s.a.v) efendimiz Mekke-i Mükerremeyi fethet mek için geldiðinde umre ihramýna girmemiþti. O bir savaþçý olarak deðil bir Fatih olarak Mekkeye girmiþti. O baðlan yeni den birleþtirmek, dostluðu te´sis etmek, aradan geçen uzun ay rýlýktan sonra kardeþliði ilan etmek istiyordu. Sevgi, nefret edi ci gönülleri cezbeder; kaçan ve ürken akýllarý eski haline geti rir. Ve sükunete kavuþturur.
Peygamber efendimiz ihramsýz olarak Kabeyi tavaf etti. Çünkü geliþi, umre ibadeti ya da Ka´beyi tazim etmek için de ðildi. Fetih iþlerini tamamladýktan sonra yaralarý sarmak, gö nülleri hoþnud ve Halid bin Velid´in açtýðý yaralarý tedavi et mekle uðraþtý.
Hevazinlilerin îslam ordusuna saldýrý hazýrlýðý içinde olduk larýný öðrenince de onlarla karþýlaþmak gereðini hissetti. Neti cede uzun bir muharebe oldu. Ancak bu muharebenin sonuçlarý parlak oldu. Peygamber efendimiz Taife kadar onlarý izledi. Taifi muhasara altýna aldý. Ancak haram aylarýn geldiðini gö rünce Cirane´ye döndü. Cirane, ihram makatlarýndan biridir. Orada Umre ihramýna girdi. Umre niyetiyle gelip Beytullaha girdi. Bu umreyi Zilkade ayýnda yapmýþtý. Bu ayýn bitmesine altý gece kala Medine-i Münevvereye döndü. Hicretin sekizinci senesi olan bu senede hacc etmedi. Yerine niyabetle de hac et tirmedi. Haccýn eda ediliþ þekillerini, araplarm eskiden beri yapageldikleri þekilde býraktý. Ancak hac yapmak isteyen müslü-manlarla birlikte îtab bin Üseyd´i rehber olarak býraktý. îtab onlara hac ettirdi. Peygamber efendimiz Medine-i Münevere´ye dönerken îtab bin Üseyd´i emir olarak býraktý.
Mevahibül-ledunniye þerhinde de anlatýldýðý gibi îtab yirmi yaþlarýnda idi. Peygamber efendimiz o yaþta olmasýna raðmen îtab´ý kendisine halef olarak býraktý. îtab´m ameli mübarek, ni yeti de halisti. Elinde bulunan þeylerle kanaat eder, asla ta mahkarlýk yapmazdý. Peygamber efendimiz ona günlük bir dir hemi rýzýk olarak verirdi. O da bununla yetinip razý olurdu. Da ha fazlasýný istemezdi. Baþkalarýný da kanaatli olmaya davet ederek þöyle derdi:
"Uy insanlar! bir dirhemle doymayan kimseyi Allah aç bý raksýn. Resulullah (SAV) bana hergün için bir dirhem maaþ baðladý, artýk hiç kimseye ihtiyacým yok!"
Peygamber (S.A.V.) efendimiz, umreden sonra Kur´aný Ke rim hafýzý ve Sünnet ravisi Muaz bin Cebel´i Ýtab bin Üseyd´in yanýnda yardýmcý olarak býraktý. Muaz´m görevi, insanlara Ýsla ma öðretmek ve dini hükümleri bildirmek ve ayný zamanda Kur´aný Kerimi ezberletmekti. Zaten insanlarýn cahiliyyetten yeni koptuklarý ve Medine-i Münevvere halký gibi Kur´anýn göl gesinde yaþamadýklarý, hatta Kur´ana düþman olarak hayatla rýný sürdürmüþ olduklarýndan dolayý buna muhtaç idiler. Her ne kadar belaðatli kimseleri Kur´anýn mertebesini; onun yüce olduðunu ve hiçbir þeyin ona üstün olamýyacaðýný biliyorduysa-lar da ona yine muhtaç idiler.
Peygamber (s.a.v.) efendimiz Umresini tamamladýktan son ra Cirane´ye döndü, orada fazla beklemedi. Yalnýz ortada kalan ganimetleride paylaþtýrdý. Oradan Medine-i Münevvereye doð ru yola çýktý. Zilkade ayýnýn sona ermesine, altý gece kala Medi ne-i Münevvereye vardý. Taiflileri de þirkleri üzerine býraktý. Her ne kadar onlar cahiliyet taassubundan kopup Ýslam´a mey-letmekteyseler de yine de müþriklik halinde bulunuyorlardý.
Öte yanda Malik bin Avf, zaman zaman çevredeki müþrikle re ve Sakýflilere baskýnlar yapýyordu. Peygamber efendimiz onu yanýna yakýn kýlýp ikramda bulundu. O da müslüman oldu ve îslami hayatý güzelce yaþadý. Bundan sonra da müþriklere baskýnlar yapýyor ve çevredeki müþriklerin yavaþ yavaþ Islama doðru meylettiklerini kalplerin yumuþadýðýný haber veriyordu.