Safahat
Pages: 1
Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi By: SonDamLa Date: 20 Aralýk 2009, 00:55:28
Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi



Yýllar geçiyor ki, yâ Muhammed.

Aylar bize hep Muharrem oldu!

Akþam ne güneþli bir geceydi...

Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!

Alem bugün üç yüz elli milyon

Mazlûma yaman bir âlem oldu:

Çiðnendi harîm-i pâki þer´in;

Nâmûsa yabancý mahrem oldu!

Beyninde öten çanýn sesinden

Binlerce minâre ebkem oldu.

Allah için, ey Nebiyy-i ma?sum,

Ýslam?ý býrakma böyle bikes,

Ýslam?ý býrakma böyle mazlum.



Bize, "Dini, Felsefý Musahabeler"gibi muazzam bir

Eser yazan yâr-ý caným, üstâd-ý hâkîmin Hazret-i

Ferid´in kýymetdâr bir hâtýra-i iltifâtýdýr.

Enîs-i rûhum Âkif´e,

Safahat´ýn üçüncü kýsmýný neþre muvaffakiyetinden dolayý seni hâlisane tebrik eder diðer kýsýmlarýnýn da peyderpey neþrine muvaffak olmaný Cenâb-ý Hak´tan temenni eylerim.

Lisân-ý nazma -mâhiyetini taðyîr etmeksizin- müstaid olduðu inkiþâfý verdin. Türkçe?nin nazma gâyet elveriþli olduðunu eserlerin ile isbât ettin. Bir müddetten beridir lisânýmýzda herkes istediði gibi tasarrufâta kýyâm eylediðinden, lisânýmýz. hepimizin lisâný olmak derecesinden lisân-ý þahsî olmak derekesine düþmüþtür. Filhakika, üslûb, sahsýn malý, ta´bîri digerle sâhibinin timsâlidir; fakat lisânýn rûhuna dokunulmamak þartýyle.

Herkesin lisanda bir tasarruf i mahsûs icrâsýna salâhiyetdâr olmasý bir hadde kadar mücâz olabilir; o haddi tecâvüz edenlere: Dur! Demek lâzým gelir. Halbuki lisânýmýzda icrâ-yý tasarrufâta kýyâm edenler, teceddüd gösterenler, hiçbir hadde riâyet etmiyorlar, hiçbir mikyâsa tâbi´ olmuyorlar onun için lisânýmýz da günden güne çýðýnndan çýkýyor.

Meselâ bir heykeltraþ, tasarrufât-ý hayâliyesiyle eserini kemâl-i mümküne îsâle çalýþýr. Lâkin hiçbir zaman tabiatýn ta´yin ettiði haddi tecâvüz edemez. Eserini o had dâhilinde kemâl-i mümküne îsâl eder. O haddi tecâvüz ettiði anda, eseri bir eser-i san´at deðil, bir nümûne-i garâbet olur. Zîrâ sanâyie hâs olan kemâl-i nev´inin zevk-i sahih denilen bir mikyâsý vardýr. Âsâr-ý san´atte gösterilecek kemâl, dâimâ o mikyâs ile ölçülür.

Ressamlýk da böyledir. Ressam, eserinde göstereceði kemâli, anâsýr-ý

san´atin nazm-ý tabî´îlerini bozmamak þartýyle gösterebilirse mahâret ibrâz etmiþ olur; gösteremez ise tabîati kaba bir sûrette istinsâh ederek âdî bir mukallid derekesinde kalýr.

Anâsýr-ý san´ati vaz-ý tabî´îlerinden çýkaran kimse, kavânîn-i san´ati ihlâl etmiþ demektir. Vâkýâ bu hâl ender olarak duhâttan sudûr eder. Halbuki nazar-ý sahih ile bakýlacak olursa dehâ-yý hakîkînin, bu hareketiyle kavânîn-i san´ati ihlâl etmediði, belki san´atin kavânîn-i mevcûdesine bir kânun daha ilâve eylediði görülür. Dehâya hâs olan bu tasarrufu taklide kýyâm edenler dâimâ aldanýrlar, dâimâ muvaffakiyetsizlik girdâbýna düþerler.

Mûsýkînin de o gibi benzeri görülmemiþ kullaným veya tasarruflara aslâ

tahammülü yoktur. Heykeltraþ olsun, ressam olsun, musýkî-þinâs olsun, dâimâ san´ate hâs olan mikyâs-ý nev´îyi elinde tutmaða, san´atinde göstereceði eser-i kemâli o mikyas ile ölçmeðe mecburdur.

Bu þarîtaya riâyet etmeyen san´atkârlarýn eserleri âsâr-ý san´atten ma´dûd olamaz. Ne fâide ki þürde bu dakîka asla nazar-ý i´tibâre alýnmýyor. Çok kimseler sâha-i nazmý tasarrufât-ý mübdiâneleri için gâyet vâsi ; gâyet müsâid buluyorlar. O vâdide gösterdikleri garâbetleri herkese birer bedîa-i ma?rifet sûretinde kabûl ettirmek istiyorlar. Yeni þiirlerde bunun pek-

çok nümûneleri görülüyor. Çok kimseler de þi´rin hakikatini, þiirde gösterilebilecek tasarýufâtýn hadd-i tabî´îsini ta?yinden aciz olduklarýndan bu baþlýklara teceddüt yâhud kemâl-i san´at nazarýyle bakýyorlar. Elhâsýl öteki san´atlerin kabûl etmedikleri o gibi tasarrufât-ý dâhiyâneyi zavallý þiir kolayca kabûl ediyor. Eðer þir´imizde gösterilen keyfi tasarruflar bilfarz heykeltraþlýkta, ressamlýkta gösterilmiþ olsa idi, heykeltraþýn elinden çýkan bir heykel herhalde bizim bilmediðimiz bir mahlûk olur idi! Kezâ bir ressamýn böyle bir tasarruf neticesinde vücuda getireceði eserler de bize görmediðimiz, bilmediðimiz bir âlemin menâzýrýný tasvîr eder idi. Þi?rimizde bu garâbet çoktan ta´ayyün etti. Fakat onun temyizi diðer san´atlerdeki garâbetlerin temyîzi kadar kolay olmadýðýndan bugün o garâbetlere, yukarýda söylediðim gibi, teceddüt, yâhud kemâli san´at nâmý veriliyor. Bakalým bu hâl ne zamâna kadar devam edecek? Fakat sen lisân-ý þi´ri, mâhiyet-i nev´iyesine hâs bir tekâmüle namzed kýldýn; muvaffak da oldun; daha da olacaksýn.

Gelelim ikinci mülâhazaya: Ýhtimal ki "San´at san´at içindir; san´atten maksad yine san´attir; san´atte dinî, ahlâkî, siyasî bir gâyet aramak abestir" diyen, senin mesleðine i´tiraz edenler, onu hoþ görmeyenler vardýr.Fakat o dinsizliðe, ahlâksýzlýða da alet ittihaz etmemek lazým gelir. Zirâ san´at, bu sûretle kayýddan âzâde edilmiþ olmayýp, belki kuyûdun en berba-

dýyle takyîd edilmiþ olur. Ben, senin eserlerinde bu düstûra muhâlefetini gösterecek bir þey görýnüyorum. Çünkü sen de san´atte gâyet aramýyorsun; lâkin gâyette san´at arýyorsun. Mesleðin tamamiyle maksadýný te´mine kâfidir. Hemen feyyâz kalemine istediði cevelâný ver; ciddî eserlere teþne olanlarý feyz-i kaleminle reyyân et! Safahât´ýn bu kýsmýný teþkil eden manzûmelerin menbaý Furkân-ý Hakim olduðundan hepsinin ilhâm-ý mahz eseri olduðunu

söylemek zâiddir. Hemen söyle, hemen yaz! Tevfik-i Hudâ refikin olsun, azizim.

30 Mayýs 1329 Ferid


radyobeyan