Mektubat-ý Rabbani
Pages: 1
Yirmiikinci Mektup By: zehraveyn Date: 18 Aralýk 2009, 19:20:55

Bu mektûb, Lâhor müftîsi þeyh Muhammedin oðlu þeyh Abdülmecîde yazýlmýþdýr. Rûhun nefse niçin baðlanmýþ olduðu ve bunlarýn yükselmelerini ve inmelerini ve cesedin ve rûhun Fenâ ve Bekâlarýný ve Davet makâmýný bildirmekdedir:Nûr ile zulmeti birlikde bulunduran Allahü teâlâ, her dürlü aybdan, kusûrdan uzakdýr. Mekânsýz, cihetsiz olan rûhu, cihetli olan, maddeden yapýlmýþ olan bedene yaklaþdýran, Rabbimizi tesbîh ederiz. Zulmetli olan bedeni, nûrlu olan rûha sevdirdi. Nûr zulmete âþýk oldu. Çok severek, onun ile birleþdi. Bu baðlantý ile, nûrun cilâsý artdý. Ona yakýnlaþmakla, parlaklýðý çoðaldý. Nûrun bu hâli, ayna yapýlacak cama benzemekdedir. Cama parlaklýk vermek için ve cismleri gösterebilmek kuvvetini kazanmasý için, önce toprak maddeleri ile sývanýr. Karanlýk, katý toprak maddeleri ile sývanan camýn parlaklýðý artar. Kýymetsiz, çamur gibi madde ile sývanan camýn kýymeti çoðalýr. Parlak olan nûr, karanlýk cesede baðlanýnca, önceden Allahü teâlâya olan yakýnlýðýný unutdu. Hattâ, kendi varlýðýný ve özelliklerini unutdu. Karanlýk bedene olan sevgisine dalarak ve yalnýz bir görünüþ olan o heykele baðlanarak kendini unutdu. Onunla bir arada kalýnca, kýymetini gayb etdi. Kötüleþdi. Bu dalgýnlýk çukurundan kendini kurtaramazsa, ona yazýklar olsun! Onun bedenle birleþmesi, yükselmesi için idi. Buna kavuþamazsa, yükselmeðe uygun olan yaratýlýþýný bozarsa, yolundan saparsa, ona yazýklar olsun! Allahü teâlâ ona ezelde merhamet etdiyse, onu lutfüne, inâyetine kavuþdurdu ise, baþýný kaldýrýr, elinden kaçmýþ olan ni?metleri hâtýrlar, eski hâline döner.


Hep seni düþünürüm, haccým ve ömrem sanadýr.
Herkes taþ toprak düþünür, kalbim senden yanadýr.


Nûr bedenden yüz çevirip, mukaddes olan sevgilinin þühûduna dalarsa, ona baðlanýrsa, karanlýk bedeni de, o mukaddes makâma sürükler. Buraya olan sevgisi, karanlýk bedene olan baðlýlýðýný unutduracak kadar çoðalýrsa, beden de onun nûrlarý ile aydýnlanýr. Nûrlarýn müþâhedesinde kendini unutur.

Matlûbun huzûruna perdesiz olarak kavuþur. Ýnsan, þimdi hem cesedin, hem rûhun fenâsýna kavuþmakla þereflenir. Bu fenâdan sonra, bu þühûd ile bekâ hâsýl olursa, fenâ ve bekâ temâmlanmýþ olur. Velî ismini almak hakký olur. Vilâyet derecesine kavuþunca, iki þeyden biri olur: Yâ, tam þühûda dalar, kendini hep unutur. Yâhud, insanlarý Hak teâlâya çaðýrmak için geri döner. Geri döndükden sonra, bâtýný Allahü teâlâ ile, zâhiri insanlar ile olur. Bu zemân nûr, kendisine karýþmýþ olan zulmetden kurtulur. Matlûbuna, ya?nî Hak teâlâya döner. (Eshâb-ý yemîn)den olur. Kendisinin saðý solu yok ise de, hâli sað olmaða uygundur. Çünki hayrlarý kendinde toplamýþdýr, kemâle kavuþmuþdur. Bu ikisi de saðda bulunur. Sað mubârekdir. (Allahü teâlâ hakkýnda da, iki eli, mubârek olan sað tarafdadýr) buyurulmuþ olmasý da bunun gibidir. (Ýki eli demek, Onun râzý olduðu, beðendiði þey demekdir). Mekânsýz nûr ve bâtýn dediðimiz rûhdur. Ciheti olan karanlýk ve zâhir ise, nefs demekdir.

Süâl: Birinci kýsmdan olan, ya?nî geriye dönmeyen Evliyâ da, âlemi biliyor, insanlarla birlikde yaþýyor. Bunlarýn hep Allahü teâlâya baðlý olmalarý ve kendilerini unutmalarý ne demekdir?

Ýnsanlarý Allahü teâlânýn rýzâsýna, sevgisine kavuþdurmak için geri dönen Evliyâ ile bunlarýn arasýnda ne fark vardýr?

Cevâb: Kendilerini unutmak ve hep Allahü teâlâya baðlý kalmak demek, nefs rûhun nûrlarý arasýna girdikden sonra, rûh ile nefsin birlikde, Allahü teâlâya teveccüh etmesi demekdir. Böyle olduðu yukarýda bildirilmiþdir. Mahlûklarý bilmek ise, his organlarý ve kuvvetleri ile ve hareket organlarý ile olur. Bu organlar, nefsin tafsîlidir. Nefsin arzûlarý ile iþlemekdedir. Hulâsa olan, kuvvet merkezi olan nefs, rûhun nûrlarý altýnda Allahü teâlâyý müþâhede etmekdedir. Bunun tafsîli, açýkda olan kýsmlarý, eski þü?ûru ile hareket etmekdedir.

Hulâsanýn yok hâle gelmesi ile, onlarýn hareketinde gevþeklik hâsýl olmuyor. Bu âleme rücû? etmiþ olan Evliyâ ?rahmetullahi aleyhim ecma?în? böyle deðildir. Bunlarýn nefsi, mutmeinne oldukdan sonra, rûhun nûrlarý altýndan çýkýyor. Mahlûklar âlemine baðlanýyor. Bu baðlýlýkla, insanlarý Allahü teâlânýn rýzâsýna çaðýrýyor.

Nefs hulâsadýr, toplulukdur dedik. His organlarý ve hareket organlarý ve kuvvetleri, nefsin tafsîlidir, açýkda bulunan parçalarýdýr dedik. Çünki nefsin etden olan kalbe ya?nî yüreðe baðlýlýðý vardýr. Yüreðin de, (Hakîkat-i câmi?a-i kalbiyye), ya?nî kýsaca kalb veyâ gönül denilen latîfeye baðlýlýðý vardýr. Yürek, gönüle olan bu baðlýlýðý sebebi ile, rûha da baðlanmýþ olur. Rûhdan gelen feyzler, bu baðlýlýklar vâsýtasý ile nefse gelir. Sonra nefsden organlara ve kuvvetlere yayýlýr. Bunlar nefsde hulâsa olarak mevcûddur. Bu anlaþýlýnca, Evliyânýn iki kýsmýnýn baþka olduklarý anlaþýlmýþ olur. Birincileri, sekr sâhibleridir, ya?nî þü?ûrsuzdurlar. Ýkincileri sahv sâhibleridir. Ya?nî þü?ûrludurlar. Birincileri dahâ þerefli, ikincileri ise, dahâ üstündür. Birincilerin hâli Evliyâlýða uygundur. Ýkincilerin hâli Peygamberliðe uygundur. Allahü teâlâ, bizleri Evliyânýn kerâmetlerine kavuþmakla þereflendirsin ve Enbiyâya ?salevâtüllahi teâlâ ve selâmühü alâ nebiyyinâ ve aleyhim ve alâ cemî?i melâiketil mukarrebin vel?ibâdissâlihîn ilâ yevmiddîn? tam uymakla yükseltsin! Bu satýrlarý yazan düâcýnýzýn, arabîsi, fârisîsinden dahâ güzel deðil ise de, þerefli mektûbunuz arabî kelimelerle yazýlmýþ olduðundan, mektûbumuzu da, sizin gibi yazdýk. Sözümüz burada temâm oldu. Hepinize selâm olsun!
 




Mektubat-ý Rabbani


radyobeyan