Ahilik By: derya Date: 16 Aralýk 2009, 17:39:58
AHÝLÝK
Horasan'ýn meþhûr velîlerinden Seyyid Ali Hemedânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Ahî, gerçek kardeþ olan kimsenin güzel ahlâka ve beðenilen hasletlere sâhib olmasý gerekir. Yaþlýlara hürmet, gençlere nasîhat, çocuklara þefkat, zayýflara merhamet, fakirlere cömertlik, âlimlere hürmet eder. Zâlimlere düþmanlýk, facirleri tahkîr eder. Ýnsanlara iyilik eder ve mertlik gösterir ve onlarla sulh içinde yaþar, iyi geçinir. Allahü teâlâya yalvarýr, nefsine karþý savaþ açar, onun boþ isteklerine muhâlefet eder. Þeytanla mücâdele eder. Ýnsanlardan gelen sýkýntýlara tehammül eder. Düþmanlýk edenlere yumuþak davranýr.
Musîbetler karþýsýnda sabýrlý olur. Kendi ayýplarýna bakýp baþkalarýnýn ayýplarý üzerinde durmaz. Ýnsanlara musîbete uðradýklarýnda ve gamlý hallerinde yardýmcý olur. Takdire, kadere râzý olur. Bid'atden ve nefsin boþ isteklerinden sakýnýr. Dînin emirleri üzere hareket eder. Töhmet altýnda kalacak yerlerden uzak durur. Lâzým olan din bilgilerini öðrenmekte çok hýrslý olur. Gaflet ehlinden nefret eder. Dostlarla yardýmlaþýr. Cemâate devâm eder. Emri altýnda bulunanlara nasîhat eder. Dâimâ âhireti düþünür. Hallerine ve sözlerine dikkat eder. Kýyâmet gününde rüsvâ, rezil olmaktan korkar. Allahü teâlânýn fazlýndan ve ihsânýndan ümit kesmez."
Kelam, tefsîr, tasavvuf ve Þâfiî mezhebi fýkýh âlimi, tabib ve Anadolu?daki Ahîlik esnaf teþkilâtýnýn kurucusu büyük velî Ahî Evran (rahme tullahi teâlâ aleyh) kayýnpederi Evhadüddîn'le Anadolu þehirlerini dolaþtý. Esnafa bilhassa Ýslâmiyetin alýþ-veriþ bilgileri hakkýnda vaazlar verdi. Nasîhatlar etti. Kendisine sual sorup nasîhat isteyenlere: Ahî Evran hazretleri "Ey Ahî (Kardeþim)! Alýþ veriþ ilmini bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz. Haram lokma yiyen ise ibâdetlerinin sevâbýný bulamaz. Zahmetleri hep boþa gider. Sonunda büyük azaba yakalanýr ve piþman olur." buyururdular.
Ahî Evran ayrýca gittiði yerlerde esnafý bir çatý altýnda toplayýp teþkîlâtlandýrýyordu. Böylece Anadolu þehirlerinde Ahi teþkilatlarýnýn kurucusu oldu. Hocasý Evhadüddîn'in vefâtýndan sonra Kayseri'ye yerleþen Ahi Evran bütün Anadolu ahilerinin þeyhi kabul edildi.
Ahî teþkilâtýna girebilmek için ilim ve sanatla meþgûl olmak lazýmdý. Ahî Evran'ýn etrafýnda ve her þehirde bulunan ahîler her cumâ gecesi aralarýnda toplanýrlar. Kur'ân-ý kerîm, hadîs ve fýkýh kitaplarý, menkýbeler okurlar ve ahlâk konularýnda sohbet ederlerdi.
Ahî Evran hazretleri Kayseri'ye yerleþtikten sonra debbâðlýk yapma- ya ve elinin emeði ile geçimini temin etmeye baþladý. Bu arada halký irþâd etmeye, bilgi ile yetiþtirmeye çok önem verirdi. Yetiþtirdiði talebeleri Anadolu'nun dört bir tarafýna gönderirdi. Bu talebeler onun emriyle gittikleri yerlerde zâviye kurup irþâd halkasýný geniþletmeye çalýþýrlardý. Böylece zamanla sevenleri yüz binlere ulaþtý.
Bu sýrada Doðudan Batýya bütün Türk alemi Moðol tehlikesi ile karþý karþýya kaldý. Moðollar geçtikleri her yerde kan, gözyaþý ve parçalanmýþ cesetler býrakýp, beldeleri ve hâneleri virân ediyorlardý.
Yaklaþan bu büyük tehlikeye karþý Ahî Evran hazretleri halký uyandýrmaya ve sevenlerini karþý koymaya çaðýrdý. Onlara þöyle nasihatlarda bulundu:
"Ey Ahîler! Mücâhitler, yiðit, arslan yürekli olur. Düþmandan korkmaz, kaçmaz ve ona boyun eðmez. Yaðmada kurt gibi saldýrsalar hiç sarsýlmaz. Atýlan oklara ve kýlýç darbelerine metânetle karþý koyar. Savaþýrken safta, namazdaki gibi sessiz olup, komutanýna itâatte cemâatin imâma uymasý gibidir. Düþmanýna karþý haykýrýþý gök gürültüsü gibi olmalýdýr. Düþmandan korkmayýn, Allahü teâlânýn emir ve yasaklarýna uyamamaktan korkun. Vatan sevgisinin îmândan olduðunu unutmayýn!"
Allahü teâlânýn emir ve yasaklarýna riâyet edip, takdirine râzý olan ve hocalarýna itâat eden bu mübarek insanlar sürüler halinde Anadolu'ya akan Moðol putperestlerine karþý kahramanca mücâdele ettiler. Onlarýn zulüm ve katliamlarýndan yýlmadýlar. Anadolu'yu bir þefkat diyarý haline getirdiler.
Ahî Evran hazretleri Anadolu'nun bu karýþýklýk zamânýnda Anadolu Selçuklu Devleti'ne karþý meydana gelen bir hâdise bahânesiyle iftirâya uðradý ve tutuklanýp hapsedildi. Beþ sene hapiste kaldý.
Beþ yýllýk tutukluluk süresini bitirdikten sonra Denizli'ye gitti. Bir müddet sonra Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin isteði üzerine, diðer ule- mâ ile birlikte Konya'ya döndü. Konya'da bir müddet ikamet edip, müslü- manlarý irþâd ile meþgûl olup, vâz ve nasîhatta bulundu.
Daha sonra, Kýrþehir'e (Gülþehir'e) yerleþti. Menâhic-i Seyfî adlý Þâfiî mezhebi ilmihâl bilgilerine dâir eserini, Kýrþehir emîri Seyfeddîn Tuðrul'a takdim etti. Vâzlarýndaki sâdelik, herkesin anlayabileceði þekilde meseleleri îzah ederek yazdýðý kitaplar, kendisinde görülen kerâmetler, ahlâkýnýn güzelliði, dünyâ malýna ehemmiyet vermeyip, yalnýz Allahü teâlânýn rýzâsý için çalýþmasý, herkesin sevgisini kazanmasýna vesîle oldu. Çevresinde pek çok kimse toplandý. Ýslâmiyete yaptýðý hizmetler dolayýsý ile Nâsýrüddîn lakabýný aldý. Doksan üç yaþlarýnda iken onun nüfûzundan ve sevenlerinin çokluðundan korkan ve Moðollarýn baskýsýna dayanamayan Kýrþehir emiri Nûreddîn Caca tarafýndan H.660 yýlýnda Kýrþehir'de þehîd edildi.
Talebeleri Ahî Evran hazretlerinin yolunu devam ettirdiler. Bu arada Ahî Evran'ýn hanýmý Fâtýma Bacý'nýn yetiþtirdiði bacýlar da elde ettikleri mümtâz Ýslâm kültürünü, bacýdan bacýya naklettiler. Söðüt civârýnda, Bizans hududunda geliþmeye baþlayan Osmanlý Beyliði emrine koþuþan ahîlerden bir kýsmý, uçlara yerleþip tekkeler ve zâviyeler kurdular. Bir ahî þeyhi olan, Þeyh Üdebâli ile Osman Bey arasýnda akrabâlýk tesis edildi. Doðudan gelerek Osmanlýlara katýlan Türkmenleri terbiye ettiler, yetiþtirdiler. Onlara Ýslâmî bilgileri öðretip, gazâ rûhunu aþýladýlar. Fâtýma Bacý' nýn yetiþtirdiði bacýlarýn meydana getirdiði Baciyân grubu da yeni gelenlerin kadýnlarýna Ýslâmiyeti öðreterek, dîn-i Ýslâmý hakkýyla yaþamalarý için gayret ettiler. Üç kýtada altý asýr at oynatacak istikbâlin Osmanlý nes- linin temelini kurmakta, onlara yardýmcý oldular. Osmanlýlar da onlarýn kadr-ü kýymetini devamlý þekilde takdir ettiler. Onlara hürmet gösterip va- tandaþlarýnýn onlar tarafýndan yetiþtirilmesini kolaylaþtýrdýlar.
Ahî Nasýl Olmalýdýr?
Ýslâm âleminde daha önce de mevcut bulunan, cömertlik, mertlik, mürüvvet mânâlarýna gelen ve güzel ahlâkýn en yüksek mertebesi þeklinde bilinen fütüvvet teþkilâtý ile Ahî Evran'ýn nasihatlarýndan Ahîlik teþkilâtýnýn umdeleri, þartlarý, ortaya çýktý.
"Ahî ve þeyh helâlinden kazanmalýdýr. Teþkilât mensuplarýnýn hepsi sanat sâhibi olmalýdýr. Cömert olup yoksullara yardým etmelidir. Âlimleri sevmeli, gereken hürmeti göstermelidir. Namazlarýný zamânýnda kýlmalý, kazâya býrakmamalýdýr. Alçak gönüllü olmalý, fakirleri sevmelidir. Nefsine hâkim olup, haramlardan kaçýnmalýdýr. Beylerin, zenginlerin kapýsýna gitmemelidir."
Bir Ahînin üç þeyi açýk olmalýdýr:
1) Cömert olup eli açýk olmalý, fakat isrâf etmemelidir.
2) Misâfire kapýsý açýk olmalý, gelene ikrâmda kusûr etmemelidir.
3) Sofrasý açýk olmalý, aç geleni tok döndürmelidir.
Üç þeyi de kapalý olmalýdýr:
1) Gözü; harama ve baþkasýnýn ayýbýný görmeye kapalý olmalýdýr. Kimseye sû-i zan etmemeli, yabancý kadýna, kýza ve baþkasýnýn bakmasý haram olan yerlerine bakmamalýdýr.
2) Dili baðlý olmalý, kimseye kötü söylememeli, lüzumsuz yere konuþmamalýdýr.
3) Beli baðlý olmalý, kimsenin nâmusuna, ýrzýna, haysiyet ve þerefine göz dikmemelidir.
Cömertlik ve misâfirperverliðin timsâli olan Ahî Evran'ýn kurduðu ahîliðin Denizli?deki kurucusu Denizli velîlerinden Ahî Sinan (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) hazretleridir. Denizli?de doðan Ahî Sinan küçük yaþtan îtibâren burada çok iyi bir tahsil ve terbiye gördü. Mert, özü sözü doðru bir kimseydi. Helâl rýzýk kazanmak için dericilik yapardý. Ahî Evran'la görüþerek ona talebe oldu. Sohbeti ile bereketlendi. Sonra Denizli?de insanlarýn îmânlarýnýn olgunlaþtýrýlmasýný ve iþ ahlâkýnýn verimliliðinin ve kalitesinin yükselmesini hedef alan ahî teþkîlâtýný kurdu. Böylece Denizli'de iyi ahlâklý, çalýþkan ve mert insanlarýn yetiþmesinde çok büyük rol oynadý.
1333'de Anadolu'yu geçen meþhûr seyyah Ýbn-i Battûtâ Denizli'ye geldiðinde Ahî Sinan hazretlerinin tekkesine indi. Ramazan ayýydý. Berâberce akþam namazýný kýldýktan sonra iftarlarýný yaptýlar. O gece sabaha kadar sohbet edip ibâdet ve zikirle meþgûl oldular. Ýbn-i Battûtâ, Seyâhatnâmesinde bu ahîler hakkýnda þöyle demektedir: "Memleketlerine gelen yabancýlarý karþýlama, onlarla ilgilenme, yiyeceklerini, içeceklerini, yatacaklarýný saðlama, ihtiyaçlarýný giderme, onlarý ahlâksýz ve edepsizlerin ellerinden kurtarma, þu veya bu sebeple bu yaramazlara katýlanlarý yeryüzünden temizleme gibi konularda bunlarýn eþ ve örneklerine dünyânýn hiç bir yerinde rastlamak mümkün deðildir."
Gülþehrî de Mesnevî'sinde bunlar hakkýnda þöyle demektedir:
Yüz kiþi her gece onda sofra yer
Rahmet ol sultân-ý ahî cânýna der
Terbiyelerle ahîdür her biri
O ahî ki sahidur her biri
Etmeði çok ve aþý yaðlu durur
Hizmet için belleri baðlu durur
Kocalar hizmetle oturmuþ durur
Hoþ yiðitler kapuda durmuþ durur
Elli yýl ben bu aradan gitmedüm
Bir acý söz kimseden iþitmedüm.
Mutasavvýf, velî ve Þâfiî mezhebi fýkýh âlimi Evhadüddîn Kirmânî hazretleri evliyânýn büyüklerinden Þihâbüddîn Sühreverdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin derslerine ve sohbetlerine kavuþtu. Ýlim tahsîl etti. Evhadüddîn hazretleri bu hocasýný çok sever ve ona büyük hürmet beslerdi.
Rükneddîn Alâüddevle anlatýr: "Sühreverdî yolunun sâliklerinden biri Minâ'da anlattý: "Bir gün Þihâbüddîn Sühreverdî hazretlerinin huzurlarýndaydým. Evhadüddîn Kirmânî'nin huzûruna gelmemesini söyledi. Evhadüddîn bu haberi duyunca; "Ýstemem, müsbet ile ansýn beni, gönlüne getirsin mest eder beni." beytini söyleyip; "Elhamdülillah hocamýzýn aðzýnda adýmýzýn anýldýðýný duyduk." diye sevindiðini gördüm."
Daha sonra Evhadüddîn hazretleri de hocasýndan aldýðý yetkiyle ilim tâliplerini aydýnlatmaya, mârifet sýrlarýný dünyâya saçmaya baþladý. O bilhassa sanat kollarýnda çalýþanlarýn teþkilâtlanmasýný ve bir disiplin dâiresi içinde yeni yetiþen çýraklarýn da tam bir edep, ahlâk nümûnesi olmasýný arzuluyordu. Bu maksadla Abbâsî Halîfesi Nâsýr bin Müstedî, halîfeliðini tanýyan bütün Ýslâm memleketlerine, fütüvvet teþkîlâtýný yeniden canlandýrmanýn lüzumuna dâir mektuplar gönderdi. Bu meyânda bu teþkilâtý canlandýracak, insanlarý kardeþlik baðlarýyla birbirine baðlayacak, zâhir ve bâtýn ilimlerinde kâmil kimseleri de o memleketlere gönderdi.
Evhadüddîn Kirmânî de talebesi Ahî Evren ile birlikte 1205 yýllarýnda Anadolu'ya geldi. Muhyiddîn-i Arabî, Þems-i Tebrîzî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi zamânýn büyükleriyle görüþtü. Konya'ya yerleþti. Kendisi için kurulan dergâhta dersler verip talebe yetiþtirdi. Kasaba ve köylere yetiþtirdiði talebelerini gönderdi. Anadolu'nun birçok kasaba ve köyünü tek tek dolaþtý. Ýnsanlara Allah aþkýný, din kardeþine muhabbetin lüzumunu, din bilgilerini öðrenip tatbik etmenin gerekli olduðunu anlattý. Belâlara sabredip, ele geçen mala kanâat etmenin, din kardeþinin malýný, nâmusunu, canýný da korumanýn lâzým olduðunu bildirdi. Yazdýðý þiirlerinde de ayný þeyleri anlattý. Eserlerinden Misbâh-ül-Ervâh ve Menâkýb'ý meþhurdur.
Þeyh Evhadüddîn Kirmânî insanlarla meþgulken bile kalbi devamlý Allahü teâlâyý zikr ederdi. Tasavvufta çok yüksek makamlara kavuþan Evhadüddîn Kirmânî H.635 yýlýnda vefât etti. Türbesi, Konya'da Musallâ mezarlýðýnýn içinde Þücâeddîn türbesinin güneybatýsýndadýr.
Pekçok talebe yetiþtiren Evhadüddîn Kirmânî'nin en büyük talebelerinden birisi Sadreddîn Konevî'ydi. Kendisinden on altý sene feyz alan Sadreddîn Konevî; "Ben iki dânânýn (âlimin) sütlerini emmiþim. Biri Þeyh Muhyiddîn-i Arabî ve biri hazret-i þeyh Evhadüddîn Kirmânî'dir." demiþ ve vefât ederken; "Tâbûtumun üzerine Evhadüddîn hazretlerinin seccâdesini seriniz."diye vasiyet etmiþtir.
Yine meþhur talebelerinden ve dâmâdý olan Ahî Evren, Evhadüddîn hazretlerinin vefâtýndan sonra yerine geçti. Güçlenip birleþerek, vahþi hayvan sürüsü gibi insanlarý parçalayýp þehirleri yýkarak gelen Moðollara karþý, halkýn þuurlanmasý için elinden gelen bütün gayreti gösterdi. Bil- hassa sanat sâhibi, esnâf arasýnda çok sevildi. Her þehir ve kasabada teþkilâtlar kurdu. Ahîlik, kardeþlik teþkilâtý adý verilen ve bugünkü mânâda esnâf teþkilâtý diyebileceðimiz bu kuruluþun mensuplarý, kýsa zamanda birçok þehir ve kasabada teþkilâtlandýlar. Toplanýp sohbet edebilecekleri, birbirlerinin ilimlerinden istifâde edebilecekleri, gelen misâfirleri aðýrlayabilecekleri dergâhlar yaptýlar. Moðollara karþý milis kuvvetleri teþkil edip, þehirlerini müdâfaa ettiler. Anadolu halkýnýn zâlim Moðol kuvvetleri karþýsýnda eriyip yok olmamalarý için gayret gösterdiler. Evhadüddîn Kirmânî'nin koyduðu temel prensiplerden ayrýlmayan ahîler, Anadolu Selçuklu Devletinin yerinde teþkil edilen Anadolu beyliklerine destek oldular. Bilhassa Osmanlý Beyliðine yardýmcý olup desteklediler. Aradýklarýný Osmanlý Devletinde bulup, onun saflarýnda yerlerini aldýlar.
Ynt: Ahilik By: kardelen_vuslat Date: 17 Aralýk 2009, 01:44:10
maþALLAH kardeþime ne güzellll konular böleee ALLAH daim etsinn kardeþim
sevgi ve dua ile kalýn ;) ;)
Ynt: Ahilik By: derya Date: 17 Aralýk 2009, 10:27:18
Teþekkür ederim.Allah razý olsun :) :)
Ynt: Ahilik By: Sems Date: 02 Mart 2010, 01:36:14
Allah razý olsun Derya hocam
Ynt: Ahilik By: Canani Date: 03 Temmuz 2011, 16:49:51
Konu çok güzel rabbim razý olsun ..Rabbim bizleri ahilik makamýna getirsin inþallh...muhabbetle...
radyobeyan