Son Peygamber
Pages: 1
Beklenen Peygamber By: cennetgulu Date: 14 Aralýk 2009, 15:37:58
Beklenen Peygamber




Büyük Adam


Ýnsanlarýn ahlaki ve akli Özellikleri, bedeni niteliklerinden an laþýlýr. Ama istisnai þahýslarýn ruhi, ya da akli oluþumlarý, onlarýn bedenlerindeki istisnai deðiþikliklerden anlaþýlýr. Mesela yüzle-rindeki kaþlardan, ya da bazý organlarýndaki çarpýklýklardan ve­ya gözlerindeki titreþimlerden belli olur. Bunu da psikoloji ve fiz yoloji ilmine vakýf olan kimseler anlayabilirler. Þüphesiz vücu dun normal yapýda oluþu ve organlarý arasýndaki uyum, kiþinin akýllý ve saðlam karekterli olduðunu ispatlar. Ruhi düzen, çoðun lukla bedeni düzenle bir arada bulunur. Bu nedenle hem görünür de ve hem de içte, ruhi düzenle bedeni düzen arasýnda mizaç ve ka-rekter uyurau görülür. Kiþinin vücudundaki unsurlar uyumlu olur ve bir karýþýklýk bulunmazsa, o kiþinin ruhu olgun, aklý tam ve ahlaký mükemmel olur.

Peygamber (sav) efendimizin, Miraç hadisinde bazý peygam berlerle ilgili tasvirleri, onlarýn bedeni yapýlarýnýn mükemmelli ðini ispatlamaktadýr. Onlarýn bedenlerindeki olgunluðun yanýsý-ra güzellik ve cemalleri de vardý. Ýnsanlarý onlardan nefret ettire cek hiçbir yönleri yoktu. Said bin Müsseyyeb´in rivayetine göre Peygamber (sav), sahabilerine Ýbrahim, Musa ve Ýsa´yý tasvir ederken þöyle buyurmuþtur:

"ibrahim´e gelince, ona arkadaþýnýzdan (benden) daha çok benzeyen ve arkadaþýnýza (bana) da ondan daha çok benzeyen birini göremedim. Musa uzun boylu bir kimseydi. Kývýrcýk saçlý ve burun kemeri kalkýktý. Sanki Þenude [1] kabilesinin adamlarýn-dandý. Isa bin Meryem´e gelince, o, kýzýl renkli olup orta boyluydu. Saçý düzdü. Yüzünde çok benler vardý. Sanki hamamdan çýkmýþ da baþýndan su damlýyordu. Halbuki baþýnda su da yoktu. Ara nýzda en çok Urve bin Mesud´a benziyordu."

Ülül-azm peygamberlerden bu üçü hakkýnda yapýlan tasvir, onlarýn endamlarýnýn düzgünlüðüne ve bedeni yapýlarýnýn mü kemmelliðine iþaret etmektedir. Bazý cüzi evsaflarý arasýnda farklýlýklara raðmen, bedeni yapýdaki düzgünlük hususunda hep si de eþit idiler. Dare Kutni´nin Enes bin Malik´ten rivayet ettiðine göre, Peygamber efendimiz þöyle buyurmuþtur:

"Allah´ýn göndermiþ olduðu peygamberlerin hepsi güzel yüzlü ve güzel sesli idiler. Sizin peygamberiniz ise, onlarýn hepsinden daha güzel yüzlü ve daha güzel seslidir."

Peygamber efendimiz türedi bir peygamber deðildi. Ondaki be deni yapý ile cismi evsaf, insanlarýn dikkatlerim çekecek kadar uygun ve mütenasipti. Cismi güzel, ahlaký güzel bir insandý. Ku-reyþliler´e Kur´an-ý Kerim ile meydan okuyup putlarým kötüler­ken, putlara yapýlan ibadeti iptal ederken bile güzel bir dil kulla nýyordu. Kureyþliler onun amcasý Ebu Talib´i görerek bu hususta kendisiyle konuþmuþlardý. Ebu Talib, Peygamber efendimizi Ku-reyþliler´e karþý himaye ediyordu. Kureyþliler kendi akýllarýnca kabilelerinin en güzeli, en yakýþýklýsý ve en kuvvetlisi olan bir gen ci evlatlýk olarak getirip Ebu Talib´e vermek ve karþýlýðýnda Mu-hammed bin Abdullah´ý alýp öldürmek istediler. Fakat Ebu Talib, kardeþinin oðlu Muhammed üzerine yapýlan bu pazarlýðý redde derek zekice, ama tahkir edercesine onlara þu cevabý verdi: "Ken di oðlunuzu bana veriyorsunuz ki, onu sizin için besleyeyim... Ben de, öldüresiniz diye oðlumu size vereyim... Bu olacak þey midir T

Bu rivayet, Peygamber efendimizin bedenen de mükemmel ol duðunu göstermektedir. Çünkü Cenab-ý Allah onu düzgün bir þe kilde yaratmýþ ve ona güzel bir endam bahsetmiþti.

Þüphesiz Peygamber efendimizin bedenindeki bu uyumun Ýs lam davetine de olumlu yönden etkisi olmuþtur.Ýnsanlar Peygamber efendimizin bu davetine de icabette bulunmuþlardýr. Çünkü onun yapmýþ olduðu Ýslam daveti, ruhi bir aydýnlýkla birlikte in­sanlara yöneltilmiþti. Bu hususu destekleyen þöyle bir rivayet nakledilmektedir: Muhammedi davetin yankýlarý çevrede görü lüp Ýslam´ýn hakikatleri Arap Yarýmadasý´mn her tarafýnda taný nýp, çoðunlukta olan yalanlayýcýlarýn haberi etrafta þüyu bulduk tan sonra, Arabi´nin biri Peygamber efendimizin yanýna gelmiþti. Peygamber efendimizin görünüþü onun çok hoþuna gitmiþ, yüzü nün parlaklýk ve aydýnlýðý onu kendine hayran býrakmýþtý. Alnýn daki nurun parýldamasý, Arabi´yi meftun etmiþ ve Arabi ona sen kimsin? diye sorunca Peygamber efendimiz: "Ben, Abdullah oðlu Muhammed´im" demiþti. Arabi, idrak edici bir inanç ve imanla þöyle sormuþtu: "Kureyþliler´in yalancý dedikleri adam sen mi sin?" Peygamber efendimiz evet deyince Arabi þu karþýlýðý ver miþti: "Sendeki bu yüz, yalancý bir kimsenin yüzüne benzemiyor. Senin insanlarý davet ettiðin þey nedir? "

Onun bu sorusu üzerine Peygamber efendimiz Ýslam´ýn haki katini açýklamýþ, o da iman ettiðini ilan etmiþti.

Peygamber efendimizi anlatan kimseler, çok þeylerden bahset miþlerdir. Bazý rivayetlerde anlatýldýðýna göre onun simasýnda, yüzünü aydýnlatan bir nur ve güzellik varmýþ.

Burada peygamber efendimizin vasýflarýný nakleden rivayet lerden iki tanesini anlatacaðýz. Bunlardan biri Hz. Hatice´nin oð lu Hind´e aittir. Hind, insanlarý dikkatlice tetkik edip ona göre tavsif eden bir insanmýþ. Ýkinci rivayet de Ümmü Mabede aittir. Hz. Ali´nin oðlu Hz. Hasan´ýn Hind bin Ebi Hale´den yaptýðý riva yet þöyledir: Cennet gençlerinin efendisi Hasan (r.a) diyor ki: "Da yým Hind bin Ebi Hale´den Peygamber efendimizin vasýflarýný sordum. O gerçekten iyi tavsif yapan bir kimseydi. Bana Peygam ber efendimizin bazý yönlerini ve niteliklerini açýklamasýný ümit ediyordum ki, o evsafta tutunayým. Bana dedi ki:

"Her ululuk Resulüllah´ta toplanmýþtý. Yüzü ayýn ondördü gibi parlardý. Uzuna yakýn orta boyluydu. Saçý ne dümdüz, ne de ký výrcýktý. Hareliydi, Saçý kendiliðinden ikiye ayrýlýp yanlarýna dö-külürse onlarý birleþtirmezdi. Birleþtikleri zaman da onlarý ayýr mayýp olduklarý gibi býrakýrdý. Saçýný uzattýðý zaman kulaklarý nýn memesini aþardý. Teni kýrmýzý ile karýþýk ak ve güzeldi. Alný açýk ve geniþti. Kaþlarý uzun ve kavisliydi. Kaþlarýnýn uçlarý ince, aralarý çok yakýndý. Fakat çatýk deðildi, iki kaþýnýn arasýnda bir damar vardý. Bu damar, kýzgýnlýk zamanýnda kabarýp görünür dü. Burnunun iki kaþ arasýnda baþladýðý yer yüksekçeydi ve ucu da ince idi. Bundaki uyum ve ölçülülük, dikkat edenlerin gözün den kaçmazdý. Burnunda ayrý bir parlaklýk vardý. Sakalý sýktý. Yanaklarý düzdü, yumru ve tombul deðildi. Aðzý tabii bir büyük lükteydi. Diþleri inci taneleri gibiydi. Göðsünden göbeðine kadar çizgi gibi inen ince tüyler vardý. Boynu uzuncaydý. Gümüþ gibi ak ve paktý. Bütün uzuvlarý düzgündü. Ne þiþman, ne de zayýftý, ikisi ortasý, sýký etliydi. Karný ve göðsü bir seviyede idi. Çýkýk deðildi. Göðsü ve iki küreðinin arasý geniþti, iri yapýlý, iri kemikliydi. So yunduðu zaman vücudundan nur saçýlýrdý. Vücudu kýllý deðildi Yalnýz omuz baþlarý ve pazulan biraz kýllýydý. Bilek kemikleri uzun, el ayalarý geniþti. El ve ayak parmaklarý kalýnca ve uzun caydý. Ayaklarýnýn altý düz deðil, çukurca idi. Ayaklarý hafif etliy di. Üzerine su döküldüðü zaman etrafa yayýlýrdý. Yürürken ayak larýný yerden canlýca kaldýrýr; iki yanýna salýnmaz; adýmlarýn, geniþ atar; yüksek bir yerden iner gibi önüne doðru eðilir; vakar ve sükunetle, rahatça yürürdü. Bakmak istediði zaman bakacaðý ta vafa tamamýyla dönerek bakardý. Etrafýna geliþigüzel bakýnmaz-dý. Daha çok yukarýya deðil, yere bakardý. Yürürken ashabýnýn ge risinde yürürdü. Birisiyle karþýlaþtýðý zaman, önce kendisi selam verirdi."

Bu anlatýlanlar Peygamber efendimizin güzellik ve olgunluðu nu gösteriyor. Ondaki erkek güzelliðini ve insan mükemmelliðini ispatlýyor. Peygamberimizdeki fevkaladelikler, insanlarýn nazar larýný celbediyordu. Ona bakanlar, gözlerini baþka tarafa çevire mezdi. Hakkýnda önyargýlý olmayan bir kimse, kendisiyle karþý laþtýðýnda, ona Öfke, ya da kýskanç-lýkla bakmazdý. Onda mü kemmel bir erkeklik örneði görürdü. Ahlaki yüceliklerini hisse der ve dostluk bulurdu. O kimseye karþý büyüklük taslamaz ve kimsenin yanýndan gururla geçmezdi. Aksine arkadaþlarýnýn ge risinde ve alçakgönüllü tavýrla yürürdü. Karþýlaþtýðý herkese, dostluk ve sevgisini göstermek üzere selam verirdi ki, aralarýnda düþmanlýk, asýk suratlýlýk ve nefretleþme hakim olmasýn. Yapýsý ve endamý güzeldi. Karþýlaþtýðý kimseler onu sever ve onunla kar þýlaþmalarý dolayýsýyla hoþnutluk duyarlardý. Cahiliyet dönemin de kendisiyle herhangi bir kimse arasýnda çekiþme ve düþmanlýk görülmemiþti. Aksine o, herkese dostça davranýr ve baþkalarýn­dan da dostluk görürdü. Ýçinde eðrilik ve nefretleþme duygularýný taþýmayan müstakim gönül sahibi kimselere yakýndý. Ayrýca Ce-nab-ý Allah ona öyle kuvvetli bir cazibe vermiþti ti; herkes onun te miz ve güzel bir insan olduðunu hemen anlardý. Onun temiz ve sa lim nefsinin güzelliklerinde nefret ve öfke duygularýna yer yoktu. Kimseyle çekiþmezdi.

Þimdi de Peygamber efendimizin Mekke´den Medine´ye hicret ederken uðradýðý Ümmü Mabed´in kendisi hakkýnda yaptýðý tav sife kulak verelim:

Abdulah oðlu Muhammed (sav), beraberinde Ebu Bekir, kölesi Amir bin Füheyre, kýlavuzlarý Abdullah bin Uraykýd ed-Deylemi , ile birlikte Ümmü Mabed´in evine varmýþlardý. Ona, yanýnda satý lýk et, ya da süt bulunup bulunmadýðýný sormuþlar, ama kadýnýn yanýnda bir þey bulamamýþlardý. Kadýn þöyle demiþti: "Eðer yaný mýzda bir þey bulunsaydý, sizi aðýrlamaktan geri kalmazdýk" Ger çekten de kadýnýn evi kýtlýk ve yokluk içindeydi. Peygamber efen dimizin gözü, kadýnýn çadýrýnýn bir köþesinde duran bir koyuna takýldý: "Ey Ümmü Ma´bed, bu koyun da neyin nesi?" diye sorun ca, Ümmü Ma´bed: "O, kýtlýktan dolayý zayýf düþmüþ bir koyun dur" diye cevap verdi. Peygamber efendimiz: "Onu saðmama izin verir misin?" diye sorunca, Ümmü Ma´bed: "Eðer sütü varsa sað" cevabýný verdi. Peygamber efendimiz koyuna dua ederek eliyle sýrtýný sývazladý ve Allah´ýn adýný anarak saðmaya baþladý. lOrada bulunan herkese yetecek kadar süt elde etti. Ýkinci defa yine saðdý ve orada bulunan kaplarý sütle doldurarak Ümmü Ma´bed´in evin de býraktý. Ümmü Ma´bed´in kocasý eve geldiðinde bu sütleri görüp hayretle : "Ey Ümmü Ma´bed, bu sütler nereden geldi. Evde sað mal bir hayvanýmýz yoktur. Koyunumuz da süt veremez. Sen bu sütleri nereden elde ettin?! " diye sordu. Karýsý Ümmü Ma´bed þu cevabý verdi: "Hayýr vallahi ben bu sütü baþka bir yerden getirme-dim. Yalnýz bize, þöyle ve þöyle konuþan mübarek bir adam uðra dý. Bu süt onun eseridir" Böyle deyince kocasý dedi ki: "Allah´aye min olsun ki, mutlaka bu Kureyþ´in aramakta olduðu adamdýr!´ Bu defa Ümmü Ma´bed sözünü þöyle sürdürdü:

"Güzelliði açýkça görünen, iyi ahlaklý, yüzü güzel bir adam gör düm. Göbekli deðildi. Kafasý küçük deðildi. Vücudu düzgün ve in tizamlýydý. Gözü siyah, parlaktý ve çekikti. Sesinde insaný etkileyici bir özellik vardý. Gözleri sürmeli gibiydi. Kaþlarý hilal gibiydi, boynu uzunca ve sakalý da sýktý. Sustuðunda vakarý, konuþtuðun da yüceliði ortaya çýkýyordu. Konuþmasý tatlýydý. Ne lüzumun dan fazla, ne de gereðinden az konuþurdu. Sözleri rahatlýkla an laþýlýrdý. Kelimeler, ipe dizilmiþ inci taneleri gibi düzgün bir þekil de aðzýndan çýkardý, insanlarýn en kýymetlisi, en deðerlisi ve en güzeliydi. Uzaktan böyle göründüðü gibi, yakýndayken de en tatlý ve en güzel bir insan olarak müþahade edilirdi. Orta boydan biraz uzundu. Ýki muhafýz (Ebu Bekir ile kýlavuz Abdullah bin Uray-kid) arasýnda bulunuyordu. Bu üç kiþi arasýnda en parlak ve en gözalýcý kimse oydu. Endamý diðerlerinden daha güzeldi. Çevre sini saran arkadaþlarý vardý. O konuþtuðunda sözlerini dinler lerdi. Emir verdiðinde hemen hizmetine koþarlardý. Kimseye su ratýný asmaz ve hatasýný yüzüne vurmazdý."

Onu görenlerin tavsifleri iþte böyleydi. Bu tavsifler üç þeye iþa ret etmektedir:

1- O, güzel bir vücut yapýsýna sahipti. Organlarý arasýnda tena-süb vardý. Öyle ki, bir ressam, vücut yapýsý mükemmel ve yaratýlý þý düzgün bir insanýn resmini yapacak olursa bu tavsiften daha uygun, daha güzel bir resim yapamaz. Peygamber efendimizin, görenlerin gözünde meydana gelen bir parlaklýðý ve alýmlýlýðý var dý. Dostu ve düþmaný bu hususta görüþ birliði içindeydiler. Onun görünüþü, kendisine bakanlarda bir etki meydana getirirdi. Bu güzel evsafý, sevenlerinin tasdiklerini arttýrýr, inkar edenlerin ha set ve Öfkelerini fazlalaþtýrýrdý. Çünkü muhalifleri; ondaki bu gü­zellikleri ve üstünlükleri gördüklerinde kendi görüþlerinin çürü yeceðini ve Muhammed (sav)´in görüþlerinin güçleneceðini anlý yorlar, dolayýsýyla ona karþý düþmanlýklarýný daha da arttýrýyor-lardý. Ondaki üstünlükler, çýplak gözle bile görülüyordu. Bu üs­tünlükler, reddedilmesi mümkün olan haberler deðil, gözle görü len müþahedelerdi. Kureyþliler ondaki bu yüksek oluþumu bili yor ve görüyorlardý. Bu nedenledir ki, Ebu Talibe gittiklerinde, kardeþi oðlu Muhammed´i kendilerine verdiði takdirde ona mu­kabil, kendisine Kureyþ´in en gözde gencini vereceklerini ifade et tiler. Fakat Allah´ýn Resulü ve insanlýðýn nuru Muhammed nere de, baþka gençler nerede?!

2- Muhammed (sav)´in temiz kalbi, onun yüzüne aydýnlýk ve nur saçýyordu. Yolda yürürken bile, kalbinin temizliði nedeniyle, Cenab-ý Allah´ýn kendisine bahþetmiþ olduðu nur, etrafýný hale-lendiriyordu. Týpký Ümmü Ma´bed´in dediði gibi, alný parlýyor, ýþýk saçýyordu. Ama buna raðmen Peygamber efendimiz büyük lük ve üstünlük taslamýyor, insanlar arasýnda mütevazi bir þekil de hareket ediyordu. Onlardan biriymiþçesine davranýyordu. Sa dece kendisinde risaletin üstünlük ve fazileti vardý. Cenab-ý Allah ona manevi makamlar bahsetmiþti.

3- Peygamber efendimizde, nsanlarý kendine çeken büyük bir cazibe vardý. Yine onda Öyle bir heybet vardý ki, bu heybeti saye sinde insanlar onun sözüne itaat ederlerdi. Bunun yanýsýra kendi sine olan sevgileri de sonsuzdu, insanlara, sevgiye dayalý bir oto rite ile hükmederdi. Kendisine karþý kin ve öfke taþýmayan, ya da muhalefet duygularýyla dolu olmayan nefisler, ona karþý sevgi ta þýrlardý. Ama kin ve Öfke duygularýyla dolu olan nefisler, onun sözlerine karþý direnme duygusu taþýrlardý. Bu gibi nefisler þerle lekelenmiþlerdi. Çünkü içlerinde þeytan barýnmakta ve þeytani vesveseler onlara hakim olmaktaydý. Bu kalpler Peygamber´! tas dik edemezlerdi. Ona karþý inkarcýlýk ederlerdi. Gerçekte müþrik ler, ondaki hak ve hakikati biliyorlar, ama, ona karþý inatçýlýkla rýndan vazgeçmiyorlardý. Onda insanlarý etki altýna alan bir gü cün mevcut olduðunu, sözlerinin ve getirdiði davanýn gerçekliðini ispatlayacak delillerin bulunduðunu açýkça görüyor, biliyorlardý. Bu nedenle diðer Arap kabilelerine koþarak, kabileleri Peygam ber efendimizden soðutmak için ellerinden gelen gayreti sarfedi-yorlardý. Böylece Peygamber efendimizin, kendi yüksek þahsiye tiyle onlarý etkilemesinin, Allah´ýn kendisine verdiði delil ve muci zelerle onlarý Ýslam´a kazandýrmasýnýn önüne geçmek istiyorlar dý. Her ne kadar müþrikler bu yolda büyük çabalar harcadýlarsa da, insanlarý Muhammed´e kulak vermekten uzaklaþtýramadýlar, ona boyun eðip teslim olmalarýný engelleyemediler. Çünkü hak, apaçýk ortadaydý. Delil ve hüccetler gün gibi aþikardý. Ýslam da-vetçisi olan Hz. Muhammed, insanlarý kendine çekmekteydi. Hakký arzulayan gönüller ona kulak vermekten kendilerini ala-mýyorlardý. Onun getirip kendilerine tevcih ettiði ve kendilerini davet ettiði risaletin gerçekliðinden þüphe etmiyorlardý.

Resulüllah (sav)´daki her þey onun güçlülüðünü, güzellik ve ol gunluðunu ispatlýyor, ilan ediyordu. Yaþý 6O´ý geçtiði halde vücut þekli bir gencinki gibiydi. Saçýna sakalýna aklar düþmemiþti. Sahainlerinden kendisiyle bir arada bulunanlar, saçmdaki ve saka-lýndaki ak telleri saymýþlar, bu ak tellerin sayýsý yirmiyi geçme miþti. Enes (r.a)´e göre bu ak tellerin sayýsý onbir taneydi. Dolayý sýyla Peygamber efendimizin yaþý 6O´ý geçtiði halde, genç bir in san olarak nitelenmesi mümkündü. Saçýnda bazý kýsýmlarýn renk deðiþikliði olmuþtu. Bu deðiþikliðin kýnadan ileri geldiði zannedi liyordu, ama öyle deðildi. O koku sürünmeyi severdi. Rivayete gö re kendisi þöyle buyurmuþtur:

"Bana dünyanýzdan üç þey sevdirildi: Kadýnlar, güzel koku ve gözümün aydýnlýðý namaz".

Görülüyor ki Peygamber efendimiz, namazý dünyevi bir iþ ola rak vasfetmiþtir. Çünkü namazdan, kendisine sevdirilen dünyevi þeylerden biri olarak bahsetmiþtir. Çünkü namazda Allah´ýn zik rinin ve manevi bir yönün bulunmasý yanýnda, dünyaya düzen ve ren bir özellik de vardýr. Kiþinin dünyevi yönünü düzeltir. Ýnsanýn kalbini terbiye eder. Vicdanýný kabalýktan korur. Kötülüklerden ve çirkinliklerden alýkoyar. Ýþte böylece hem dünya, hem de ahi-retle ilgili iþleri yoluna koyar.

Peygamber efendimiz koku sürünmeye çok özen gösterirdi. Sü rekli olarak koku sürünürdü. Öyle ki, onun oturduðu meclislerde ve geldiði taraflarda koku hissedilirdi. Bir çocuðun baþým eliyle okþadýðý zaman, o çocuðun baþýndan günlerce güzel koku gelirdi. Peygamber efendimizin o çocuðun baþýný okþamýþ olduðu, baþýn dan hissedilen güzel kokulardan anlaþýlýrdý. Þüphesiz insan güzel kokudan dolayý rahatlýk duyar. Ýnsanlar pis kokulardan nefret edip uzaklaþýrlar. Peygamber (sav) efendimiz manevi temizliðe önem verdiði gibi, maddi temizliðe de önem verirdi. Bu hususta Kadý Ýyaz þu açýklayýcý ifadelerde bulunur:

"Peygamber efendimizin bedeninin temizliði, kokusunun hoþ luðu, temizliði, vücudunda pisliklerden ve görülmesi gerekmeyen þeylerden uzak oluþuna gelince, Cenab-ý Allah bu hususta ona, baþkalarýnda bulunmayan özellikler bahsetmiþti. Buna ek olarak ona, vücut temizliði ve ahlak güzelliði de vermiþti. O: "Din temiz lik üzerine kuruldu" demiþtir. Enes: "Resuluilah´ýnkinden daha hoþ bir koku, bir misk, bir anber koklamadým" demiþtir. Cabirbin Semüre þu rivayeti yapar:

"Resulüllah (sav) elini yanaðýna sürdü. Elinde bir serinlik ve güzel koku gördüm. Sanki elini esansçýnýn kavanozundan çýkar mýþtý. "

Musafaha yaptýðý bir adamýn elinde, o gün akþama kadar güzel bir koku hissedilirdi. Elini bir çocuðun kafasýna koyduðunda, kendisinin mübarek kokusu sebebiyle diðer çocuklar arasýnda o çocuk seçilir ve bilinirdi. Bir defasýnda ResulüÝlah (sav) efendimiz Enes´in evinde yatmýþ ve uykudayken terlemiþti. Enes´in annesi bir þiþe getirerek Peygamber efendimizin terini toplayarak o þiþe ye koydu. ResulüÝlah (sav) bu durumu görünce terini niçin þiþede sakladýklarýný sordu. Kadýn: "Bu teri kendimiz için esans yapaca ðýz" cevabýný verdi. Gerçekten de Peygamber efendimizin koku su, esanslarýn en güzeliydi.

"Tarih-ül Kebir" adlý eserinde, Hz. Cabir´den rivayette bulu nan Buhari þöyle der: Peygamber (sav) bir yoldan geçer ve peþin den bir adam yürürse, onun kokusundan, nerelere ayak bastýðýný anlayabilirdi. Ishak bin Raheveyh´in anlattýðýna göre, ondaki bu güzel koku bir esans eseri deðildi.

Müzeni, Hz. Cabir´in þöyle dediðini rivayet eder: "Resulüllah (sav) bir bineðe binmiþ, beni de arkasýna bindirdi. Sýrtýndaki nü büvvet mührünü aðzýma aldým. Bana misk gibi koku veri yordu. " [2]

Þimdi de Ishak bin Raheveyh´in rivayetine göz atalým. Bu riva yette anlatýldýðýna göre, Peygamber efendimizin kokusu, esans sürünmekten ileri gelmiyordu. Aksine bu, Allah´ýn ona verdiði bir lütuftu. Þüphesiz böyle bir durumun meydana gelmesi normal ve mümkündür. Aklen ve þer´an imkansýz deðildir. Çünkü Cenab-ý Allah ona, her insanda bulunmayan bazý özellikler baðýþlamýþtý. Doðrusu Cenab-ý Allah, peygamberliðini kime ve nereye vereceði ni en iyi bilendir.

Fakat sahih rivayetlerle sabit olduðuna göre, Peygamber efen dimiz güzel kokular sürünürmüþ. Bu onun için bir eksiklik deðil, aksine onun güzelliklerinden biridir. Yine sahih rivayetlerde sa bit olduðuna göre Peygamber efendimiz, bu dünyada kendisine sevdirilen þeylerden birinin de güzel koku olduðunu söylemiþtir.

Ne olursa olsun, Muhammed (sav) efendimiz kendisinin yanýn da oturan kimselerin, kendisinden nefret edip uzaklaþmamalarý, kendisine yaklaþýp sevmeleri için vücudundan güzel kokular sa çýlmasýna özen gösterirdi.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Þenfude,1 jEzd kabilelerinden biridir. O kabileye mensup adamlarýn rengi, siyahla kýr mýzý arasýndadýr.

[2] Kadi lyaz, eþ-Þifa, c. 1, s. 40.


Ynt: Beklenen Peygamber By: ceren Date: 23 Þubat 2021, 02:23:31
Esselamu aleyküm.rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda onun sünnetine tabi olarak yaþayan kullardan eylesin inþallah.
Ynt: Beklenen Peygamber By: Bilal2009 Date: 23 Þubat 2021, 14:55:05
Ve aleykümüsselam Peygamberimizin geldiði dönem tam da son Peygamberin beklendiði bir dönemdi. Rabbim bizleri dosdoðru yoldan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Beklenen Peygamber By: Sevgi. Date: 24 Þubat 2021, 03:01:59
Aleyküm Selam. Rabbim bizleri canlar caný gönüller sultaný Peygamberimizin yolundan izinden hiiç ayýrmasýn inþaAllah

radyobeyan