Son Peygamber
Pages: 1
Felsefede Teslis By: gul-i-rana Date: 05 Aralýk 2009, 23:00:18
-- Felsefede Teslis --


Özetle söylenirse, ilk þey, her þeyin kaynaðýdýr. Her þey ona dö ner. Ýlk þey, sonradan meydana gelen þeylerin vasýflarýyla nitelen mez. O ne cevherdir, ne arazdýr. Bizim fikrimiz gibi bir fikir, bizim irademiz gibi bir irade deðildir. O tanýmlanamaz. Fakat varlýðý zo runludur. Yani varlýðý kendi zatýnýn gereðidir. Kendisine layýk olan sýfatlarla nitelenir. Varlýk nimetiyle bütün eþyanýn üzerinde feye zan eder. O, kendi yarattýðý hiç bir þeye muhtaç olmaz.
Bu ekolün kurucusu Eflatun´a göre, sözü edilen yaratýcýdan çý kan ilk þey akýldýr. Onun bir yavrusu gibi ondan doðmuþtur. Bu ak lýn üretim gücü vardýr, ama ondan doðan bir þey gibi deðildir.
Akýldan da ruh fýþkýrmýþtýr.
Ýþte her þey bu üçlüden doðmuþtur. Tedbir ve yaratma bundan çýkar.
Burada iki þey üzerinde durmamýz gerekmektedir:
1- Modern Eflatunculuk, dinle uyum saðlamýþtýr. Her ikisi ayný melodiyi terennüm eder hale gelmiþlerdir. Yani teslisi kabullen miþlerdir. Bu üçleme (teslis) Hz. Ýsa´nýn çaðrýda bulunduðu tevhi din bozularak ve çarpýtýlarak döküldüðü bugünkü Hýristiyanlýk kalýbýnýn içerdiði ve iddialarýna göre Hz. Ýsa´nýn davet ettiði teslis akidesidir. Böylece felsefe, bu dinle uyum saðladýðý gibi, birçok tanrýnýn varlýðýný kabul eden putperestlikle de uyum içine girmiþ tir. Bu bileþimin normal olup olmadýðýna bakýlmaksýzýn bileþimi meydana getiren unsurlarýn dýþ görünümleri gizlenip gizlenmese de, bu bileþim meydana getirilmiþ oldu.

2- Bu ekolün üstadý olan Emniyos, 242 miladi senesinde ölmüþ olup ilk Mesihilik dinini benimsemiþtir. Ýnandýðýmýza göre bu dini Mesih (a.s)´m ilk tabileri ortaya koymuþlardýr. Sonra Emniyos, es ki Yunan putperestliðine geri dönmüþtür.

Emniyos´tan sonra Eflatun gelmiþtir. Eflatun önceleri Ýsken deriye ekolünde eðitim görmüþ, sonra Ýran´a ve Hindistan´a göç müþtür. Hindistan´da Hind tasavvuf kaynaklarýndan istifade ederek Budizm ve Brahmanizm hakkýnda bilgi sahibi olmuþ, Bu-distler´in Buda hakkýndaki görüþlerini öðrenmiþtir.

Eflatun, bu ilmi seyahatinden sonra, ilk eðitim yeri olan Ýsken deriye´ye geri dönmüþtür.

Miladi 3. yüzyýlda dünya, böylesine bir fikri dalgalanma içinde yaþýyordu. Bu dalgalanma ve istikrarsýzlýk uzun süre devam etti. Nihayet 6. yüzyýla gelindi. O zamanlar çekiþmeler ve metod farklý lýklarý daha da fazlalaþtý. Fikri alandaki çözülmeler þiddetlendi. Nihayet iþ itikat noktasýna kadar uzandý.

Meryem oðlu Ýsa peygamberin öðretilerinden sapan Nasrani lik (Hýristiyanlýk), kendi arasýnda bölünerek Meliki ve Yakubi gi bi mezheplere ayrýldýlar. Aralarýndaki anlaþmazlýk þiddetlendi. Bu anlaþmazlýk önceleri düþünce alanýndaki düþmanlýða, daha sonralarý ise cinsler arasýndaki düþmanlýða dönüþtü. Cenab-ý Allah, aralarýna kin ve düþmanlýk tohumlarý saçtý. Nefisleri ve dü þünceleri bölünüp parçalandý. îtikadlan zayýfladý. Ýmanlarý çö-züntüye uðradý. Ýnançlarý mücadele ve tartýþma zemini haline geldikçe zayýflamaya ve þüphelerle dolmaya baþladý. Kesin inanç larý yokoluverdi. Evet 6. yüzyýlda Hýristiyanlýk dinini kucaklayan beldelerin ve ülkelerin durumu böyleydi.

Miladi altýncý yüzyýlda epeyce tartýþmalara sahne olduðu için, Hýristiyanlýk inancý zayýfladý. Önceleri putperestler, Hýristiyanlar´a zulmetmeye baþladýlar. Ardýsýra Yahudiler, Hýristiyanlarýn aleyhinde tecessüsde bulundular. Hýristiyanlar Roma ve Filistin gibi yerlerde köþe bucak kaçarak Yahudiler´den ve putperestler den gizlendiler, inançlarým gizlemek zorunda kaldýlar. Nerede bir Hýristiyan grubu görülürse, zulüm ve sürekli eziyetle mukabele görüyorlardý. Hýristiyanlar´a zulmetme hususunda Roma hü kümdarlarý birbirleriyle adeta yarýþ içine girmiþlerdi. Bu yeni di ni beþiðinde iken yok edip gömmek için valilerine ilk hedef olarak, Hýristiyanlar´a zulmetmeyi gösteriyorlardý. Bu zulüm ve iþkence ye delalet eden kaynaklar çoktur. Örneðin imparator Trajan´m Asya Valisi Belin tarafýndan yazýlan "Medeniyet Tarihi" adlý eser­de, müellifin þöyle dediðim görmekteyiz : "Hýristiyan olmakla suç lanan kimselere ttarþý þöyle bir sorgulama tarzý uyguluyordum: Hýristiyan olduklarý söylenen kimselere, Hýristiyan olup olmadýk larýný soruyordum. Hýristiyan olduklarýný kabul ettiklerinde ikin ci kez üçüncü kez ölümle tehdit ederek Hýristiyan olup olmadýkla rým yine soruyordum. Eðer Hýristiyan olduklarýný söylemekte ýs rar ederlerse onlara idam cezasý uyguluyordum. Hýristiyan olma nýn büyük bir yanlýþlýk olduðunu düþünüyordum. Bu yanlýþlýklan ve þiddetli inatlarý nedeniyle idam cezasýný hakettiklerini düþü nüyordum. Ýhbarcýlarýn adlarýný bildirmeyen bazý mektuplar se bebiyle, bir çok kimselere Hýristiyan olduklarýna dair ithamlar yöneltiyordum. Ýtham altýnda tutulan kimselerse Hýristiyan ol duklarýný inkar ediyorlardý. Önlerinde adlarýný saydýðým dinlerle baðlantýlarý olduðunu tekrarlýyorlardý. Kasýtlý olarak getirdiðim bazý dinlere ait heykellerin önünde bulunur ve þarap getirip tak dim ediyorlardý. Gerçek bir Hýristiyan´ý, Ýsa´ya sövmeye zorlama nýn çok müþkül olduðu söylenir. Fakat bu arada bazýlarý Hýristi yan olduklarýný ve bazý günlerde güneþ doðmadan önce ibadet için bir araya gelip Ýsa´ya övgüde bulunmak maksadýyla þiirler oku duklarým itiraf edîyorladý. Suç iþlemek deðil, hatta hýrsýzlýk etme­mek, adam Öldürmemek, zina yapmamak ve ahidlerine vefa et mek maksadýyla bir araya gelip anlaþtýklarýný da itiraf ediyorlar dý. Hýristiyan Kilisesi´ne hizmetçilik ettikleri söylenen iki kadýna iþkence yapmak zorunda kaldým. Þu da var ki, ben asýlsýz hurafe­lerden baþka hiçbir þeye karþý durmadým."

Hýristiyanlar´a karþý zulüm ve iþkenceler gerçekten fazlalaþ mýþtý. Ýmparator Neron, Hýristiyanlar´ý yakarak aralarýnda geziniyordu. Üzerlerine zift döküyor ve ateþe veriyordu. Törenlerinde bu gibi kimseleri meþale olarak kullanýyordu, imparator Dakaldi-yonos, Mýsýr´daki Hýristiyanlar´a aþýrý derecede iþkence yapýyor du. Onlarý çeþitli zulümlere tabi tutuyordu. Mýsýr´daki Hýristiyan-lar´ýn kökünü kazýyordu. Tarih bu iþkenceleri, Kýptî milletinin ta rihinin baþlangýcý olarak kabul etmiþtir.

Hýristiyanlara karþý uygulanan iþkenceler son bulduktan son ra ihtilaflar da aþýrý bir þekilde ortaya çýktý. Tevhid fikrinin kalýn týlarý Ariyos´un dili ile ortaya çýkýyordu. Doðu kiliselerinin ve Fi listin´deki kiliselerle Mýsýr´daki kiliselerin çoðu ondan yana ol muþlardý.

Ýmparator Konstantin, Hýristiyanlýk´a girmek istediði miladi 325 yýlýnda Ýznik Konsülü´nü topladý. Konsüle giren üyelerden 318´i, Ýsa Peygamberin tanrýlýðýný ilan etti. Konstantin de bu üye lerin görüþlerini kabu] etti. Oysa baþlangýçta Konsül´e giren üye lerin sayýsý 2048, ya da daha fazlaydý. Ama o, Hýristiyanlýk´ý felse feye ve putperestliðe yakýn olacak þekilde deðiþikliðe uðratmak ve sadece Hýristiyanlýk adýnýn ortada kalmasýný saðlamak istedi. Putperestliðe karþý savaþarak bir tevhid inancý olan Hýristiyanlýk dininin özünü ortadan kaldýrmak istedi.

Hýristiyanlýk´ý asli manasýndan uzaklaþtýran bu Konsül´ün ar kasýndan, bazý Konsüller daha tertiplendi. Bunlardan ilki miladi 381 yýlýnda yapýlan Konstantiniyye Konsülü olmuþtur. Bu kon sülde ülûhiyet makamýna Ruhül Kudüs unsuru da eklenmiþtir. Böylece, önceki sayfalarda iþaret ettiðimiz modern Eflatuncu-luk´un öðeleri tamamlanmýþ oldu.

Ama öyle görülüyor ki, Ýznik Konsülü´nün, Hz. Ýsa´nýn tanrýlýðý konusunda vermiþ olduðu karar, zihinlere yerleþmiþ deðildir. Bundan sonra Nastoris ortaya çýkarak Ýsa´nýn gerçekten tanrýnýn oðlu olmadýðýna inanmýþtýr. Tanrýnýn oðlu olduðu konusunda ile ri sürülen görüþün mecazi oldupunu ifade etmiþtir. Çünkü Ýsa, tanrýlýk bakýmýndan deðil, nimef. ve sevgi bakýmýndan onun oðlu dur. Miladi 431 yýlýnda Efes Konsülü, bu görüþü iptal etmek ve bu iddiayý ileri sürenleri tekfir etmek için toplanmýþtýr.

Bundan sonra parçalayýcý ve bölücü ihtilaflar birbirini takip et miþtir. Bazýlarýna göre Meryem, insan olan Ýsa´yý doðurmuþ, son ra Lahuti alemlere mensup olan oðulluk atmosferinin içine gir miþtir. Lahutilik ve Nasutilik, ya da insanlýk ve tanrýlýk sýfatýnýn Ýsa´da bulunduðunu ifade etmiþlerdir. Oðul ise bu iki sýfatýn topla mýdýr. Kýsacasý bu, teslis inancýný oluþturan unsurlardan biridir.

Diðerleri ise, Ýsa´nýn kendisinde lâhutî unsurun cisimleþtiði tek tabiat olduðunu, Meryem´in ise hem insan ve hem tanrýyý bir arada doðurduðunu söylemiþlerdir. Mýsýr kilisesi inanç olarak, tabiat birliðini ve Meryem´in de onunla birlikte Ýsa´yý doðurmuþ olduðu nu benimsemiþtir. Böylece iki taraf arasýndaki ihtilaf þiddetlen miþtir. Tartýþmalar aþýn denecek kadar ileriye gitmiþtir. Her tar týþma ise, itikadý gevþetir ve gücü zayýflatýr. Bütün bu tartýþmalar beþinci ve altýncý miladi yüzyýllarda þiddetlenmiþtir.

Böylece iki noktayý rahatlýkla ortaya koyabiliriz:

1- Miladi 6. yüzyýlda nefislere yerleþen bir inanç yoktu. Bir ta kým inançlar ortaya atýlýyor, bunlar benimseniyor ve taassup hali ne geliyordu. Fakat bu taassup, inancýn güçlülüðüne iþaret etmi yordu. Aksine söz konusu taassup bireysel sapýklýðýn ve tek taraflý bir bakýþýn eseriydi. Melikiier´in, Yakubiler´e karþý taassuplarý da bu çerçevedeydi. Çünkü bu taassuplar, tek taraflý çarpýk anlayýþla rýn sonucuydu. Egemen olan iman ve inanç gücü deðil, taassuptu.

2- Miladi 6. yüzyýlda nefisler, saðlam ve mantýki delillere dayalý sahih inancý kabul etmeye hazýr durumdaydý. Özellikle tereddüt içinde bulunan düþünceler, vehim ve kuruntu haline gelmiþlerdi. Aklen ayýrdedilemeyen ve aklýn süzgecinden geçemeyen sözler ha line gelmiþlerdi. Bu gibi görüþler istikrar bulamamýþlardý. Taas suplarýndan ötürü bazý kimselerin fikirleri seyyar ve her kýlýða gi rebilen düþüncelere dönüþmüþtü. Nitekim bu durum, daha sonra larý Hýristiyanlarca Yahudiler arasýnda da görülmüþtür.

ALLAH´ýn elçisi Ýsa Peygamber´in getirmiþ olduðu gerçek Hýristi-yanlýk´ý bir kenara atan tahrife uðramýþ Hýristiyanlýk´m kalplere istikrarsýzlýk ve sabit olmayan bir tereddüt yerleþtirmiþ olduðunu görmekteyiz.

Roma´mn putlarý tesirlerim yetirdikleri zaman putperestliðin ortasýna öyle bir din yerleþtirdiler , bu dinin bir kýsmý Tevrat hü kümlerinden alýnmýþtý. Ancak Ýncil´e muhalif olan Tevrat hüküm lerini almýþlardý. Ayrýca putperestliðin de bir kýsmým alarak bu ye ni dine ilave etmiþlerdi. Fakat gerçek dinden hiçbir þey almýþ deðil lerdi. Bu yeni dinsel bileþim yerleþemedi. Bilakis insanlarýn kalp lerine korkunç bir ýzdýrap ve istikrarsýzlýk getirdi. Bu durum altýn cý miladi asrýn sonlarýna kadar devam etti. O zamanlar insanlarýn kalpleri yeni bir dini kabul etmeye hazýr hale gelmiþti ki bu yeni din de gerçek dindi.

Ynt: Felsefede Teslis By: ceren Date: 02 Mart 2021, 18:02:12
Esselamu aleyküm.rabbim razi olsun bilgilerden kardeþim...
Ynt: Felsefede Teslis By: Sevgi. Date: 03 Mart 2021, 02:10:36
Aleyküm selam. Bilgiler için Allah razý olsun kardeþim. Rabbim bizleri hayýrlý kul eylesin inþaAllah..
Ynt: Felsefede Teslis By: Bilal2009 Date: 04 Mart 2021, 15:14:31
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan