Makale Dünyasý
Pages: 1
Ayetlerin Inis Sebebi ve Gecerliligi.. By: ezzehraveyn Date: 04 Kasým 2009, 22:28:16
AYETLERÝN ÝNÝÞ SEBEBÝ VE GEÇERLÝLÝÐÝ


EBUBEKÝR SÝFÝL


En son bid’at mezheplerden birisi olan “ modernizm”in temsilcilerinin, Kur’an’ýn “tarihsel” bir kitap olduðunu, yani ihtiva ettiði hükümlerin 7. yüzyýla ait olduðunu, bugün için geçerliliðinin bulunmadýðýný söylemesi, en baþta sakat bir “Allah inancý” taþýdýklarýný gösterir.

Günümüzde birçok itikadî bid’at fýrkasý mevcut. Bu fýrkalardan kimisi geçmiþten beri varlýðýný sürdürüyor (Þia gibi); bir kýsmý ise evvel yok idi, yeni çýktý.

 

“ Modernizm ” denen düþünce akýmý, iþte bu nevzuhur bid’at fýrkalarýnýn baþýnda geliyor. Bu cereyanýn mümessillerinin Kur’an , Sünnet, Fýkýh, Kelam… ve diðer sahalarda Ehl -i Sünnet çizgiye aykýrý düþen bir hayli görüþleri mevcut.

Modernistlerin , adýna “tarihselcilik” dedikleri bir anlayýþlarý var ki, bu yazýnýn konusunu iþte bu anlayýþ oluþturuyor.

Ebu Leheb öldü ama…

Tarihselcilik görüþünü benimseyen modernistler , Kur’an ayetlerinin sadece indikleri dönemin meseleleriyle ilgilendiðini, dolayýsýyla bugüne hitap etmediðini söylerler. Mesela Tebbet Suresi hakkýnda þunlarý duyarsýnýz tarihselcilerden: “Bu surede Ebu Leheb ve karýsý anlatýlýyor. Oysa bugün ne Ebu Leheb ver, ne de onun “odun hamalý” karýsý. Öyleyse Ebu Leheb’in ve karýsýnýn hayatta olduðu dönem için anlamlý olan bu sure, bugün bize hitap etmiyor demektir…”

Tarihselcilere göre Yüce Kitabýmýz’ýn sadece indirildiði döneme ait kiþi ve olaylarla ilgili ayetleri deðil, hüküm bildiren, emir ve yasak getiren ayetleri de böyledir; yani bugüne hitap etmez; miadýný doldurmuþ ve geçerliliðini yitirmiþtir!

Böyle bir düþüncenin Kur’an ayetlerinden onay almayacaðý ve sadece Ehl -i Sünnet itikadýna deðil, diðer birçok itikadî fýrkanýn inancýna göre de, insaný son derece tehlikeli noktalara sürükleyeceði açýktýr. Ancak meselenin bu yönü baþlý baþýna ayrý bir yazýnýn, hatta kitap hacminde çalýþmalarýn konusu olacak kadar geniþ olduðundan, biz burada meselenin sadece bir boyutu üzerinde duracaðýz.

Ýniþ sebebi-vahiy iliþkisi

“Sana Allah yolunda neleri infak edeceklerini soruyorlar…” (Bakara, 219)

“Sana yetimler (hakkýnda nasýl hareket edeceklerin)i soruyorlar…” (Bakara, 220)

“Sana ‘Azap hak mýdýr?’ diye soruyorlar…” (Yunus, 50)

Rasul -i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e sorulan bir soru veya meydana gelen bir olay ( sebeb -i nüzul) üzerine inen bu ve benzeri ayetleri okuduðumuzda, aklýmýza bir an için dahi olsa þöyle bir düþünce geliyor mu: “Eðer nüzul sebebini teþkil eden o soru sorulmamýþ veya o olay meydana gelmemiþ olsaydý bu ayet inmeyecekti.”

Eðer bu soruya cevabýmýz “evet” ise, o takdirde Allah Tealâ’nýn ilmi, kelamý, takdiri ve bütün bunlarla iliþkili olan Levh -i Mahfuz konusunda daha fazla bilgiye muhtacýz demektir.

“Allah Tealâ’nýn ilmi ezelî ve mutlaktýr” dediðimizde kasdettiðimiz þudur: Yüce Rabbimiz olmuþ-bitmiþ þeyleri, þu anda olmakta olanlarý ve yakýn ve uzak gelecekte olacak olanlarý ayný þekilde bilir. O’nun bilmesi, bilmenin tam ve nihaî halidir, yani mutlaktýr. Yani O’na gizli kalan hiçbir þey yoktur ve O’nun ilminde “ana hat” veya “detay/ayrýntý” diye bir ayrým yoktur; O her þeyi ayný seviyede ve ayný þekilde bilir.

Dolayýsýyla Cenab -ý Hak, nüzul sebebini teþkil eden olaylar meydana gelmeden veya sorular sorulmadan önce, onlarýn olacaðýný ve sorulacaðýný ezelden beri biliyordu. Bu ezelî ve mutlak bilgi, olayýn meydana geliþ veya sorunun soruluþ tarzýný ve zamanýný ihtiva ettiði gibi, ona indirilecek cevabý da ihtiva eder.

Öte yandan yine biliyoruz ki, Yüce Allah’ýn bütün sýfatlarý gibi “Kelam” sýfatý da ezelîdir. Bu sebeple bizler Kur’an -ý Kerim’e “Kelam-ý Kadîm ” (yani ezelî kelam, kadim söz) deriz. Kur’an -ý Kerim de Allah Tealâ’nýn kelamý olduðuna göre, belli bir nüzul sebebi üzerine indirilen ayetlerin de ezelden beri mevcut olduðu kendiliðinden anlaþýlýr.

Þu halde herhangi bir olay ( sebeb -i nüzul) üzerine vahyin inmesi hadisesini þu þekilde izah etmek gerekiyor:

Allah Tealâ’nýn , meydana geleceðini ezelden beri bildiði bir olay, günü-saati geldiðinde vuku buluyor, olayý yaþayan kiþi Efendimiz s.a.v.’e gelerek baþýndan geçen hadisenin hükmünü soruyor ve bunun üzerine, ezelî kelamýn o olaya taalluk eden kýsmý bir ayet olarak indiriliyor.

Levh-i Mahfuz’un mahiyeti

Peki vahyi indiren Cebrail a.s. onu nereden alarak Efendimiz s.a.v.’e getiriyordu? Kur’an’da þöyle buyurulur :

“Hayýr, (sana vahyedilen ) o (kitap), kadri pek büyük bir Kur’an’dýr . Ki Levh-i Mahfuz’dadýr .” ( Bürûc , 21-22 )

“… ki bu, hakikaten çok deðerli bir Kur’an’dýr ; korunmuþ bir Kitap’ta Levh-i Mahfuz’da) dýr .” (Vâkýa, 77-78 )

“Doðrusu biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur’an kýldýk ki, akýl erdiresiniz. Þüphesiz o, katýmýzda bulunan Ana Kitap’tadýr. Þaný yücedir, hikmetle doludur.” ( Zuhruf , 4)

Bu ayetler, Kur’an ayetlerinin Levh -i Mahfuz’da bulunduðunu ifade etmektedir. Öyleyse þunu anlýyoruz ki, Cebrail a.s ., Rasul -i Ekrem s.a.v Efendimiz’e getirdiði Kur’an ayetlerini, Levh -i Mahfuz’dan almaktadýr. Ve yine þunu anlýyoruz ki, Kur’an ayetleri, peyderpey nazil olurken, hatta nüzul sürecinden çok daha önceleri Levh -i Mahfuz’da bir bütün olarak mevcuttu.

Öyleyse belli bir nüzul sebebi üzerine inen ayetlerin, o nüzul sebebi meydana gelmeden önce de aynen var olduðunu söylemek durumundayýz.

Þu halde ayetin “varlýðý” deðil, sadece “nüzulü” sebebe baðlý olarak düþünülmelidir. Tarihselcilerin yanýldýðý nokta iþte burasýdýr…

Evrenin kader defteri

Kur’an’da bulunan baþka birçok ayetten, Levh -i Mahfuz’da Kur’an dýþýnda baþka nelerin bulunduðunu öðreniyoruz.

“Hem yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadýyla uçan hiçbir kuþ yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasýnlar. Biz Kitap’ta hiçbir eksik býrakmamýþýzdýr. Sonra hepsi toplanýp Rabblerinin huzuruna getirilecekler.” ( En’am , 38)

“Fakat yeryüzünün onlardan neyi eksilttiði bizim malumumuzdur. Bizim katýmýzda hýfzedici bir Kitap vardýr.” (Kaf, 4)

“Ne zaman sen bir iþte bulunsan, ne zaman Kur’an’dan bir þey okusan ve siz ne zaman bir iþ yaparsanýz, o iþe daldýðýnýz zaman biz mutlaka üstünüzde þahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre aðýrlýðýnca bir þey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüðü ve daha büyüðü yoktur ki, apaçýk Kitap’ta bulunmasýn.” (Yunus, 61)

“Ýnkârcýlar, “Kýyamet bize gelmeyecek” dediler. De ki: Hayýr! Gaybý bilen Rabbim hakký için o mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarý bir þey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüðü de þüphesiz apaçýk Kitap’tadýr .” ( Sebe ‘, 3)

“Ne kadar ülke varsa hepsini Kýyamet gününden önce ya helâk edecek veya en çetin biçimde azaplandýracaðýz . Bu, Kitap’ta yazýlý bulunuyor.” ( Ýsra , 58)

“Allah dilediðini siler, dilediðini de sabit býrakýr. Ana Kitap O’nun katýndadýr.” ( Ra’d , 39)

“ Gaybýn anahtarlarý O’nun katýndadýr. Onlarý ancak O bilir. Karada ve denizde olaný bilir. Düþen yapraðý, yerin karanlýklarý içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaþ ve kuru ne varsa apaçýk bir Kitap’tadýr .” ( En’am , 59)

Bu ayetler, kâinatta bulunan her þeyin, zerrelerden kürelere, yerin derinliklerinden, bize sonsuz gibi gelen uzayýn dipsiz karanlýðýna kadar, nerede ne olmuþ, oluyor ve olacak ise hepsinin bilgisinin en ince detayýna kadar, sebepleri ve sonuçlarýyla Levh -i Mahfuz’da kayýtlý bulunduðunu haber vermektedir.

Allah Tealâ’nýn ilminin sýnýrý yoktur

“De ki: “ Rabbim’in sözlerini yazmak için derya mürekkep olsa ve bir o kadarýný da ilave etsek, Rabbim’in sözleri tükenmeden deniz tükenirdi.” ( Kehf , 109)

Bu ve daha birçok ayetin açýkça ifade ettiði gibi, Yüce Rabbimiz’in ilmi için bir sýnýr tayin etmek hiçbir varlýðýn haddi deðildir.

Hal böyleyken en son bid’at mezheplerden birisi olan “ Modernizm”in temsilcilerinin, Kur’an’ýn “tarihsel” bir kitap olduðunu, yani ihtiva ettiði hükümlerin 7. yüzyýla ait olduðunu, bugün için geçerliliðinin bulunmadýðýný söylemesi, en baþta sakat bir “Allah inancý” taþýdýklarýný gösterir.

Zamanýn baþýndan sonuna kadar ve mekânýn her boyutunda olmuþ ve olacak her þeyin bilgisine sahip olan Yüce Allah’ýn, insanlýða gönderdiði son vahyin 21. yüzyýl insaný hakkýnda “geçerliliðini yitirmiþ” olduðunu ileri sürmek mümkün deðildir. Böyle bir þey söyleyebilmek için, Allah Tealâ’nýn ilminin -hâþâ- sýnýrlý olduðuna inanmak gerekir ki, böyle bir düþünce sahibinin dinden çýkmasýna sebep olur.

Bir de, dünyadaki, hatta sadece dünyadaki deðil, evrenin herhangi bir yerindeki herhangi bir olayýn, henüz meydana gelmeden önce Levh -i Mahfuz’da kayýtlý bulunduðu gerçeðini hesaba kattýðýmýzda, yukarýdaki düþüncenin en baþta Kur’an’a aykýrý olduðu daha iyi anlaþýlmýþ olacaktýr.

Bir diðer ifadeyle, belli bir nüzul sebebi üzerine indirilen ayet de, onun iniþine sebep kýlýnan olayýn meydana geleceðine dair bilgi de ezelden beri Levh -i Mahfuz’da kayýtlý olduðundan, doðru olan þöyle dü þ ünmektir :

Zaman bizi baðlar, Cenab-ý Hakk’ý deðil

Herhangi bir olayý, meydana geldiði tarihle baðlantýlý düþünmek insana mahsus bir tavýrdýr. Çünkü bizler, zamandan ve mekândan baðýmsýz düþünemiyoruz. Oysa Allah Tealâ için dün de, bugün de yarýn da birdir. Zaman O’nun yarattýðý bir þeydir; O’nun ilmini ihata edemez, kuþatamaz, etkileyemez. Bizler sadece geçmiþe ve bugüne ait þeylerin malumatýna (hatta onlarýn da cüz’i bir kýsmýna) sahip iken, Allah Tealâ bütün zamanlarýn ve bütün mekânlarýn, hatta zaman ve mekân ötesinin ( gaybýn ) bilgisine sahiptir.

Dolayýsýyla bizim, “tarihin belli bir dönemine ait” olarak gördüðümüz þeyler ile bugüne ait gördüðümüz þeyler, aslýnda bizim sýnýrlý deðerlendirmemize göre böyledir. Allah Tealâ nezdinde ise bunlar arasýnda hiçbir fark yoktur.

Mukaddes Kitabýmýz’ýn tamamýnýn veya bir kýsým hükümlerinin artýk geçerliliðini yitirdiði iddiasýný bir de bu en temel akaid bilgisine göre deðerlendirmek gerekir. Açýkça görülüyor ki, bu tarz iddia sahiplerinin asýl sorunu Allah tasavvuruyla alakalýdýr.

 

Kaynak: SEMERKAND DERGÝSÝ
 

Ynt: Ayetlerin Inis Sebebi ve Gecerliligi.. By: Hadice Date: 24 Ocak 2011, 23:22:45
Emeðia saðlýk kardeþim.....
Rabbim bizi Kuran'dan ayýrmasýn..Kuran'ý bize dünyada arkadaþ kabirde yoldaþ sýrat üzerinde nur eylesin...
Kuran bizden þikayetci deðil þahitci olsun..

radyobeyan