Dini Hikayeler
Pages: 1
Veysel Karani-1 By: kardelen_vuslat Date: 18 Ekim 2009, 13:51:25
Karen'de parlayan pýrlanta ....

Efendimiz'in (Sallallahü aleyhi ve sellem) bilinen iki hýrkasý vardýr. Bunlardan biri Kaside-i Bürde'nin yazarý büyük þair Kaab bin Züheyr'e verilir ki, Topkapý Sarayý'ný ziynetlendirir. Diðeri de Kareli Üveys'e gönderilir. Hasýlý bu iki kutlu miras da Ýstanbulumuz'a nasip olur. Belki de ona bu yüzden Ýslambol derler... Kimbilir? Peki siz Karen adýnda bir yer duydunuz mu? Yalaný yok ya, ben duymamýþtým. Ta ki Veysel Karani hakkýnda bir þeyler okuyana kadar.

Karen, Yemen taraflarýnda adý bilinmedik bir beldedir. Etrafý kum daðlarý ile çevrilidir, kuraktýr, çoraktýr. Ortalýkta birkaç kuyu vardýr, üç beþ aðaç. Sonra hepsi birbirine benzeyen toprak damlý evler... Sadece develerin ve bedevilerin yaþayabildiði bu kavurucu coðrafyanýn sakinleri kervan aðýrlamakla geçinirler. Bir þey ekip biçmezler, hayvanlarýný ise Üveys isimli bir çobana emanet ederler.

Üveys garip biridir. Dünyadadýr, ama ne dünyalýðý vardýr, ne de dünyalýk gibi bir kaygýsý. Güttüðü develer için ücret istemez. Verenden alýr, vermeyene sormaz bile. Adý üzerine çobandýr iþte, fakirdir. Ama iþ cömertliðe geldi mi onunla yarýþmak kimsenin harcý deðildir. Paylaþacak çok þeyi yoktur, ama hayýrda daima baþý çeker.

Üveys, bizim bildiðimiz ismi ile Veysel Karani Hazretleri mütevazý yaþar. Ama halinden memnundur. Sessiz, dostlarý arasýnda yalansýz, dolansýz bir hayat sürer. Issýz vadilerde, kaya kovuklarýnda ibadet eder. Ýnsanlar ona hep divane gözüyle bakarlar, ama aldýran kim?

ANASININ KÖLESÝ

Mübareðin çok yaþlý bir annesi vardýr. Hem kör, hem de kötürümdür. Veysel Karani onun eli ayaðý, gözü kulaðýdýr. Yedirir, içirir, yýkar, paklar. Kadýncaðýza bebek gibi bakar. Ne derse, ama ne derse yapar. En olmayacak arzularýný bile ikiletmez. Bir yüz ifadesinden bin mânâ çýkarýr ve hepsini de getirir yerine. Tabiri caizse, anasýna kölelik eder.

Veysel Karani Hazretleri haram bilmez, yalan söylemez. Hoþ, sahrada bir baþýna dolanan böylesi bir insanýn günaha girme þansý da azdýr ya. O, gün boyu zikreder, af diler. Ümmet-i Muhammede dua eder. Ama en bilinen özelliði Allah ve Resulüne duyduðu tarifsiz aþktýr. Veysel Karani'nin tek arzusu vardýr. Yüzü suyu hürmetine kainatýn yaratýldýðý Server'i görebilmek. Efendimizi düþündükçe burnunun direði sýzlar, yüreði bir hoþ olur. Yumruk iriliðinde bir þeyler gelir, oturur boðazýna. Hani o, anlaþýlamayan ve anlatýlamayan þeyler.

Ve gün gelir muhabbet ve Muhammed kelimeleri yüreðinde buluþur, dýþarý taþar. Efendimizin hasreti kor olur, ciðerini yakar. Onu bir kez, ama bir kez görebilse, bir solukluk olsun sohbetinde bulunabilse ve adýna sahabe denilen kutlu kadroya katýlabilse...

Annesi itiraz etmese de, bu yolculuða razý deðildir. Omuzlarýný kaldýrýp boynunu büker. Mahzun bir üslupla 'Ýstiyorsan git!' der, 'Git bakalým, beni kime emanet edeceksen?' Doðrusu onu býrakabileceði kimse yoktur. Bu yaþlý kadýna incitmeden kim bakabilir ki? Onun nazýný kim çeker sonra?

HASRETÝNÝ YÜREÐÝNE GÖMER

Üveys hasretini yüreðine gömer. Bir daha bu konuda tek kelime etmez. Ama o günden sonra daha fazla aðlar, daha fazla yalvarýr. Aþkýný kayalara, kumlara, anlatýr. Kuþlarla, develerle dilleþir, serin seher yeliyle selâmlar yollar Haremeyn'e. Ve ufuklar perde perde açýlýr, daðlar çekilir aradan. Artýk o günboyu ibadet eder, sürüyü melekler bekler. Hayvanlar mý? Ýnanýn muma döner.

Evet Üveys, Allah Resulünün muhteþem sohbetine (madde planýnda) eriþemez, ama mânâ aleminde çok þeye kavuþur. Efendimizle aralarýnda imrenilecek bir dostluk baþlar. Hoþ onlar için mesafelerin ne önemi vardýr. Öyle ya alan uygun, veren olgun olduktan sonra 'feyz' nehir olur akar.

Serveri Kainat zaman zaman mübarek yüzlerini Karen taraflarýna döndürür ve 'Yemen cihetinden rahmet rüzgarlarý esiyor' buyururlar, 'Ýhsan ve iyilikte Tabiinin en iyisi Üveys-i Karni'dir!'

MÜJDELER

Yine Efendimiz buyururlar ki: 'Ümmetimden bir kimse vardýr ki, Kýyamet günü Rabia ve Mudar kabilelerinin koyunlarýnýn kýllarý adedince insana þefaat edecektir.' (ki bu iki kabile sürülerinin çokluðu ile tanýnýrlar)
Eshab-ý kiram sorar:
- Ya Resullallah kimdir bu nasipli?
- Allahýn kullarýndan biri.
- Peki adý nedir?
- Üveys!
- Ya memleketi?
- Karen!
- O sizi gördü mü?
Efendimiz mânâlý mânâlý gülümser, 'Baþ gözü ile hayýr!' derler. Sahabeden 'Hayret!' diyenler olur, 'Size böylesine aþýk olan biri nasýl oluyor da koþmuyor huzurunuza?' Efendimiz izah eder: - Onun gelmemesi de bana olan baðlýlýðýndandýr. Ýhtiyar bir annesi vardýr. Ýman etmiþtir. Ancak gözleri görmez, hareket edemez. Üveys gündüzleri deve çobanlýðý yapar, kazandýðýný annesine harcar'.
Hazret-i Ebubekir sorar:
- Ya Resulallah biz onu görür müyüz?
Efendimiz mübarek kafalarýný 'ne yazýk ki hayýr' manasýnda sallar, 'Sen göremezsin' buyururlar, ama Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali'ye dönüp müjdeyi verirler: 'Onu, siz göreceksiniz!' Sonra bir bir vasýflarýný tarif ederler ki, bu iþaretlerden biri avucunun içindeki gümüþi beyazlýktýr.

'Aþýk için zaman geçmez' derler, ama aradan yýllar geçer. Hani o dakikalarý asýrlaþan yýllar... Efendimiz hayatlarýnýn son soluklarýný aldýklarý demlerde mübarek hýrkalarýný çýkarýr ve 'Bunu Üveys-i Karni'ye verin!' buyururlar.

Resullullah'ýn (Sallallahü aleyhi ve sellem) dar-ý bekaya göçmelerinin ardýndan Hazreti Ömer ve Hazreti Ali yollara düþer, Veysel Karani'nin izini bulurlar. Ahali böylesine þerefli iki kimsenin böylesine köhne bir yeri ziyaretine mânâ veremez. Hele 'Üveys'i arýyoruz!' cümlesine çok þaþýrýrlar. 'O divanenin tekidir' derler, 'Ýnsanlardan kaçar. Kimseyle konuþmaz, kimseye karýþmaz. Aðladýklarýmýza güler, güldüklerimize aðlar. Neþe nedir bilmez. Aradýðýnýz sakýn baþka biri olmasýn!'
Hazret-i Ömer dikkatle dinler, 'Bilakis!' der, 'Aradýðýmýz o olmalý!'

Karenliler iki þanlý sahabenin önüne düþer, onlarý Arne Vadisi'ne getirirler. Veysel Karani'yi namaz kýlarken görürler. Develer akýllý uslu dolanmakta, çobanlarýný üzecek hareketlerden sakýnmaktadýrlar. Namazý biten Üveys misafirlerine döner. 'Hoþgeldiniz!' der. Hazret-i Ömer önce müsafaha eder, sonra gülümseyerek sorar 'Kimsin sen?'
- Abdullah! (Allah'ýn kulu)
- Evet hepimiz Abdullah'ýz, ama seni ne diye tanýrlar?
- Üveys derler.
- Sað elini açar mýsýn?
Açar. Efendimiz'in belirttiði iþaret ayan beyan ortadadýr. Büyük sahabe 'Ben Hattapoðlu Ömer'im' der, 'Arkadaþým Ali bin Ebu Talip!'
Vadiyi kýsa ama mânâlý bir sessizlik kaplar. Sükutu yine Hazreti Ömer bozar: - Efendimiz sana selâm ettiler ve mübarek hýrkalarýný gönderip buyurdular ki 'Alýp giysin, ümmetime dua etsin!'




radyobeyan