Hz. Peygamber'den Ermenilere mektup By: selsebil Date: 15 Ekim 2009, 22:12:11
Erzurum Üniversitesi’nde bulunan Hz. Peygamberin Anadolu’daki Ermenilere verdiði ahidnameyi istifadenize sunuyoruz; Türkiye-Ermeni iliþkilerinin konuþulduðu bugünlerde Hz. Peygamberin Anadolu’daki Ermenilere gönderdiði vesikasý istifadenize sunuyoruz. Erzurum Üniversitesi, Ýslamî Ýlimler Fakültesi Kütüphanesinin Ýslam Tarihi bölümünde bulunan Arapça belge Prof. Dr. Ýhsan Süreyya Sýrma tarafýndan bulundu ve Hindistanlý ünlü alim Muhammed Hamidullah tarafýndan “El-Vesâiku’s Siyâsiyye” kitabýnda yayýmlandý. Vesikanýn üstüne daha sonra Osmanlý döneminde, Âmid (Diyarbakýr) þehri yargýcý Molla Çelebi diye tanýnan Muhammed bin Ali ile Ruha (Urfa) yargýcý Nakî Fazlýzâde'nin mühürleri basýlmýþtýr.
Ýþte o tarihi vesika;
Esirgeyen baðýþlayan ALLAH adýyla
ALLAH bize bereketlerinden bolca versin. Bu, mübarek bir yazýdýr. ALLAH'ýn emriyle, bizimle zimmet akdi yapmalarýndan ve Ýslam'ýn korumasý altýna girdikten sonra Ermenilerden bir grubun talebi üzerine yazýlmasýna izin verdim: ALLAH, Ýslam'ýn adýný yüce kýlsýn. Bütün ehli milleti Ýslamý (müslümanlarý), bunun gereðine göre hareket etmeye, mantýk ve medlulüne (sözüne ve özüne) baðlanmaya mecbur ettim. Bu, dindaþým müslümanlarýn, kendilerine ALLAH'ýn ahdini, misakýný ve zimmetini, peygamberlerinin, elçilerinin, seçtiklerinin, önceki ve sonraki müslümanlar arasýndaki velilerin zimmetini istemelerinden hemen sonra olmuþtur. Benim bu zimmetimi ve misakýmý, ALLAH, peygamberlerden ve mukarrebûn meleklerden itaat konusunda almýþtýr.
ALLAH'ýn ahdine vefa, sýnýrlarda ve bölgelerinde kýyamet gününe dek, doðu ve batýnýn her yöresinde yanýmdaki yardýmcýlarým ve taraftarlarýmla, ister uzakta, isterse yakýnda olsunlar, ister barýþ yoluyla, isterse savaþ sonucunda itaat etsinler, nerede olurlarsa olsunlar onlarý korumam, güvenliðini saðlamam, kendilerine, kiliselerine, manastýrlarýna, ruhbanlýk merkezlerine, ister daðda, vadide ve maðarada, isterse yerleþim yerinde ve ovada olsunlar ibadet ve taat merkezlerine gelecek zararlarý önlemem, ister karada ve denizde, isterse batýda ve doðuda olsunlar dinlerini ve mülklerini, kendimi, yakýn çevremi ve dindaþým mü'min ve müslümanlarý koruduðum biçimde korumam, onlardan her türlü eziyet ve kötülüðü gidermem, benim ve benimle birlikte Ýslam yurdunu savunanlarýn yanlarýnda yer almalarý gayesiyle baþlarýna kötülük gelmemesi için koruma ve gözetleme görevinin gereði olarak her türlü düþmana karþý savunarak arkalarýnda olmam sonucunda gerçekleþir.
Aynca, ahid ehlinin harâc türünden yüklendikleri ölüm derecesindeki ezayý onlardan uzaklaþtýrmalýyým; ancak hiçbir baský ve zorlama olmaksýzýn gönüllü olarak vermeleri hariç. Ýslam’a zorlanmazlar. Hiçbir piskopos görevinden alýnmaz, Hýristiyan biri dininden vazgeçirilmez, rahip ruhbanlýktan, gezgin gezisinden alýkonmaz. Eski kiliselerinden hiçbiri yýkýlmaz. Ne kiliseleri, ne de evleri cami veya Müslümanlarýn evine döndürülmez. Ruhbanlýk ve piskoposluk engellenmez, yün giymek ve satýþ yapa geldikleri yerlerde at pazarý kurmalarý yasaklanmaz. Müslümanlara yardým ve beytülmale (devlete) destek olarak verilen cizyeleri, her yýl için dört dirhem ve bir Herat iþi giysinin üzerine çýkarýlmaz. Giysi vermeleri kolay deðilse, bedelini vermeye zorlanmazlar, ancak gönüllüce verebilirler. Karada ve denizde, mücevher çýkarmak için dalýþ yapan, altýn ve gümüþ ticareti yapanlar gibi büyük ticaret yapan kiþilerden bile olsalar, mukim olan her birinin ödeyeceði bütün cizye budur. Yolculara ve yeri bilinmeyenlere, elinde miras olmasý dýþýnda hiçbir þey gerekmez, bu durumda benzerinin ödediðini öder. Karada ve denizde kimseye elkonmaz, zulüm yapýlmaz, haksýzlýða uðratýlmaz.
Müslümanlarla birlikte savaþa çýkmaya ve keþif gücü olarak düþmanla karþýlaþmaya zorlanmazlar. Çünkü onlarýn savaþma yükümlülüðü yoktur. Ýslam’ýn korumasýnda olmalarý için onlara zimmet verilmiþtir. Ancak gönüllü olarak savaþa katýlabilirler. Onlara ancak en iyi þekilde davranýlýr, rahmet kanatlan gerilir, her zaman ve her yerde eza ve kötülük görmeleri engellenir, bir zalim onlara zulmederse, Müslümanlar onlara yardýmcý olmak zorundadýr. Baþlarýna bir iþ gelir veya hatta cinayet olursa, bu fiille düþmanlarý arasýna sulh (barýþ) yoluyla girilir. Sulh, kurallarýn temelidir. Yardýmsýz býrakýlmazlar, reddedilmezler ve ihmal edilmezler.
Onlar, Müslümanlarla ayný hak ve yükümlülüklere sahiptir. Nikâh yapmaya zorlanmazlar. Onlardan hiçbir aile, kýzýný bir müslümanla evlendirmeye zorlanamaz. Niþan yapmak istemezler ve evlendirmeye karþý çýkarlarsa, bu konuda zarara uðratýlmazlar. Çünkü bu, ancak onlarýn gönül hoþluðuyla ve rýzasýyla olur. Bir Hýristiyan kadýn Müslüman erkekle evliyse, ALLAH onu doðruya erdirinceye kadar dini konusundaki arzularýný yerine getirmekte rýzasýna uygun davranmalýdýr, onu Müslüman olmaya zorlayamaz. Ona Ýslam’ýn güzelliðini, diðerinin kötülüðünü anlatýr. ALLAH katýnda din, Ýslamdýr.
Kilise ve manastýrlarýnýn saygýnlýðý ve dini çýkarlarý için harcama yapmaya ihtiyaç duyarlarsa, zimmetlerine borç olarak yüklenmez, bilakis Ýslam toplumundan onlara bir ihsan ve lütuf olarak beytülmalden yardým edilir. Onlardan biri, Müslümanlara düþman olduðu halde, Müslümanlar arasýnda duramaz. Kendilerine düþman olarak, Müslümanlarýn arasýnda bulunmasý ise engellenemez. Kim bunlardan bir þeyde sýnýrý aþarsa, ALLAH'ýn elçisi Muhammed'in (s.a.) onlarla yaptýðý andlaþmaya aykýrý davranmýþ olur.
Dinleri konusunda onlara zimmetlerinde bazý þartlar belirlemiþtir: Bu þartlara baðlýlýk ve onlara belirlediklerine vefa göstermek. Buna göre onlardan biri, gizli ve açýkta müslümanlardan biri aleyhine düþman (ehli harb) birine casusluk yapamaz. Onlarýn evlerinde ve ibadethanelerinde, müslümanlarýn düþmaný oturamaz. Silah vermek suretiyle, düþmandan birine Müslümanlar aleyhine yardým edemez. Kalelerinde onlara bir mal emanet edilmez. (?) Ancak evleri yakýn olursa, bununla kendilerini savunurlar ve canlarýný korurlar.
Müslümanlardan hiç kimse onlarý gece ve gündüz kitaplarýný okumaktan alýkoyamaz. Yedikleri azýðý saðlamalarý engellenemez. Kendisi ve ailesi için bir yýllýk azýk biriktirmeleri (saklamalarý) da engellenemez. Onlardan biri mazlum olarak, Müslümanlardan biri yanýnda saklanmaya ihtiyaç duyarsa, Müslümanlar bu konuda ona yardýmcý olmalýdýr, umduðunda onu düþ kýrýklýðýna uðratmamalýdýr.
Müslümanlardan biri, onlarýn gizlerini öðrenirse, onlara eziyet veren her türlü kötülükten, uðradýklarý veya baþlarýna gelen zarardan koruma ve gözetme sözü verilmiþ olanlarý için gizlemek ve saklamak zorundadýr. Ruhban ve piskoposlardan hiçbiri ve diðer müminler, dinlerini öðretmekle meþgul olduklarý sürece, haraç vergisi ödemekle yükümlü tutulmaz. Hiç kimseye gücünün üstünde yüklenmez. (ALLAH, herkese gücüne göre yükler). Bu yazý, kýyamete ve dünyanýn sonuna dek, uyulacak ve baðlanacak bir belge olmalýdýr. Taraflardan hangisi bu þartlardan birini çiðnerse, ALLAH'a, elçisine ve Müslüman topluma aykýrý davranmýþ olur.
Bu andlaþma, sahabenin (r. anhüm) huzurunda yazýldý. Tanýklar þunlardýr: Ebu Bekir es-Sýddîk, Ömer bin el-Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebî Talib, Muaviye bin Süfyan, Ebu'd-Derdâ, Ebu Zer, Ebu Hureyre, Abdullah bin Þem'un, Abdullah bin Abbas, Hamza bin Abdilmut-talib, Ebu'1-Fadl Abbas, Talha, Sa'd bin Hâd, Sa'd bin Iyâd, Abdullah bin Þem'un, Sabit bin Kays, Zeyd bin Sabit, Zeyd bin Erkam, Üsâme bin Zeyd, Osman bin Maz'un, Ebu'd-Dâliye, Abdullah bin Amr bin el-Âs, Ammâr bin Yâsir, Ensel bin Malik, Mes'ud bin Ebî Talib.