Gurbeti katmerlemek By: aysegul999 Date: 30 Temmuz 2015, 17:05:24
GURBETÝ KATMERLEMEK
Ümmühan ATAK
Mayýs 2015 116.SAYI
Tatiller, düðün-dernekler, bayramlar gurbetçinin sýlaya kavuþmasý için sebeplerden sebep. Ýþte biri baþlýyor... Haftalar öncesinden alýnan -ve mümkünse ucuza gelen- biletler, eþe dosta tadýmlýk olsun diye alýnan birkaç çikolata, týka basa doldurulan bavullar, fermuarý kapanmadý diye son anda bavuldan çýkarýlan iki parça kýyafet... Pasaportun evde kalmamasý için milyon kere ve son dakikaya kadar yapýlan kontroller, küçük çocuklara yedek kýyafetler, yolda okunsun diye çantaya koyulan fakat aslýnda tek satýrýný okumak için bile hiç zaman bulunmayacaðý baþýndan beri bilinen kitaplar, dergiler... Evden telaþla ve hasarsýz çýkabilme çabalarý... Ocaða, elektriðe, peteklere son temas... Kapýyý kilitleyen kiþi olarak etrafa son bakýþ atma lüksü... Ýçinde hep, “Acaba bir þey unuttum mu?” kaygýsý ve tabii ki: çiçekleri evde býrakýyor olma ezikliðiyle birkaç saat sonra vatan topraklarýna basacak olma hevesinin çekiþmesi.
Havaalanýnda sýraya nerede girileceðini hep unutmak, (Pasaport hangi çantadaydý, sahi?) birkaç dakika sonra vatan topraklarýna inmiþ hissi verecek Türk yer hostesleriyle selamlaþmak, çocuðunun çenesinin o anda düþtüðünü ve önüne gelen herkesle konuþmaya baþladýðýný fark edip hüzünlenmek, (Oh, iyi! Bavulun aðýrlýðý sýnýrý aþmamýþ) bagaj tesliminden sonra kollarda ve zihinlerde beliren hafiflik, sýradaki kontrol için son hazýrlýk ve turnikeleri geçer geçmez arkaya dönüp uðurlamaya gelenlere el sallayýþ... Uðurlamaya gelen yoksa bile o son bakýþta birinin birine el sallayýþýndan nasiplenmek...
“-Ýþte pasaport, nüfus cüzdaný da lazým mý?
-Evet, lütfen.”
Artýk evdeki çiçekler ve prize takýlý kalma ihtimali olan ütü tamamen silindi. Koridorlar ve birkaç kapý numarasýndan sonra ulaþýlan uçakta, herkesin yerine geçip kemerleri baðlamasý kafi. Birazdan hostes herkese iki dilde “Ýyi yolculuklar” dileyecek ve iþte,
“-Hadi bildiðimiz dualarý okuyalým!
-Hatýrlat bi anne. Neydi?”
Bir çocuðun uçak seyahatinde hissettiklerini, bir çocukken yaþamayý isterdim. Þimdi anca “Anne bak, bulutlar halý gibi, arabalar karýnca gibi” derse bir þeyler beliriyor. Geç saatlere kadar bavul hazýrlamanýn yorgunluðunu uçakta atacaðýný düþünmek, kitap okumak kadar imkansýz. Çenesi düþük bir çocuðun caný sýkýlmasýn diye her sorusuna cevap vermeye çalýþan anne, “Ýniþe geçiyoruz” anonsunu bekledi ve nihayet duydu! Herkes iniþe hazýr (pasaportlar dahil). Ýstanbul’un uzaktan bakýnca birbirine girmiþ kutulara benzeyen þehir manzarasýna dalýþ ve kapanýþ! Ýþte ayaklar vatan topraklarýnda. Birazdan anneanne ve dedeye sarýlýnýp gözyaþlarý dökülecek ve eve geçilecek. Hepsi bu.
Memleketine on günlüðüne giden kimse herhalde bu on gün boyunca nefes alamadan koþturuyordur. Benimki de öyleydi. Haftalar öncesinden planlanan buluþmalar bile sekteye uðrayabiliyorsa en iyisi, anlýk buluþmalar düzenlemek. Komþular, akrabalar, arkadaþlar... Çikolatalarýn erimemesi iyi haber. Fakat hayret, çikolata getirmek artýk popüler deðilmiþ! Artýk büyük marketlerde dünyanýn bütün çikolatalarý satýlýyormuþ! (Oh, iyi! Arkadaþlarýmýn þu, þu, þu kadarý büyük marketlere pek uðramaz zaten) Hadi þimdi oðlumun aylardýr reklamýný görüp tadýný merak ettiði þekerlemeyi almaya gidelim. BÝM poþeti bence elime çok yakýþýyor (Birkaç tanesini eve götüreyim, tam çöp kutusuna göre). Bakayým, kimlerle görüþecekmiþim? Aradýðýmda hemen telefonun açýlmasý çok güzel bir duygu. Anne yemeklerini bitirip çýktým iþte. Ýstanbul’a önce nereden baþlasak? Sizin þu “Amma kalabalýk oldu” dediðiniz caddeler var ya iþte, insan oralarý özlüyor. Acelem olsaydý emin olun ben de sizin gibi telaþlanýrdým fakat þu an sizin kasadaki teyzeye kýzmanýzý anlamakta güçlük çekiyorum. Teyze iþte... Teyzeler yavaþ olur. Onlar yavaþ oldukça benim sizi izlemem kolaylaþýyor hem. Gündeminize dahil olmak istediðim için, “Köþedeki yufkacýnýn yufkasý daha ince” diyorum, yanlýþ anlamayýn. Benim burada çenem düþmüþ olabilir, siz bir de oðlumu görün (Þimdi dedesiyle Beyazýt meydanýnda kuþlara yem veriyor olmalý). Üsküdar’da oturan bir arkadaþýn olmasý þahane! Zaten Kýz Kulesi’ni gösterecektim oðluma. Geçenlerde, “Denizin üstünde ev mi varmýþ!” dediydi gözlerini pörtleterek. Görsün. Hasta ziyareti, iþ yemeði, dostlar buluþmasý, otobüste oturacak yer bulmak, bulamamak, “Bak, bu metroya Marmaray diyorlar, denizin altýndan geçiyormuþ”, þu þekerler bozulmaz, alýp stoklamalý, çocuk istedikçe veririz, “Anne niye martýlar simitleri yemiyor? Hani havada kaparlardý!?”, Ýstanbul’un yaðmuru da ne güzelmiþ bu mevsimde, on gün bitti mi?!
On gün bitti. Hepi topu on gün iþte. Araya birkaç ekstra iþ girdi mi hepsi birbirine dolanan ve ardýnda mutlaka birkaç kýrgýnlýk býraktýran bir on gün iþte. Döndük. Nasýl döndüðümüzü anlatmayayým. Siz daha iyi bilirsiniz. Siz bizden daha çok gurbetçisiniz, o yüzden. Hatta döndüðümüzde evin içinde ayaklarýmý neden sürüdüðümü de bilirsiniz. Ben kýsaca, gurbetin katmer katmer boðazda düðümlenmesi diye yorumluyorum ama eminim ki gurbetçi sayýsý kadar gurbet tanýmý var. Ve “Þöyle bir gezip gelmenin” sonunda beliren hisler... Ne zaman geçiyor bütün bunlar, bari onu söyleyin!