Kýssadan Hisseler
Pages: 1
Bir Nefeslik Hayat By: [Muhammed] Date: 27 Nisan 2015, 13:21:28
Bir Nefeslik Hayat

Bizler dünya için olanca gücümüzü harcarýz ama ahiretimizi çok az hatýrlarýz. Rýzýk endiþesi, gelecek kaygýsý bizi öylesine derinden yakalamýþ ki, dolaplar gýda ile, evlerimiz kullanmadýðýmýz eþya ile dolu olduðu halde hep o gizli endiþe, o derin kaygý…

Çocukluðum Ýzmit’te, o zamanlar için kenar mahalleleri sayýlabilecek yerlerde geçti. Oturduðumuz sokaktan itibaren tarlalar ve kavak ekili araziler baþlar, tek-tük ev bulunurdu. Arkadaþlarla mahalle maçlarýmýzý yapmak için oralara giderdik. Hemen yaný baþýmýzda ise kalaycýlýk yaparak, ayý oynatarak, çiçek satarak, kaðýt toplayarak geçinen Romanlar’ýn çadýrlarý bulunurdu. (Çingene tabirinin rahatsýz etmeyeceðini bilsem, böyle derdim. Çünkü tüm dünyada bu isimle anýlýyor.)

Neler yapýp ettiklerini çocukça bir merakla anlamaya çalýþtýðýmýz Romanlar sabah erkenden kalkarlar, atlarýný hazýrlarlar ve çoluk çocuk hemen iþe koyulurlardý. Akþam olunca da bir cümbüþ kopuverir, gaz lambalarýyla aydýnlanan akþamýn sessizliðini darbuka ve kahkaha sesleri bozardý. Kimi mahallelinin asabý bozulsa da, biz çocuklar durumdan hiç de rahatsýz deðildik.

Ülkemizde yine sýkýntýlý günler. Herkes krizdeyken, bir onlar vardý çakýrkeyif yaþayabilen. Sanki dünya yýkýlsa umurlarýnda deðil. Çünkü karýnlarý bugünlük doymuþtu. Üstündekiler eski de olsa çýplak deðillerdi ya… Ýnsan daha baþka ne ister ki!

Siz ne düþünürsünüz bilmem ama bütün olumsuz imajlarýna raðmen, onlarýn ibret ve örnek alýnmasý gereken hoþ bir yanýdýr bu. Þartlar ne olursa olsun diri kalabilmek, yaþama enerjisini koruyabilmek hiç küçümsenecek bir þey deðil. Onlardaki bu enerjinin yanýnda keþke bir de güzel ahlâk ve ibadet hayatlarý olsa. Ýþte o zaman, “hiç ölmeyecekmiþ gibi dünya için, yarýn ölecekmiþ gibi ahiret için yaþamak” nedir diye soranlara, onlarý örnek gösterirdim.

Kaygýlarla Tüketilen Ömür

Bizler dünya için olanca gücümüzü harcarýz ama ahiretimizi çok az hatýrlarýz. Rýzýk endiþesi, gelecek kaygýsý bizi öylesine derinden yakalamýþ ki, dolaplar gýda ile, evlerimiz kullanmadýðýmýz eþya ile dolu olduðu halde hep o gizli endiþe, o derin kaygý…

Hz. Peygamber A.S.’ýn vefatýnda miras olarak ne kaldý acaba, diye bir soru geliyor aklýma. Kitaplara baktým, neredeyse hiçbir þey: Bir beyaz katýr, silah ve Allah yolunda vakfedilmiþ bir arazi parçasý. Ve bir de çoðu kez karnýna baðladýðý taþlar…

Hz. Peygamber’in hayatýný okuyanlarýn çoðu zanneder ki, onlarýn karýnlarýna taþ baðlamasýnýn sebebi yiyecek azlýðý. Belki ikinci, üçüncü sebep ama birinci sebep bu deðil bence. Çünkü yiyecek olduðu zamanlar da ayný þey yapýlmýþ. Bir seferinde günde iki kez yemek yediði için Efendimiz, Hz. Aiþe R.A. Annemiz’e kýzmýþ. “Sen miden için mi yaþýyorsun ey Aiþe?” diye ikaz etmiþ. Hane-i Saadet’te yarýna kalan bir kuru ekmek parçasý bile olmazmýþ çok defa,

Rasulullah A.S.’ýn yolunu adým adým takip eden Allah dostlarýnýn hayatý da farklý deðil. Belh’teki tahtýný terkeden büyük veli Ýbrahim Edhem K.S. ile hemþehrisi olan Þakik Belhî K.S. arasýnda geçen þu hadise hâlâ ibret dolu:

Bir gün Ýbrahim Edhem Hazretleri ile seyr u sülûkunun baþlarýnda olan Þakik karþýlaþýrlar. Ýbrahim Edhem sorar:

-Þükür ve sabýr hakkýnda ne dersin?

Þakîk þöyle cevap verir:

-Bulursak þükrederiz, bulamazsak sabrederiz.

-Belh’in köpekleri de böyle yapýyor; bulurlarsa þükrediyor, bulamazlarsa sabrediyor, der Ýbrahim Edhem. Bu sefer Þakik sorar:

-Sizin düþünceniz nedir efendim?

-Bulursak ikram eder, bulamazsak þükrederiz!..

Allah’a, olan tevekkülün, itimadýn zirvesidir bu. Bu sözü herkes söyleyemez. Ancak Hakk’a erenlerin, Hakk’ý bulanlarýn söyleyebileceði bir söz. Herkesin bildiði o meþhur ilâhi var ya:

Mülk-ü bekadan gelmiþem,

Fani cihaný neylerem.

Ben dost cemalin görmüþem,

Huri cinaný neylerem.

Bütün hak dinlerin, peygamberlerin, velilerin mesajý budur iþte: Dünyaya Hakk’ý bilmeye, O’nu bulmaya gelmiþiz. O’nu bulan herþeyi bulmuþ demektir. Dünyanýn peþine düþmekle Allah bilinemez, bulunamaz, varýlamaz.

Biliyorum, söylediklerim bizim gibi bugünün zayýf gönüllü insanlarý için ulaþýlmasý hayli uzak bir hedef. Ancak bu ideale yaklaþma, bu güzellikten birazcýk nasiplenebilme noktasýnda hiç mi gayretimiz, hiç mi derdimiz olmasýn? En azýndan yemek için koþturduðumuz kadar bu hedef için de koþturabilsek, bir farzý kaçýrdýðýmýzda, basit bir eþyayý kaybettiðimiz zamandaki kadar üzülebilsek…

Allah’tan hakkýyla korkmadýðýmýz için dünyayý alabildiðine sevmiþiz. Veya Rabbimizi hakkýyla sevmediðimiz için dünyaya böylesine meyletmiþiz. Neticede o derin kaygýlar içimizde öylesine yer etmiþ ki…

Artýk Özgürüz Ama…

Günümüz dünyasýnýn en önemli kavramý özgürlük ise, bana öyle geliyor ki, elde edilen her özgürlük eþyaya biraz daha baðýmlý hale getiriyor bizleri. Nefîsleriyle baþ baþa kalan insanlar eðer bir yol göstericiden mahrum ise, özgür ama korkulacak varlýklar haline geliyor. Herkes özgür ama kimse birbirine güvenmiyor. Asrýmýzýn en büyük meselesi bu olsa gerek: güven bunalýmý.

“Haydi! Yok mu Allah için bu orduyu donatacak?” veya “kim þu fakiri doyuracak?” diye sorulduðunda, neyi var neyi yok her þeyini ortaya koyup, “buyur ey Allah’ýn Elçisi” diyordu sahabiler. Malýný da canýný da verebiliyordu. Bütün sýkýntýlara göðüs geriyordu. Ya bugün biz? Allah’a olmasý gereken teslimiyeti eþyaya gösteriyor, kulu-kölesi oluyoruz. Yine o korku, o endiþe… Oysa Allah yolunda küçücük de olsa fedakârlýk yapamýyoruz. Ne malýmýzdan, ne canýmýzdan, ne saðlýmýzdan, ne vaktimizden. Eþyaya baðlýlýk bizden fedakârlýðý da aldý götürdü.

Hepimiz biliyoruz, kalbimiz Cenab-ý Hakk’ýn nazargâhýdýr. Yani rahmetiyle, nuruyla tecelli edeceði mekân. Ýnsan olmanýn, Allah’a kul olmanýn tadýný, lezzetini veren manevi cevher. Kýpkýrmýzý, bol sulu, tatlý bir elma düþünün. Ancak bir kurt o güzelim elmayý delik deþik etmiþ, çürütmüþ. Ne yazýk, içimizdeki dünya sevgisi de bizi o kurtlu elmaya çevirmiþ. Rabbimiz’in rahmet nazarýný hiç cezbetmiyor. Secdeye vardýðýmýzda, üç kuruþ para kazandýðýmýzdaki kadar heyecanlanmýyoruz. Eþyaya baðlýlýk gönlümüzden aþkýmýzý da götürdü. Sahi, þu ibadet hayatýmýza bakýp da kaç kiþi diyebilir “ben Rabbimi gerçekten seviyorum” diye?

Çoðu insan, Ýslâm’ýn tevekkülle, kanaatle ilgili öðrettiklerini duyunca, Ýslâm büyüklerinin hayatlarýný okuyunca zannediyor ki, bu din ve onun kurduðu medeniyet maddeye düþmandýr, dolayýsýyla da Ýslâm maddi kalkýnmaya, tekniðe karþýdýr.

Biraz da kasýtlý propagandayla oluþturulan bu kanaatin tamamen yanlýþ olduðunu belirtelim evvela. Cahil býrakýlan bir topluma karþý yapýlacak en büyük cinayettir bu. Ne Kur’anî gerçeklerle, ne de tarihi hakikatlerle baðdaþýr.

Kur’an, “dünyadan da nasibini unutma” (Kasas/11) diyor, devamýnda da “ve Allah’ýn sana ihsan ettiði gibi sen de ihsan et” buyuruyor. Yani kendin için rýzýk endiþesiyle deðil, baþkalarý için, büyük medeniyetin inþasý için çalýþmak esas. Zekât, fitre, sadaka gibi mal ile yapýlan amellerin baþlýca hikmeti de bu deðil mi? Çalýþmayan, dünyalýk kazanmayan insan zillete maruz kalacaðý gibi, bu güzel ibadetlerden de mahrum olacaktýr.

Tasavvuf kaynaklarýnda en çok tartýþýlan konulardan biri de “sabreden fakir mi, yoksa þükreden zengin mi üstün?” sorusudur. Sonunda çoðunluðun kanaati þükreden zenginin daha üstün olduðudur. “Olmayan bir þeye sabýr, olanýn hakkýný vermekten daha kolay” denmiþtir,

Mal-mülk elbette önemli ve gerekli. Ama kalbin dýþýnda kalmak þartýyla. Mal deðil, onun kalbimizde yer etmesidir istenmeyen. Týpký Abdülkadir Geylanî K.S. Hazretleri’nin dediði gibi: “Paran kasanda-kesende ne kadar çok olursa olsun, bir zararý yok. Yeter ki kalbinde olmasýn!”

Gemiyi Deldirmeden Yüzdürmek

“Dünya bir deniz gibidir, kalp de bir gemi. Gemi delinmez ve su almazsa, suyun çokluðu (yani dünya nimetlerinin çokluðu) bir zarar vermez. Ama su alýrsa bir daha iflah olmaz, batar” diyor Mevlâna K.S. Hazretleri. Bizler gemiyi deldirdik mi acaba? Dünya nimetleri arttýkça görünürde seviniyoruz ama gizliden gizliye korkumuz da artýyor. Rabbimiz, “Andolsun sizi bir miktar korkuyla, malýnýzdan, canýnýzdan, mahsullerinizden eksilterek imtihan edeceðiz. Baþlarýna bir musibet geldiðinde ‘biz Allah’a aidiz, O’ndan geldik, O’na gideceðiz’ diyebilen müminlere müjdeler olsun!” (Bakara/155-156) buyuruyor. Malýmýz arttýkça seviniyoruz. Gerçekte ise sevincimiz kadar kaybetme tedirginliðimiz de büyüyor.

Oysa müslüman olmanýn bir bedeli var dünyada: sýkýntýyla imtihan. Eðer gönülde sadece Allah var ise, bu sýkýntýlar kiþiyi daha yaklaþtýrýyor O’na; makamýný artýrýyor. Dünyasý cehennem gibi de olsa, ahireti cennet oluyor. Eðer gönülde baþka þeyler var ise ve bütün himmetini, gayretini o baþka þeylere baðlýyor ise, dünya da cehennem, ahiret de…

Bütün insanlýðýn, özellikle de müslümanlarýn Allah dostlarýna en çok muhtaç olduðu bir zamanda yaþýyoruz aslýnda. Kurtlarýn çok olduðu bir zamanda bu güzelim elmalarý nasýl koruruz? Büyük fýrtýnalarýn koptuðu bu denizde gemiyi delinmeden nasýl yüzdürebiliriz? Ýþte bu en zor iþ. Yol-yordam bilmeden, öðrenip anlamadan imkansýz kadar zor. Seyyid Abdülhakim Hüseynî K.S. Hazretleri, “mürþitlerin vazifesi nedir” diye sorulduðunda “çözüp baðlamak” demiþ. “Allah dostlarý kalplerin dünyaya olan baðlarýný çözer, Allah’a baðlarlar.”

Ah, dünya sevgisinin bir kurt gibi girip kemirdiði o kalbimiz…

Rabbine bir türlü güvenemeyen, tevekkülsüz, kanaatsiz kalbimiz…

Baþka iþi yokmuþ gibi dünya kaygýlarýnýn pençesindeki kalbimiz…

Midesi patlarcasýna doyduðu halde gözü bir türlü doymayan kalbimiz…

Belki iki dakika sonra son nefesini vereceði halde yüzyýllýk arzularýn peþinden koþan kalbimiz…

Özgürlükleri ve sahip olduðu nimetler arttýkça en kara, en koyu korkulara düþen, o nimetlerin esiri olan kalbimiz…

Dostlar, eðer bu ah-vahtan kurtulmak istiyorsak, huzur diliyorsak, ebedi saadeti arzuluyorsak bunun bir tek yolu var: Dünyayý gurbet bilmek ya da hayatý bir nefeslik görmek…



Ynt: Bir Nefeslik Hayat By: Kevšer Date: 05 Ekim 2015, 05:30:21
  Selâmün Aleyküm Emeklerinize saðlýk kardeþim güzel paylaþým olmuþ. Bu dünya ya geliþ sebebimiz'in sadece Allah(c.c)  Rýzasýna ermek ve tüm kulluk görevlerimizi yerine getirebilmek gayesi içerisinde olmalýyýz..Mevlam bizleri hakkýyla kulluk görevini yerine getirenlerden eylesin inþaAllah.

radyobeyan