Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Devam ve kemal By: selsebil Date: 21 Eylül 2009, 23:39:02
Emirdað Lahikasý'nýn sayfalarý arasýnda dolaþýrken, Bediüzzaman’ýn ýsrarla üzerinde durduðu hususlar bir bir nazarýmýza çarpar.

Bu hususlardan biri, onun, ‘baki bir davanýn fani þahýslara baðlanmasý’na yönelik itirazýdýr. Ýmana ve Kur’ân’a hizmet gibi bir dava, fani þahýslara mal edilemez, onlarla kaim görülemez, onlara baðlanamaz, onlarla kayýt altýna alýnamaz; alýndýðý takdirde büyük hata olur. Çünkü, imanýn ve Kur’ân’ýn hakikatlerini kavramak, bir þahsýn inhisarýnda deðildir öncelikle. Ýkincisi, böyle bir durumda, o kudsî hizmet, o fani þahsýn ölümü veya hayatta iken yaþadýðý olumsuz bir deðiþim ve dönüþüm ile akamete uðrama riskine maruz kalmaktadýr.

Bediüzzaman’ýn kendisinin hayatta iken Risale-i Nur’daki bir hakikatin zýddýna birþey söyler duruma düþmesi riskine karþý talebelerini uyaran, “Said de bir talebedir” kaydýný düþerek Risale-i Nur’un Kur’ân’dan tereþþuh eden hakikatlerini þahsýndan azade ve üstte tutarak bu riski bertaraf etmeyi gaye edinen harikulâde mektubu, bu açýdan bilhassa kayda deðerdir.

Yine böylesi mektuplarýn birinde ise, Bediüzzaman, Risale-i Nur’da sýklýkla karþýmýza çýktýðý þekilde, satýr aralarýný sýkýþmýþ kalmýþ gibi görünen bir ibarede bir büyük hakikat ve hizmet dersini ve davetini ifþa eder bizim için. Bu mektup, yine, kudsî ve büyük bir hizmetin âlemler Rabbinin Kelam-ý Ezelîsine dayanan ebedî ve baki bir davanýn fani þahýslara baðlanamayacaðýna temasla, bu büyük ve kudsî hizmeti “her cihette devam ve kemalde olan” diye tarif etmektedir:

“Baki bir hakikat, fani þahsiyetler üstüne bina edilmez. Edilse, hakikata zulümdür. Her cihetle kemâlde ve devamda bulunan bir vazife, çürümeye ve çürütülmeye maruz ve mübtela þahsiyetlerle baðlanmaz; baðlansa, vazifeye ehemmiyetli zarardýr.”
Emirdað Lâhikasý’nýn birinci cildinde yer alan bir mektubun bu paragrafýnda bir cümlenin içine dercolmuþ bu kýsacýk ‘kemâl ve devam’ ifadesi, hakikat yolcusu ve hak âþýðý için geniþ dersler ve derin hikmetler barýndýrýr.

En baþta, bu ifade, Bediüzzaman’ýn tâ Muhakemat’tan baþlayarak eserlerinde sýklýkla ifade ettiði ve “Yirmidördüncü Mektub”da Allah’ýn esmâ ve sýfatlarýndan öte ‘þuunat-ý ilâhiye’ye dayandýrdýðý “Âlemde meylü’l-istikmal var” kevnî hakikatiyle tam bir uyum içindedir. Demek ki, gördüðü hakikati en baþta kendi dünyasýna tatbik eden, iman ve Kur’ân hesabýna inþa ettiði hizmet yoluna bu hakikatin ýþýðýyla bakan biridir Bediüzzaman. “Âlemde meylü’l-istikmâl var” derken, Risale-i Nur hizmetinin þahsýna baðlanmasýna ve þahsýnýn hayatý ve idrakiyle kaim ve mahdut kýlýnmasýna razý deðildir. Nitekim, Kastamonu Lâhikasý’ndaki bir mektubunda, “Risale-i Nur’un telifinden talebelerin de hissedar olmasý”na atýfla Risale-i Nur’u ‘bitmiþ’ deðil ‘baþlamýþ’ bir telif olarak sunmasý ve böylece onu bir ‘kapalý metin’ olarak deðil, bir ‘açýk metin’ olarak tarif etmesi bu sebeptendir. Keza, Ýþârâtü’l-Ý’caz tefsirinin baþýna Kur’ân’ý hakkýyla tefsirin bir kiþinin kârý deðil, hepsi tefsir için gerekli vasýflarý haiz ve ayrýca farklý farklý ilimlerde temayüz etmiþ bir mü’minler topluluðunun kârý olduðunu ifade ederek, kendi harikulâde tefsirinin böyle bir tefsire bir ‘nümune’ ve ‘mukaddime’ mahiyetinde olduðunu belirtmesi de...

Ýkincisi, kemâl ve devam, bir hayatiyet alâmetidir. Birþey artýk olduðu gibi duruyorsa, geliþmiyor, geniþlemiyor, devam etmiyorsa, hayatiyetini yitirmiþliðine alâmettir bu. ‘Cansýz’ nesneler ya olduðu gibi durur ya içinde bulunduðu çevre þartlarýna tâbi ve teslim olur. Olduðu gibi durmayýp geliþiyor olmak, çevreyle bir alýþveriþ içerisinde bulunmak, hayat alâmetidir. Kur’ân ise, âlemler Rabbinin Kelâm-ý Ezelîsidir, içerdiði anlamlar bitimsizdir, ‘lâfzý’ itibarýyla nüzulu Peygamber aleyhissalâtu vesselam hayatta iken tamamlanmýþ olmakla birlikte mânâlarý mü’minlerin kalbine inmeye hâlâ devam etmektedir. Ayný þekilde, imanýn hakikatleri, meselâ esmâ-i hüsnâ, nihayetsiz tecellileri ile daima yeni yeni keþifleri ister ve iktiza eder bir keyfiyettedir. Durum bu iken, imana ve Kur’ân’a adanmýþ bir hizmet, fani bir þahsa baðlanmakla ‘kemâl ve devam’ yolundan alýkonulup dondurulamaz, manen öldürülemez.

Üçüncüsü, devam kemâli içeriyorsa anlamlýdýr ve sürdürülebilir haldedir. Tohumun fidana, fidanýn aðaca yolculuðu ve en sonunda meyve verir hale gelmesi, meyvenin ise içinde taþýdýðý tohumla yeni aðaçlara önsöz olmasý gibi; bu hizmetin devamý için ‘her cihetle’ kemâli þarttýr. Tohum, meyveler veren bir aðaç haline gelmelidir ki, kabuðunu çatlatýp kendini çürütmesi bir hayra yaramýþ olsun.

Ýþte, iman hizmetinin devam ve kemâli için de, þahýslarýn ona tâbi olmasý, ama onun þahýslarla baðlanmamasý gerekmektedir. Yok eðer böyle bir hizmet þahýslarla baðlanmýþ ise, o hizmetin devamý gelmez; faraza devam etse bile, asla kemâl bulamaz.

Bediüzzaman’ýn ilgili mektubundaki bu ‘her cihetle kemâlde ve devamda bulunan bir vazife’ ifadesi, bu mânâlarý zýmnýnda taþýrken, Risale-i Nur hizmetinde Bediüzzaman’dan sonra yaþanan inkýta ve inkýbazlarýn bir sebebin de herhalde izah ediyor. Zira, bu kudsî vazifenin ‘her cihetle kemâlde ve devamda olmasý’ için fani þahýslarla baðlanmamasý lüzumuna dikkat çekerken, mefhum-u muhalifiyle ‘kemâl ve devam’ cihetinde yaþanan bir arýzanýn ‘fani þahýslarla baðlanma’ ile irtibatýna dikkat çekiyor. Buradan anlýyoruz ki, hakikat yolunda olsa bile akamete uðrayan bir hizmet sözkonusuysa, orada bu hizmetin fani þahýslara baðlanmasý gibi bir büyük arýza vardýr.

Ve bu arýzadan, iki taraf beraberce sorumludur: hem kudsî ve büyük bir hizmeti þahýslarýyla baðlayanlar, hem de bu hizmeti o þahýslarla baðlayanlar...

Metin KARABAÞOÐLU


radyobeyan