Tasavvuf Klasikleri
Pages: 1
Tasavvuf Nedir? By: Rüveyha Date: 19 Ekim 2014, 16:29:36
Sülemî’nin Risaleleri


Ali Kaya | Nisan 2011 | TASAVVUF KLASÝKLERÝ   



Tasavvuf Nedir?



Dedem Ýsmail ibn Nüceyd derdi ki: “Bana göre tasavvuf, þeriatýn emir ve yasaklarý altýnda sabretmektir.”

Kettânî de þöyle demiþ: “Tasavvuf ahlâktýr. Ahlâký senden üstün olanýn tasavvufu da senden üstündür.”

Ýbn Ebî Sa’dan da þöyle demiþ: “Tasavvufta zarif olmayan böndür.”

Tasavvuf hallerin temizliðidir. Halleri temiz olan ve her þeyin temizini tercih eden sûfidir. Tasavvuf hallerin, iþlerin ve huylarýn en iyisini alýp uygulamaktýr. Sûfi, varýn ve yoðun kendisini meþgul ve rahatsýz etmediði insandýr. Sûfi yakýn görünen, fakat eriþilmesi güç olan insandýr.

Rýza

Rýza, kalbin baþtan geçen olaylara üzülmemesi, kaderin hadiseleri karþýsýnda huzur duymasýdýr.

Hallerin deðiþmesi (iyi ve kötü hadiselerin baþa gelmesi), rýza sahibinin tutumunu deðiþtirmez.

Rýza, baþkalarýnýn üzüldüðü, þaþýrdýðý olaylar baþa geldiðinde sýrrýn sükûn içinde olmasýdýr. Rýza halinde kuvvet kazanan kimsenin gözünde nimetler ile mihnetler bir olur. Çünkü hepsi de ayný kaynaktan gelir.

Rýza, baþa geleni kalp huzuru ile karþýlamaktýr. Rýza sahibinin dýþý ve içi düzgün olur. Hiçbir hale güvenmez, hiçbir olay onu rahatsýz etmez.

Cafer Sâdýk (rh.a.) þöyle demiþ: “Kulluk üçtür: Allah’ýn vaadiyle emretmek, hükmüyle hükmetmek ve Allah’ýn kazasýna sabretmek…”

Ebu Osman Neysâburî þöyle demiþ: “Ben kýrk yýldan beri Allah’ýn beni bulundurduðu hiçbir hali kötü görmedim. O halden baþka bir hale geçirilince de ona kýzmadým.”

Tevekkülün Niteliði

Yüce Allah tevekkülü emrederken onu imanla beraber zikretmiþ, þöyle buyurmuþtur: “Eðer müminler iseniz yalnýzca Allah’a tevekkül edin.” (Maide, 23)

Bu ayetle Allah tevekkülü imanýn hakikati kabul etmiþtir. Sehl ibn Abdullah þöyle demiþ: “Tevekkülün ilk makamý, kulun yüce Allah önünde cenaze yýkayanýn önünde duran, yýkayanýn istediði gibi öteye beriye çevirdiði ölü gibi olmasýdýr. Ancak çalýþmayý býrakmak doðru deðildir.”

Zünnûn Mýsrî’ye tevekkülden soruldu, dedi ki: “Baþka rableri atmak, sebepleri býrakmaktýr.”

Ruveym de þöyle demiþ: “Tevekkül, aracýlar görmeyi býrakmak, aracýlarýn baþvurduðu yüce Allah’a baþvurmaktýr.”

Cüneyd-i Baðdadî demiþ: “Kalplerin özünün, Allah’tan baþkasýndan ummayý býrakarak Allah’a dayanmasýdýr.”

Þöyle de deniyor: “Tevekkülün esasý, hiç sebebi görmeden müsebbipten beklemektir. Fakat hiç önemsemeden, üzülmeden, gam yemeden, sevinmeden beklemek…”

Ýbrahim ibn Edhem þöyle demiþ: “Tevekkül, gözünde yýrtýcý hayvanlarýn bacaklarýna veya otlara yaslanmanýn bir olmasýdýr.

Ebu Osman þöyle demiþ: “Tevekkül, dünyaya sabretmek ve kalbi dünyadan kesmektir.”

Havass þöyle demiþ: “Tevekkül edenlerin adetine göre tevekkül, kalp ile Allah’ýn yaratýcý ve rýzýk verici olduðuna, verenin alanýn, zarar ve yarar verenin, daraltýp bollaþtýranýn Allah olduðuna, O’nun geri býraktýðýný kimsenin ileri alamayacaðýna, O’nun öne aldýðýný da kimsenin geri býrakamayacaðýna, kul ne yaparsa yapsýn hareketleriyle rýzký artýramayacaðýna, çalýþmayýp oturmasýyla de rýzký eksiltemeyeceðine inanmaktýr. Çünkü yüce Allah, rýzýklarý taksim etmiþ, bitirmiþ ve kýsmeti sahibine ulaþtýrmayý da baþkasý deðil, yine kendisi üzerine almýþtýr.”

Rýzkýn bir kýsmý aramakla gelir, bir kýsmý ise aramaksýzýn gelir. Marifet ehlinden olan kiþi sýrf rýzkýný karþýlasýn diye Allah’a tevekkül etmekten utanýr. Allah yaratýklar için yeterince rýzýk vermeyi vaadetmiþtir. Bu yüzden marifet ehli Allah’ýn üzerine aldýðý bir þey hususunda Allah’a tevekkül etmekten utanýr, Allah’ýn garanti vermediði ahiret iþleri hususunda Allah’a tevekkül eder. Mesela ölüm korkusu, ölüm gelirken Allah’a baðlanmak, kabir yalnýzlýðý, Münker ve Nekir melekleriyle karþýlaþmak, öldükten sonra dirilme, kalkýp mahþerde toplanma, kýyamet günü uzun bekleyiþ ve o uzun günün þiddetli harareti gibi þeyler hususunda Allah’a tevekkül eder. Sen de eðer Allah’a güzel tevekkül etmek istiyorsan böyle tevekkül etmeye çalýþ. Çünkü bu, birçok mütevekkilin bilmediði bir tevekküldür.”

Yine Ýbrahim el-Havass “Kitabu’l-Mütevekkilîn”de tevekkülü þöyle tarif etmiþ: “Tevekkül, kalbin ne mala, ne ticarete, ne sebebe, ne de bir yaratýða dayanmayýp sýrf Allah’a dayanmasýdýr. Ta ki Allah kendisine verdiði zaman nasýl zevk duyuyorsa, vermediði zaman da öyle zevk duysun. Tevekkül kulun, gaybde kendisine taksim edilip vakti gelsin diye saklanan þeye inanmasýdýr. Böylece gaybde kendisine ayrýlana inanýp güvenmesi, açýkta olana güvenmesinden daha fazla olur. Çünkü açýkta olan þeylerin üzerinden olaylar geçer, oysa Allah’ýn indindeki bakidir, vaktinde kendisine gelir. Kul bunu kesin bir imanla bilirse dünyanýn geliþine, gidiþine aldýrmaz, dünya malý elinden gidince üzülmez, eline girince sevinmez.”

Þöyle denildi: “Rýzýk üç türlüdür: Avamýn rýzký çalýþmadan, havassýn (manevi seçkinlerin) rýzký kýsmetten (ezeli taksimden), havassu’l-havassýn (manevi seçkinlerin seçkinleri) rýzký kudrettendir.”

Yahya ibn Muaz er-Râzî þöyle demiþ: “Tevekkülün üç derecesi vardýr: Birincisi þikayeti terk etmek, ikincisi taksim edilene razý olmak, üçüncüsü de muhabbettir. Birincisi salihlere, ikincisi ebrâra, üçüncüsü de peygamberlere mahsustur.”

Ýnayet


Ýnayet, Allah’ýn seçkin kullarýna mutluluk akmasýdýr.

Baðdad’da Ahmed ibn Cafer ibn Malik’in þöyle dediðini iþittim: “Cüneyd’e inayetin mi, bidayetin mi daha üstün olduðunu sordum, dedi ki: Ýnayet su ile çamurdan (Âdem’in yaratýlmasýndan) öncedir. Ýnayet, arifleri marifet makamýna yükseltmiþ, onlara orada muhabbeti vacib, þevk ve ünsü mübah kýlmýþtýr. Ýnayet olmasaydý hiç kimse layýk olduðuna ulaþamazdý. Ýnayettir ki halký, Hakk’ýn layýk kýldýðý yüce makamlara, yüksek rütbelere ulaþtýrmýþtýr.”




radyobeyan