Peygamber'e hakaret! By: ehlidunya Date: 17 Eylül 2012, 18:22:04
Ali Bulaç
Peygamber'e hakaret!
Üç dinin "peygamber/nübüvvet" anlayýþý hayli farklýdýr. Yahudi ve Hýristiyanlarýn, ama özellikle laiklerin ve deistlerin bir Müslüman'ýn ruh ve zihin dünyasýnda Hz. Peygamber'in nasýl bir makama sahip olduðunu algýlamalarý çok zor. Bu onlardan beklenemez de; beklenen, saygý göstermeleridir. Ahzab Suresi'nde (33/6) þöyle buyrulur: "Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evlâdýr."
Mekke ve Medine'de mü'minler Hz. Peygamber'i (sas) her türlü tehlikeye karþý canlarýný ve mallarýný ortaya koyarak korumuþlardýr. Bu sadece güvenlikle sýnýrlý bir koruma deðil, tebliðin esaslarýný, Ýslami hükümlerin ana çerçevesini, kýsaca akideyi ve dini pratikleri de koruma azmini göstermiþlerdir ki, ancak bu sayede din (Kur'an, Sünnet, dini tatbikat formlarý olan gelenek) günümüze kadar gelebilmiþtir. Hz. Peygamber'e bir zarar gelseydi, Ýslam bize bu saðlam yapýda intikal etmezdi. O halde vahyin ilk muhataplarý Hz. Peygamber'in can güvenliðini kendi güvenliklerine tercih edip gerektiðinde canlarýný feda ettiklerinde, sadece Hz. Peygamber'i ve kendi dönemlerini korumakla kalmamýþ, ilahi tebliðin, kýsaca Ýslam'ýn kýyamete kadar korunup nesilden nesle intikal etmesini de saðlamýþlardýr.
Hz. Peygamber, mü'minlere göre önceliklidir, tabir caizse bir tehlike vukuunda "yangýnda ilk kurtarýlacak" deðerdir: "Ben mü'minlere canlarýndan daha öndeyim." (Buhari, Nefakat, 10). Bu bizim için de geçerlidir. Kurtubi'nin yer verdiði bir hadiste þöyle buyrulmuþtur: "Benim ve ümmetimin durumu ateþ yakmýþ adamýn durumuna benzer. Ateþ böcekleri ateþe düþmek isterler; ben ise sizi ateþe düþmemeniz için kemerlerinizden tutmaya çalýþýrken siz ateþ böcekleri gibi oraya atýlmaya çalýþýrsýnýz."
Hz. Peygamber, çýkabilecek her ihtilafý hükme baðlama makamýdýr. Mü'minler "içlerinde en ufak bir kuþku veya sýkýntý duymaksýzýn onun verdiði hükme razý olurlar" (Nisa, 65). Bu demektir ki, hem kendi aralarýnda hem kendi nefisleri itibarýyla Hz. Peygamber'i öncelikli bir konumda tutarlar. Kendi aralarýnda öncelikli tutmak demek, ihtilaf vukuunda konuyla ilgili açýk sünnet varsa sünnetin hükmüne uymak; kendi deðer yargýlarýyla Hz. Peygamber'in bize sahih yollardan intikal etmiþ deðer yargýlarý, hükümleri arasýnda bir çatýþma vukuu durumunda sünnetteki hükümleri esas almak demektir. Çünkü onun gösterdiði yol kurtarýcýdýr, kiþinin kendi heva ve hevesinden kaynaklanan yargýlar ise insaný farkýnda olmaksýzýn yanýltabilir.
Bir baþka sebep, eðer insan hayatýný Ýslam'ýn ana dairesi dýþýna çýkmadan geçirip tamamlamýþsa, Allah'ýn izin vermesi ve dilemesi durumunda kýyamet gününde bazý kusur ve günahlarý dolayýsýyla Hz. Peygamber'in þefaatine mazhar olabilir. Bu da Hz. Peygamber'i öncelikli konumda tutmanýn ne kadar önemli olduðunu göstermektedir. Bu noktalar Yahudilerin peygamberlerine karþý tutumlarý ile Ýslam'ýn emrettiði tutum arasýnda açýk bir farka iþaret etmektedir. Ýsrailoðullarý zaman zaman peygamberlerini öldürmüþ, bu yüzden "peygamber katili" sýfatýný almýþlardýr.
Konuyla ilgili ayet ve hadislere bakýldýðýnda fizyolojik varlýðý ötesinde Hz. Peygamber'e bir þahs-ý manevi anlam yüklendiðini de söyleyebiliriz. Bir Müslüman'ýn zihin ve ruh dünyasýnda Hz. Peygamber'in sahip olduðu yer ve makam, sýradan insanlarýnkine benzemez. Müslümanlar, ona hakaret edildiði zaman infial gösterirler, çünkü onu kendi nefislerinden, canlarýndan ve çocuklarýndan, en sevdikleri kimselerden, en çok deðer verdikleri þeylerden daha üstün tutarlar. Bu makam "Abdullah'tan ve Amina'dan doðma Mekkeli Muhammed"in deðil; son vahyi alan, nübüvvetin mührü olan ve "âlemlere rahmet olarak gönderilen" Rasul ve Nebi Muhammed aleyhissalat-ü vesselamýn makamýdýr. "Mekkeli Muhammed" de, öncelikle "Rasul ve Nebi Muhammed"e, "kendisine indirilenler"e iman etmekle yükümlüdür (Bakara, 285.) O, önce kendine, yani peygamber olma vasfýna inanmalýdýr. Bu açýdan bakýldýðýnda Hz. Peygamber'e hakaret ve saldýrý vahye, Kur'an'a ve Allah'a hakaret ve saldýrýdýr.
Ýnanmayanlar; Ýslam dinini, Müslümanlarý eleþtirebilirler, Müslümanlar da hikmetle, edep ve zikirle, bilgi ve marifetle kendilerini savunurlar. Ama hakaret ve tezyif kimsenin hakký deðildir. Bize göre böyle bir hak olamaz, özgürlüðün istismarý ve suistimali olur.
radyobeyan