Bu da Allahdan By: hafiza aise Date: 30 Aðustos 2012, 14:25:45
BU DA ALLAH’DAN
Uzunca bir aradan sonra, bir dostlar meclisinde kendisiyle karþýlaþmýþtým. – Mekke-Medine evliya ile dolu, diye söze baþlayan 40 senelik dostum Kayser Hoca buna bir de misal vermiþti: – Harem-i Þerif’te evliyanýn kum gibi kaynadýðýný keþfeden bir zat, hemen dýþarý çýkmýþ, bir dükkancýdan bir defter almak istemiþ, maksadý bunlarýn isimlerini yazýp tespit etmekmiþ. Ancak hiç konuþmadýðý dükkân sahibi: – Defteri veririm, ama þartýmý yerine getirirsen, demiþ. Þartýnýn ne olduðunu sorunca da þöyle demiþ: – Listenin baþýna beni yazarsan! Sözün daha burasýnda içimden bir itiraz yükselmiþti. – Bu gibi kerametler geçmiþte yaþanan olaylardýr. Þimdi de Mekke’de, Medine’de böyle evliyalar var mý, böyle keramet sahipleri mevcut mu? Kayser Hoca, hayretli bir þekilde hemen sözü çevirdi ve sanki bana cevap verircesine anlatmaya baþladý: – Elbette bunlar sadece geçmiþe ait kerametler deðildir. Zamanýmýzda da Mekke ve Medine’de veliler vardýr. Hem de nice kerametler, nice ibretli olaylar bugün de cereyan etmektedir. Ýsterseniz yeni yaþadýðým bir olayý örnek olsun diye arzedeyim, diyen Kayser Hoca baþladý baþýndan geçen taze bir olayý anlatmaya: – Bir Ramazan gecesinde Mescid-i Nebi’de teravihi kýlmýþ, þöyle bir kenara çekilmiþtim. Bir de baktým ki, uzakta bir cemaat bir zatýn baþýna toplanmýþ, edeble dinliyorlar. Bu sýrada cemaatin dinlediði zat eliyle bana iþaret ederek: – Kayser Hoca gel, sen de dinle. Senin buna ihtiyacýn olacak! diye seslendi. Kalkýp yanýna vardým, beni sað tarafýna oturtan Ali Ulvi Hoca’mýz baþladý baþýndan geçen bir olayý anlatmaya: “Bir gün Mescid-i Saadet’te namazýný kýlýp dýþarýya çýkmýþ, evine giderken yolda keçisine bir balya ot alýp götürmeyi düþünmüþ. Kime götürteceðini düþünürken de yanýnda ansýzýn Yemenli ihtiyar bir hamal peydah olmuþ. Hamal alýþageldiði gibi ot balyasýný baþýna almýþ giderken beklenmedik þekilde hocamýzýn kolundan tutup çekerek sesleniyormuþ: – Ya þeyh, herþey Allah’tan! Hocamýz buna bir mana verememiþ. Ama hamal sýk sýk hocamýzýn kolundan tutuyor ve sesleniyormuþ: – Ya þeyh, herþey Allah’tan! Bunda bir hikmet vardýr, diyerek evin kapýsýna geldiklerinde bir de ne görsünler. Büyük bir kalabalýk acý haberi duyurmuþlar: – Sizin çocuk dördüncü kat balkondan aþaðýya düþtü, hastaneye kaldýrdýlar! Yol boyunca hamalýn sebebsiz ikazýný düþünen hocamýzýn dilinden, ayný cümle dökülüvermiþ: – Herþey Allah’tan!” Kayser Hoca diyor ki: – Hocamýzýn baþýndan geçen bu ibretli olayý dinledikten sonra kalktýk, arkadaþlar çay yapmak üzere eve yöneldiler. Ben de, bana emanet edilen mark ve dolarlarý bozdurup geleyim, diyerek ayrýldým. Birkaç adým attýktan sonra elimi cebime soktuðumda þaþkýna döndüm. Çünkü ne mark vardý cebimde, ne de dolar! Yerinde yeller esiyordu. Çalýndýðý anlaþýlýyordu. Birden toparlandým. Ali Ulvi Hocamýz bana ne demiþti: – Gel Kayser Hoca, gel, bilhassa sen dinle, senin buna ihtiyacýn olacak! Ben de büyük bir tevekkül duygusuyla ayný cümleyi tekrarlayarak evime döndüm: – Bu da Allah’tan!.
Ahmet Þahin