Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Kefil By: hafiza aise Date: 30 Aðustos 2012, 13:27:26
Kefil

Ashâb-ý Kirâm’la oturmuþ sohbet etmekte olan Halife-i Müslimin Hazret-i Ömer’in (Radýyallahü Anh) huzuruna, üç adam girdi. Bunlardan ikisi, aralarýna aldýklarý üçüncü þahsa kollarýndan sýký sýkýya sarýlmýþlar:
– Kýsas isteriz, yâ Emîre’l-mü’minin, kýsas!” diye baðýrýyorlardý...
Müslümanlarýn âdil Halifesi:
– Durun bakalým, dâva görülmeden kýsas olmaz. Derdinizi anlatýn, bu genci neden böyle sýký sýkýya yakaladýnýz, söyleyin bakalým?” diye sordu. Ýki gençten biri, þöyle konuþtu:
– Yâ Emîre’l-mü’minîn! Biz iki kardeþiz, hayatýmýzý uðruna her zaman fedâ edeceðimiz sevgili babamýz, bugün bahçede hurma toplarken, iþte bu adamýn attýðý taþla öldü. Biz de kendisini yakalayýp, adaletinden emin olduðumuz Halife-i Müslimin’e getirdik. Ýsteseydik, ayný mukabeleyi yapar; biz de kendisini ayný taþla, babamýzý öldürdüðü yerde öldürürdük. Fakat Ýslâm adaletinden þüphemiz olmadýðý için, suçluyu huzurunuza getirdik. Adaletinizi bekliyoruz.”
Halife-i Müslimîn, nûranî simasýnda hiç de adam öldürecek bir çehre görülmeyen masum bakýþlý gence sordu:
– Ne dersin, bak seni katillikle itham ediyorlar, kýsas yoluyla idamýný istiyorlar.
Masum çehreli genç þöyle konuþtu:
“- Yâ Emîre’l-mü’minîn! Bunlar doðru söylüyorlar. Yalnýz müsaade ederseniz, bir de olayý ben anlatayým: Çölleri bir uçtan bir uca âdeta uçarcasýna gezen bir atým vardý; onunla Arabistan’ýn en aþýlmaz sahralarýný tez zamanda geçer, akýllarýn almayacaðý kýsa bir zaman içinde Kýzýldeniz’den Bahreyn’e, Bahreyn’den Kýzýldeniz’e kuþlar gibi uçardým. Ýþte bu eþsiz atýmla gölgelikte istirahate çekilmiþtim. Haberim olmadan küheylân boþanmýþ, biraz ilerideki bir hurma aðacýnýn dallarýný koparmýþ; uyandýðým zaman yaþlý bir adamýn atýmý taþlamakta olduðunu gördüm. Nasýl olduysa ihtiyarýn attýðý taþ, biricik atýmýn alnýna deðdiði gibi, birden atým yýkýldý ve hemen orada can verdi. Bu hale o kadar üzüldüm ki, aniden þoke oldum, ben de elime geçirdiðim bir taþý, nasýl olduysa ihtiyara fýrlattým; o da vardý, zavallý adamý yere serdi. Bunlar da beni yakalayarak, huzurunuza getirdiler. Olay aynen böyle oldu. Ben Kur’an’ýn emirlerine, bu hâdisede bana tatbik edilecek dinî hükme gönülden razýyým. Gerisini siz bilirsiniz.”
Ýslâm’ýn âdil Halifesi:
– Suçunu itiraf ettiðin için, kýsas lâzým gelir! buyurdular.
Bu söz, “Ben, Ýslâm’ýn hükmüne razýyým,” diyen genci düþündürmeye baþladý.
Kendisini teselli etmek isteyenlere karþý da, þu cevabý verdi:
– Ben, bana tatbik edilecek Kur’an hükmünden dolayý düþünüyor deðilim. Keþke hayatým boyunca iþlediðim hatâlarýn hepsinin cezasý dünyada verilse de, âhirete tertemiz çýksam. Þu anda düþündüðüm, küçük kardeþimin emânetidir. Babam vefat ederken, onun için bir miktar para ayýrmýþ; bana vererek, büyüyünce kendisine teslim etmek üzere, saklamamý istemiþti. Ben de onun parasýný, yerini ancak benim bildiðim bir yere saklamýþtým. Þimdi siz beni burada idam edecek olursanýz, küçük kardeþimin emâneti üzerimde kalýr; hem o periþan olur, hem de ben emâneti sahibine vermemek mes’uliyetine girerim. Beni düþündüren, iþte bu mes’eledir. Ýsterseniz bana müsaade edin, memleketime gidip yetimin hakkýný kendisine iâde edeyim; yakýnlarýmla da helâllaþýp hemen size döneyim!”
Mâsum çehreli gencin bu teklifine, dâva sahipleri razý olmak istemedilerse de, mecliste hazýr bulunan Ebû Zerr’in:
– Bu simada yalan söyleyecek bir iþâret göremiyorum, býrakýnýz gitsin. Üç gün içinde gelmezse, yerine beni idam edebilirsiniz. ben kefil oluyorum,” demesi üzerine, serbest býraktýlar.
Bir anda oktan fýrlayan yay misâli ortadan kaybolan genç, emâneti yerine iâde etmek niyetiyle, çöllere doðru yaya olarak uçup giderken, arkasýndan konuþmalar baþladý:
– Kendini kurtardý, artýk gelir mi hiç? Can pazarý, elbette gelmez!
– Hayýr, gelir. O, bütün his ve duygularýyla Ýslâm’a baðlý, ihlâslý bir Müslüman. Kendisini huzur-u Ýlâhî’de sorumlu etmek istemediði için, mutlaka geleceðine inanýyorum.
Ebû Zerr’de ise, hiçbir telâþ ve heyecan eseri görülmüyordu:
– Siz üzülmeyin, gelmezse ben kefilim, yerine beni cezalandýrýn, diyerek mütevekkilâne neticeyi bekliyordu.
Artýk aradan epey zaman geçmiþ, verilen üç gün mühlet bitmeye yaklaþtýðý için, dâva sahipleri ileri-geri konuþmayý fazlalaþtýrmýþlar; hatta bir ara:
– Yâ Ebâ Zerr! Gördün mü, vakit yaklaþtýðý halde, hâlâ meydanda kimseler yoktur. Kýsas hakkýmýzý almadýkça, yerimizden ayrýlmayýz, diye tehditte bile bulunmuþlardý.
Halife-i Müslimîn Hazret-i Ömer ise:
– Kefil olduðunuz genç gelmezse, Allah þahit olsun ki, yâ Ebâ Zerr, Ýslâmýn hükmünü sende infaz ederim! diyordu.
Ebû Zerr, Ashâb-ý Kirâm’ýn ileri gelenlerinden, Resûl-i Ekrem’in de birçok defa iltifatýna nâil olan büyüklerdendi.
Nihayet vakit dolup, beklenen saat tamam olduðu için, Ebû Zerr’in, yerinden kalkarak hazýrlýða baþladýðý görüldü. Tam bu sýrada da, uzaktan doz duman içinde bir adamýn koþarak gelmekte olduðu söylendi. Bir müddet sonra nefes nefese gelen delikanlý, kanter içinde meclise girerek, özür dilercesine konuþtu:
– Küçük kardeþimi dayýsýna teslim ettim. Paralarýn bulunduðu yeri de ona gösterdikten sonra, yola çýktým ve koþa koþa ancak yetiþebildim. Görüyorsunuz ya, hava çok sýcak; çöllerde yol almak da pek kolay olmuyor!..
Suçlunun geri döneceðine bir türlü inanmayanlar, þimdi hayretler içinde kalmýþlardý. Ebû Zerr Hazretleri’ne, bu asâletli gencin kim olduðunu, daha önceden tanýyýp tanýmadýðýný sordular. O da:
– Ben bu genci tanýmam. Kefil oluþum, onu bildiðimden deðildir. Emîre’l-mü’minîn’in huzurunda ve Ashâb-ý Kirâm’ýn arasýnda benden yardým isteyen bir Müslümana hayýr demek, benim için çok aðýr gelir. Onun için reddetmedim. Hem de, bu simada yalancýlýk iþareti görmedim!
Gencin ve Ebû Zerr’in bu fedakârlýklarý karþýsýnda insafa gelen dâvacý gençler, “Madem bunlar sözünde durarak kendilerini kahramanca, Ýslâm’ýn hükmüne fedâ etmek cesaretini gösterdiler; biz de dâvamýzdan vazgeçiyor ve bu iki islâm kahramanýný tebrik ediyor, katilin tecziyesini istemiyoruz,” diyerek haklarýndan vazgeçip iþi tatlýya baðladýlar.

Ahmet Þahin


radyobeyan