Uygunluk Prensibi By: sumeyye Date: 29 Aðustos 2012, 14:59:48
Uygunluk Prensibi:
Uygunluk ilkesi, verginin, ekonomik durumunu zedelemeyecek bir þekilde mükellef için en uygun zamanda ve en uygun tarzda tahsilini gerektirir.
Toprak ürünlerinde zekat hasattan sonra ve -para olarak ödendiði gibi- aynen (ürün olarak) de tahsil edlebilir. Temel fikir, hiç þüphesiz mükellef için uygunluktur. Çünkü toprak ürünleri bakýmýndan mükellefin, ürünün onda birini ödemesi, ödeyecek hale geldiði zamandýr, yani hemen hasattan sonradýr.
Diðer durumlarda, milletlerarasý uygulama, malî muamelelerin net sonuçlarý alýnmadan önce, o yýlýn muamelelerini hesaplamak gereðindedir. Ýslâm da bu usulü uygular. Üzerinde zekât tahsil edilen sürü bakýmýndan, yavrulama dönemi en çok oniki aydýr ve bu vakýayý gözönünde tutmak gerekir.
Mükelleften zekâtýn aynen tahsil edilmesi, bunun ödeyene kolay gelmesi içindir. Bununla birlikte, mükellef nakit olarak ödemek isterse, bu deðiþikliðe itiraz edilmez. [107] Böylece temel fikir, hem mükellefe, hem de ödeme tarzýna kolaylýk getirmektir.
Baþlýca mükellefe atýfta bulunan uygunluk ve kolaylýk kuralý, normal ödeme dönemleri dýþýnda, belirli zamanlarda yeter miktarda gelirin elde bulundurulmasý istendiðinde, hazine için de elveriþli bir kuraldýr. Bununla birlikte, hazine için uygunluk ve kolaylýk, tek bir vergiyle saðlanamaz. Çünkü çeþitli vergilerin tahsilat zamaný, zarurî olarak farklýdýr ve ancak bütün tahsilatýn toplam etkisi doðru olarak tahmin edilebilir. Bundan baþka, bugüne kadar, hiçbir devlette kýsa vadeli borçlanma gereðinden ve hazine tahvillerinden vazgeçebilecek bir vergi sistemi geliþtirilememiþtir. Fakat dikkat edilecektir ki, zekât yalnýz mükellef için deðil, hazine için de kolaylýk saðlamaktadýr. Bu kolaylýk, bir hasat sonunda tahsil edilen muayyen meblað için olduðu kadar, tahsilatý bütün bir yýla yayýlmýþ bulunan öteki bütün meblaðlar için de geçerlidir. Böylece, hazinenin ödeme ihtiyacý, zekâtta, bugünkü devletin uyguladýðý, bilinen herhangi bir vergi sisteminden çok daha hayranlýk verici bir sistemle karþýlanmaktadýr.
Uygunluk ilkesinin uygulamasýna giren bir baþka durum, gerektiðinde zekât tahsildarýnýn mükelleflerin bizzat ayaðýna gitmesidir.
Yine, bu ilke gereði uygulanan baþka bir hüküm de, zekâtýn orta seviyedeki maldan tahsil edilmesi gereðidir. Hz. Peygamber, zekât tahsildarýna en iyiyi deðil, orta seviyedekini tahsili emrettiði gibi, mükelleflerin de en aþaðý durumdaki malýný ödemesini yasaklamýþtýr. Ziraî ürünlerde matrahýn tahminle tespitinde, mükelleflere kendisi, dostlarý, hayvanlar ve gelip geçenler için belirli bir kýsmýn býrakýlmasý durumu da uygunluk ilkesinin bir gereðidir. Mükelleflerin uðradýðý bir olumsuz durum dolayýsýyla zekâtýn ödeme zamanýnýn tehir edilmesi de, bu ilke gereðidir. Nitekim Hz. Ömer, bu þekilde bir uygulamada bulunmuþtur. [108]
Ýktisat Veya Tasarruf Prensibi;
Ýktisat kuralý, her verginin, devlet hazinesine getireceði hasýlat üzerinden mümkün olduðu kadar az masrafý gerektirecek biçimde tahsil edilmesi gerekliliðini ifade eder.
Zekât açýsýndan bakýlýnca, zekâtýn yönetimi ve toplanmasýyla ilgili harcamalar mümkün olan en düþük seviyede olmalýdýr, yani vatandaþýn cebinden çýkan para devlet kasasýna kayýpsýz gitmelidir. Bu usul, keza, hiçbir üçüncü kiþinin mükellefle devlet arasýna girerek zekâttan yararlanmamasýný da gerektirir.
Ayný þekilde mükellefin vergi tarh, tahakkuk ve tahsil iþlemlerine itirazý halinde de, hem zaman, hem maddî kaybýn önlenmesi de bu ilkenin içinde ele alýnýr.
Zekâtýn dinî-iktisadî karakteri, bir müslümana yükletilen beþ temel vazife arasýnda önem bakýmýndan ikinci sýrada yer almasý, onu toplanmasý çok kolay, gönüllü ve ucuz bir usûle de baðlamaktadýr.
Ýslâmiyet genel tutumuyla þahsi mallarda israfý yasaklar, iktisat ve tasarrufu emreder. Topluma ait bir mal için, ayný tutumun daha katýca uygulanacaðý da en tabiî bir durum olarak görülmelidir. Nitekim, zekât idaresinde çalýþan memurlara emeklerinin karþýlýðý verilir, onlarýn hediye vb. almalarý yasaklanýr. Ancak, ücretlerin, geliri verimsiz kýlmayacak þekilde olmasý gerekir. Hatta Þafiî Mezhebine göre, bunlarýn oraný toplam gelirin sekizde, birini aþamaz. [109]
Gizlenmiþ mallar üzerinden zekât ödenmesindeki ihtiyarîlik ve onun dinî karakteri; bugünkü gelir vergisinde uygulanan kaçakçýlýðýn bulunmasý, vergi memurlarýnýn talepleri hakkýnda karar ve hüküm verilmesi, mükellefin kendini savun gibi konularda çok ince bir mekanizmanýn geliþtirilmesi gereðine yer vermez. Zekât tahsildarý, genellikle görünür mallar üzerinden aynen tahsilatta bulunur. Hesaplama tabiatýyla basittiir. Oranlarýn anlaþýlmasý ve uygulanmasý kolaydýr. Gerçekte kurallar öylesine basittir ki, hiçbir istisnalýk bilgisini gerektirmez ve sonuç olarak tahsilatýn maliyeti, çok belirgin bir biçimde, bugünkü devletlerce bilinen herhangi baþka bir vergininkinden çok daha düþüktür.
Nihayet mükellef ile devlet arasýnda zekâttan yararlanabilecek üçüncü kiþinin varlýðýna imkân yoktur. Çünkü, tahsilat doðrudandýr. Böylece, zekatýn uygulanmasý; kolay, ucuz ve gönüllü hale gelir.[107] Bu konuda bkz. aþaðýda 45.
[108] Bkz. aþaðýda 47.
[109] Bkz. aþaðýda 117 2. 2 2. ve 123 1.