Yeni Saik By: saniyenur Date: 29 Aðustos 2012, 08:13:41
HZ. MUHAMMED TARAFINDAN GETÝRÝLEN YENÝ SAÝK
Hz. Muhammed'in doðduðu zamanda, dünyanýn bütün dinî ve sosyal sistemleri, kral ve kabile þeflerinin zâlim yönetimleri altýnda inleyen insanlýða, hakiki ve faydalý bir rehberlik yapamamýþ, hatta manevî deðerlerini kaybetmiþlerdi. Ýnsanoðlu Doðu ve Batý'da, iki büyük imparatorluðun tasallutu altýnda son derece sefih bir hâldeydi. Pers ve Roma imparatorluklarý neredeyse yeryüzünü paylaþmýþlardý. Hâkimiyeti erindeki halkýn sosyal, siyasî ve iktisadî bakýmdan durumlarý ise kölelerden pek farklý deðildi.
Yunanlýlar spekülatif felsefenin tuzaðýna düþtüler ve kendi akýllarýnýn mahkûmlarý oldular. Onlarýn teorik ve istidlali mantýklarý doyum noktasýna ulaþmýþ, fakat hakikatin önündeki engelleri aþacak aklî ve felsefî prensipleri yakalý yamamýþlardý. Sonuç, bu kültür ve genelde de Ýnsanlýk için bir çýkmaz sokaktý. Çünkü onlar eski dünyanýn akýl hocalarýydý.
"Ýshak'ýn Evi" bile gücünü kaybetmiþ insanlýða etkili bir rehberlik saðlamada baþarýsýz olmuþtu. Gerçek ilmin nuru, Yahudi geleneklerinin hiyerarþisi ve Yahudi Hukuku arasýnda kaybolmuþtu. Ýsrailoðullarý atalardan kalma "dünyanýn önderliði" görevini unutmamakla kalmamýþ, ayný zamanda bozuk, günahkâr ve muzýr bir millet olmuþtu. Kur'ân onlarýn bazý kötülüklerine þöyle deðinir: "Þu kendilerine Kitab'dan bir pay verilenleri görmedin mi? (Baksana onlar), sapýklýðý satýn alýyorlar, istiyorlar ki, siz de yolu sapýtasýnýz." (4: 44). Yine ayný surede þunlar zikredilir: "Onlar ahid-lerini bozdular, Allah'ýn âyetlerini inkâr ettiler ve Peygamberleri haksýz yere öldürdüler." (4: p3); "Yahudilerin zulmü sebebiyle, birçok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri, yasaklandý hâlde faizi almalarý ve haksýz yere insanlarýn mallarýný yemeleri yüzünden kendilerine (daha önce) helâl kýlýnmýþ bulunan temiz ve iyi þeyleri onlara haram kýldýk; ve içlerinden inkâra sapanlara acý bir azap hazýrladýk.". (4: 160-161). Bakara suresinde onlarýn günahlarý tekrar þöyle sayýlýr: "Onlar, hidayet karþýlýðýnda sapýklýðý satýn aldýlar da ticaretleri kâr etmedi, doðru yolu da bulamadýlar." (2: 16); "Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allah'ýn birleþtirilmesini emrettiði þeyi ayýrýrlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar..." (2: 27).
Çok garip ve neredeyse inanýlmaz bir þeydir ki, geçmiþ peygamberlerin bilgisinin mirasçýsý olan ehl-i kitab, Allah'ýn yolundan ayrýlmakla kalmamýþ, bu yolu izlemek isteyenlere de engel olmuþlardýr. Dünyada fitne ve fesata yol açmada baþý çekmiþlerdir.
Ýlgililer ve liderler kendileri yanlýþ yolu izlerlerse halkýn menfaatini kim koruyacak, onlarý huzur ve aydýnlanma ortamýna kim yöneltecektir? Bu yüzden cehalete dalmýþ olan "Ýshak'ýn Evi" bozulmuþ ve dünyanýn mevcut problemlerine doðru çözümü bulamamýþtýr.
Can çekiþmekte olan bu uygarlýða, Hz. Ýsa'nýn geliþiyle bir ümit kývýlcýmý parlamýþtý. Ne yazýktýr ki, Ýsrail'in kurnaz ve ince entrikalarý onun kýsa fakat üzücü ve þaþýrtýcý hayatýndaki Hakikat'm ortaya çýkmasýný önlemiþtir. Hakikat Hz. Ýsa'nýn takipçilerinden saklý kalmýþ, onlar da cehâletleriyle ona ulûhiyete ait özelikler atfetmiþler ve bu konuda aþýn gitmiþlerdir. Hz. Ýsa'nýn dünyadaki son günleri hakkýnda onlarýn cehaletini Kur'ân þöyle dile getirmektedir: "...Oysa onu (Ýsa'yý) öldürmediler ve asmadýlar; fakat (bu iþ) kendilerine, benzer gösterildi. Onun hakkýnda ayrýlýða düþenler, ondan yana tam bir kuþku Ýçindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uymak dýþýnda hiçbir (saðlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu Öldürmediler." (4: 157).
Ýþin baþýndan doðru yolu kaybeden Hýristiyanlar hiçbir zaman düzelmemiþler ve kendilerine has tapýnma yollan icat ederek daha da dalâlete düþmüþlerdir: "...Ýcâdettikleri ruhbanlýðý, biz onlara yazmamýþtýk, yalnýz Allah'ýn rýzasýný kazanmak için kendiliklerinden uyguladýlar, ama ona gereði gibi uymadýlar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarýný verdik. Fakat onlardan birçoðu da yoldan çýkmýþtýr." (57: 27). Bu ifadelerle Kur'ân-ý Kerîm'de, Hz. Muhammed'in geliþinden önce Hýristiyanlarýn içine düþmüþ olduðu karýþýklýða deðinilmiþtir.
Tarih, Hýristiyanlarýn yanlýþ akîdeleri ve gayritabiî hayat tarzlarýnýn doðurduðu rezaletlerle doludur. Cazibesini kaybeden sadece dinleri deðil, ayný zamanda papaz, rahip ve rahibeler de itibarlarýný kaybetmiþlerdir. Bu yüzden Hýristiyan âlim ve rahiplerinin bozuk zühd hayatlarý ve uygulamalarýndan yaratýcý bir çözüm beklenemez. Gerçeði söylemek gerekirse, inkýraz bulmuþ fikirlerin bir daha kuvvet kazanýp, kendilerini eskiten insanlar arasýnda daha yüce bir medeniyetin doðuma-sýna sebep veremiyeceði tarihin hükmüdür.
Ýnsanlýðýn acý ve ýzdýrap içinde Halaskarým ve Mesih'ini beklediði bir zamandý. Yeryüzündeki bütün düþünür ve dindarlar, insanlýðýn yaygýn hastalýklarýna çözüm bulabilecek ve evrensel bir düþünceyi saðlayabilecek bir önderi bekliyordu. The Times Atlas of Wo>id His-tory, mümkün bir dünya dini için güzide kiþileri araþtýrmýþtýr: "Evrensel olduðunu iddia eden muhtemel medeniyetlerin ortaya çýkýþý, evrensel dinlerin doðmasýný zorunlu kýlmýþtýr. Muhtemel yeni dinler mevcut toplumlarýn gerilim ve manevî kurtuluþa olan ihtiyacýna bir cevaptý ve bu din hurafelerle dolu çok tanrýcýlýðý aþan bir dindi. Tek Manevî Hakikat olduðuna dair bir hareket vardý. Ayný zamanda Yunanlý mütefekkirler maddî dünyayý açýklayacak tek bir ilkenin peþindeydiler. Bunun baþka bir görünümü, tektanrýcýlýðýn geliþmesiydi." (The Times Atlas ofWorld History, s. 72).
Bu beklenen ve özlenîlen önder Hz. Muhammed'den baþkasý deðildi. Tek Manevî Hakikat de Ýslâm dini tarafýndan temsil edilen Allah'ýn birliði {tevhid) gerçeðiydi. The As-cent of Man adlý eserin yazarýna göre; "Çoðu defa fikirlerin yayýlýþý yeni bir saika gerektirir. Ýsa'dan altý yüzyýl sonra Ýslâm'ýn geliþi yeni ve güçlü bir saikaydý. Sonucu belirsiz, mahallî bir vak'a olarak baþlayan bu olay, Hz. Muhammed'in Mekke'yi 630 yýlýnda almasýyla güney dünyasýný da güç ile ele geçirdi. Yüzyýl içinde Ýslâm, Ýskenderiyye'yi ele geçirdi. Baðdat'ta muhteþem bir ilim þehri tesis ederek, sýnýrlarýný Ýran'da Ýsfahan'ýn da ötesine taþýdý. M.S. 730 yýlýnda, Avrupa karanlýk çaðda yüzerken, Ýslâm imparatorluðu Ýspanya ve Güney Fransa'dan Hindistan'a kadar uzandý. Görülmeye deðer bir imparatorluk ve zerafetti!" (J. Bronowski, The Ascent of Man, s. 165).
Þimdi sorumuz þudur: Eski sistem ve kültürleri temelden sarsan ve insanlýðý yeni bir yönde yeni bir hýzla hareket ettiren, Hz. Muhammed (3)'in getirmiþ olduðu bu saika nedir? Zamanýn çürümekte ve yok olmaya doðru giden felsefelerini dirilten, topluma yeni bir ruh aþýlayan, insanlýk tarihinin rotasýný tamamen deðiþtiren bu saik neydi? Eski ve çürümüþ dünyayý kuvvetlendiren, yeni bir rotada onu büyük bir gayretle tazeleþtiren bu itici kuvvet neydi? Dünyanýn fani yaratýðýný tabiatýn fizikî güçlerini yenip, insan aklýna maddeyi aþýp Allah'ýn bu âlemki harika ve sýrlarýný kavrattýran bu yeni güç neydi.