Namaz By: saniyenur Date: 24 Aðustos 2012, 11:38:24
Namaz
Hz. Peygamber, "Namaz dinin direðidir" buyurmuþtur. Kur'ân-ý Kerîm namazdan yüz kereden fazla bahseder ve onu deðiþik þekillerde adlandýrýr: Salât (eðilim, raðbet), dua (yakarýþ), zikr (anma), teþbih (ululama, övme), inâbe (itaat), vb.
Ýslâm yeryüzünde Allah'ýn hükümranlýk atmosferini oluþturmak kaygýsýyla, her gün ortaklaþa beþ vakit namaz kýlýnmasýný emretmiþtir: Sabahleyin -bu yüzden erken kalkmak gerekir-, güneþ doðmadan önce, öðleyin, ikindi vaktinde, akþamleyin ve gece yatmadan evvel. Bu durum, Yaradanýmýza boyun eðdiðimizin ve minnet duyduðumuzun bir delili olarak, her namaz için, bütün maddî çýkarlarýmýzdan birkaç dakikalýðýna vazgeçmeyi gerektirir. Bu mecburiyet kadýn erkek her yetiþkini ilgilendirir.
Öðle namazý her hafta cuma günü ayný vakitte, mutlaka cemaatle kýlýnan, daha ihtiþamlý ve daha dikkat çekici bir namaza dönüþür. Cuma namazý olarak bilinen bu namaz öncesinde o yerleþim bölgesinin Ýmâmý bir hutbe okur. Ýslâm yýlda kutlanmasý gereken iki bayram belirlemiþtir: Biri oruç ayýnýn sonunda, diðeri ise Mekke'ye yapýlan hac esnasmdadýr. Bu iki bayramýn herbiri, gündelik beþ vakit namaza ilâve olarak, özel bir namazla kutlanýr. Sabahleyin cemaatle kýlman bayram namaz için bir araya gelinir, namaz sonrasýnda da Ýmâm bir hutbe okur. Sýnýrlý bir mecburiyet (farz-ý kifâye) niteliðindeki bir baþka namaz da defin edilmezden önce ölü için kýlýnan namazdýr.
Þah Veliyullah Dehlevî, "Namazýn sýrlarýndan bahsederken þöyle demektedir:
"Bil ki, insan bazen Ýlâhî huzurae yükselebilir ve Cenâb-ý Allah'a sýmsýký yapýþabilir. Ýþte o anda kudsiyet âleminden üzerine tecellîlen iner, bunlar nefse galebe çalar ve bu sayede kiþi, dil ile tavsifi mümkün olmayan þeyleri görür. Sonra tekrar eski hâline döndürülür; ama artýk eski kararý kalmaz, nefsi ile mücadeleye girer, süfli hâller arasýnda, nefsin marifetullah içerisinde istiðrak hâline en yakýn bir vaziyetle ona karþý koyar, bu hâli, elden kaçýrmýþ olduðu þeylerin telâfisi için að olarak kullanýr. Bu hâl, þüphesiz ki, bu gayeyle konulmuþ bulunan fiiller ve sözler vasýtasýyla yapýlan tazim, huþu ve yakarýþtýr.... Namaz özü bakýmýndan üç unsurdan müteþekkildir: Bunlardan birincisi, Allah Teâlâ'nýn celâl ve azametini düþünme sonucunda kalbin huþu ile dolmasýdýr. Sonra dilin, bu azameti, bu huþûyu en açýk kelimelerle ifade etmesidir. Daha sonra da organlarýn, kalpteki huþûya uygun düþecek hareketlerde bulunmasýdýr... Kulun saygý göstermek amacýyla yapacaðý fiillerden biri, Allah Teâla'nýn huzuruna niyazla durmasý, yönünü ve gönlünü O'na çevirmesidir. Bundan daha üstünü, kendi zelilliðini, Rabbinin de izzetini bütün benliðinde hissetmesi ve bunun bir göstergesi olarak baþýný öne eðmesidir. Zira bütün insanlarda ve hayvanlarda baþýn yukarý dikilmesi, fýtrî olarak azgýnlýk ve büyüklenme emaresi, boynun bükülmesi de huþu ve teslimiyet belirtisi olmaktadýr. Bu mânaya iþaret olmak üzere Yüce Allah þöyle buyurmuþtur: "Biz dilersek, onlarýn üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eðmek zorunda kalýrlar." (26: 5). Bundan daha ilerisi, kiþinin en þerefli ve duyularýnýn hepsinin bir arada bulunduðu uzvu olan yüzünü Yüce Allah'ýn huzurunda topraða sürmesidir. Sözünü ettiðimiz, saygý göstermek amacýyla yapýlan bu hareketler, insanlar arasýnda yaygýn olan ve gerek namazlarýnda ve gerekse hükümdarlarýnýn ve amirlerinin huzurunda bu tür davranýþlarda bulunmaktadýrlar. En güzel namaz, en aþaðý mertebeden baþlayarak en üstün olanýna doðru bu üç hâli içinde toplayan namazdýr. Böylece huþu ve kulun kendi zaafýný hissetmesinde de giderek bir artýþ olacaktýr,. Namaz, bedenin üç duruþunu içerir: Ayakta dik durma, tam olarak eðilme ve Allah'ýn huzurunda alný topraða koyma... Ýþte bunlar, Allah'ýn huzurunda ilâhî yüceliði ve beþeri aczi duyuran, böylece ruhun gerekli geliþmesini saðlayan safhalardýr." (Huccetullahi'l-Bâliða, c. I, §. Namazýn Sýrlarý).
Kur'ân-ý Kerîm'de þöyle buyurulmaktadýr: "Göklerde ve yerdekilerin, güneþin, ayýn ve yýldýzlarýn, daðlarýn, aðaçlarýn ve hayvanlarýn Allah'a boyun eðdiðini, birçok insanlarýn O'na secde ettiðini görmez misin?" (22: 18). gir baþka âyette de: "Yedi gök, yer ve onlar-da bulunan varlýklar, Allah'ý teþbih ve tenzih ederler. Aslýnda hiçbir þey yoktur ki, hamd ile Allah'ý teþbih etmesin. Ne var ki, siz onlarýn teþbih etmesini anlamazsýnýz" (17: 44). Ýslâm'ýn namaz ibadeti, bütün yaratýklarýn dua biçimlerini bir araya toplar: "Güneþ, ay ve yýldýzlar" doðma ve batma hareketlerini (týpký namazlarýn rek'at rek'at kýlýnýþý gibi) tekrarlar. Daðlar daima dik dururlar (Namazdaki ayakta duruþ hâli kýyam gibi). Hayvanlar sürekli olarak eðilmiþ haldedirler (namazda ayakta duruþtan sonra ikinci hareket olan rükû gibi). Bitkilerin besinlerini köklerinden aldýklarýný biliyoruz, yani onlarýn baþlarý her zaman secde halindedir (namazdaki üçüncü hareket olan secde gibi). Ayrýca Kur'ân'a göre (8: 11), suyun baþlýca görevlerinden biri temizlemedir (o yüzden namaz için abdest alýnýr). Bir diðer âyette belirtilir: "Gök gürültüsü O'na hamd ile O'nun yüceliðini dile getirir..."(13: 13). Bu ise bize, bazý namazlarda Kur'ân'ýn yüksek sesle okunmasýný düþüridür-mese bile, müminin namaza baþlama ve ondan sonraki her hareket deðiþikliðinde gürlercesine yüksek sesle Allahu Ekber (Allah büyüktür) deyiþini düþündürür. Baþka bir âyette de þu husus belirtilir: "Göklerde ve yerdekile-rin, kanatlarým çýrparak sýra sýra uçan kuþlarýn, Allah'ý teþbih ettiðini görmez misin? Her biri kendi niyaz ve teþbihini bilir." (24: 41). Týpký kanat çýrpan kuþlar misali, Müslümanlar da cemaatle kýldýklarý namazlarý sýk saflar hâlinde yerine getirirler. Gün boyunca gölge nasýl uzayýp kýsalýyorsa (Kur'ân'a göre, bu da gölgenin Rabbine yaptýðý kendine has bir ibadetidir: 13: 15 ve 16: 48). Namaz kýlan Müslüman da, namazým kýldýðý sýrada, ayakta dururken geniþleyip uzanýr, secde etmek için kýsalýr ve secde eder veya otururken kývrýlýp bükülür. Ýslâmî dua þekli olan namaz, dernek ki Allah'a ibadetin kâinattaki bütün deðiþik Þekillerinin bir birleþimidir. Bununla beraber, namazda sadece uyarlama ve benzeþme yoktur, üstelik diðer yaratýklar için mümkün olmayan tamamen insanî bir husus daha vardýr.
Namazýn da içinde yer aldýðý ibâdet kelimesinin, abd (kul) kelimesi ile ayný kökten geldiðini de unutmamak gerekir. Bir baþka deyiþle, namazýn kulun yaptýðý ve efendisinin kendisinden yapmasýný istediði harekettir. Allah daðlardan ayakta durmalarýný, hayvanlardan eðik kalmalarýný, bitkilerden secde hâlini sürdürmelerini istiyor: Onlarýn Ýtaati, ibadeti, namazý budur. Herbirinden kendine uygun düþen ve Rabbin kendisinden beklediði þey isteniyor. Akýlla donanmýþ bir canlý, yaratýklarýn içinde üstün bir varlýk ve Allah'ýn halifesi olmasýndan ötürü, elbette, insandan da kendisine uygun bir ibadet istenmektedir.
Vücutça temiz olmak için alýnan abdest veya dinî temizlik, namazýn Ön þartýdýr: Tabiî ihtiyaçlarýný giderdikten sonra, bu organlarýný temizlemek, ardýndan da elleri yýkamak, aðzý, burnu, yüzü, kollarý, baþý, kulaklarý ve ayaklarý yýkamak gerekir. Bir Müslüman sûfînin belirttiði gibi, yýkanmak sadece dýþ temizlik deðildir; pislik maddî olduðu kadar manevî de olduðundan, bu ayný zamanda geçmiþ günahlarýndan piþmanlýk duymak ve gelecek için iyi kararlar almak demektir. Piþman olup tevbe etmek geçmiþi temizleyip arýndýrýr; Allah'ýn yardýmýný dileyerek alman karar ise bundan sonraki hayatýnda yapacaklarý hususlarla ilgilidir. Üstelik bunlar günahýn iþlendiði belli baþlý organlarla alâkalýdýr: Cinsî uzvumuz büyük günahlarý iþler, el yazar, aðýz yer ve konuþur, burun koklar, gözler görür, yüz genellikle manevî baskýlar yaparak yetkiyi kötüye kullanma aracý olur, kollar saldýrýr ve yakalar, baþ plânlar ve komplo kurar, kulaklar Ýþitir, ayaklar ise günahýn ve Rabbimiz tarafýndan yasaklanmýþ bütün þeylerin yolunda yürür. Bu sembolik ve ruhî yön, her organý yýkarken yapýlan dualarla da kendini gösterir. Abdest bozmak üzere tuvalete girerken þöyle denilir: "Rabbim, kalbimi ikiyüzlülükten ve cinsî uzvumu Ýffetsizlik ve þehvetten arýndýr!" Abdest almak için harekete geçildiðinde, temizlenme imkânlarý bahþetmiþ olan Allah'a hamdedilerek baþlanýr ve niyet edilir. Yüz yýkanýrken: "Rabbim, dostlarýnýn yüzünün aðaracaðý ve düþmanlarýnýn yüzünün kararacaðý kýyamet gününde benim yüzümü aðart!" Sað kol yýkanýrken: "Rabbim, beni hayra ilet, âhirette amel defterimi sað elime ver ve hesabýmý kolaylaþtýr!" Sol kolu yýkarken: "Rabbim, beni þerre sevketme, amel defterimi sol elime verme ve hesap vermemi zorlaþtýrma!" Baþa gelindiðinde: "Rabbim, bana faydalý ilimleri öðret!" Kulaklarda: "Rabbim, bana Senin kelâmýný ve Elçinin sözünü iþittir!" Sað ayak yýkanýrken: "Rabbim, dostlarýnýn ayaklarýnýn saðlam tutunacaðý gün ayaðýmý Sýrat Köprüsüne saðlam bastýr!" Sol ayakta: "Rabbim, düþmanlarýnýn ayaklarýnýn kayacaðý gün ayaðýmý Sýrat Köprüsünden kaydýrma!" Abdest bittikten sonra da þu dua okunur: "Allah'tan baþka ilâh olmadýðýna ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduðuna þahitlik ederim. Allah'ým, beni çok tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle! Rabbim, Senden affýný ve tevbelerimin kabulünü niyaz ederim!"
Bilindiði gibi, günlük beþ vakit namaz Müslümanlara Hz. Peygamber'in Allah katma yükseliþi (miraç) sýrasýnda farz kýlýnmýþtýr. Hz. Muhammed, müminin de miracýnýn namaz olduðunu ve namaz kýlarken Allah katýna yükseldiðini belirtmiþtir. Bu ifade sebepsiz deðildir. Nitekim bir Müslümanýn namaz kýlarken yaptýklarýna bir bakalým. O ilkin ayaða kalkar, ellerini kaldýrýr ve "Allahu Ek-ber: Allah büyüktür" der. O bu sözle Allah'tan baþka her þeyi reddeder ve tek olan Rabbinin iradesine boyun eðer. Allah'a hamd Ü sena ettikten sonra, kendisini Allah'ýn huzurunda o kadar âciz hisseder ki hürmetle eðilir, baþýný eðer ve bu sýrada "Büyük Allahým, Seni noksanlýklardan uzak bilirim" der. Ardýndan doðrulur ve kendisine hidayet verdiði için Allah'a þükreder. O an düþünür ve Allah'ýn azameti karþýsýnda kendinden geçerek secde etmek ve tam bir tevazu içinde baþýný topraða koymak gerektiðini hisseder, bu esnada da "Yüce Allahým, Seni noksanlýklardan uzak bilirim" der. O, bu hareketleri bedenini ruhaniyete alýþtýrmak ve maddî dünyadan alýnýp semavî atmosfere, Allah'ýn huzuruna kendisini götürülmeye giderek daha lâyýk hâle getirmek için tekrar tekrar yapar. Bu noktaya eriþtiðinde, Allah'a selâm verir ve kendisinden selâm alýr. Gerçekten de o bu selamlaþma için, Hz. Muhammed (5)'in Allah katýna yükseliþi ve O'nunla karþýlaþmasý sýrasýnda, yani miraçta kullanýlmýþ olduðu belirtilen þu formüllerin aynýsýný kullanýr: "Bütün ihtiram, güzel olan þeyler ve namazlar Allah içindir. Ey Nebi, selâm, Allah'ýn rahmeti ve bereketleri sana olsun. Þehadet ederim ki Allah'tan baþka ilâh yoktur ve yine þehadet ederim ki Muhammed Allah'ýn kulu ve elçisidir." Mü'min, maddî semboller kullanmadan, bir bakýma Yüce Allah'ýn katýna bu þekilde yükselir ve Ona doðru ruhî seyahatini yapar. Hýristiyanlar bunu maddî semboller, yani þarap ile ekmek kullanarak yaparlar (communion).
Bu namazýn manevî yönüdür. Faydalarý pek çoktur. Maddî bakýmdan bile; bir mahallenin sakinlerini günde beþ defa bir araya getirir, gündelik ferdî çabalarýmýzýn monotonluðunun ortasýnda birkaç dakikalýk bir rahatlama imkâný saðlar ve en önemli kiþilerle en müte-vazi kimseleri tam bir eþitlik içinde yanyana toplar (çünkü namazý, o yerleþim bölgesinin en üst yöneticisi, baþþehirlerde ise, merkez camiinde, bizzat devlet baþkaný kýldýrýr). Böylece toplumun yalnýzca diðer fertleriyle deðil, ayný zamanda mahallin sorumlu amirleriyle de buluþulur. Bu insanlar formalite ve engelleme olmadan birbirine yaklaþtýrýlýr. Müslümanlarýn kýldýklarý namaz, çok güçlü düzenlenmiþ, müminlerin çevrelerinde Allah'ýn hükümranlýðýný hissedecekleri þekilde tasarlanmýþ sosyal bir yöne sahiptir. Hemen hemen askerî bîr disiplin sözkonusudur. Müezzinin çaðrýsýyla birlikte, insanlar ortak buluþma yerine koþar, imamýn arkasýnda saflar halinde ve ardarda dizilir, tam bir benzerlik ve ahenk içinde herkesle birlikte müþterek hâl ve hareketlerde bulunurlar. Ayrýca, dünyanýn dört bîr yanýndaki Müslümanlarýn hepsinin de namazlarýnda tek bir merkezî noktaya, Mekke'deki Allah'ýn Evine (Beytutlah), Kabe'ye doðru yönelirler. Bu ise sýnýf, ýrk, bölge farký nedir bilmeyen dünyadaki Ýslâm toplumunun birlik ve bütünlüðünü hatýrlatýr.
Hamaz kýlmanýn en iyi ve en kesin þekli cemaatle kýlýnanýdýr: Ýmkânsýzlýk veya güçlük hâlinde ise herbiri, yani kadýn veya erkek tek basma kýlabilir. Her ne ise, gündelik beþ vakit namazda, daha ziyade en asgarî bir görev söz konusudur. Önemli olan, insanýn kendisi için ayýrdýðý zamanlarýn dýþýnda, yirmi dört saat içinde yaklaþýk yirmi dört dakikayý da Allah'ýn huzurunda harcamasýdýr. Asýl olarak, mümin her an Allah'ý düþünmek zorundadýr: Mutlu günlerinde de mutsuz anlarýnda da. Çalýþýrken de yattýðý sýrada da, baþka iþlere koyulurken de... Kur'ân-ý Kerîm bize bu konuda þöyle seslenir: "Akýl sahipleri ayakta Ýken, otururken, yanlarý üzere yatarken Allah'ý anarlar. Göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda da derin derin düþünürler ve þöyle derler: Ey Rabbimiz! Sen bunu boþuna yaratmadýn. Seni her türlü eksikliklerden tenzih ederiz; bizi ateþin azabýndan koru!" (3: 190-191). AÝlah, insanýn yararý için kâinata boyun eðdirmiþtir. Fakat bu yararlanmaya minnettarlýk ve itaatkârlýk eþlik etmelidir, yoksa Allah'a karþý isyan ve diðer varlýklara ve yaratýklara karþý zülüm deðil.
Bu arada, namazýn müminin iyiliði için farz kýlýndýðýný belirten bir âyeti kerîmenin de vahyolunduðunu hatýrlatmalýyýz: "Allah kimseye gücünün üstünde bir teklifte bulunmaz..." (2: 286). Allah nazarýnda önemli °lan, niyet ve iradedir, yapýlanýn miktarý veya natta dýþ þekli deðil. Dinine sýký sýkýya baðlý °ir kimse, belli bir süre, günde beþ vakit namaz kýlmaya güç yetiremeyeceðine içtenlikle kanaat getirirse, engel devam ettiði müddetçe, imkânlarýna ve þartlara göre, namazlarýný dört, üç, iki veya tek vakitte bile kýlmalýdýr, olan, maddî veya dünyevî meþguliyetlerinin ortasýnda manevî görevini unutmamaktýr. Bu tür indirmeler veya azaltmalara normal dýþý dönemlerde, sözgelimi acý çekildiði ve sýk sýk bayýlmalara maruz kalýndýðý zamanlarda veya bizzat Hz. Peygamber'in uygulamalarý konusunda okuduðumuz gibi belli durumlarda izin verilmiþtir. Hakikaten de, Hendek Savaþý sýrasýnda, düþman namaz kýlmak için bütün gün hiç fýrsat býrakmadýðý için, Onun öðle, ikindi, akþam ve yatsý namazlarýnýn dördünü gecenin geç saatlerinde topluca kýldýðý olmuþtur. Yani, Hz. Peygamber bu durumda günlük beþ vakit namazý iki vakitte kýlmýþtýr; bir sabahleyin bir de gecenin geç saatlerinde. Buhârî ve Müslim tarafýndan nakledilen bir baþka rivayette, Ýbni Abbâs'ýn þu ifadelerini okuyoruz: "Rasûlullah, öðle ve ikindi namazlarýný, ayný þekilde akþam ve yatsý namazlarýný, bir düþman korkusu veya yolculuk olmaksýzýn, bir arada kýldý." Ýbni Abbâs bu anlattýðýna þunu da ilâve etti: "O ümmeti için bir sýkýntý olmasýný istemiyordu." Bu rivayet þu halde, üç vakit namazdan bahsediyor, aynca Kur'ân da bundan bahseder gibidir (50: 39-40). Þüphesiz her þey müminin vicdanýna kalmýþtýr. Allah katýnda kendisi þahsen sorumlu olacaktýr. Allah ise aldatýlamaz ve hiçbir þey Kendisinden gizlenemez. Geriye namaz saatleri meselesi kalýyor: Bilindiði gibi, normal ülkeler (ekvator, tropikal) ile onlarýn ötesinde yer alan iki kutuplara kadar uzanan bölgeler arasýnda, güneþin doðuþ ve batýþlarý çok büyük farklýlýk gösterir. Çok önceden, el-Bîrunî biliyordu ki, kutuplarda güneþ altý ay boyunca batmýþ olarak durur ve daha sonra da altý ay (iki gün dönümü günü hariç) sürekli parlar. Ýslâm fýkýh ve ilâhiyatçýlarý genellikle 45. paralel üzerinde yürürlükte olan namaz saatlerinin, 90. paralele, yani kutuplara kadar geçerli olduðunu ifade ederler. Bunun anlamý þudur: 45 ile 90. paralelleri arasýnda bulunan bölgelerde, güneþin hareketi deðil, saatin hareketi takip edilmelidir. Bu kural namazlar için olduðu gibi oruçlar, vb. için de uygulanýr.
Kadýnlar aylýk rahatsýzlýk (adet) dönemlerinde ve loðusalýklarý sýrasýnda namaz ibadetiyle yükümlü deðillerdir.