Sahipli Topraklarda Bulunanlar By: sumeyye Date: 22 Aðustos 2012, 13:54:48
B. Sahipli Topraklarda Bulunanlar:
Müslüman veya zimmî baþkasýnýn topraðýnda bulunan define, -ganimete, konu olacaðýndan- %20 zekâttan sonra toprak sahibinindir:
a) Þafiî Mezhebine göre, özel mülkiyet altýndaki arazide bulunan define, -hak iddia edince- arazi sahibine ait olup bulanýn bir hakký olmaz; mal sahibine de sadece zekâtýný ödemek düþer. Toprak sahibi hakkýný aramazsa define bulanýn olur. [948]
b) Hanefî Mezhebi içinde üç görüþ bulunmaktadýr;
1) Ebu Hanife ve Muhammed'e göre, özel mülkiyette bulunan define için % 20 zekât ödenir, kalaný sað ise sahibine, [949] sað deðilse ve biliniyorsa mirasçýlarýnakalýr, bilinmiyorsa arazinin bilinen ilk malikinin veya mirasçýlarýnýn olur.
2) Ebu Yusuf ve Tahâvî'ye göre, bu durumda % 20 zekât ödenir, -adalet gereði- kalaný bulanýn olur.
3) Ebu'I-Leys'e göre, define bulanýn deðil, devletin olur. [950] Muhammed-eþ-Þeybanî'nin nakline göre, Ebu Hanife müslüman veya zimmînin kendi evinde bulduðunun, tamamen kendisinin olacaðý görüþündeyken, Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre % 20 zekât ödenir. [951]
Hanefîler bu konuda, fetih zamanýnda toprak kendisine verilen (ki bu sahibul-hýtta adýný alýr) kimsenin, topraðýn hem yüzeyine, hem de bu yüzeyin altýnda kalan þeylere sahip olduðu ve bu kimse topraðý bir baþkasýna devrederse, topraðýn altýndakileri deðil, yalnýz yüzeyinin mülkiyetini devrettiði görüþündedirler. Balýðýn karnýnda bulunan inci de, balýðý satýn alana deðil, onu yakalayana aittir, bu ikisi birbirine benzer.
c) Maliki Mezhebine göre, bu gibi defineler, aðýr çalýþma ve harcamayla çýkanlýyorsa % 2.5, basit çalýþmayla çýkarýhyorsa % 20 oranýnda zekâta tâbi olur. Kalaný, arazi sahibine, sahibi yoksa bulana ait olur. % 2.5 oranýnda zekâta tâbi olanýn harcama yeri zekât, % 20 üzerinden zekâta tâbi olanýnsa ganimet gibidir. Bu gibi defineleri bulanlarýn, müslünýan veya hür olup olmamalarý, zekâttan muaf olmayý gerektirmez. Toprak üstünde veya deniz kýyýsýnda bulunan kenz-i cahilîler % 20 zekâta tâbidir. Zekât ödendikten sonra kalaný -miras veya ihya yoluyla sahip olduysa- mal sahibine, -satýn alma veya hibe yoluyla- mülkiyetine geçtiyse ilk malike veya -bir kiþinin mülkiyetinde deðilse- bulana ait olur. Özel mülkiyette kin i mal sahibi iddia ederse onun, etmezse bulanýn olur. Fakat, malikin izniyle çalýþýnca, define bulanýn olur. [952]
Bu ihtilaf, arazi sahibi, definenin sahibi olduðunu iddia etmediði zamandýr. Definenin sahibi olduðunu iddia ederse, sözü kabul olunur, define kendisine ait olur. Bir þahsýn evinde define bulunduðu zaman da ayný hükümler geçerlidir. [953]
d) Hanbelî Mezhebine göre, rikâzda, beþte bir oranýnda vergi vardýr. Birisinin mülkünde olan bir arazide bulunduðunda, arazi sahibi definenin kendisine ait olduðunu iddia ederse söz onundur. Fakat böyle bir iddiada bulunmazsa, bulanýn olur. Bir þahýs, kendisine baþkasýndan intikal eden arazide, cahiliye definesi bulursa, definenin kime ait olacaðý hususunda iki görüþ bulunmaktadýr:
1) Define, o anda araziye, mülkiyetinde bulunduran þahsýndýr.
2) Define, araziyi elinde bulunduran þahsýn deðil de, arazinin bir önceki sahibinindir. Bu da bilinmiyorsa, ondan önceki sahibinindir. Bu böyle arazinin ilk sahibine kadar gider. Arazinin ilk sahibi de bilinmiyorsa, sahibi meçhul mal hükmünde olur. Esah olan görüþ, birinci görüþtür. Çünkü yere sahip olmakla, defineye sahip olunmaz, define yerin cüzü deðildir. [954][948] Cezîrî, Fame, c. I, s. 616; Kâsânî, BS, c. II, s. 66; Maverdî, age, s. 120; Ayrýntýlarý için bkz. Nevevî, Mecmu, c. I, s. 396-397; Remli, age, c. IIÝ. s. 99-100; Þerbînî, Mugnýl-Muhtac, c. I, s. 396-397.
[949] Bu sahip, arazi fetih zamanýnda kime temlik edilmiþse odur ki buna sahibu'l-hýtta denir.
[950] Kâsânî, BS, c. II, s. 66; Mavsýlî, age, c. I, s. 118; Mergýnânî, age, c. I, s. 108-109; Sýddýki, age, s. 136; Þeybanî, Asl, c. II, s. 116; Þeybanî, el-Camiu's-Sagîr, s. 135; Tahâvî, age, s. 49.
[951] Þeybanî, Asl, c. II, s. 116.
[952] Cezîrî, Fame, c. I, s. 614, 615; Yavuz, ÝZM, s. 203
[953] Serahsî, Mebsut, c. II, s. 214.
[954] Ýbn Kudame, Mugnî, c. II, s. 613-614; Makdisî, eþ-Þerhu'l-Kebîr, c. II, s. 589-590.