Hidayet By: saniyenur Date: 20 Aðustos 2012, 19:30:56
Hidayet
Hidayet, "yol göstermek, bir yol boyunca yönlendirmek, rehberlik etmek" anlamlarýna gelir. Daha ileride ayrýntýlý olarak izah edilecek deðiþik þekilleri mevcuttur. Burada hidayetin sadece bir sistem dahilindeki þekline dikkat çekilecektir. Hidayetin bu þekli, yaratýlan her nesne Ýçin uygun beslenme yollarýný açmakta, hayat boyunca ilerlemesine yardým etmekte ve taleplerini harekete geçirerek, onu tatmin edici vasýtalara yönlendirmektedir. Bu tabiî yöneliþ, gerçekten Rabbanî bir hidayettir. Rabbani hidayeti olmasaydý, hiç bîr varlýk çevresindeki maiþet ve inkiþaf unsurlarýndan faydalanamayacaktý, daha da ötesi, hayatýn kendisi faaliyetlerini ortaya koymaktan alýko-nacaktý.
Peki bu rabbanî hidayet veya Ýlâhi hikmet ne zaman oluþur? Kur'ân bunun yaratýlýþtaki insiyaki içgüdü veya idrakteki mevcut yetenek olduðunu ifade etmektedir. Bu, ilk bakýþta Allah'ýn, önce bir güdü biçimini alan ve daha sonra idrak olarak iþleyen yönlendirmesidir. Sevk-i tabiî ve idrak, hidayetin üzerine aldýðý iki þekildir.
Sevk-i tabiî, mevcut çevrede kendi içgüdüsüyle yaþama vasýtasýna doðru harekete geçirilen bir þeyin iç kuvvetidir. Dýþtan gelen bir yönlendirmeye veya yardýma ihtiyacý yoktur. Bir insan veya hayvan dünyaya geldiðinde, ana rahminden çýkar çýkmaz, hayat kaynaðýnýn annesinin memelerinde olduðunu insiyaki olarak hisseder ve derhal onlara yönelir. Annesinin meme uçlarýna dokunduðunda, hemen emme iþlemi baþlar. Sýk sýk kedi yavrularýnýn, doðduktan hemen sonra, daha gözlerini açmadan anneleri tarafýndan yalandýklarýný, kendilerini annelerinin memelerine doðru yönelttiklerini görürüz. Henüz dünyaya gelmiþ ve hiçbir dýþ kuvvetin etkisine girmemiþ bir bebeðin, annesinin memelerinin gýda deposu olduðunu nasýl farkettiðini ve onlara aðzýný nasýl uzattýðýný düþününüz. Böyle beslenebileceði âdeta bir melek tarafýndan kulaklarýna fýsýldanmaktadýr. Elbette ki, bu bir sevk-i tabiîdir. Yavru, kendi duyumlanyla yönelmeden önce içgüdüsü ona yol gösterir.
Evinizde bir kedi besliyorsanýz, hamilelik döneminde neler yaptýðýna dikkat ediniz. Ýlk defa hamile kaldýðýný farzediniz. Doðum vaktinin yaklaþtýðýný hissedince, doðacak yavrularýnýn emniyette olacaðý bir yer aramaya baþlar. Uygun bir yer bulabilmek için evin her köþesini dolaþýr. Bir yerde yavrularýný doðurduktan sonra, onlarýn emniyetiyle ilgili içini endiþe kaplar. Öyle ki yavrularýnýn yerini sürekli deðiþtirir. Kediyi, doðacak yavrularý için emniyet ortamý aramaya sevkeden nedir? Veya onlarýn güvenliðe ihtiyaçlarý olduðunu ona aþýlayan kimdir? Yavrularý doðduðu an, düþmanlarý erkek kedinin etrafta dolaþtýðý, onlarý avlamak için fýrsat kolladýðý ve zaman zaman onlarýn emniyet ortamlarým deðiþtirmesi gerektiðini hissettiren nedir? Açýkça bu bir hidayet, yani ilâhi rububiyetin kedide meydana getirdiði sevk-i ilâhîdir. Yaþayan her varlýkta, hayat yolunu ve geçimini bulmasý Ýçin bu içgüdü mevcuttur.
Bu rehberlik manzarasýnda bir sonraki safha, duyu ve muhakeme melekeleridir. Hayvanlar, akletmelerini ve düþünmelerini saðlayacak zekaya sahip olmadýklarý halde, kendilerine mahsus hayat ortamlarýnda ihtiyaçlarýný karþýlayacak kadar duyu yeteneðine sahiptirler. Bu yetenekleri sayesinde hayat þartlarým; barýnma, beslenme, üreme ve emniyet Ýhtiyaçlarýný karþýlar ve düzenlerler. Fakat bu yetenek hepsinde ayný deðildir. Hepsine Ýhtiyaçlarý oranýnda verilmiþtir. Karýncada koku duyusu çok hassastýr; bu algý sayesinde besinini toplayabilmektedir. Kartal veya akbabada görme duyusu çok keskindir, diðer birçok kuþ ise avýný yukardan tesbit edemez. Hayvanlarda bu yeteneðin doðuþtan mý varolduðu, yoksa ihtiyaçlarýna göre zamanla mý geliþtiðini araþtýrmak gereksizdir. Onlardaki bu yeteneðin fýtratýn bir hediyesi olduðunu, büyüme ve geliþme kanununun, bu fýtrat ile sabitleþtirilen bir kanun olduðunu bilmek yeterlidir.
Kýsacasý, Kur'ân'ýn vahiy veya ilâhi rububiyetin harekete geçirdiði ilham diye tarif ettiði eþyanýn tabiatý budur. Arapça'da vahiy, "sezgi, iç hareket, ilham" demektir. Gerçekte her yaratýða kendi hayat yolunu sunan Allah'ýn bir nevi ilhamýdýr: "Rabb'in bal ansýna þöyle vahyetti: 'Daðlardan, aðaçlardan ve kurduklarý çardaklardan evler edin!" (16: 68).
Hz. Musa, Firavun'un bir sorusuna cevap verirken dikkati rububiyetin bu emrine çekmektedir: "Firavun sordu: 'Kimdir þu sizin Rab-biniz?' Musa: 'Rabb'imiz, var olan her þeye uygun þeklini ve niteliðini veren, sonra da yolunu gösterendir!' karþýlýðýný verdi." (20: 49-50).
Aþaðýdaki ayette, hayatýn kolaylaþtýrýlm asýndan bahisle, rububiyetin yol göstericiliðine iþaret edilmektedir: "Allah onu neden yarattý? BÝr damla tohumdan. Onu yarattý ve tavýrdan tavýra geçirerek en güzel biçimi verdi. Sonra ona doðru yolu kolaylaþtýrdý." (80: 18-20).
Bu "yolun kolaylaþtýrýlmasý", her nesneye verilen içgüdünün yönlendirmesiyledir. Fýtratýn bu yönlendirmesi olmasaydý, yaþamak için ihtiyaç duyduðumuz vasýtalarý elde etmemiz mümkün olmayacaktý
Bundan sonraki Kur'ân-ý Kerîm'in yaratma sürecindeki dört safhadan bahsettiðini göreceðiz. Bunlar, tahlile (var etme, meydana getirme), tesviye (uygun bir biçim verme), takdir (özel bir rol tayin etme) ve hidayet (rehberlik, yol gösterme)tir:
"Rabb'inin yüce ismini teþbih et (O'nun eksikliklerden uzak olduðunu an). O (Rab) ki (her þeyi) yaratýyor ve yarattýðýna düzen veriyor. O (Rab) kî her varlýðý, ölçü içinde tasarlayýp gayesine yöneltiyor." (87: 1-3).